PARLEMENT
-4 (düz adam)
sekizinci nesil yazar 1 takipçi 2.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    accordion player

    1.
  1. bir kutu şeklindedir enstrüman arasında körüklü odaklı serbest kamış nefesli ailesi, halk dilinde bir olarak anılmıştır.Bazı ülkelerde sokak çalgıcılığı olarakda geçmektedir

    0 ...
  2. bir yıllık ilişkilerinde hiç kavga etmemiş çift

    1.
  3. çevresindekileri çileden çıkaracak kadar sinir bozucu olabilen bir çifttir. agucuk bugucuk aşkım bebişim derken iki tane ekleştirmek gerek ağızlarına.

    bu ne monoton, bu ne sıkıcı bir hayat lan? her şeyi geçtim hiç mi kıskanmıyorsunuz olm birbirinizi? hiç mi sormadın sen kız arkadaşına "o adam kimdi?" diye allah aşkına?
    2 ...
  4. işsiz mühendis

    1.
  5. BiR BALTAYA SAP OLAMAYAN VERiLEN EMEKLERI BOŞA CEViREN BÖYLELIKLE MUHENDISLIĞIN ADINI KÖTULUEYEN 8. NESiL ATMACA YAZAR
    0 ...
  6. başka dillerde normal karşılanan sözcuk

    1.
  7. " Pezevenk " kelimesinin Azerice'de " işadamı " demek olduğunu ve saygınlık ifadesi olarak kullanıldığını biliyor muydunuz ?
    0 ...
  8. ingilizce öğretiyorum

    1.
  9. Bilinmesi neredeyse zorunlu hale getirilen bilen kişi ve kişiler tarafından günümüzde anlatılan bir dildir.

    ingilizcede istenildiğinde türkçe gibi olabilir peki zormu ?
    - değil efendim görelim isterseniz.

    skip = zıplamak
    evet işte bukadar basit ~~
    0 ...
  10. siklopejin

    1.
  11. SiKLOPLEJiN
    Göz Damlası

    Üretici Firma:
    A. ibrahim
    Etken Madde(ler):
    Siklopentolat HCl 1 %

    Piyasa Şekilleri:
    5 mllik damlalıklı şişelerde.

    Kullanım Şekli:
    Göz muayenelerinde 5 dakika arayla 1-2 damla damlatılıp 1 saat sonra muayene gerçekleştirilir. Derin pigment iritiste günde 3-5×1-2 damla uygulanır.

    Endikasyonları:
    Refraksiyon ölçülmesinden önce siklopleji ve midriyazis oluşturulmasında, ameliyatlardan sonra, göz içi muayenelerinde ve katarakt ameliyatlarından önce dilatasyon sağlanmasında, göz enfeksiyonlarında (iridosiklit, keratit, koroidit) ve göz ameliyatlarından sonra iritisi önlemek için koruyucu olarak kullanılır.

    Kontrendikasyonları:
    Dar açılı glakomlarda ve preparatın içerdiği maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılığı olduğu bilinen vakalarda kontrendikedir.

    Uyarılar:
    Özellikle de çocuklarda sistemik emilime bağlı olarak santral sinir sisteminde aşırı uyarılmaya neden olabilir. Yaşlı hastalarda dikkatle uygulanmalı, uygulamadan önce tonometik incelemeler yapılmalıdır. Sistemik absorbsiyonu azaltmak amacıyla damlatmadan hemen sonra nazolakrimal kanala basınç uygulanmalıdır. Hamilelikte özellikle ilk 3 ayda kullanılmamalıdır.

    Yan Etkileri:
    intraoküler basıncı arttırabilir. Ayrıca damlatma sırasında yanma hissi ortaya çıkabilir. Uzun süreli ve sık aralıklarla kullanılması halinde sistemik muskarinik etkisine bağlı olarak psikotik reaksiyonlara veya davranışsal bozukluklara yol açabilmektedir. Bu reaksiyonlar damlatmadan yaklaşık 30-45 dakika sonra ortaya çıkmakta ataksi, huzursuzluk, anlamsız konuşma, hareketsiz duramama, halüsinasyonlar, zaman ve yere düz oryantasyon, insanları tanıyamama, amnezi ve taşikardi olarak tanımlanabilirler.

    ilaç Etkileşimleri:
    Siklopentolatın fenilefrin oftalmik solüsyonu ile birlikte kullanılması bazı vakalarda hipertansif krize neden olabilmektedir.
    1 ...
  12. konuşmaya yeni başlayan çocuk

    ?.
  13. Çocuğun konuşma ve iletişim yönünde
    gelişimini hızlandırmak için yapılabilecekler.
    1- Çocuğa sevgi ve huzur dolu bir aile ortamı hazırlamak
    2- Çocuk ile ilgilenmek ve sevildiğini hissettirmek
    3- Çocuğun bedensel ihtiyaçlarına ( yemek , uyku , koruma vb ) cevap vermek
    4- Çocuk ile yaşı ne olursa olsun sık sık konuşmaya çalışmak
    5- Yaşına uygun bir şekilde onun ile oyun oynamak
    6- Çocuk ile birlikte vakit geçirmek
    7- Onun dengeli ve çeşitli beslenmesini sağlamak
    8- Onun kendi haline kalmasına izin vermemek
    9- Mümkün olduğunca yaşıtları ile birlikte oyun oynamasını sağlamak
    10- insanlar arasında sık sık bulundurmak
    11- Ona hikaye masal anlatmak , ninni söylemek
    12- Onun size gönderdiği konuşma ve ses mesajlarına cevap vermek
    13- Bir nesneyi eline aldığında onun ile ilgili ona bir şeyler anlatmak ( çocuk 3- 4 aylık bir bebek olsa bile )
    14- TV karşısında çok uzun süre kalmasını engellemek (0-4 yaş )
    15- Onun ile konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak
    16- Onun işaret ile gösterdiği istekleri onunla konuşarak yönlendirmek, anlatmasını sağlamak (yaşına uygun olarak)
    17- Onun fikirlerine değer vermek onun ile sık sık dertleşmek ( yaşına uygun olarak )
    18- Onun kendine güvenini artırmak (bakınız özgüveni artırma yolları )
    19- Onun sık sık sosyal ortamlarda bulunmasını sağlamak
    20- Kalabalık içinde onun konuşmasını teşvik etmek
    21- O konuştuğunda onu cesaretlendirmek , teşvik etmek
    22- Onun yaşına uygun bir eğitim almasını sağlamak
    23- Günlük belli bir zaman ayırarak onun ile resimler üzerinde bol bol konuşmak
    24- Ondan yaşına uygun olarak hikaye , masal anlatmasını istemek
    25- Konuşma zorlukları gördüğünüzde onun dikkatini konuşma zorlukları üzerine çekmemek
    0 ...
  14. beynin orta lobu

    1.
  15. Anatomik olarak beyin üç ana bölgeye ayrılır: ön beyin, orta beyin ve arka beyin. On beyin beyin maddesinin çoğunu içerir ve oldukça kıvrımlı olan beyin kabuğu ile kaplanmıştır. Orta beyin ve arka beyin, beynin üst kısımlarıyla bilgi alışverişi yapan birçok lif demetini taşır. Arka beyin pons (sinir liflerinin beyin sapında yaptığı kabarıklık), medulla ve beyincik olarak üçe ayrılır. Orta beyin, pons ve medulla bir arada beyin sapı (beyin ile omurilik arasındaki bölüm) olarak adlandırılır. Beyin sapı, yüz ve baştaki kasları denetleyen sinir hücresi gruplarım içerir ve yüze dokunuş, tat alma ve işitmeyle ilgili bilgileri işler.
    Beyin sapının diğer önemli işlevleri solunumu, kan basıncını ve kalbin işlevini denetlemektir.
    On beyin çok karmaşık ve önemli bir bölgedir. Yüzeyindeki beyin kabuğu alın lobuna, art kafa lobuna, ortadaki paryetal loba ve altta şakak lobuna doğru düzenlenmiştir. Her lob, özel işlevlerle ilgili birçok farklı bölge içerir.
    Alın lobunun en önündeki prefrontal lob sosyal davranışların, güdünün ve plan yapmanın denetimiyle ilgilidir. Prefrontal alanın arkasında, motor hareketleri planlayan premotor kabuğu (korteks) ve bu motor emirleri harekete hazırlayan birincil motor kabuğu bulunur. Sol alın lobunun alt kısmı, dilin kullanımıyla ilgili olan Broca bölgesini içerir. Art kafa lobu bir dizi görme bölgesi içerir. Paryetal lob, vücuttan ve yüzden gelen dokunma, ağrı ve eklem duruşuyla ilgili duyusal bilgileri işlemekle ilgili olan birincil duyusal bölgeyi içerir. Paryetal lobun daha gerisinde, dış dünyanın mekansal düzeniyle ilgili duyuyu oluşturan bölge bulunur. Şakak lobu işitme, koku ve bellekle ilgili bölgeleri içerir. Şakak ve paryetal lobun kesiştiği yerde dili anlamakla ilgili olan Wernicke alanı bulunur. Ön beynin derinliklerinde, aslında motor denetimiyle ilgili olan ancak dil ve düşünce gibi bazı daha ileri düzey işlevlere de karışabilen bazal gangliyon denilen sinir hücresi grupları bulunur. On beyin, ayrıca temel olarak beyin kabuğuna duyusal bilgi aktaran ve motor hatereketi denetleyen talamusu içerir. Talamusun altında beyin ve otonom sinir sistemi arasında bağlantı kuran ve diğer işlevlerinin yanı sıra vücuda besin ve sıvı almışını, cinsel işlevi ve vücut ısısını denetleyen hipotalamus bulunmaktadır.
    0 ...
  16. aşk sacmalığı

    1.
  17. Bildiğin hattın uzunluğu toplam 76 km ve sen bu hatta birine aşık oluyorsun, o olmadan yaşayamayacağına inanıyorsun.
    Dünyanın çevresi tam 40.076 km ve hiç kimse vazgeçilmez değildir.
    Meridyenler olduğu sürece asla eşsiz olmayacaksın. (bkz: aşk)
    0 ...
  18. çizginin ötesine geç

    1.
  19. Bütün hayatını başkalarının öğrettiği gibi yaşadı adam.
    Son nefesini verirken farkketti:
    Ölümü kendi bildiği gibi olacaktı, tıpkı doğumu gibi.
    0 ...
  20. bizim adamlığımız

    1.
  21. Bizim adamlığımızda 2. sınıf iş yapmak yok.
    Biz bir işi yapıyorsak en iyisini yaparız.
    Daima mükemmele oynarız.
    Dünyalıların gücü yetmez bizi engellemeye.
    Mazeretleri ayaklarımızın altına alır basamak yaparız biz. (bkz: mazeret)
    0 ...
  22. çağın vebası ön yargılar

    1.
  23. Aslan çok yaşlanmıştı;
    ama ceylanlar yinede korkuyordu ondan.
    Çünkü o herşeye rağmen aslandı.
    0 ...
  24. insan zamanla öğreniyor

    ?.
  25. içinden bir sayı tut ve sadece gözlerime bak!
    Şimdi ister bırak ister bırakma.
    Ben senin hangi sayıyı tuttuğunu biliyorum.
    0 ...
  26. insan isterse atomu bile parçalar

    1.
  27. Eğer kendinin tek sorumlu olduğuna inanıyorsan,
    eğer kendini çaresiz hissedersen,
    eğer kendini tek care görürsen...
    inan bana,atomu bile parçalarsın.
    0 ...
  28. penna arabiatta

    1.
  29. Dikkat Acılıdır. Kalem Makarna Napolitan Sos, Zeytin ve Acı Sos ile.
    0 ...
  30. leblebinin faydaları

    1.
  31. BiLGi:
    Çeşitli rahatsızlıkları giderdiği bilinen leblebi nohuttan elde edilir.
    Genellikle "sarı leblebi" olarak bilinen bu tür leblebinin öğütülmesi ya da havanda dövülmesiyle leblebi unu elde edilir. Şekerle ya da kuru üzümle karıştırılarak yenilebilen ve son derece lezzetli olan leblebi unuyla, kimi yörelerde "leblebi helvası" da yapılır.
    Üçüncü kavurma sırasında kabukları çıkarılmayan bu tür leblebi "sakız leblebisi" adıyla anılır
    0 ...
  32. çalmak suçtur

    ?.
  33. Ne yaparsak yapalım ve her ne olursa olsun çalmak bizim toplumumuzda veya başka bir ülkede cezasız bırakılmaz...
    0 ...
  34. hay dee

    2.
  35. Rahnetlı kazım koyuncunun bir parçası günümüzde Cem yılmaz eşliğinde bir sinema filminde söylenmiştir.
    0 ...
  36. ünlülerin bilinmeyenleri

    1.
  37. buyrun,şaşırmak serbesttir..

    MÜJDE AR: KAMiLE SUAT EBREM

    AHMET ÖZHAN: AHMET ŞÜKRÜ KADIÖZ

    AHU TUĞBA: TUĞBA ÇETiN

    ASENA: ONUR ÇAKMAK

    AYHAN IŞIK: AYHAN IŞIYAN

    AYTAÇ ARMAN: VEYSEL iNCE

    BANU ALKAN: RENKA BRONKAVi

    BÜLENT ERSOY: BÜLENT ERKOÇ

    CÜNEYT ARKIN: FAHRETTiN CÜREKLiBATUR

    DOĞUŞ: ORHAN BALTACI

    EKREM BORA: EKREM ŞERiFUÇAK

    ENGiN ÇAĞLAR: ÇAĞLAN ÖVET

    FERDi TAYFUR: TURHAN BAYBURT

    FiKRET HAKAN: BUMiN GAFFAR ÇITANAK

    GÖNÜL YAZAR: GÖNÜL ÖZYEĞiNER

    KENAN PARS: KiRKOR CEZVECiYAN

    KiBARiYE: BAHRiYE TOKMAK

    MAHSUN KIRMIZIGÜL: ABDULLAH BAZENCiR

    MUAZZEZ ERSOY: HATiCE YILDIZ LEVENT

    MURAT SOYDAN: RÜJDAN TERCAN

    NERiMAN KÖKSAL: HATiCE KÖKÇÜ

    NURi SESiGÜZEL: NURi KAÇTAŞ

    OKAN BAYÜLGEN: KAAN OKAN GÖRGÜN

    ORHAN GENCEBAY: ORHAN KENCEBAY

    PERRAN KUTMAN: PERRAN KANAT

    PETEK DiNÇÖZ: DiĞDEM EZGÜ

    SEDA SAYAN: AYSEL GÜRSAÇER

    SERDAR GÖKHAN: NUSRET ERSÖZ

    SEZEN AKSU: FATMA SEZEN YILDIRIM

    TARIK AKAN: TARIK ÜREGÜL

    YAŞAR KEMAL: KEMAL SAĞDIKGÖĞÇELi

    YILDIZ KENTER: AYŞE YILDIZ

    YILMAZ GÜNEY: YILMAZ PÜTÜN

    ALiŞAN: SERKAN BURAK

    TEOMAN: TEOMAN FAZLI YAKUPOĞLU

    YAŞAR: YAŞAR GÜNAÇGÜN

    SiBEL CAN: DENiZ ENGÜZEL

    BERDAN MARDiNi: ENGiN KARADEMiR

    PERiHAN SAVAŞ: ŞERiFE PERiHAN

    iBRAHiM TATLISES: iBRAHiM TATLI

    ŞENER ŞEN: ALi HAYDAR ŞEN
    1 ...
  38. sözlük yazarlarının inanç dereceleri

    1.
  39. sinx/cos45 = kök2/4

    sinx/kök2 = kök2/4 => içler dışlar çarpımı yaparsak

    sinx = 1/2 => 30-60-90 üçgeni çizilip x=30 bulunur.

    basit bir trigonometri çözümü ile bu soru da cevap bulur. ben 30muşum abi.
    1 ...
  40. gerçek hayatta dine saldırmaya götü yemeyen ateist

    1.
  41. şimdi bu dine saygısızlık minval'indeki başlıklarda, gerekse mesajlaşmalarda karşıma çıkan bir cümle var; "gerçek hayatta dine saldırmaya götü yemeyen" diye başlıyor ve devamında da "götün yiyorsa toplum içerisinde bir salla da görelim" diye de devam eden bir cümle.

    mesela ben geçenlerde bir tekke'ye gittim ve "islam şöyle saçma, islam böyle bir din" diye sallamaya başladım.kimseden bir tepki almadım. hatta çay bile ısmarladılar.

    ardından bir ülkücü ocağına gittim, reis ve diğerleri oturmuş çay içerlerken başladım dine, kitaba, allah'a saydırmaya. inanır mısınız bir kişi bile kalkıp da "ne diyon lan sen" deyip beni boğmaya, kesmeye falan kalkmadı. nerede o eski ülkücüler;

    baktım olmuyor böyle sokaklarda, fatih'te, konya'da, sultanbeyli'de bağıra bağıra, dine saya saya koşmaya başladım. lan bir kişi bile dönüp bakmadı.(sivas'a gitmeye götüm yemedi, evet belki burada haklı olabilirler)

    şimdi en büyük deneye geldi, suudi arabistan'a bilet aldım. gidip orada sallayacam dine kitaba. oradan da bir şey çıkmazsa doğru iran'a.

    öyle atmayalım gerçek hayatta konuşamazlar ama nicklerinin arkasına sığınıp, hayaletlerin yaşadığı alice harikalar diyarında anca konuşurlar diye. yaptım oldu.

    (bkz: gerçek hayat)> neyse gerçek hayat.
    1 ...
  42. ab vergi sistemi

    1.
  43. Avrupa Birliğine geçiş sürecinde, önem taşıyan konulardan biri de vergilerle ilgili.

    Yıllardır tartışma konusu olan vergi sistemimizi, AB ülkeleri ile kıyasladığımızda, ciddi farklılıklar göze çarpıyor.

    A- ORTAK ÖNLEMLER

    Türkiyede olduğu gibi, AB ülkelerinde de vergi alanında karşılaşılan en büyük sorun, vergi kaçakçılığı ile ilgili. AB ülkelerini incelediğimizde, bu konudaki ortak önlemlerin aşağıdaki gibi olduğunu fark ediyoruz.

    1- Vergi idaresi, diğer idari kurumlarla yakın bir ilişki ve eşgüdüm içinde çalışıyor. Bu sayede, mükellefler hakkındaki bilgiler, vergi idaresince kolaylıkla elde edilebiliyor. Türkiye, bu konuda henüz AB ülkelerinin gerisinde.

    2- Vergi idaresi de dahil olmak üzere, tüm idari kurumlar bilgisayar sistemine geçirilmiş. Böylelikle kurumlar arası bilgi akışı kolaylaştırılmış durumda. Türkiyede bu konuda da ciddi eksiklikler var.

    3- Yanlış ya da eksik beyan veya kaçakçılık suçları için, ağır para ve hapis cezası öngörülmüş. Bu cezaların ağır oluşu, caydırıcı bir etki yaratıyor. Türkiyede ceza sistemi ve uygulama, yeterince caydırıcı değil.

    4- Vergi idaresinin kalifiye personel ihtiyacı karşılanmış ve bunlara başta ücret olmak üzere gereken çalışma koşulları sağlanmış. Türkiyede bu konuda ciddi sorunlar yaşanıyor. Kalifiye personel, beklentilerini bulamıyor ve bir süre sonra ayrılıp özel sektöre geçiyor.

    5- Vergi ödemenin, bir yurttaşlık görevi olduğu bilinci ve vergi ahlakı, daha ilkokul çağında çocuklara aşılanıyor. Bu nedenle, AB ülkelerinde vergi kaçırmak yüz kızartıcı bir suç olarak kabul ediliyor. Türkiyede bu bilinç yeterince oluşmuş değil.

    6- Ödenen vergilerin, hizmet olarak yurttaşa geri döndüğü, vergilerin gereken yerlere sarf edildiği anlayışı yerleştirilmiş, toplumun ödediğinin karşılığını alması isteği tatmin edilmiş. Türkiyede yapılan anketlere göre; mükelleflerin yüzde 97si, ödediği vergilerin gereken yerlere sarf edildiğine inanmıyor.

    7- Etkin bir denetim mekanizması oluşturulduğundan kişilerin servetindeki artış, banka hesaplarının işleyişi vs. yakından izlenip, hesabı sorulabiliyor. Türkiyede ise, kişilerin servetindeki artışın (kamu görevlileri ve sınırlı bir kesim hariç) sorulamayacağına ilişkin yasal düzenleme yapıldı (Bkz. 9 Ocak 2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 4783 sayılı Yasa).

    B- CENNET CEHENNEM

    AB ülkelerinde de vergi kaçırmak mümkün. Ancak, bu ülkelerin vergi sistemine göre; bir mükellefin beyan ettiği kazanç ile servetindeki artış kıyaslanabiliyor. Örneğin 20 bin Euro gelir beyan eden bir mükellefin servetinde 100 bin Euroluk bir artış varsa, bunun kaynağı soruluyor, tatminkar açıklama yapılamazsa, aradaki farkın cezalı vergisi alınıyor. Yalnızca AB ülkelerinde değil, gelişmiş ülkelerin çoğununun vergi sisteminde yer alan bu uygulamanın, Türk Vergi Sisteminde yer almayışı, önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.

    AB ülkelerinin vergi sistemine bütünüyle göz atıldığında, iyi niyetli mükellefleri ve düşük kazanç elde edenleri koruyan (örneğin en az geçim indirimi, düşük oranlı vergi tarifesi, gider yazılabilecek harcamaların kapsamının geniş tutulması gibi), buna karşılık vergi kaçıranları da kolayca tespit eden ve ağır şekilde cezalandıran bir sistemin olduğu görülüyor. Ülkemiz vergi sisteminde, bu tür düzenlemelerin yer almayışı da önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.

    Sonuç olarak, vergi kaçıranlar için AB ülkeleri bir vergi cehennemi iken Türkiyede adeta bir vergi cenneti!..
    0 ...
  44. ateş ile suyun hikayesi

    ?.
  45. Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına......
    Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa
    Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol...
    Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüregim sana armağan...
    Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...
    Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
    Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su...
    Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu...
    Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını...
    Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla. işte o zamandan beridir ki: Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş.. Ateşin yüreğini sadece su, suyun yüreğini Sadece ateş alır olmuş...
    0 ...
  46. 470 milyon euro nun savaşı

    ?.
  47. Bu paranın bir kısmı şampiyonada mücadele eden ülkelere dağıtıldı. Fakat sonuçta büyük pastayı yiyen Avrupa ekonomileri oldu. Turnuvanın Avrupa ekonomilerine toplam katkısı 1.4 milyar Euro olarak tahmin ediliyor. Elbette bu rakamlar sadece organizasyon içi harcamalar üzerinden resmi olarak kayıtları tutulanlar. En belirgin kazanç ise ev sahiplerine yani isviçre ve Avusturya’ya ait. Finalin oynandığı Viyana kenti 100 milyon Euro kazanırken, isviçre ve Avusturya’nın elde ettiği organizasyon kazancının net 470 milyon Euro olduğu tahmin ediliyor. Sadece Avusturya’nın turizm kazancı 375 milyon Euro. Ki bu rakamların çok fazla muhafazakar olduğu çok açık. Niye mi? Bu ülkelerin şehirlerinde 600 bini yabancı 1.1 milyon fanatik dolaştı. Her biri ortalama 300 dolarlık harcama yapsa sadece 330 milyon dolar bu futbol meraklılarının sokakta yaptığı harcamadan gelir. Bunun oteli masrafı, yol masrafı da cabası.

    Artık milli seferberlik ilan etme aşamasında olduğumuz işsizliğe de geçici bir deva olacağını söylemeye gerek yok sanırım. 2008’de isviçre ve Avusturya, 4000 kişiyi sırf bu organizasyonda istihdam etti. Ama hepsinden önemlisi turnuva boyunca televizyonların uzaktan kumandalarında, 7.9 milyar defa maçların bulunduğu kanallara zaplandı.
    0 ...
  48. neredeymiş hüriler hanimiş nüriler

    1.
  49. Cennette kıskançlık gibi duygular olmayacağı için böyle bir isteğiniz olmayacaktır. Hem dünya imtihanını kazanıp cennete girmeye layık olan takvalı bir kadın hurilerden üstün olacaktır. Bunlar bir nevi cariye veya hizmetçi gibi cennetlik olanlara hizmet edecektir. Gılmanlarda böyledir. Dünyadan giden kadınlar ise hizmetçi konumunda olmayacak erkeğin eşi ve kendisine hizmet edilen konumunda olacaktır. Cennetteki ahvali ora şartlarına göre değerlendirmelidir.

    Peygamber (s.a.s) de Cennet ehlini şu şekilde tasvîr etmektedir.

    "Cennet ehlinden her birinin iki kadını vardır ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri etinin üstünden görünür. Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de düşmanlık; gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah'ı tesbih ederler" (Buhârî, Bed'ül-Halk, 59, Sıfâtü'l-Cenne).

    Şu kadar var ki, dünyada iken iman etmiş ve salih kullar sınıfına girmiş kadınlar "hûrîler"den de üstündürler. Çünkü onlar bir taraftan şeytanlarıyla, diğer taraftan nefisleriyle mücadele etmek zorundadırlar. Onlar, bu mücadelede galip gelerek, Hakk'ın rızasını kazanmış ve Cennete girmeyi hakketmişlerdir. Hûrîler ise kendi amelleri dolayısıyla cennete girmiş değiller. Allah onları, diğer nimetler gibi Cennet ehli için yaratmıştır. Peygamber (s.a.s)'in aşağıdaki hadisi bunu teyid etmektedir.

    Ümmü Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar. Rasûlüllah (s.a.s); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir. Ümmü Seleme; "Niçin" deyince O, şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için" (Tabarânî'den naklen; Mevdûdî, Tefhîmü'l-Kur'ân Terc., VI. 81).

    Kâinatın hadsiz feza boşluğunda Samanyolu Galaksisine mensup ve güneş sistemine bağlı şirin bir gezegen olan dünya memleketine imtihan için gönderilen insanlar, Kâinatın Yaratıcısını tanımak ve Ona iman ile ibâdet etmek için mükellef kılınmıştır.

    Yaratılış gayesine uygun iman edip iyi ameller işleyen müminler, bütün semâvi kitaplarda Cennetle müjdelenmiş ve orayı kazanmak için hayra ve iyiliğe teşvik edilmişlerdir.

    Mükemmeliyetin ve güzelliğin her türlüsüne meyilli ve en yüksek derecesini aşk derecesinde arzulayan insan için, Kurân-ı Kerimde Cennet nimetleri açısından detaylı bilgiler verilmiş ve onun da ötesinde Allah'ın rızâsı vaâd edilmiştir.

    Ruhânî ve hissî bütün nimetleri içinde barındıran Cennet, aynı zamanda bedenî ve cismânî umum lezzetleri de ihtivâ eder. Yemek, içmek ve evlenmek Cennetin en yüksek nimetleri sırasında gösterilmiştir. Kurân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin beyânına göre; dünya hayatında kurulan âile hayatları, eşlerin her ikisi de Cennete liyakat kazanmaları halinde ebediyen beraber olacak ve karı-koca münasebetleri sonsuza kadar Cennette devam edecektir. Ancak, imandan nasibi olmayan ve inkâr üzerine ölen eş, Hazret-i Nuh ve Lût Aleyhisselâmların hanımları ve Âsiyenin kocası olan Firavun da olsa ebediyen eşinden ayrı kalacak ve inkârının karşılığını dâimi olarak Cehennemde çekeceklerdir.

    iman ve salih amellerinden dolayı Cennete giden mümin kadınları, Cenâb-ı Hak rahmet ve kudretiyle her türlü dünyevî ârızalardan arındırarak, tertemiz eşler sûretinde kocalarına iâde edecektir. Hûrilerden daha güzel olarak yaratılan o dünyalı kadınlar, eşlerine ebedî bir hayat arkadaşı olacak ve hûrilere sultan yapılacaktır. Hiçbir kıskançlık ve rekâbet duygusu olmaksızın sonsuza kadar sevdikleriyle birlikte Cennetten istifâde edeceklerdir.

    Dünya hayatındayken evlenemeden âhiret âlemine göçen iman etmiş erkek ve kadınlar, Cennette evlendirilecek ve orada evlenmemiş kimse kalmayacaktır. Fakat, çocuk olarak vefât edenler bu kayıttan âzâdedir. Kurân-ı Kerimde geçen Vildânün muhalledun tâbirinden anlaşıldığına göre, müminlerin bulûğ çağından önce vefât eden çocukları doğrudan Cennete gidecek, lâkin dâimî çocuk olarak kalmak sûretiyle, çocuk sevmek ve okşamak zevkini anne ve babalarına tattıracaklardır.

    Ancak, bulûğ çağından önce ebeveynin teşvikiyle, mecbur olmadığı halde namaz kılan ve oruç tutan çocukları Cenâb-ı Hak büyükler gibi yaratacak ve amellerinin karşılığı bu farkı onlara ihsan edecektir. Kâfirlerin ölen çocukları da Cennete gidecek, fakat, hizmetçi olarak istihdam edileceklerdir. Akıl dengesi yerinde olmayanlarla hak dinden hâberdar olmayan Fetret Devri insanları da mükellef olmadıkları için Cennete gidecek ve kusurlarından muâheze olunmayacaklardır.

    Kurân-ı Kerimin sadece bir âyetinde geçen gılman tâbiri vardır. 52. Sûre olan, Tûr Sûresi 24. âyetinde Etraflarında, sedeflerinde saklı inciler gibi tertemiz gılmanlar dolaşır. Sözlükte çocuk, bıyığı yeni terlemiş genç, hizmetçi anlamına gelen gulâm kelimesinin çoğulu olan gılman, anlaşıldığı kadarıyla, Allahın (c.c) mümin kulları için özel yarattığı ve vazifesi sadece hizmetkârlık olan Cennet gençleridir. Onlar cennet ehline yiyecekler ve içecekler sunarlar ve bu vazifeyi görmekten mutluluk duyarlar.

    Hûriler ise, Rahman-ı Zülcemâlin mümin erkekler için cennette özel yarattığı ve dünyalık kadınların emrine verdiği çok güzel cennet kadınlarıdır. Bir çok âyet onlardan bahsetmekte ve onları târif etmektedir. Genel olarakiri gözlerinin beyazı saf, siyahı koyu, gümüş berraklığında beyaz tenli kızlar olarak anlatılan hûriler,erkeklerine düşkün, başkalarında gözü olmayan, kimse tarafından dokunulmayan, inci tenli, yakut yanaklı, yaşıt genç kızlar tarzında muhtelif âyetlerde tanımlanır. O kadar güzel yaratılmışlardır ki, hadis-i şerifte Hûriler yetmiş elbiseyi giydikleri halde, bacaklarının kemiklerindeki ilikleri görünüyor denilmiştir.

    Bu hakikati tefsir eden Bediüzzaman insanın, ne kadar hüsünperver ve zevkperest ve ziynete meftun ve cemâle müştak duyguları ve hasseleri ve kuvâları ve lâtifeleri varsa, umumunu memnun edip doyuracak ve her birisini ayrı ayrı okşayıp mesut edecek maddî ve mânevî her nevi ziynet ve hüsn-ü cemâle, hûriler camidirler.

    Demek, hûriler Cennetin aksâm-ı ziynetinden yetmiş tarzını, bir tek cinsten olmadığından birbirini setretmeyecek sûrette giydikleri gibi, kendi vücutlarından ve nefis ve cisimlerinden, belki yetmiş mertebeden ziyade ayrı ayrı hüsün ve cemâlin aksamını gösteriyorlar. Orada, canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı her şey vardır âyetinin hakikatini gösteriyorlar. (Sözler s. 813) Ancak, dünyalı kadınlar salih amelleri farkından dolayı daha güzel olarak yaratılacak ve birden fazla dünyada evlilik yapan mümin kadınlar da tercih ettiği ile birlikte olmaya hak kazanacaktır.
    0 ...
  50. 90lı yılların mahalle maç kuralları

    ?.
  51. 1. Iyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.

    2. Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.

    3. Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.

    4. Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.

    5. Uç korner bir penaltıydı.

    6. Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.

    7. Frikiklerde açıl biraz denince Burası Ali Sami Yen mi şeklinde cevap verilirdi.

    8. Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.

    9. Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe Açılsana 3 kere sektirdim derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.

    10. Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes işe işe! diye bağırırdı.

    11. Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.

    12. Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.

    13. Tanju, Rıdvan, Metin, Ali, Feyyaz, Hagi, Hakan, Hami gibi dönemin popüler futbolcularının adı alınırdı.

    14. Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.

    15. Klişe laflar vardı: At bakayim abinin kıllı göğsüne!

    16. Elin avantajı olmazdı.

    17. Bel üstü gol sayılmazdı.

    18. Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.

    19. Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.

    20. Maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak Algida Max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.

    21. Pas vermeden sadece çalım atarak gol atılırsa sayılmazdı.

    22. Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi... Büyük atılan adıma karşılık olarak rakip takım "sen tuvalete de mi böyle gidiyon?" diyerek ortalığı kızıştırırdı.

    23. Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu ilk kim kaparsa o takımda başlardı.

    24. Gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı. Golü kabullenen kişi de kaleye veya defansa alınırdı.

    25. Varsa hakeme yapilan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, eline de sözlük" tü.

    26. Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.

    27. Penaltılarda eğer takımınız açık ara farkla öndeyse kaleciye vurdurulurdu. Ama en güçlü forvetiniz penaltıyı kullanacaksa, hemen rakip kalecinin gönlü alınırdı: "Merak etme olm, teknik vuracam."

    28. Sabit bir kaleci yoksa 2 golde bir veya dakika usulü oyuncular aralarında değişirdi. Kalecilik sırası "Sonum bir Allah" diye kim başlarsa o kişiden geriye sayılırdı.

    29. Dizde veya ayak ucunda top sektirerek de sıra belirlendiği olurdu (genellikle 9 aylık veya 21 aylık gibi oyunlarda). Bu durumlarda ilk sektirmek isteyen "Birim bir Allah, kırmızı bayrak, yeşil kitap" derdi.

    30. Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.

    31. Eğer bir oyuncu faule maruz kalmışsa ama devam etmek istiyorsa, rakip futbolculardan birinin yürümesini dahi bahane ederek: "Adamın devam ediyor." derdi.

    32. Milli birlik ve beraberliğimiz mahalle maçlarında başlamıştır. Önce maçlar yapılır... Centilmenlik skora yansımazsa sopalar, taşlar konuşurdu.

    33. Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.

    34. Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.

    35. Skor ne olursa olsun akşam!? saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.

    36. Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.

    37. El kasti değilse o top direkt kaleye kullanılmaz, "kasti değilki oğlum, gol olmaz." denirdi...

    38. Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.

    39. Kalecinin degajla gol atabilmesi bir yetenekti fakat gene de gol sayılmazdı. Karşılıklı atışmaların sonunda yoldan geçen herhangi biri hakem yapılırdı ve sonuca o karar verirdi.

    40. Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.

    41.Kaleler taştan olduğu için atılan şut önce defansa çarpıp sonra taşın üstünden geçtiyse şutu atan takım gooll diye yaygara çıkarırdı.Rakip takımın gol değil kale üstü cevabına,gol yoksa korner o zaman ver topu diyerek racon kesilirdi
    1 ...
  52. sokakta yürügüm kaldırım

    ?.
  53. Görüyorum ki hiçbir şey aynı değil. Üstünde dikildiğim sokak bambaşka, yeni evler, ilk kez gördüğüm ağaçlar, kaldırımlar ve simalar. Hâlbuki ben değişmeyen bir şeyler arıyorum, iflah olmaz bir gezgin gibi aynılığın peşinden koşuyorum.
    Bir zamanlar aynı sokakta, gecenin geç vakitlerinde, sessizliğin üşüten ürpertisi ve korkumu ilan eden ürkek adımlarla yürüdüğüm o günlerde her şey ne kadar farklıydı oysa.
    Hepsinden öte, Serap vardı o zamanlar. Ama henüz erken, daha zaman var onu tanımanıza, yani tamamen konumuzun dışında birisi değil Serap. Aslında içinde, hem de en görünür yerde, ortada, konunun göbeğinde kurulmuş oturuyor. Her şey onun çevresinde dönüyor çünkü. izin verirseniz ben gizemli bir havaya bürünmek istiyorum. Kol kola arşınlayacağımız bu çetrefilli yollarda dostluğunuza ve hoşgörünüze sığınıyorum.
    Biliyorum ki nasıl olsa bütün olaylar gözünüzün önünde cereyan edecek ve siz de benimle birlikte Serap'ı yaşayacaksınız; küçük odadaki Serap'ı
    0 ...
  54. atatürkten ne isitiyoruz

    ?.
  55. iLERi GÖRÜŞLÜLÜĞÜ

    Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi. Çanakkale Muharebeleri sırasında , düşman donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbiri alması savaşın sonucunu değiştirmiştir.

    AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ

    Atatürk , doğruyu söylemekten asla çekinmezdi. Ben düşündüklerimi ,daima halkın huzurunda söylemeliyim. yanlışım varsa halk beni tekzip eder derdi.

    MANTIKLILIĞI

    Keskin bir mantık ve zekâ gücüne sahip olan Atatürk ,hayatı boyunca akıl ve mantığa büyük önem vermiştir. Bu özellik onun evrensel devlet adamı olarak tanınmasında büyük bir rol oynamıştır. Bizim akıl ,mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. diyerek ülke sorunlarında mantık ve şuurla hareket edildiğini göstermiştir.

    ÇOK CEPHELiLiĞi

    Atatürk çok cepheli bir liderdi. O hem fikir hem de hareket adamıdır. Yani bir taraftan Türk inkılabının hazırlayıcısı diğer taraftan da uygulayıcısı olmuştur. Hem düşünen hem de eserler veren Atatürk , çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.

    EĞiTiMCiLiĞi
    Atatürk toplumu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmayı amaçladığı için milli eğitim ile yakından ilgilenmiştir. O , Eğitimdir ki bir milleti ya hür , bağımsız , şanlı , yüce bir toplum olarak yaşatır ; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.

    YÖNETiCiLiĞi

    Mustafa Kemal iyi bir yönetici için gerekli bütün özelliklere sahipti. Kibar davranışları , dürüstlüğü ,emir veriş tarzıyla örnek olmuştur. Gerek devlet yönetiminde gerekse askerlik hayatı boyunca hiçbir zaman maceraya yer vermemiştir. Atatürk Büyük kararlar vermek kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lâzımdır. diyerek verdiği kararlarda ısrarcı olmuş ve sonucun kendi istediği şekilde çözümlenmesi için uğraşmıştır.

    ( hala ne istiyorsunuz ATATÜRKTEN )....
    0 ...
  56. © 2025 uludağ sözlük