Bbc kaynaklı bir haberdir. Halihazırda olay hakkında iki kişi tutuklanmış olmakla beraber, Türkiye'de olduğu tahmin edilen koruma ekibi hakkıda tutuklama kararı çıkmıştır.
Japoncada karoşi olarak ifade edilen durum. Son yıllarda bu sebepten dolayı ölenlerin sayısı japonyada artıyormuş. Japonya, gelişmiş ülkeler arasında en uzun çalışma saatlerine sahip olsa da üretkenliği en düşük ülkelerden biriymiş.
vikipedi'nin sansür kararını aym'ye vermesinden sonra attığı adımdır. tepki olarak logosunu değiştirmiş ve günün maddelerini otosansür - yasaklı kitaplar olarak belirlemiştir.
uzun hali ile the ottoman lieutenant'a imdb'de 10 puan veriyoruz kampanyasıdır. türkiye'de nedense pek duyulmayan bu film daha çıkmadan ermeni lobisi tarafından metacritic'te kötü yorumlar yapılmaya başlamıştı, zira film ermeni soykırımını kabul etmiyor ve ermeni iş adamı kirk kerkorian'ın rüya projem diyip ölmeden önce 100 milyon dolar bütçe ayırdığı soykırım temalı the promise filmi ile yakın zamanlarda yayınlanıyor.. ermeniler filmi daha vizyona girmeden imdb'de 1 puan bombardımanına tuttular, çocukça yorumlar yapıp aslında güzel olan filmi çöp gibi lanse ettiler. genelde sahip çıkarız böyle durumlarda ama nedense kimse uyanmadı, belki ben bir işe yararım.. yahu ben kigsley ile haluk bilginer karşılıklı oynuyor sırf bu yeter.. başrolde games of thrones'tan bildiğimiz michiel huisman var, üstüne josh hartnett bile var..
Haber ajanslarının "acılı anne", "çaresiz adam", "gözyaşlarına engel olamadı" gibi tamlama, söz ya da söz öbeklerini kullanarak izleyicinin moralini bozması durumudur. Normal bir durumda haber kanalının durumu olabildiğince nesnel bir şekilde özetlemesi gerekirken, özellikle televizyondaki ana haber bültenlerinin çoğunun izleyicilerine bu şekilde hitap etmeleri rahatsızlık verici oluyor.
Özellikle türkiye çapında ne kadar iç karartıcı haber varsa bulup göstermeleri de başka bir sıkıntı. Ölüm ya da çaresizlik gibi insanların yardım edemeyeceği haberleri halka iletmeleri ne kadar doğru? Bu ajitasyonu yapan haber kanalları bunu yapacağına insanların faaliyet gösterebilecekleri etkinlikleri neden kimseye iletmiyor? "Bakın bu köye yardım gerekiyor, valilik kampanyası şurada" desin, "böyle bir sanat fuarı var, halkın katılımına açık" desin ya da ne bileyim "şu etkinlik kapsamında paneller olacak, izleyicilere açık" desin, insanları kendilerini ve ülkelerini geliştirmeye yöneltsin, zor mu?
Spor bölümü haberleri sadece futboldan oluşmasın, siyaset haberleri magazin gibi sunulmasın, ülkede olan bitenler tarafsız bir şekilde gösterilsin demem doğal bir hakkım olmasına rağmen bunları söyleyerek bir ütopya kurmuş oluyorum. Haberlerden bir şeyler öğrenmek istediğim için suçlu ben de olabilirim tabi.
Aslı stop making stupid people famous olan söz. Dünya genelinde emektar, çalışkan ya da zeki insanların kazanamadığı ilgi ve imkanları aptal ve niteliksiz insanlara veren halka bir tepkidir. Anlamsız sözlerle ve sadece kısa süreli kazanç sağlama amacıyla yazılmış şarkıları seslendiren insanlar, yakışıklı/güzel olmaktan başka nitelikleri olmayan insanlar ya da çalıştığından ve hak ettiğinden fazla para kazanan insanlar; toplum tarafından emektar ve çalışkan, ülkeye ve insanlığa faydalı olabilecek insanlardan daha fazla seviliyor.
Aileler, bir takımın ilk 11 ini sayacak çocuklarıyla gurur duyarken, insanlığı ileri taşımış 5 insanın ismini bilen çocuklarını asosyal olarak nitelendiriyor. insanlar oyunlara, arabalara veya telefonlara hayranlık duyarken, onların arkasındaki mühendis takımının, tasarımcıların veya diğer fikir üreticilerinin varlığını reddedercesine davranıyor.
Yanlış anlaşılmasın, sanat düşmanı değilim. Ancak ismini çok duyduğumuz şarkıcıların çoğunun yaptığına sanat demeye dilim varmıyor. Bu öznel bir görüş, katılmıyorsanız sizinle üzerine tartışabileceğimiz bir konu değil. Özgün ve üretici sanatçılara da saygım sonsuzdur.
Yine de bu sözde katılmadığım nokta, insanları ünlü yapmanın bir zararının olmadığıdır. Saydığım "önemli" insanların üne ihtiyaç duyduğunu sanmıyorum. Eleştirdiğim nokta, bu insanlara gerekli değerin verilmemesidir.
Diyanet işleri başkanı mehmet görmez, çocuk istismarına tepki olarak değerlindirilebilecek şu konuşmayı yapmıştır:
"Çocuğun emeğini, bedenini, geleceğini istismar etmek, insanlığın tefessüh ve iflas ettiği son noktadır. Çocuk istismarı hem Yüce Allah hem de insanlık önünde hesabı verilemeyecek ağır bir suçtur. Çocuğun her anlamda ihmal ve istismarıyla mücadele etmek, dini ve hukuki bir sorumluluktur.
Hiçbir kız çocuğu, rızası olmadan, anne olma özelliği kazanmadan ve eş olmanın anlamını kavramadan evlendirilemez. Hiçbir çocuk, hırsın, güç ve iktidar mücadelesinin, savaş ve şiddetin yükünü çekmeye mecbur, mağdur ve mazlum edilemez. Allah'ın emaneti olan çocuklarımızın, taşıyamayacakları bedensel ve duygusal yükler altında ezilmelerine izin ve müsamaha gösterilemez. insanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe, dünyayı çocuğun üstün menfaatine ve önceliklerine göre tasarlamadıkça, 'çocuğa yeryüzünün küçük ve onurlu halifesi' gözüyle bakmadıkça iflah olamaz."
Uzakdoğu kültür birikimi ve köklü geçmişi açısından bakılınca çekici gelmesine rağmen bazı bölgelerinde teknolojinin bu kültürü eritmeye başlamış olması üzücü. insan kalitesinin yüksek olması ve çoğu zaman tarih ve yenilikleri ustalıkla devam ettirebilmesi, terörden uzak olması ya da insanların turistlere sıcak bakması çoğu uzakdoğu ülkesinin ortak güzel yanları. Ayrıca anlamını bilemediğim bir çekicilikleri de yok değil. Bunları bir kenara bırakınca, Yer yer yaşam kalitesi ve çalışma şartlarının dibe vurduğu görülebiliyor. Özellikle çin in Amerika tarafından fabrika olarak kullanılması ve işçilerin zor şartlarda yaşaması, yine çin ve Japonya nın insanlarının katı kurallar altında çalışmalarının onlara verdiği mutsuzluk gibi durumlardan yola çıkarak elde ettiğim şahsi fikrim; uzakdoğu ülkelerinde turist olarak bulunmanın, orada yaşamaya göre çoğu açıdan daha iyi olacağıdır.
Kolayca görülebilir. Kimi zeki olduğu için, kimi hayat şartları, kimi de başka sebeplerle mutsuz olduklarını iddia ederler. Oysa mutluluk bir olay sayesinde yaşanmaz. insanlar çoğu zaman mutlu olma potansiyelini taşıyıp, mutsuz olmayı seçerler. Bir tercihtir tabi saygı duyulmalı. Zira mutsuz olmayanlar, mutluluğun değerini bilemez. Bu durumda sürekli mutlu olmak da mümkün değildir.
mustafa kemal atatürk ün sıkça maruz kaldığıdır. dini yönden yaptıkları bir kenara bırakılırsa, ülke için verilebilecek en doğru kararları vermiştir. ancak din konusunda yaptığı (belki de haklı) kısıtlamalar, çoğunluğu müslüman bir ülkede hoş karşılanmamıştır.
Bir ordan bir burdan saldırıp duran ateistlere karşı bir tepki cümlesidir. işlemcileri yanıp da yarına budist çıkmaları istenmediği için mantıklı olan eylemdir.
ekşi sözlükte bir kaç saattir tartışılmasına rağmen burada açılmamış başlık (başlık bana ait değil, ekşi sözlükten aldım, vurgulamak için yazıyorum). personellerden biri tarafından çekilmiş video. yaklaşık 22 dakikadır.
son zamanlarda aklıma takılan sorudur. Suriyelilerin ülkelerini terketmeleri, ülkeleri rahatsız ettiği kadar mültecileri de rahatsız ediyor mu? Yani asıl sorunu mülteciler mi yaşıyor ülkeler mi? cevabından emin olamadığım soru.
maalesef doğrudur. geleneklere odaklanmaktan ortada ne din bırakmışlardır, ne de bilgi. çoğu dindardı belki, bazıları da ileri derecede zeki ve başarılıydı; ancak son zamanlarda geçmişlerine olan gururlarının kendi bilgilerine gölge düşürdüğü aşikar. geçmişteki gibi olmadıklarının kanıtı ise atatürk' e karşı gelememeleridir. bir kaç kişi öldükten sonra pes edip konuşmakla kalmışlardır. "eski" osmanlı insanları, özgürlükleri ve dinleri için ölmeye hazır olurlardı. "ama öldürüyorlar" deyip savaşmaktan vazgeçmezdi. bu ülke atatürk' e ihtiyaç duymuş; atatürk' ün yaptıklarını hak etmiştir. ayrıca (bkz: gandhi)
son zamanlarda elde ettiğim oylama sonuçlarına göre, "eksi" oyların yazarlar için kırıcı olduğu kanaatine vardım. bu kampanya, seri eksicilerin önüne geçmek ve yazarların moralini yüksek tutmak dışında amaç taşımamaktadır. patamites, kampanya hakkında istediği gibi değişim yapma hakkını saklı tutar.