yüzyıllardır insanoğluna ezberletilen çağdışı yalanların en ünlüsüdür. Medeniyet tarihinin şahit olduğu bu saçma ve bilimle açıklanamayan usdışı önermeye, elbet bir gün gerçek ilim insanları noktayı koyacaktır. Şüphesiz ki, o gün çok yakındır.
- kıllı kollar
- bıyıklar
- koltuk altındaki o iz (kirli sakal gibi olan)
- tabure gibi ortalama 160cm boy
- bakımsız tırnaklar
- ruju bilerek taşırmaları
- toynak gibi eller
- 5 liraya alıp üzerlerine döktükleri 100cc parfümler
- kafam büyüklüğündeki baldırlar
- geyikli taytlar
- fotoğraflardaki dudak büzmeler.
şimdi hiç kendimizi kandırmayalım. kapıkule'nin ötesinde sadece et yığını olarak görülecek; kara cahil, dünyadan bihaber, ortalama 160 cm boyunda, kolları kıllı, bıyıklı dişi cinslerimizin (kadın diyemiyorum sözlük) ipini koparmış olan orman kaçkını ama paralı hanzolara kuyruk sallaması içime oturuyor sözlük.
biz ki, kültürlü bireyler olarak d&r-yky-işkültür-inkılap'ı yolgeçen hanı olarak kullanıyoruz. Hemingway'den girip proust'tan çıkıyoruz ama elime ne kalıyor?
gerek penisi kesip balkondan atmaları, gerek gösteripte vermemeleri, gerek ilk adımı erkeklerden beklemeleri, gerek özel gün tatavaları, gerek yüz verip ardından sen yanlış anladın demeleri...
Bu liste uzar gider. Ne çektik, çekiyoruz hemcinslerim. Yeter artık bu zulüm.
eğri oturup doğru konuşalım. Her yargıdan kendimizi soyutlarsak, dünyanın hiç bir yerinde tecrübe edemeyeceğimiz, takip dahi edemeyeceğimiz, şeyler dönüyor bu topraklarda.
Zavalı norveçliler, yaşayan ölüler ama haberleri yok. Gülmek için birebir aslında bu ülke. Koskoca bir tımarhane cumhuriyeti. Değerini bilelim dostlar.
Sanki norveçte isveçte finlandiyada yaşıyoruz amk. Ördek, damacana siken; medeniyeti muz gibi soyunmak sanan; 1500 önceki kafayala günümüzü yaşayan bir milletiz amk biz. Hadi şimdi bir twit atalımda olayı kınayalım.
ikinci dünya savaşının ardından, 50'li yıllarda, ingilizceye nazaran azalan fransızca kullanımını tekrardan eski geçerlilik seviyesine yükseltmek ve bu dilin öğrenimini kolaylaştırmak amacıyla Petar Guberina ve arkadaşları tarafından fransızcadaki en çok kullanılan kelimelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan liste. Yaklaşık 1500'er kelime olarak 2 alt safhaya ayrılır.
ihtiras, hayal kırıklığı, aşk ve öfke hislerinin 90 dakikaya indirgeyip gözler önüne seren, eğer kendinizden en ufak bir parça bulduğunuzda, defalarca kendisini seyrettirebilecek bir woddy allen filmi.
bir yandan javier bardem. geçmiş filmlerinde azar azar biriktirdiği bagajıyla olağanüstü bir oyuncu. barselonalı tutku dolu bir ressamı oynarken size hissettirdiği melankolik havayla, bu güzel pazılın en önemli parçası.
diğer yandan scarlett johansson. olağanüstü bir güzelliği olmamasına rağmen, seksiliğini maksimum kullanabilen bir oyuncu. canlandırdığı karakterin; duygularını ön plana alması ve toplumdan dışlanan hareket biçemlerine karşı zaafı, bardem'in tuhaf kişiliğiyle birleşince kelimeler kifayetsiz kalıyor.
son olarak penélope cruz. seksilik, güzellik, cazibe. o bir jacobs kahvesi.
Kendi başlarına anlamsız olan ses birimciklerin bir araya gelip, bir anlamı yani dildeki kodu oluşturan katmandır.
2) Sessel
Kendi başlarına anlamsız olan ses birimciklerdir. Dilden dile sayıları farklılık göstermekle birlikte, 30 birimcikten aşağı olanlar nispeten yok olma evresindedir. Türkçemizde bu sayı yaklaşık olarak 29 olmakla birlikte, diğer bir örnek olarak fransızcada yaklaşık 36 adettir.
Hemingwayin ilk romanı. Amerika yazınının 20. yy'ın ilk yarısındaki öncü eserlerinden biri olarak gösterilir. Gerek anlatım biçemi gerekse de kullanılan kelimeler, yazın tarihinde yepyeni bir tarzın başlamasına sebep olması ve bu tarzı, yazarın geri kalan tüm kitaplarında benimsemesi-benimsetmesi Amerikan edebiyatında önemli dönüm noktalarından birini oluşturur.
Bir kitap nasıl yazılır? Nasıl yazar olunur? Sorularının cevabını bulabileceğimiz nadir eserlerden biridir "güneş de doğar". Okumak, görmeye ve işitmeye nazaran sıkıcıdır. Bu yüzden yazılı anlatım, olabildiğince hedefe dönük, yalın ve çoğu kez de yüzeysel olmalıdır. Bütünü kısa kısa parçalara bölüp yazıya dökmek, okuyucunun ilgisini arttıracaktır. Hemingway bu unsuru kitabında, haddim olmayarak yazıyorum, başarıyla gerçekleştirmiş. Diğer yandan kısa cümleler ile noktalama işaretlerinin aşırı kullanılması da kitabı bölümlere ayırmak kadar okuyucu üzerinde olumlu etki yaratır ki, örnek vermek gerekirse, bu eser biçilmiş kaftan misalidir.
Biçemindeki sadelikle; toplum içerisindeki üst tabakanın günlük yaşayış tarzını anlatan kitap içerisinde; aşk, keyif, tutku hislerini her roman karakterine eşit miktarda serpilmiş; kitabın kısa kısa bölümlere ayrılmasıyla da okunması daha keyifli hale getirilmiştir çırak yazar Hemingway tarafından. ayrıca sinemaya uyarlanan tek Hemingway eseridir.
-"ah, jake" dedi brett. "birlikte ne güzel vakit geçirebilirdik."
-"evet" dedim. "böyle düşünmek ne güzel, değil mi?"
Dilbilim çevrelerinde dil edinimi yani kendi terminolojisiyle l'acquisition d'une langue veya kısaca le langage, bireyin sonradan değil de, doğumundan itibaren çevresinden, birincil düzlemde duyarak edindiği dil yani kodların bütünüdür. Ana lisanın üzerine ikincil bir dilin edinimi söz konusu olamaz.
Bireylerin şu veya bu şekilde ana lisanlarının üzerine inşaa ettikleri ikincil veya daha fazlası diller öğrenmedir yani l'aprenttisage d'une langue.
Dil edinimi kendi içerisinde 2 ana katmana ayrıştırılır;
Dil Edinimi (le langage)
a) dil (la langue)
şöyle açıklayalım; güzel türkçemizde "faraza" adlı bir kelime var. ana lisanı türkçe olan bir kişi, "faraza" kelimesini, hayatı boyunca, gerek anlamını bilmediğinden gerese de yerine başka kelimeler kullanmayı tercih ettiğinden kullanmayabilir, fakat bu durum, "faraza" kelimesinin türkçemizde olmadığı anlamına gelmez. işte buna "dil" (la langue) denir.
b) söz (la parole)
Bireyin bir dilin kodlarını (kelime, gramer), kendi bilgisi çerçevesinde kullanarak kendisini ifade etmesidir.
Dilbilim (linguistique), dil ediniminin (le langage, türkçemizde sadece "dil, lisan" olarak kullanılır) incelenmesi konu alan bir disiplindir. Kendi içerisinde 3 ana katman altında incelenebilir;
Kelimeleri bir araya getiren sesleri inceleyen alandır. Bu seslerin (phonème) sayısı, dilden dile farklılık göstermekle birlikte türkçemizde ortalama 28-29 ("ğ" sesinde tartışmalar devam etmektedir), fransızcada ise ortalama 36 birimciktir.
2) Sözcük bilgisi
Kelimelerin yapı (Morphologie) ve anlamlarını (sémantique) inceleyen alt disiplin dalıdır. Kendi içerisinde 2 alt katmanda incelenebilir;
Bu tümcede "gid-" monème lexical olup gitmek eylemine, "-eceğim." ise Monème Gramatical olup 1. tekil şahısın, gelecek zamanda yapacağı bir eyleme atıfta bulunur.
* Türkçeleştirilmeleri şahsıma aittir. Terminolojisinde bir karşığını bilen uyarırsa, mutlu olurum.
3) Söz dizim
Sözcüklerin dilin belirli kuralları çerçevesinde bir araya getirilmesidir.
Türkçemizde özne-nesne-eylem olan bu dizim, fransızca ve ingilizcede özne-eylem-nesne temel sıralaması üzerindedir.
Nasıl ki, ay ışığının notalara dökülmesi Moonlight Sonata ise, hüzün kelimesinin beyaz perdeye aktarılması da Mar Adentro'dur.
Gelecek planları olabilecek genç bir insan. Tıpkı sen gibi. Günün birinde arkadaşlarını alır yanına, denize gider. Tıpkı gitmiş veya gitmek istemiş sen gibi. Hazin bir kaza geçirir. Tıpkı senin geçirdiğin veya geçirebileceğin gibi. Yatağa mahkûm bir hayata merhaba der. Tıpkı sen veya senin de olabileceğin gibi. Bu makûs ıstırabına nokta koymak ister çünkü hayat seçimdir. Her ne kadar yaşamak bir seçimse, ölmek de bir seçimdir. Nedeni basit: yapmak isteyipte yapamamak, ruha o kadar ağır gelir ki, beden bu kefaleti ödeyemez.
Mar Adentro genç bir adamın hüzün dolu şarkısının beyaz perdeye yansıtılmasıdır. Yansıtılan perdedeki gözüken biçemler, tıpkı bizim yaşadığımız veyahut yaşayabileceğimiz kederin yalnızca 125 dakikalık kısa bir özetidir.
Mutluluktur çünkü çevrenizdeki topluluğun veyahut yaşam biçeminin önce icat edip ardından kutsadığı tabulara ayak dirersiniz. Bu tabular; iphone, facebook, pembe pantolon veya bilumum dayatmalardan din ve düşünce tarzına kadar uzamakta. Aslında aynılaşmayı, farklılaşma olarak gösteren bu sosyal yaklaşım; sizi, kendince bir takım "doğru" çizgilerin içerisine konumlandırır.
Konumlandırıldığınız bu sınırlar içerisinde, ilk etapta soyutlaştırılan ortak kazanımlarımız olan "kavramlar" silsilesidir. iyi-kötü, barış, ahlâk, medeniyet, sağ-sol görüş, komünizm vb. dünyasal görüşler aslından çarpıklaştırılıp, içi boşaltılan bulutlara çevrilir. Birbirlerine beş adım dahi yaklaşmayacak olan bireyler, en alt düzlemde olabilecek bir paydada kamplaştırılır.
siz ise bu kamplardan bitaraf olmayı seçersiniz fakat hüzünde işte bu seçimle başlar. Çünkü toplum içerisindeki yalnızlık duygusu hüznün eş anlamıdır.
Carson Mccullers yalnız bir avcıdır yürek deyip karamsarlığın, iç karartısı ve bulanık gelecek hayallerinin kitabını yazıyor. Kitabın arkasındaki olağanüstü tanıtım yazısı ise der ki; bu kitap notaların, kelimelere dökülmüş halidir.
Aslına bakıldığında yalnızlık iki alt katmanda incelenebilir; seçimli yalnızlık ve itilmişlik. Seçimli yalnızlık zamanla insanın hayallerinden kopması ve çevresindeki ortamın ruhunu baskı altında tutması sonucunda ortaya çıkıp, kişiye kimi zaman mutluluk sağlayabilir. "birey", hiç olmak istemediği bir topluluğun içerisinde yalnız olmaktansa, kendi münzevi hayatıyla iştigal etmeyi yeğ tutabilir. Sosyal yaşam her ne kadar bu şartlara imkân tanımasa dahi, kişi bir şekilde kendi çıkar yolunu bulacaktır. diğer yandan itilmiştik durumu veyahut hissi, kişinin ruhunu ve mizacını seçimli yalnızlıktan daha harabe duruma getirir. Topluluğun içerisinde yerini bulmak isteyen bireyin davranışları ve çevresiyle olan etkileşimi, kendisini bir anda yalnızlaştırabilir. Bunun tam tersi de mümkündür zira tutum ve davranışları yönlendirme kursları çağımızda bireylere yeni bakış açıları sağlamakla birlikte, toplum tarafından "sosyal" olarak atfedilen teknoloji, binlerce yıllık süregelen medeniyeti (her ne kadar yetersiz olsa da) silip süpürmektedir.
Velhasıl kelam, seçimli yalnızlık içerisindeki birey, kendi dünyasında mütevazı ve nispeten mutlu bir yaşam sürmektedir.