(bkz: taş devri diyeti) kitabının yazarı prof. dr. ahmet aydın 'ın sporculara tavsiye ettiği içecektir. Kendisi protein tozu gibi kimyasal işlemlerden geçen gıda ürünleri yerine günde 1lt'ye kadar kefir içilebileceğini söyler. Kefirin yüksek oranda proteine sahip olduğunundan dolayı sporculara da tavsiye eder.
Bisiklet sporuyla uğraşan birisi olarak tavsiyesini uyguluyorum bir şikayetim yok. Sadece kahvaltıyla beraber içtiğimde şişkinlik yapıyor ve sabah antrenmanında zorluk çıkarıyor.
Belirteyim, protein tozu kullandığım dönemde yaptığım kan tahlilinde böbreklerimin çok yorulduğu ve kanımda üre çıktığı görülmüştü. Doktor tozu kullanmayı bırak öyle bakalım dedi ve tozu kullanmayı bırakmamla beraber yaptığım tahlilde sorun gözlemlenmedi. Tabi bu herhangi bir iddia değildir sadece benim tecrübemdir. Belki başka parametrelere de bağlı olabilir bilemem.
Ayrıca kefiri evde kendim üretiyorum market ürünlerinin tadı çok kötü.
Edit: hazır bu kadar yazmışken şunu da ekleyeyim; buzdolabında beklettiğiniz kefirin içerisine muz püresi ekleyerek harika bir serinletici recovery içeceği yapabilirsiniz. Ayrıca lezzette katmış olursunuz. Tekrar ekliyorum uzman değilim, hede höde diye saldırmayın. Naçizane tavsiyemdir aklına yatan elbet deneyebilir.
kazananı bilmem de kaybeden ortadadır. şimdi akp'nin içerisindeki çatlaklardan doğru dağılmasını izleyeceğiz. arınç'ın seçim sonrası konuşmalarını izleyin adamın halini görün.
söz konusu 2015 genel seçimleri ise akp tek başına iktidar olamamıştır. garip bir zaferdir. bana bursadan gelen gol haberi sonrası fenerbahçe zaferini hatırlatmıştır. o sadece 5dk sürmüştü.
tek başıma iktidar olmazsam istifa ederim diyen bir insanın istifasını sunmadığı konuşmadır. izleyemiyorum söyleyin kısa adam görünüyor mu? balkon duvarı uzun olan için yapıldıysa görünmeyebilir. altına iskemle koyun
daha iyi bir isim seçememiş olması çok kötü olan sosyal medya efsanesi. söylendiği gibi ileride bir filmi yapılmaya kalksa bir v for vendetta havası yok. abiler için fuatavni veya hoca efendi için fuatavni_f, la böyle film ismi mi olur?
bu fuatavni dediğiniz adam badem bıyıklı, cemaatçi, bilgisayardan gün boyu tweet atan bir insan. lan bundan nasıl film çıkaracaksın? neresi izlenecek bunun?
kumaş pantolonlu, badem bıyıklı, kısa kollu ter kokan gömlekli birisini düşünün. yemin ediyorum tiksindim.
mhp kadar vasıfsız bir parti yoktur. kardeşim akpden uzaklaşan sağcı seçmeni kucaklamak için harika bir fırsat değerlendirsene. hala "bizimle yürü türkiye"'ymiş. Siktirin lan sizinle nereye yürüyeyim kampüs mü basacağız, seçim merkezi mi basacağız?
aralarında bulunduğum ve bu gece rahat uyumamı sağlayan oluşum. hepinize teşekkürler büyük gönüllü insanlar. diğer partilerin bina sorumluları bizleri tebrik etti. saadet partisi yetkilisi geldi bizlere teşekkür etti. Bizlerin 2 müşahiti var sizlere güveniyoruz dedi.
Hiçbir ücret veya karşılık beklemeden bu azim ve özveri harika dediler.
sandık başkanları bizlerin o genelgeyi ve kuralları çok iyi bildiğimizi anladılar ve sorun çıkarmadılar çoğu zaman. Çıkaran bir iki tipe karşı da avukatımız çok dik durdu.
chp bina sorumlusu bana yanaşıp galiba sen oy ve ötesindensin, araca binip ilçe seçim kuruluna gitmeye çalış sen bağımsızsın sıkıntı olmaz dedi. Hemen oradan bir akpli teyze çıkıp gidemez falan diye çirkefleşti. O yüzü görmek harikaydı. Bunlar harika şeyler, bizim de amacımız buydu zaten.
bina sorumlumun akp bina sorumlularından birisiyle yaptığı konuşma harikadır.
akpli akit-
bina sorumlusu bs-
avukatımız av-
akit: hanginiz lidersiniz, diğerlerinden üstünsünüz?
bs: hepimiz eşitiz.
akit: allah allah(şaşırıyor)
av: size çok garip geliyor değil mi? Alışık değilsiniz tabi.
edit: saat 5:30'da uyandım önceki gece barça maçı olduğu için 1 gibi uyumuştum sanırım. Bir insan hiç mi gün boyu yorgunluk hissetmez veya şikayet etmez? Alarmımın birinci çalışında uyandım ayrıca, bunu benim açımdan tarif etmekse çok zor. Birkaç gün doğru düzgün uyumayan en azından salı akşamına kadar uyumayacak insanlar var bu oluşumda. Her birine en azından bir teşekkür borçluyuz.
Secimler yuzunden uyuyamaz oldum. Ulkenin halini, insanlarin bu durumunu dusunmekten kafayi yiyecegim. Eskiden de ne zaman gece uyumadan aklima siyaset gelse sabaha kadar yatakta dusunur dururdum simdi hic cikmiyor aklimdam.
Bu gece kafamdaki soru; haram yenmesine goz yummak, bunu desteklemek o harama, o gunaha ortak olmak degil midir? Neden bir allahin kulu boyle dusunmuyor. Caliyor ama calisiyor demek nasil bir muslumanliktir.
Ben kendimi tam olarak musluman olarak tanimlayamam ancak kisa sayilamayacak bir sure din egitimi aldim ve islami ahlak kurallarindan haberdarim.
içimdekileri birazcık olsun yazıp rahatlamak için kayıt olduğum sözlük. tabi kafanda bir ton şey olur kağıdı kalemi alırsın yazacak bir şey bulamazsın ya onu yaşıyorum şu an. Olsun umutluyum, twitterda yazınca kimse iplemiyor zaten 30 takipçim var onların bir kısmı da fake sanırım. (bkz: çok yalnızım be sözlük)
ilk dinlediğimde liseliydim. Tabi ilk başta şarkının sakinliği, o inceden giren solo beni kendisine hayran bırakmıştı ve birkaç kez üst üste dinledim. ingilizcem pek iyi düzeyde olmadığı için aradan belli bölümleri anlayabiliyordum ancak sonra allah allah dedim nasıl sözler bunlar. sınıftayken açtım şarkı sözlerini ve şarkıyı öyle dinlemeye başladım. tüylerim diken diken oldu, kanım çekildi gibi bir şey. Neredeyse ağlayacaktım. Beni hiçbir şarkı hala o kadar ani etkileyememiştir. Bir şarkının ölümü, umutsuzluğu, biraz umudu, çaresizliği bu kadar iyi yansıtacağını düşünememiştim.
Sonrasında günler boyu ölümü, ölüm anını bir şarkıda nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Eğer bir gün bir şarkı yazarsam bu aşkla ilgili değil ölümle ilgili olmalı diye düşündüm ki hala böyle düşünürüm. Aşkı anlatmak ve hissettirmek kolaydır yiyorsa ölümü veya ölüm anındaki o sonrasızlığı ve geçmişin tükenmişliğini anlatın.
Evet yoktur ancak gittikçe artan bilinçli bisiklet kullanıcısı vardır. Bilinçli bisiklet kullanıcısı kimdir derseniz, bisiklete birkaç bin lira ödeyen, onu hayatında önemli bir yere koyan, belki taşıt belki spor amaçlı kullanan insandır. Bu kişiler kasklarını takar, bisiklet kıyafetlerini giyer ve bisiklet kullanırlar. Bisiklet dükkanlarındaki kaliteli bisiklet satışındaki artışa ve ithal edilen bisiklet marka sayısındaki artışa bakarsanız durum daha da netlik kazanacaktır. Yani artık bisikletin ne olduğunu bilen bir kitle yaygınlaşıyor. Şu an biraz elit veya marjinal durumdalar ancak zamanla herkes tarafından kabul görecekler ve normal bireyler olarak kabul edilecekler. Bu ne demek derseniz; yani bisiklet kıyafeti, kask ve yol bisikletiyle seyahat eden bir kişiye kimse uzaylı görmüş gibi bakmayacak. O kişinin de şehrin bir parçası olduğu düşünülecek.
Türkiye'deki bu kültürsüzlüğün ardından gelen kültür edinme sürecinde de sıkıntılar yaşıyoruz. Hani dedim ya bisikletçiler şu anda biraz elit veya marjinal kişiler olarak görülüyor. Bu kişiler kendi aralarında bile sıkıntılar yaşıyor efendim. Yol bisikleti kullanıcısı dağ bisikleti kullanıcısından, dağ bisikletlisi yol bisikletçisinden, şehir bisikletçisi bmxçiden nefret eder halde. Bu liste uzar gider. Hatta küçük bisiklet grupları arasında dahi anlaşmazsızlıklar, çekemezlikler, beraber hareket etmeye yanaşmama gibi durumlar söz konusu. bunlar bu iki tekerlekli zararsız alete ve kullanıcılarına yakışmayan şeyler.
bu iki tekerli aleti dünya çok sevdi ve biz de seveceğiz ancak diğer çoğu şey de olduğu gibi biraz geriden.
Önümüzdeki günlerde kullanacağım otobüs şirketi, ancak bisiklet taşıma gibi bir sorun söz konusu. Yoğunlukta dolayı götüremeyebiliriz haberin olsun dediler ki uzun süredir bisikletli yolculuklarımda pamukkaleyi kullanırım, çok tedirgin etti beni. Araç dolu olur koyamam gibi şeyler söyledi bilet satış noktasındaki bir muavin, küçük çaplı bir münakaşa yaşadık sonrasında ben "o gün görüşelim" dedim konuşmayı bitirdim.
Zannediyorum yine muavin ve şoförlerle bir kavga yaşayacağım. Eğer türkiye'de bisikletliyseniz her daim sorunlar yaşıyorsunuz, bunlarla mücadele etmek zorundasınız. Ben yılda en az 3 defa otobüse bisiklet koyma kavgası ediyorum.
Alüminyum olanların kırılgan olduklarına inanmıyorum. Tamam zariftirler ama kırılgan değillerdir. Dünyanın büyük kadro üreticileri ömür boyu garanti vermektedir.
Karbon kadro olanların daha az dayanıklılığa sahip olduğu ise bir gerçektir. Karbon kadrolu yol bisikleti almak bana kalırsa bir cesaret işi. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Yarışı'nda önümde gerçekleşen kaza sonucu ortadan ayrılan bir bisiklet gördüm ve o günden sonra karbondan korkar hale geldim. Tabi şöyle bir gerçek de var, alüminyum kadrolarda karbon maşa kullanılıyor. Ehh napalım o kadarcık da güveneceğiz bu 21. yüzyıl harikası karbon fiber ürünlere.
Bu bisikleti sürmek inanamayacağınız boyutlarda haz verir. Türkiye'deki dağ bisikleti hayranlığı kesinlikle yol bisikletini tanımamaktan kaynaklıdır. Asfaltta düz yolda 40km/saat sabit hızla gitmenin keyfini, aerodinamik bir pozisyonda rüzgarı yararak geçmenin keyfini dağ bisikletinde bulamazsınız. Tabi downhill'in keyfini de yol bisikletinde bulamazsınız. Bu yüzden elmayla armutu kıyaslamamak lazım.
Neden oynadığımı bilmediğim zaman sömürücüsü. Yemin ediyorum gram zevk almıyorum ama alışkanlık oldu artık. Ayrıca ittifak sistemi iğrençtir o konuda (bkz: klanlar) veya (bkz: travian) değildir.
Her güzel şeyin zararlı olması durumuna bir başka kanıttır. Yerken her ne kadar suçluluk hissedilse de engellenemiyor. Ayrıca bağımlılık yaptığı gerçeği vardır. Eğer şekerli gıda tüketiyorsanız vücut daha fazlasını istiyor ve asla bir doygunluğa ulaşmıyor. Tatlı krizi denilen şey aslında bu doygunluğa ulaşamamak. Yani şeker yedikçe daha fazla yiyesi geliyor insanın ve kısır bir döngü oluşuyor. Eğer hayatınızdan şekeri bir süreliğine çıkarmayı başarırsanız(ben ancak 1 ay dayanabildim) aslında şekerli gıda ihtiyacı hissetmediğinizi farkediyorsunuz.
Bence suç tanrıda, yahu madem kahveyi yarattın bitter çikolatayı niye yaratıyorsun? Her kahve içtiğimde canımın bu mereti istemesi nedendir? Ne tür bir bağımlı oldum ben?
bir galatasaraylı olarak sevineceğim durumdur. Her ne kadar türk futboluna zarar verse, temiz şikesiz futbol inancımızı zedelese de en büyük zararı kulübü fenerbahçeye veren bir kişidir. Dolayısıyla bir dönem daha ligte galatasaray-azizbahçe mücadelesi göreceğiz ve bir dönem daha hakem odalarının basılmasını konuşacağız.
"internetin %90'ını oluşturan kısımdır" geyiğinden artık feci halde sıkıldığım internet dünyasının gizli bölümü. Efendim, google'ın, facebook'un veritabanlarını düşünüyorum, cloud server hizmeti veren şirketleri düşünüyorum, sürekli artan veri ihtiyacından dolayı google gibi şirketlerin cloud serverlara geçiş yapmasını çünkü bu veri birikiminin bir sonu olamayacağını ve fiziksel veritabanları ile işin hayli zor olduğunu görüyorum ve iddiaya göre bunlar sadece internetin %10'u. Hadi len oradan. Madem o %90'lık kısım var o tarafın veri depolaması, büyümesi veya yatırımı açısından neden bir haber yok.
%10'luk dilimde olduğunu iddia ettiğiniz şirketleri düşünün (google, yahoo, twitter vs.), bunların maddi değerlerinin düşünün ve sonrasında deep web'in %90'lık kısım olduğu yalanına inanmaya çalışın.
Harika otesi cizgi filmdir. Ancak artik hic denk gelemiyorum. Eskiden geceye dogru cartoon networkte yayinlanirdi ancak kaldirdilar sanirim. ozluyorum sozluk.
Bu secimde ne kadarinin vatandasliga gecirildigini gorecegimiz milletir. Bosuna gelmediler elbette birilerinin isine yarayacaklar. Turkiye tarihinde ilk defa boyle yuksek nufuslu vasifsiz goc meydana gelmistir ve bu gelenlerden ne kadari nufusa gecirildi bu secimde gorecegiz.
Onceki sampiyonlukta cikan t-shirtlerin fiyati 25-30tl civariydi yanilmiyorsam. Bu sampiyonlukta 40 tl gibi fahis bir fiyata cekmisler dolayisiyla bu sampiyonlukta bir t-shirt almayacagim bu yuzsuzluge tahammulum yok.
Bu sezon 140tl(eger numara isim olursa 160tl) olan formalarini gelecek sene 200tlden satmasini bekledigim galatasaray kulubunun magazasidir. Formayi el mahkum alacagiz tabi.
