inanılmaz ikna kabiliyeti sayesinde kitleleri peşinden sürüklemiştir... o kadar ki ingiliz senatosunda churchill, onunla konuşmaya korkuyorum, çünkü beni ikna edebilir demiştir... ayrıca zekası sayesinde hızla yükselmiş, çökmüş almanyayı bütün avrupya kafa tutar hale getirmiştir... bunlar iyi yönleri. en kötü yönü ise hepimizin hemfikir olduğu gibi -sanırım- cani olmasıdır...
şeriat, Allahın emir ve yasaklarına uymak demektir... bir ülkede bunu herkes yaparsa işte o zaman o ülkede şeriat yaşanır, o ülke şeriatla yönetilmiş olur...
şimdi akıllı bünyeler şöyle cevap verir:
-evlenmeden, metres tutup onunla gün geçirmek mi, 4 evlilik yapma mı( ki bu çok zordur. zira alınacak 4 hanıma da eşit derecede adalet uygulamak gerekir ki bunu her insanı yapabileceğini pek zannetmiyorum. yani teoride vardır, ama pratikte uygulanması çok zordur)
- hırsızı yakalayıp iki üç yıl hapse atmak, arada bir de af çıkarıp serbest bırakmak mı, kolunu kesip herkese ibret olmasını sağlamak mı(ayrıca, hemen bütün insan hakları savunucuları, artık kanunların mazlumdan çok suçluyu koruduğu şekilde hemfikir olmaya başlamışlardır)
-kadının kendisini -örtünüp- sadece kocasına göstermesi mi, yoksa götü başı açık dolaşıp abazanların dillerine düşmek mi
-ve recm... zina en büyük günahlardan biridir ve verilecek olan ceza da o derecede büyük olmak zorundadır...
ayrıca çok sevdiğiniz batıya, şeriatla yönetilen ülkelere bir bakın derim ben. kendi insanları bir yerde mutlu görünür olabilirler ama unutmayın ki en pis olaylar onlardan çıkar(alkol, uyuşturucu bataklığı, seks turizmi, hayvanlara insanlardan daha fazla değer vermek, topluma yönelik sosyal kuruluş sayısının çok az olması vs...)
şeriatı anlamak için, yaşamak gerekir. yaşamak için de anlamak gerekir. anlamak için de okumak gerekir.. o zaaman kardeşim: oku...
(#672495) belirtildiği şekilde esma'ül hüsna'da Allah'ın tanrı diye bir ismi yoktur... tanrı genelde, gayrimüslimlerin ve çok tanrılı dinlere inanaların kullandığı bir kelimedir.
anayasasında türk topraklarında hak iddia eden bir devletin vatandaşlarından beklenebilecek bir harekettir.. ermeni kökenli 70000 türk de var bu ülkede onları ayrı tutarak diyorum (bkz: her ermeni vatandaşı şerefsizdir).. diyeyim mi? hayır demeyeyim, zira genellemelerin yanlış olduğunu bilirim... ama çoğunluk bu tanıma uyar kanaatindeyim... yine de ders alınması gerekir bu olaydan. hepimiz ermeniyiz diyeceğimize, en ufak olayda, hepimiz şuyuz, hepimiz buyuz deyip de türklükten utanacağımıza, aslanlar gibi hepimiz türküz diyelim de bari böyle kapak olmasın bize...
din hocası derste sınıfa sorar:
- söyleyin çocuklar, kaç zamanda bir yıkanırsınız?
+haftada bir hocam.
-olur mu öyle şey
+haftada iki hocam
-nasıl yani?
+haftada üç hocam
- e yok artık...
sınıf iyice dellenmeye başlamıştır ki, öğrencilerden biri olayı çakar ve cevap verir:
+arada sırada hocam...
-aferin...
benim bir ailem var. bir babam, bir annem, aslan gibi iki kardeşim, bir de ablam var... bir gün vakit gelir askerlik yolu gözükür bana... şevkle, heyecanla giderim askere, vatanını seven her insanın yapması gerektiği gibi. ama bilirim yine de işin içinde gidip de dönmemek de vardır. ama korkutmaz beni bu düşünce. çünkü bilirim ki vatanı için, dini için ölenler şehittir, ve bilirim şehitlere ölüler demeyin demiştir yaradan kitabında...
ve an gelir... kahpelerin kurşunlarıyla, yığılır cansız bedenim toprağa. ve cenazem trabzona gelir. bir baba vardır orda, evladının tabutu gözleri önünde. ama ağlamaz yine de, güçlü tutar kendini. ve haykırır kahpelerin kulaklarını çınlatırcasına: vatan sağolsun. benim aslan gibi iki oğlum daha var...
sıra kardeşim ismaile gelir. o da gururla gider askere, şehit abisi gibi. korku yoktur yüreğinde hiçbir zaman... çünkü zaten feda etmek için kendini gider askere... geride bıraktıkların rahatı için kurban etmek ister kendini. adı ismaildir çünkü...
ve an gelir... kahpe kurşunlar onun da da bedenini hedef seçer kendine... ve cenazesi gelir trabzona. baba yine acılıdır, ikinci evladını da vermiştir vatan uğruna. ama yine gururludur, yine mağrurdur yaşlı bedeni. ve yine haykırır: vatan sağolsun. benim aslan gibi bir oğlum daha var...
sıra en küçüğümüz fatihe gelir... onun için de vatan uğruna savaşma vakti gelmiştir. abileri gibi koşarak gider askere o da... amacı dedesi gibi çağ açmak çağ kapatmak, ülkeler fethetmek değildir... sadece rahat yaşasınlar diye uğruna canını verdiği insanların yüreğini fethetmektir tek gayesi. bilir, hiçbir zaman adının hatırlanmayacağını. ama yine bilir ki, isimsiz kahraman olarak hiçbir zaman unutulmayacağını...
ve an gelir... ailemizin gözbebeğini de verdik vatan için. üzerine titrediğimiz biricik kardeşimiz de feda etmiştir kendini vatan uğruna. ve cenaze trabzona gelir. baba yine aynı baba. yine hüzünlü, yine gururlu, yine dimdik... ve yine haykırır: vatan sağolsun. daha benim canım var, vatana feda edebileceğim. kapar babadan kalma silahını, o da atar kendini düşman üstüne... öyle ya, aslanlar gibi üç oğlunu vermiştir vatan için, kendisinin canının ne kıymeti var... ve o da koşar ölüme evlatları gibi...
ve an gelir... cenaze trabzona gelir... iki kadın vardır cenazenin başında, birbirlerinin koluna girmiş iki acılı yürek vardır... biri erini, 30 yıl aynı yastığa baş koyduğu, aynı tastan yemek yediği kocasını kaybetmiştir, diğeri de canı gibi sevdiği babasını... onlar da dimdik dururlar cenaze karşısında. bir evden 4 can vermişlerdir, canlarından değerli vatanları için... ve onlar da haykırır; vatan sağolsun... bizde de can var, vatan uğruna feda edilmeye hazır... ve onlar da yürür düşman üstüne elif gibi, yüceden yüceden... herşey vatan içindir, herşey millet içindir... geride kalanlar sağolsun, vatan sağolsun derler... ve an gelir nene hatun olur ikisi de... kazmayla, kürekle giderler kahpelerin üstüne. ama onlar da yenik düşer kahpenin kurşunlarına.. yığılır ikisinin de bedeni toprağa; geldikleri yere, gidecekleri yere...
ve canlarını azrail'e teslim etmeden önce iki cümle dökülür hepsinin ağzından, yıllar yılı bu milletin nasıl dünyaya egemen olduğunun sırrını verircesine;
vatan sağolsun...
eşhedü en la ilahe illallah. ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve rasuluhu...
biz kim miyiz? biz, vatanlarını için canlarını vermeye hazır, peygamberlikten sonraki en büyük mertebe olan şehitlik için birbirleriyle yarışan milyonlarca aileyiz, milyonlarca ailenin çocuklarıyız... biz, çanakkalede, kurtuluş savaşında çocukları için torunları için canlarını hiçe sayan dedelerimizin kanlarını taşıyan vatanseverleriz... ve biz biliriz ki, bu sınırlar kanla çizilmiştir. ve değiştirmek için de kan gerekir. ama hiçbir milletin kanı bu sınırları daraltmaya yetmez...
peki siz kimsiniz?
siz kimsiniz de sınırlarını, kanlarını ilmik ilmik örerek koruyan bir milletten toprak almaya cüret edebiliyorsunuz?
cevabı ben vereyim...
siz bir avuç çapulcudan başka hiçbirşey değildiniz. ve aslında siz sadece bir avuç 'hiç'siniz...
ingilterenin en büyük kulübü... ayrıca taraftarlarının üstüne taraftar tanımıyorum.. hayır gördüğümden değil ama ntv deki maçlarını izlerken bile anlayabiliyorum bunu...
ayrıca; you will never walk alone adı altında takımlarını hiçbir yerde yalnız bırakmayan taraftar topluluğuna sahiptirler...
t: beyefendi hız limitini aşmışsınız, size ceza yazmak zorundayım
ö: siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?
t: kim olursanız olun beyefendi
ö: ben milletvekiliyim
t: olabilir, yine de ceza yazmak zorundayım
ö: lan sürdürürüm seni bu şehirden
t: farketmez beyefendi, yurdun her karış toprağında görev yaparım ben
ö: birader sen evlimisin?
t: evet?
ö: kayınvaliden sizinle mi yaşıyor?
t: hayır o memlekette
ö: memleketin neresi?
t: trabzon
ö: o zaman seni trabzona sürdürürüm, kaynanala beraber yaşarsın...
t: ehem... buyrun beyefendi, gidebilirsiniz...
Ö. ha şöyle...
bana hafif kırık görüntüsü veren kral tv dj'i... kendisini pek sevmem, zira; türkiye-ingiltere maçının oynanacağı gün 'hepimiz beckham'ın kıllı ve adaleli bacaklarını görmek için sabırsızlanıyoruz' diyerek beni şoka uğratmıştır... ulan bizim için ölüm kalım maçı ama adamın aklı fikri beckham'ın bacaklarında yahu...
aslında işin doğrusu yarın ölecekmiş gibi ibadet eden insandır. bir de hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için de çalışırsa sağlam bir mümin olma yolundadır... zira hadis'e uyuyordur...
milattan önce 270 yılından başlayan ve milattan sonra 14 yılında biten bir strateji oyunudur... en az elli şehir ele geçirip, romaya da egemen olduğunuzda oyun biter... ama isterseniz devam da edebilirsiniz. bunun yanında kısa oyunu tercih edip aldığınız devletten istenen ülke veya ülkeleri yok edip en az 15 şehire sahip olduğunuzda da oyun biter ve tabi isterseniz yine devam edebilirsiniz... en son oynadığımda 8 saatte britannia ile bütün avrupayı, hazar denizinin batısından itibaren rusyayı ele geçirdim. 56 şehrim var ve ben dahil dört ülke kaldı geriye; britannia, cartage( kuzey afrika - mısıra kadar-, korsika adası), pontus( anadolu,kafkasların bir bölümü, iran, ırak, mısır), greek cities(rodos adası, girit adası)...
hiçkimsedir. bundan kasıt sevdiğiniz biriyle mahvolmaktır heralde. ama sevdiğim insanların mahvolmasını görmek istemem. öyle bişey olacaksa onları hiç görmesem, olaylardan haberim olmasa daha iyidir benim için...