Ankara'nın belki denizi yoktur, belki geçip denizi izleyebileceğimiz bir sahili yoktur ama tek yürek olmamızı sağlayan bir Anıtkabir'i, sımsıcak sokakları, azıcık güneş görünce doluştuğumuz güzel parkları vardır. Her sokağında, her caddesinde bir anımız, o içerisine tıkılıp kaldığımız küçücük kafelerde o kadar güzel kalpli insanlar vardır ki... Ankara'da belli bir süre yaşamayan, şehrin ruhuna ayak uyduramayan kimse bu sevgiyi anlayamaz.
Türkiye de yaşıyorsanız bu başlı başına bir zorluktur zaten. Giyiminize, konuşmanıza, gülmenize, makyajınıza, sokağa kaçta çıkmanız kaçta evde olmanız gerektiğine sizin dışınızda herkes karar verebilir. Biri size taciz ederse suçlu büyük ihtimal sizsinizdir. Tecavüze uğradığınız takdirde yine namus cinayetine siz kurban gidersiniz. Eğer bekarsanız evinize kimin girip çıktığı siz hariç herkesin derdidir. Toplu taşımalar da bir erkek kıyafetinizi ya da saçınızı beğenmediği için size tekme, tokat atabilir. Çantanız da herzaman bir biber gazı taşımak zorundasınızdır. Geç bir saatte işiniz çıkarsa toplu taşıma araçlarına tek başınıza binemezsiniz, taksiye binerseniz de plakayı alıp bir yakınınıza atmak zorundasınızdır. Hamile iseniz insanlar sokağa çıkmanızdan rahatsızlık duyabilir. Kapalı iseniz çok gizemli geldiğiniz için , açık iseniz de dekolteniz vs ile karşı tarafı cezbedebilirsiniz. Kısacası suçlu herzaman sizsinizdir ve sizin dışınızda asla kimse ceza almaz, pişman olmaz ve yaptıklarının bir bahanesi vardır. Hayatınızın bir gram değeri yoktur.
Bir televizyon kanalına, bir ünlüye, bir filme vs sallayınca eksilenmeyi anlarım da erkeklerde çekici bulduğum özellikleri, sevdiğim şarkıları yazdığım entryleri neden eksilersiniz anlayamıyorum gerçekten. Benim zevkim, benim beğenim yani göreceli kavramlar bunlar daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
Beni televizyon başına oturtan tek yerli dizi diyebilirim. Oyuncu kadrosu efsane,senaryo mükemmel. Yer yer Mustafa Kemal'i anmaları ile de kalbimize dokunuyorlar daha ne olsun.