bu gecede, geçip giden bu sonsuz gecede tuvalet kağıdı kullanmak yerine sadece taharet musluğuyla yetinerek adeta batı ruhundan yetişen oyuncularının damarlarına anadolu karakterleri zerk eden nuri bilge ceylan gibi hissediyorum kendimi.
orta asya'dan kalan gelenektir. mesela biz aslında türk değil oğuz'uz. asıl türkler göktürklerdi. diğer boyları kendilerine katıp güçlenip büyük bir devlet olunca dünya göktürk devletini muhatap aldı ve bu benzer dili konuşan herkese türk dendi. hatta göktürkler çok sevilmeyen bir toplumdu ve diğer boyların üzerinde fazla baskı kuramazdı. hatta Orhun Yazıtlarında ''sağımı solumuz düşman idi'' ifadeleri diğer boyları kastederek yazılmıştır.
dikkat ettiyseniz selçuklu-osmanlı döneminde biz kendimize türk demememize rağmen avrupa bize türk diyordu.
işte bu boylar arasındaki çekememezlik anadolu coğrafyasına taşındı ve sivas-kayseri, elazığ-malatya, gümüşhane-bayburt gibi çekişmeler yaşandı.
maç öncesi kızıltoprak'ta bira kokoreç yapmayı özledim be. tanımadığım göbekli dayılarla kol kola girip slogan atmayı özledim. gs atkısı yakacağım diye kendini yakan gerzekleri bile özledim.
bir çok insanın hayatının çöküşü başlamadan önceki son yılıdır. siyasetin henüz halka fazla etki etmediği, genç toplumun henüz gergin ve kutuplaşmadığı yıl.
kadıköy, öğrenci evi, gitar, bira, behzat ç, yalan dünya ve hoşlandığım kızdan ibaretti.
az önce aynaya baktığımda ise alnımda 3. çizginin çıktığını fark ettim.
yozlaşma bu toplumun her kesimine sirayet etti. hepimize. kurtulabilecek gibi değil. geri dönüşü yok. gelecek hayallerimiz yok oldu. sanki finlandiya'ya göçsek iyi hissedecekmişiz gibi. ya da babaanne evine...