charlotte bronte klasiğidir.kitaba ismini veren baş kahramanı jane eyre,döneme ait klasik kadın figürünün oldukça dışında,tematik feminist öğelerle çizilmiş bir karakterdir.yatılı okullarda büyüyen küçük jane'i içe dönük olarak nitelendirebiliriz,yeterince büyüyünce mürebbiye olarak ingilterenin en zengin ve güçlü lordlarından birinin-payede yanılmıyosam-kızını eğitmek üzere,malikanesinde yaşamaya başlayacak,bir yandan da snob ve bencil görünen ancak aslında öyle olmayan lorda yakınlık duyacak,olaylar bu minvalde gelişecektir.romandan uyarlanmış bir adet bbc dizisi ve bir adet sinema filmi mevcuttur.
gayet doğal hüzünlenme biçimidir,sebebi olan-bilinen hüzünden farkı,kaynağını bilmediğiniz için bu tür hüzne savunmasız kalmaktır.yağmurlu güzlerde,soğuktan elleri titreten kışlarda arttığı bilinmekle birlikte,en nihayetinde sebepsiz olduğu için,esasen her an,her yerde ve her kimle olursanız olun,sizi bulmasızor olmayacaktır.
doğru bi tavırdır.karşınızdaki insanın yalan söylediğini biliyorsanız ve bu yalan size ya da başkalarına zarar verecek bi durum yaratmıyorsa,o an için o insanın, yalan gibi berbat bişeye ihtiyaç duymasının bir nedeni olduğunu düşünür ve buna izin verirsiniz.siz hiiiç yalan söylemediğiniz için,mevcut durumu anlayışla karşılayabilmek,yücegönüllü bi insan olduğunuza delildir tabii.
genel manada konuşmayı sevmeyen insan tipidir.telefonda konuşmayı ayrıca sevmez,zira 'zorunda bırakılmış'olmanın huzursuzluğunu yaşamaktadır,bi kere açmış bulunmuş,konuşmaya başlanmıştır bile.e usul adap bilen bir insan olduğu varsayımıyla,telefonu zönk diye kapatamamaktadır da.
bora öztoprak'ın,misler gibi şarkılarından bir tanesidir.kadere sorulmuş en güzel,en samimi ve en ayar verici sorulardan birisidir ayrıca.gayet net:başıma bela mısın kader?
üzerlik bitkisinden elde edilen tohumlardır,kurutulmuş üzerlik tohumlarının yakılarak dumanının dağıtılması,nazara karşı yapılan bir ritüeldir.elemtere fiş,kem gözlere şiş misali.
cahit sıtkı tarancı'nın şiirinde bahsi geçen ak sakallı ve nur yüzlü olduğunu tahmin ettiğim dede.tüm bu pırıl pırıl görünümüne rağmen,şair ancak kendisine para sayınca çocukluğuna kavuşabilmiştir.
mine hanım adına hüzünlenmeme ve yeterli donanımın,bilgin yoksa, kimse kimse ayar vermeye kalkmasın şeklinde düşünmeme sebep olmuş ayardır.şu ayar işi ekranlarda yapılmasa,çocuklar izliyor bunu sonuçta. madem verecek cevabın yok,ne diye haddini bildiricem mooduna bürünüyosun,sonra ayarı alıp küsüyosun çocuklar gibi,ne gereği var?kaldı ki,yok siyasi dava, yok boşanma davası, yok milyon dolarlar falan,ne alaka..konumuzla ilgisi ne bunların,hani amaç ben bi ayar vericem şimdi hatemi'ye ehikiki ise,gördük işte.
şimdi bizim zamanmızda,otopark olmamıştı daha oralar,her neyse,bu gitar alanlar işte, gitarı aldıkları gibi başlarlardı akdeniz akşamlarına.çok başlamış olacaklar ki gün oldu devran döndü,bu kez akdeniz akşamları duyulunca şarkıya başlanır oldu,aahhhhaaa çok ayıp cidden.ardından barış mançonun dağlar dağlar'ı ve mfönün güllerin içinden'i tapüçe girerdi galiba,e diyorum uzun zaman öncesiydi.gitarlar taştan ve telleri mamut tüyündendi,o derece.bişi değişmedi demeyin,ağlarım valla.