shakthar donetsk ile oynanan hazırlık maçında yaşananları kastederek 'demek ki akılları başına gelmemiş' minvalindeki yorum.
yapılan siyasi operasyonun birtakım 'kanıtlarla' süslenerek meşrulaştırılması, 'ben herkese giderimi yaparım' tavrı nefis, bayıldık. ve aklı başında olmayan o mahşeri kalabalık... elbet herkesin aklı bir gün başına gelecek, elbet.
belki yalan söyleyene zaafları olan insandır, belki yalanı deşifre etmekle yaralananın sadece kendisi olduğuna inanan insandır, belki yalanın gerçekten daha hafif olduğuna inanan insandır, belki de sadece insandır.
1998-99 sezonunda avni aker'de oynanan trabzonspor-fenerbahçe maçı devam ederken trabzonspor tribünlerinden atılan yumruk büyüklüğündeki bir taşın fenerbahçe teknik direktörü otto baric'in sırtında patlamasıyla sahadan çekilen fenerbahçe'ye dönemin federasyon başkanı haluk ulusoy'un sorduğu sorudur. cevabı hala verilmemiştir.
yahu biri de çıkıp söylesin artık, magnumla mı vurmuşlardı bu adamı?
kuşkusuz ve tartışmasız doğru olan önermedir. bundan şüphe duymak düpedüz hatadır, art niyettir. şimdi bu güzide kulübümüzün nasıl tertemiz olduğunu gelin hep birlikte değerlendirelim, ispatlayalım.
türk futbolu, son derece 'şerefli' spor ögeleri olan direnç arttırıcı ilaçlar ve 'kuvvet iğneleri'yle rahmetli derwall'in 84te gelişiyle tanıştı. şüphesiz ki bu doğu alman menşeili rekabet biçimi son derece naif ve futbolumuzda sıçrama etkisi yapan bir unsurdu.
1992-1993 sezonu son maçı. şerefli galatasaray ile beşiktaş averaj hesaplarında. bu maçta ankaragücü kalecisi rade zalad şanssız bir gün yaşayıp 34 dakikada 5 gol yiyor, maç 0-8 gibi bir skorla bitiyor. ergun gürsoy'un ankaralı ihtiyaç sahiplerine gönderdiği tofaşlar ankaragücü yönetimi ve zalad'a gönderildi diye yaygara koparılıyor. şerefli galatasaray 'alnının akıyla' şampiyon oluyor. 'e zaten beşiktaş da 6 almıştı bunlara' yorumu da yeterli; fenerbahçe'nin son maçta yendiği sivas daha geçtiğimiz sene şampiyonlar liginde final oynamışken bu yorum yapılmaz mı?
1996-2001 dönemi... 'halk kahramanı mehmet ağar' yakın dostu fatih terim'in yanında boy göstermeye başlıyor, soyunma odası basıldı diye ortalığı yıkanların soyunma odasında bu kahramanı hakem gördüğünde kendini ne kadar güvende hissedeceğini muhakkak bilecektir. federasyon başkanı büyük galatasaraylı haluk ulusoy türkiye'de adalet dağıtarak galatasaraylı duruşunu gösteriyor, sahada hagi'den dayak yiyen hakemleri gerektiği gibi cezalandırıp federasyonun tüm kurullarında 'şeref' kelimesinin hakkını veriyor. sahada sırtına yumruk büyüklüğünde taş yiyen otto baric hakkında 'magnumla mı vurdular?' açıklamasıyla yüreklere su serperek galatasaraylı mizacını gururla belli ediyor. bu dönemde oynanan istanbulspor maçında 97. dakikada yan hakemin gözünün önünde gerçekleşen ve devam işareti verdiği bir pozisyonda 60 metreden penaltı çalan vahap beyaz'ın temdit penaltısı vermesiyle şampiyon olan 'şerefli' galatasaray, bir kez daha 'şeref'ini ispatlıyor.
istinye park paper moon restorantta yapılan kupa taksimleri, tarihi tertemiz galatasaray'ın gurur abidelerinden biri olarak tarihe geçerken, o sezon oynanan beşiktaş maçları da ebedi dostluğu gözler önüne seriyor.
cemal nalga olayı tamamen şanssızlık, başa gelmişlik, tüh. ancak böyle yorumlanabilir. 2002-2003 sezonunda kulüpten alacaklarının silinmesi için mafya delikanılarınca alacakları olmadığına dair senet imzalatılan galatasaraylı basketbolcular da kendi kulübünün şerefiyle gurur duyuyor.
şimdi bu galatasaray taraftarı da 'tertemiz' ve 'şerefli' takımlarıyla gurur duysun; ne kadar duysa da az zaten. aziz yıldırım için ''tüm kötülüklerin tek kaynağı, yegane temsilcisi'' tezahüratları yapan bu taraftar, bilsin ki gönül verdiği takımının mazisinde ve bugününde tek harf leke yok.
sütten çıkmış ak kaşıksınız, adalet anlayışınızla canımsınız.
biliyorsun, orada bir yerde. saat 2 den beri peşindesin, odanın ışık düzeyi onu bulman için yeterli değil. birkaç gündür iflahını sikmiş zaten, her yerin yara bere. o şimdi konmuş bir köşeye, uyumanı bekliyor. geçen 3 saat zarfında bu amına koduğumun hayvanının donanımını araştırmışsın, ışıktan etkilenecek bir gözü bile olmadığını, sadece karbondioksit algılayarak kan emmeye geldiğini biliyorsun. düşük ya da yüksek frekans ses de çok sikinde değil, söz konusu kan emmek olunca gerisi teferruat.
ve o anasını siktiğim benim uyumamı bekliyor.
seni öldürmeden uyuyanın adresini sikeyim. o yavşak sesini duyuyorum, uykusuzluktan odaklanamadığım için götünü patlatamadım hala, biliyorsun. sakın yerini belli edecek bir şey yapma, sakın; ananın amına döneceğin an o andır.
öleceksin. can çekişerek öleceksin. yaşayacağın acı öyle büyük olacak ki sivrisinek aleminin blade'i olacağım. daywalker diyecekler bana; hatta ırkın kan emmek yerine fotosentez yapmayı tartışacak noktaya gelecek. ırkının da amına koyayım, amın feryadı.
çık ortaya amına koduğum çık artık, saat 5 oldu lan!
sınıf pikniği ve gece pikniğinden sonra akp'nin literatüre soktuğu bir diğer piknik türü. sultanbeyli, esenler, bağcılar ve güngören gibi bölgelerden dar gelirli kadın ve çocukları belediyeye ait araçlara doldurarak en yakın yeşil alana götürüp sahibi çember sakallı olan markaların peynirlerinden yedirirsin, 'allah tayyip'ten razı olsun' muhabbeti çevirirsin, akşam aynı kamuya ait araçlarla getirip zabıta müdürlüğünün önüne bırakırsın. bu faaliyet seçim ayında olmalıdır, faydalıdır, peynirde deli dehşet kalsiyum vardır ayrıca. hem yaz günü kömür mü dağıtacaklardı mına koyim? biraz mantıklı olun.
her başarıdan sonra aziz yıldırım ve maç satın almaktan bahseden galatasaray taraftarı tarafından açıklanması gereken bedeldir. 11 yıldır içerde dışarda, kadıköy'de sami yen'de arena'da olimpiyat'ta...
son haftadır, inter-milan eşit puandadır, inter taraftarı elbette milan'ın rakibini destekleyecektir. kimse bundan bahsetmiyor. düşün ki milan taraftarısın, ama her hafta inter kimle oynuyorsa o takım için kalbin çarpıyor ve köpekler gibi yalvarıyorsun inter yenilsin diye. bologna, chievo, parma, lazio, genoa, palermo, udinese...hiç farketmez, yeter ki içindeki ezikliğe birazcık su serpilsin, yeter ki 'küçük'lüğünün acısını bir gece bile olsa unutmuş ol.
'fenerbahçe şampiyon olmasın da kim olursa olsun' motivasyonuna sahip olup onun şampiyonluk yolundaki rakibiyle aynı sahaya çıkarak güya mücadele veren tüm süper lig takımlarına fenerbahçe taraftarının yürekten seslenişidir.
fenerbahçelilerin yaptığı espirileri bir kenara koyup ciddi ciddi düşünülünce derbide oynanan agresif futbol, kasımpaşa-buca-sivas-konya ya nazaran fikstürün daha avantajlı olması ve bu takımların kendi arasında oynayacağı maçların olması galatasaray'ın küme düşme ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu açıkça ortaya koyuyor. lütfen daha fazla saçmalamayalım, bu takım düş-me-ycek!
arda turan isimli tuhaf kardeşimizin psikolojisinin ne durumda olduğunu gösteren talihsiz düşünce biçimi. bir tecavüz insana ancak bu kadar zarar verebilirdi.
- arda'cım niye yenildiniz?
+ allah'ın yüzünden. o istemiyor bizim kazanmamızı.
- arda? ne kadar ayıp! çabuk odana gidiyorsun, hemen!
salya sümük zırlayan eziklerin yanında bu konuda konuşmak haddimiz olmasa da büyük ihtimalle hakem fırat aydınus'un maç bittikten sonra milan baros'u oyundan atmış olmasıdır. yoksa bu sefer yeneceklerdi sanki.
kulübün popülaritesi düşük olduğundan başkanlığını elbette bilmiyor, kendisini tanımıyorduk bugüne dek. ancak bugün yaptığı açıklamalar, kendisinin ne kadar düzgün bir adam olduğunu, ne kadar sağduyu sahibi olduğunu gayet açıkça belli etti. fenerbahçe'nin mücadele ederek gerçekleştirdiği haklı yükselişinin karşısında kendi rezilliklerini örtbas etmeye çalışan akıl yoksunu utanmazların koparmaya çalıştığı ezik yaygaraya gereken cevabı vermiş, kendi kulübünü yönetmekten aciz ve bir çıkış yolu arayanların adına 'açıklama' dediği pislikleri tavrıyla işaret etmiştir.
--spoiler--
karabükspor başkanı hikmet ferudun tankut, bazı kulüplerin istifasını istediği kulüpler birliği vakfı başkanı aziz yıldırım'ın, kulüplerin menfaatleri doğrultusunda ciddi adımlar attığını da belirterek, "bu tip hareketler doğru değil. başarısızlıklarda hemen faturayı başkalarına kesmenin bir anlamı yok. bizim de zaman zaman mağdur olduğumuz maçlar oluyor. türkiye'de değil sadece dünyanın her yerinde maçlarda yanlış kararlar verilebiliyor. o bakımdan bu işleri bir şekilde bir tarafa dayandırmaya, kulüpler birliği başkanı'na dayandırmaya gerek yok diye düşünüyorum. kulübü idare edenlerin daha dikkatli olmaları gerektiğini ve kamuoyuna bu tür açıklamalar yapmanın gerek olmadığını düşünüyorum. hiç bir kulüp başkanı başarısızlıkların arkasına sığınmasın. türk futbolu bu hakemlerle devam edecek. bizim yurt dışından hakem getirme gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. hiç bir şekilde başka alternatifimiz yok. hakemlerimize sahip çıkmamız ve onları yıpratmamamız gerekiyor. aziz yıldırım, kulüpler birliği başkanlığı'nı iyi yönetiyor.
--spoiler--