arada annenizin yıl dönümlerinde edindiği çiçekleri koyduğu, sizin küçükken evde top oynadığınız takdirde kırılacağından korktuğu veyahut eve misafir geldiğinde gösteriş amaçlı masaya koyduğu vazodur.
insanlarla sadece cinsel birliktelik amacıyla arkadaşlık eden, yatakta en az iki onun dışında her zaman tek kişi yaşayan bireyin, evde sıkıntıdan yapıcak bir şey bulamadığı vakit başvurduğu yöntemin yardımcı oyuncusudur.
kristal bir vazoyla yiyişmek soğuk ama etkili bir öpüşmeyi andırır size.
porselen bir vazonun tadı her zaman daha tatlıdır. pürüzsüz yüzeyi, desenli teni ile yapmış olduğunuz izleyeni tahrik edici dil savaşının etkisinde can sıkıntınızı gerçekten geçirmektedir.
ayrılınmak istenilen sevgiliye yapılması gereken 5 kusurlu hareketten biri.
tanım : hunharca sevişilen bir gece esnasında sevgilinin içine ya da göğüslerine değil de yazıcısının kartuşuna boşalıp akabinde çıktı alma olayı.
nasıl mı?
- aşkım yazıcım yine bozuldu?
+ e daha yeni gelmedi mi sıfırı?
- evet ama ben zaten sevmedim bunu yeni alalım
+ hay sikeyim
- aşkım?
+ aşkını da sikeyim, yazıcını da
- yine dirty talk olayı mı?
+ her zaman..
akabinde kartuş çipi bozulup yazıcı kullanıcısı hatası başlığında garanti sürecinde gönderilen servisten geri gelir.
şimdi anlıyorum abdestsiz ruhların huzurlu tebessüm sebebini. asansör ile seyahet eden bir sucu kadar hakim değilmişim bünyemin zevk noktalarına da ona yanıyorum asıl..
ilk cinsel birlikteliği 12 yaşında yaşadım. 11 yaşında girmiştim ergenliğe ve yaşıtlarımdan hep yapılı duruyordum. annemin evde yaptığı gün münakaşasına rastgeldiğim iğrenç zamanlardan biri daha idi. bir arkadaşının kumral ve mavi gözlü 15 yaşında kızı vardı ve bana bakıp gülümsüyordu. oynayalım(?) diye odamıza geldiğinde ereksiyon halindeydim.
birden dudaklarımda ıslaklık, baksırımda nemlilik hissettim. ilk defa bir kızı öpüyordum ve bu bambaşka bi şeydi. başımda tatlı bir ağrı oluşturmuştu. bilmiyordum vajen ya da anüs ne, anal seks yaptığımızı çok sonra farkettim.
20 li yaşlarında sonundayım ve şimdi bir seks bağımlısıyım. her nerede ve nasıl, her kimle ve neyle olursa olsun çekici görüyorum maddeleri, insanları ve bazen hayvanları.
artık farklı şeyler arıyordum.
2 gün önce idi.
dürtü isimli bir filmden fazlasıyla etkilenmiştim.
uykusuz geçen bir gece sonrası göz yanmasıyla yaşanan, hüzünbaz gün. eve erken gelinmiş, kardeşinin yanında şehir dışında olan annenin yoksunluğu; olmayan yemek kokusuyla anlaşılıyor. üst kata odanıza gidiyor ve kendinizi duşa atıyorsunuz. içinizdeki garip hissiyat kapının açıldığını söylüyor. babanızın işten bu saatte gelmesi düşük bir ihtimal olduğundan, annenizin erken döndüğüne kanaat getiriyorsunuz.
belinize sardığınız yarım havluyla antreyi aşıp salona ulaşıyorsunuz. fakat salonda ne baba var ne de anne. size bakan 25'ini aşmış hoş, kumral ve elinde anahtar olan hatundan başka kimsecikler yok.
- siz?
+ asıl siz?
- ben..
+ evimde ne arıyorsunuz?
- ...
+ elinizdeki bu evin anahtarı mı?
- evet.
+ nerden edindiniz?
babanın evde kimse yok rahatlığıyla evinin anahtarını verdiği bir fahişe. olayın gark edişinin şiddetinde düşen havlu. havlunun düştüğü yerden başlayıp yukarıya doğru süzülen gözler..
önünüzde eğilen kadın.
ıslaklık.
tanım : içinizde oluşan baba nefretine çok iyi gelir.
o nasıl bir metabolizmadırki uyarıldığı takdirde, bağırsakları çalışabilir? nasıl bir sindirim ve boşaltım sistemidirki, anal bir ilişki sonucunda penis ucunda karpuz kabuğuna rastlanır?
pis ve iğrenç sevgili, benimki nasıl bir midedirki ishalliğini kustuğun yatağıma çarşaflarını yakıp tekrar yatabildim.
tanım : kaka yapışını kontrol edemeyen sevgiliyi, "kıçını bile kontrol edemiyor, neyi kontrol edebilirki" diye düşünüp ilişkiden kovma durumu.
en güvendiğimdi sonsuz maviliğin. denizin dudaklarına değdiği yerdeydi tüm hayallerim. ufuk adı verdiğin oricinal birleşimden doğardı güneşin.
sen, tüm bedenleri himayesine alan tek kutsallıktın benim için. günahkar ya da günahsız, ayırt etmeden nefes sağlayıcısıydın her daim..
hiç kirlenmeyeceğini düşündüğümdün.
şimdi martılar tokatlıyor seni her gün. göçmen kuşların yakalası oluyorsun dün ve bugün. altında sevişenleri suluyor, bulutlarını çatıyor, şimşeklerini yolluyorsun. sende mi kirlenip, değişiyorsun?
gramajlı hayvanların fahişesi oluyorsun, güneşin orospusu.
en büyük kıyametin en büyük alamet habercisi dinle beni, şimdi sadece susuyor ve susuyorum yağmuruna. ıslat ve üşüt bulutlarınla bensizliği, inadına sevişiyorum ışık hüzmelerinle.
tanım : küçük şeylerin büyük etkiler yarattığı himaye altında yaşamak.
ne kadının kadınlığını ne adamın adamlığını sorgulama yetkisi verir bireye.
aldatmak bile denilmez, ya da en iyi aldatılma yöntemidir kendimce.
şuursuz geceleri, abdestsiz sabahları uyandıran günler boyu düşündüğümdür eşcinsel ilişkiye girmek. ne yani her pozisyonu deneyince bitiyor mu seks farklılığı? zekası sınırsız varlıkların, cinsel hayatı bu kadar mı gerçekten? hiçbir yeniliğe açık değil mi herhangi biriniz?
bir kavim taşlandı diye taş mı yağacak acaba günahkar düşünceleri barındıran beyin koruyucumuza.
ölmeden denenmesi gereken aktivite, sevgiliyi en yakın arkadaşınızla aldatın. sonra gülün, muhteşem anılarınızı anlatıp güldürdüğünüz ortamlarda, sessiz sessiz sinsi sinsi gülün artık.
tanım : kimine göre sevgilinin kadınlığından/erkekliğinden şüphelenmesine yol açan eylem.
yarım kalan öpüşmelerle hissedilir varlığı frijitin.
önce kendine dokundurtmaz sevgili, naz veya utangaçlık zannedersiniz. akabinde dokunmanıza ancak sadece temasa izin vereceğini söyler. ardından nazı aştığını ama utangaçlığın yakasını bırakmadığını düşünürsünüz.
ve çığlıkla sonlanan geceler, göz yaşıyla ıslanan yastıklar, sonuçsuz terlemiş bedenler..
ne kadar aşık olsanızda, sevsenizde, karınız bile olsa, çocukluk aşkınız, yaşama sebebiniz.. yapamazsınız. ondan dünyaya getirdiğiniz çocuklar bile bir çığlığın eseri olucaktır.
aldatmak ya da ihanetsiz bir boşanma davası, tek çarenizin muhteşem ikilisidir.
tatlı olmayan bir evde regl olmak gibidir bir kadına göre. seni neyin dindireceğini bilip de ona ulaşamamamın verdiği o ağlatan çocuksu duyguyu bilir misin?
yarasına süreceği tentürdiyota erişemeyen yalnız bir insan gibi arzuluyorum mutluluğu. en son neye kavuştuğumda, kusursuz hissettim hatırlamıyorum bile. böylesine aç iken her şeye, hiçlik zenginliğinde yüzüyor hep bedenim.
sevişmek ya da seks ne dersen de adına, yaptığın şey kesinlikle o değil. sen vajenine penis girmek sanıyorsun aşkı, boşalmayı da göz yaşı biliyorsun. yanılıyorsun, sen hiçbir şey bilmiyorsun.
hiç anal denemediğin halde günah olduğunu nerden biliyorsun? hiçbir penis emmeyip tadına neden tuzlu diyorsun? asla sperm yutmadığın halde neden mideni bulandırıyorsun?
parmak boğumlarında hissettiğin şeyi mutluluk sanarken, kocaman bir dünya sokuyorsun içine. o an parmağından nefret ediyorsun. kasım kasım kasılıp, kıvrım kıvrım kıvranıyosun, sahi seksi bu kadar mı sanıyorsun?
asla oral yapmamış erkek sanadır sözüm. çekirdeği olan şeftaliyi ısırmıyor musun? tüylü yüzeyinde dil değdirmeden mi emiyorsun sıvısını şeftalinin ve sen hep mi memur mantığıyla sevişiyorsun?
şimdi morartıp kanatın birbirinizi, tırnaklarınızı sırtlara kenetliyip popolara paraflar atın.
artık tadın mutluluğu, böyle yüce bir organizmaya sahipken kabul etmeyin huzursuzluğu.
- o erkek benim olmalı, erkeğim olmalı.
+ kim?
- işte o.
iğrençsiniz. ıslanıp duran kukularınız yönetmeye başlamış beyinlerinizi. siz acıkmıyor ve susamıyorsunuz insani bir şekilde hiç, sadece açlık hissediyor ve nemleniyorsunuz. elde etmeye çalıştığınız erkekler için kendinizi rezil ediyor, fiyatınızı 3 kuruşa endeksliyorsunuz.
gerçekten iğrençsiniz koca kıçınıza, kendinize koca ettiğiniz adamların bir bir gömleklerini geçiriyorsunuz. pis kokuyorsunuz. alınlarınızda ve vajeninizde günahkar dövmeler taşıyor, tırnaklarınızda kurumuş meni barındırıyorsunuz. atmosferde 72 saat üreyebilecek spermler saniyesinde can yitiriyor teninizde/içinizde.
tanım : bir bayanın peçete gibi kullanmak istediği erkektir. diğer tüm zina girişimleri gibi ruhu ve vücudu kirletir.
"aşkım" dedi ilk. "efendim sevgilim" dedim. özlediğini söyledi ve ıslattı dudaklarımı. çok sevdiği hasat şenliğini beraber yiyip film izliyorduk o gün. o çok rahat deri koltuğunda.
önce kucağıma oturdu sonra annesinin beni beğendiğini fısıldadı. evlenebiliceğimizi, okulun bitmesini beklememiz gerektiğini ve tekrar ıslattı dudaklarımı.
ama bu sefer farklı öpüyordu, ilk öpüşme gibi sıcak son öpüşme kadar tutku doluydu. yavaşca soyuyorduk birbimizi ve yavaşca dokunuyordu her yanıma. birden kendini çekti ve gözlerime baktı, neden garip olduğumu neden yavaş ilerlediğimi sordu. sadece, heyecanlandım diyebildim.
2 kez seviştik o gece, 2sinde de "annem seni beğenmiş" sözü çınlıyordu kulaklarıma. annesinin adını fısıldamamak için zor tuttum kendimi o gün.. "annen hoş bir kadın" dedim umarsızca.
sevgilinin annesiyle tanışmak üzere yola koyulur, o lanet olasıca gerginliği herkes bilir. konuşurken elinizi ayağınızı nereye koyacağınızı kestiremeyeceğinizi, acaba ne derseniz sizi efendi ve terbiyeli bulacağını düşünmeye başlarsınız.
dünyadaki en güzel sevgili sizinkidir. aynı zamanda dünyanın en güzel kadınıdır da. sonra kapı açılır, sevgilinin çok da büyük olmayan memelerinin 2 katı büyüklükte meme karşılar sizi. iç ısıtan bir gülüşe sahip sevgiliye nazaran, iç eriten bir gülüşle eşlik eder o memeler. "hoş geldin" deyişinde arzu endam tavan yapar. sizi içeri buyur eder sevgilinizle.
kahve getirir, sanki görücüye çıkmış gibi hissedersiniz. bu kadar güzel kalabilmeyi nasıl başardığını düşünürsünüz. yardım etmek için mutfağa gelebileceğinizi söyler, kimsenin olmadığı bi yerde onunla nefes alma hayali kurarsınız.
sevgilinizle sevişirken aklınıza o gelir, göğüsleri, kalçası, gülüşü.
insanın en yakın arkadaşı köpektir sözünden yola çıkarsak, cinsel organının bağış durumu olarak da açıklanabilir.
tombi diye köpeğim vardı ve birbirimize çok yakındık. bebekliğinden beri benimleydi ve hatta gülüşü bile bana benziyordu. ergenlik yıllarımda çeşitli sürtüşlerimiz oldu ama o halde bıraktık ve ilişkimiz dost-arkadaş ilişkisinden öteye gitmedi.
desteklediğim kampanyadır. ezanın amacı insanlara namaza çağırmaktır evet ama 21. yüz yılın 10. yılına girmiş bulunmaktayız. hala koyun-çoban ilişkisinde yaşıyoruz hayatımızı. sürekli birileri bizi dürtmeli mi bazı şeyler için? hayır.
eğer namaz kılıyorsam ezan vaktini de bilirim, namaz vaktini de, abdest biçimini de. kimsenin bana haydi namaza demesine gerek yok. onun dışında namaz vakitlerini bildiren teknolojik aletler yok mu? o da var. hadi bunlardan da habersizseniz telefonu kurar ya da takvim yaprağı okursunuz.
kesinlikle kaldırılmalı. kaldırılmıyorsa da sesi kısılsın, sabahın köründe uyuyan insanlar oluyor.