ekranlarda horon tepmesi ve sıra gecelerinde türküler söylemesiyle durumu tolere ediyor. marjinal tesettürlüler bunlar. bunlardan çok var.
eskiden gri araba brandaları vardı. çok nadir olsada yine var. komşunun arabasının bir santimetrekaresi görünmezdi ama dikkatli bakıldığında renault 12 steyşın olduğu belli oluyordu.
mahmut tuncer dobra kişiliği ile kürt de olsa stilinden ödün vermeyen karakteristik bir sanatçıdır. bu özellikleri 11 eşit parçaya böldüğümüzde ibrahim Tatlıses'in özellikleri çıkıyor. evet.
parmağını caterpiller kepçe gibi kullanan insanların becerebildiği iştir. bazılarıda bunu beceremez ama taşeronları vardır.
mesela ben;
zübeyr adında bir arkadaşım var. bir kuyumcunun imalat atelyesinde cila işleri yapar. eşek gibi çalıştırıyolar zübeyr'i. bir gece yarısı sokakta ayak üstü sohbet ederken loş ışıkta burun deliklerinin parladığını farkettim. sonra anladımki bunun burnunda altın tozları birikiyor. artık bir demini bulup burnunda pislik var diye kandırıyorum. akabinde lavoboya sümkürtüp altın tozunu arıtıyorum. ekmeğimi taştan çıkarıyorum diye ortada dolaşanlar gelsinler görsünler benim nerelerden çıkardığımı.
sohbet ederken çeşitli ekipmanların bulundurulması gerekir.
kahveci ragıp abinin oğlu yahya hararetli hararetli ikimizinde izlediği filmi anlatırken tükürükler savuruyor, öğle öğününde yediği bulgurların kimi arkamdaki cama kimi alnımın ortasına yapışıyordu. hava 25 derece ve güneşli olmasına rağmen yağmurluğumu ve şemsiyemi açıp sohbetimize devam ettik. ama yahya'nın tükürüğindeki asit alnımı kaşındırmıştı.
dikkatimi çekmiştirki yeni yapılan konutlarda hep alafranga tuvaleti konulmaktadır. alaturka tuvaletler artık neredeyse umumi tuvalet kültürünü simgeler hale gelmiştir.
son yıllarda insanlar şişkinlikten ve gazdan epeyce şikayet etmektedirler. geçenlerde mahallemizin ergenlerinden rüstem yanımda ossurdu. önce bozuntuya vermedim. arkasından tekrar kompresörleyince burnumun direğinde oluşan çatlaklar neticesinde kendisine toplum içerisinde bulunduğunu hatırlatan sözlü tepki gösterdim. hazımsızlık ve gaz çıkarma sorunu olduğunu ve klozete oturduğunda içindeki gazı çıkarmakta güçlük çektiğini söyledi. işte çömelmeden sıçan bir insan daha. kendisine evde sıçmamasını bu sorundan kurtulana kadar mütemadiyen caminin tuvaletini kullanmasını söyledim. artık rüstem ve kalın bağırsakları çok sıhhatli. çünkü çömelerek sıçan insanın bağırsakları düzlem olur ve atık en kolay yoldan dışarı atılır.
hiç şüphesiz sarıyer-beşiktaş minibüsünde şöföre para vermek için uzandığında beli açılması dolayısıyla çift çatalını gördüğüm kızın sahip olduğu organdır.
iki çatalı olduğuna göre 3 löb sahibiydi. beşiktaş'a varana kadar meraktan içim içimi kemirdi. "deliğiniz hangi löbe mensup?"diye soracaktım ama toplum içinde ters tepki verir diye vazgeçtim. google'da araştırdım, böyle vakalar 6.5 milyarda bir görülüyormuş.
türk insanının eline geçirdiği eni dar boyu uzun herhangi bir objeyi incelerken sarfettiği cümledir.
newton uzunca bir tahta görüp destek - kuvvet - yük üzerinde fiziksel çalışmalar yaparken bizim insanımız o tahtayla müstakbel hasımlarının vücutlarında oluşturabileceği tahripleri düşünmektedir. etik bulmadığım davranışlardan birisidir. şahsen ben uzunca bir sırık bulsaydım ikiye böler mınçıka yapardım.
fuhuştan sonra galatasaray hamamına gittim geçen gün. cünÛp halimden arınmam lazımdı. evde banyo sayım çoğaldıkça bi haltlar karıştırdığım belli oluyo çünkü. neyse elim sırtıma yetişmez tabi. solucan gibi kıvranırken "kese atim mı abi?" diye bir ses geldi arkamdan. döndüm baktımki öyle bir geçer zamanki süleyman. biraz şaşırdım tabi. biraz sohbet ettim. dedim soner bey'e söyle aylin hanıma en az 2 giderim.
dişleri anti floristattan yoksun kalmış insandır. şiddetle misvak kullanmaları tavsiye edilesidir.
onlara hem çok üzülüyor hemde çok kızıyorum. güldükleri belli olmuyor. içten içe kendilerini yiyorlar. geçenlerde kahvede bir fıkra anlattım. bütün kahve gülmekten koptular. ossurup sıçanları hiç söylemek istemiyorum. neyse elemanlardan biri bağırmaya başladı "nedim abi kalp krizi geçiriyor" dediler. hemen açılın ben doktorumtrak bir hareketle çift parande atarak nedim abiye kalp masajı yapacaktımki nedim abi "bişeyim yok" dedi. bişeyim yok derken ben dişlerindeki fosforu gördüm. anladımki gülerken dişlerini göstermek istemedi. avret yeri olsa o kadar gizlemezdi.
günlük rutin tuvalet ihtiyacı süresinin bir türlü sonuna gelememekte ve annesinden anne bitti şeklinde bir temizlik talebinde bulunamamaktadır.
kabız diyince aklıma geldi. bizim berber nazım geçenlerde kabız olmuş. 4 gün tuvalete çıkamamış. 4. günü 5. güne bağlayan gece büyük bir sarsıntıyla dökmüş içini helaya. "engincim aramızda kalsın, o anda arkamda bir zenci var zannettim" dedi. zarf mı attı acaba?
tam atm'ye varmama 20 adım vardıki yanımdan hızlı adımlarla sollayan lavuk benden önce taktı kartını garanti paramtik'e. ulan yan yana 8 tane atm var herif gitti garantiyi buldu. o anda içimden küçük çaplı bir küfür geçsede bu adamın cihazı ateri gibi kullanması içimden büyük çaplı küfürler savurmama neden oldu. 10 dakkadır düt düt düt bütün tuşlara bastı. hava zaten soğuk. kırım iti gibi titriyorum. "üşüyorum reisbiraz acele edemez misin?" diye seslendim en sonunda. adam kafasını sallayarak "tamam" dedi.
bu cihazlar önce makbuzu, sonra kartı, en son parayı teslim ediyor. makbuzu alıp inceledikten sonra buruşturup attı. sonra kartını iade alıp cüzdanına koydu. hatta cüzdanını yandan cebli pantolonuna koyarken hafif domalmak zorunda kaldı. adam düzelip giderken atm'den para daha yeni çıkıyordu. hepi topu 60 lira. 1 adet 50'lik 1 adet 10luk. "parayı almayacak mısın birader" diye seslendim arkasından. geri döndü "hay allah.. teşekkürler" diyip defoldu gitti. 60 lira için o kadar meşgul etti makineyi. sonra buruşturup yere attığı makbuza baktım. 3550 lira bakiyesi vardı. 60 lira 60 lira çekmekle biter mi lan bu para.
fahiş bir fiyatla satın aldığım bedende karşılaştığım olaydır.
loş ışığın vermiş olduğu romantizm ve saksafon müziği çalan gramafon eşiliğinde kopçasını açışım çok egzantrikti. censoredcensored ohh uhh censoredcensored deliler gibi censoredcensored sarsılarak censored.
meme ucunu sıktığımda süt çıktı zannettim meğer sivilce iltihabıymış.
not: sansürlemek istemezdim ama burası bir erotik hikaye sitesi değil.
insan için küçük insanlık için büyük adım atarken olmuştur. döşemecilik yaptığım zamanlar bende de oluyordu. keza pompacılık yaptığım dönemlerde de aynı şeyi yaşadım. iş orgazmı denilen bir şey vardır. yaptığın işten haz alırsın. neil'de aynı şeyi yaşamış. yadırgamamak lazım.
türkçe yazıldığı gibi okunur ama yazıldığı gibi anlam çıkarılmaz. kaidesini bilmeyen insandır.
bizim genç ergenlerden mümtaz (dünkü bok) sağ gözünün altında tırnak yarası ile kahvede geldi oturdu yanıma. birde sinirlenmeler, bir kaprisler, bir morelim bozuk sakın bana yanaşmayın kötü bozarım tavırları. neyse gençtir dedim ses etmedim. ne oldu gözüne diye de sormadım. ben sormayınca rahatsız oldu dallama. huysuzluk edecekya illa "abi demekki kan kaybından ölsek yine sormayacaksın ne oldu diye" tam sinir katsayım yükseliyorduki hafif bir tebessüm ettim. "soruyorum lan kim s.kti ağzını yüzünü?" dedim.
kesilmişi ile kesilmemişi arasındaki ince çizgiyi * ayırt edemeyen cahillerdir.
geçenlerde mürteza adında bir arkadaş seni çok komik bir transeksüel ile tanıştıracağım dedi. müsait bir akşam saatinde nevizadede bir bara gittik. transeksüel dediği kişiyle tanıştırdı. hande isimli bu arkadaş! gerçektende hoş sohbetli bir espiritüel birisi. neyse sohbet koyulaştıkça biralar ardı ardına dolup boşalıyor. haliyle çişim gelince tuvalete gittim. şarıl şarıl işerken kapı açıldı bizim salak mürteza'nın transeksüel dediği kişi gelip benimle beraber pisuvara işemeye başladı. "bende bu birayı bu yüzden sevmiyorum.üstten dolduruyosun alttan boşaltıyorsun" gibi cümlelerle serzendi yanımda. meğer hande bildiğin herif gibi travestiymiş. ben şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken evet- tabi-haklısın gibi geçiştirici cümlelerle işemeye devam ettim. sonra ikimizde dışarı çıkınca bardaki diğer insanların bakışlarına maruz kaldık. çişten sonra 5-10 dakika daha oturduktan sonra "geç oldu gidelim" dedim.
yolda mürteza'ya ağza alınmayacak cümleler sarfettim. mürteza şimdilerde beni eşcinsellere karşı ön yargılı olduğum konusunda eleştiriyor.
hani cimrilikten değilde prensip gereği dilencilere para vermezya insan bende öyle biriyim. aslında elim o kadar açıkki bir gün 7 kişiye aynı anda yemek ısmarlamışlığım var. arkasından çay ısmarlamasıda cabası. neyse konuya dönelim. bu dilenci yaşlı kadınlar çeşitli dualar ediyorlar "allah rızası için bir sadaka, oğlum allah sevdiklerini başından eksik etmesin, yavrum şu fukara çocuğa bir ekmek parası." işte bu dualardan sonra sadaka vermeyince duaların tersi olacakmış gibi bir psikoloji oluşuyor insanın içinde. o yüzden 100 metre ötede bir dilenci görsem yolumu değiştiririm ben. farklı bir yol alternatifim yok ise 233 11 00 numaralı alo dilenci hattına telefon açar zabıta memurlarının o dilenciyi yolumdan siktir etmesini beklerim.
laptop kullananlar için büyük problemlerden birisidir.
sen kalk kablo kirliliği olmasın diye kablosuz internet al, o kadar kabloyla kim uğraşacak diye laptop al, soğuk kış günlerinde sırtını peteğe dayayarak 2 saat internete girme sorunu yaşa. en yakın priz 4-5 metre uzaklıkta diye 5 metrelik uzatma kablosundan yine kurtulamıyoruz arkadaş. illa yedek pil mi alıcaz. müteahitleri ve taahütçü elektrik firmalarını yeni ev yapımlarında bu konuda hassasiyet göstermelerini önemle rica etmek lazım.
* bir parti anti laik olarak tanımlanıp "tehlikenin farkında mısınız?" şeklinde lanse edilmesine rağmen iktidara geliyorsa bilinki ülkeyi en güzel şartlarda en çağdaş hale getirmek için çaba sarfedecektir.
* başarılı bir iş adamı olmanıza rağmen siyasete giriyorsanız geçmişte altında imzanız olan illegal işler gün yüzüne çıkacak demektir.
* skandal kasetlerinizi gün yüzüne çıkaranları çok uzakta aramayın. yan koltuğunuza bakmanız yeterlidir.
18-25 yaş arasında annesini idol alan ve annesinin menapoz olduğundan bi haber olan türk kızı, annesinin erkeklere karşı bakışı ve davranışını örnek alarak cinsel hayatını bedbaht bir şekilde köreltmektedir.
görünüşte psikolojik hastalıklı fakat özünde sağlıklı kızımızın ilerleyen yıllarda yaşayamadığı cinselliğin üzerine feminen karakterinin neden olduğu evde kalma sorunuda eklenince kendisininde erken yaşta psikolojik sorunlar çekmesini sağlamakta ve bu vaka nesiller boyu zincirleme bir şekilde seyetmektedir.
burada annelere büyük görev düşmektedir. türk kızlarının uluslar arası vizyonunu ancak bu yöntemle normal seviyeye çekilebilir.
bu sabah itibariyle dikkatimi çeken sanatsal kısırlıktır.
pazar günü sabah herkes gibi bende kliplerle, şarkılarla güne başlamış keyfime keyif katarken birden aklıma geldi. bütün şarkıların içinde saçlar, gözler, eller, dudaklar, yanaklardan bahsediyorda neden iç organlardan bahsedilmiyor? kalp dışında pekte bir organ için bir şarkı sözü yok işte. şahsen o anda kız arkadaşımın pankreasını düşününce bir heyecanlanma, bir huzur doluyor içime.