herhalde 28 senede bir kazanılan türkiye kupasını kutlayan, ya da daha fenası olmadığı şampiyonluğu timsah yürüyüşü ile kutlayanlardan daha aklı başındadır. eninde sonunda avrupa kupası bu.
Pangaean nam kişinin naçizane eğitime destek projesidir. http://data-ist.com/neden-acik-dershane adresinden felsefesine bakılabilir. Ama ben bir özet geçeyim yine de. Yeğenimi dershane dershane dolaştırırken ve sornasında gelişimini takip ederken istanbul'un nispeten iyi semtlerindeki nispeten büyük ve tanınmış dershanelerin bile ne derecede yetersiz bir eğitim verdiğini görüp şoka girdim. Hem lise yetersiz, son umut kapısı dershane daha beter.
ben de dedim ki, madem öyle, 20 senelik (neredeyse) eğitim tecrübeni işe yarayacak şekilde halka aç. Boş zamanlarımda geometriden başlayarak tüm üniversite sınav müfredatını 20 dakikalık video dersler halinde yayınlamaya karar verdim. Henüz daha çok video yapamadım. Bir yandan da sağdan soldan bulduğum diğer ders videolarına da linkler koyarak bedava eğitim kaynakları portalı haline getirmeye çalışıyorum.
Başlık ne kadar saçma ise, absürd ise sabrinin ruhunun çağrılması da o kadar çabuk olur. Mesela alex'in messi'den iyi olması başlığına sabri hemen gelir. ciddi ve gerçekçi başlığa ise bazan hiç uğramaz
insan aşiret reisine böyle bağlanmaz valla...artık nasıl bir sevgiyse.
neyse, şaka bir yana siyasetten zerre anlamayan esnaftır. o siyasetçi orada ülkeyi idare etmek ve halkın iradesini hayata geçirmek için var. işini iyi yapsa da kötü yapsa da kayıtsız şartsız oyunu verirsen o da önce iflas ettirir, sonra domaltır, sonra şemsiye sokar, sonra açar, sonra kapatmadan çıkartır, sen de hala oyum akp'ye dersin. aferin böyle devam et esnafım, ama haberin olsun durmadan kul hakkı yiyenlere verdiğin oyların sırtında geçmeyeceksin sırat köprüsünden. (bir de din kartını oynayayım, belki tutar)
ya ne olacaktı? insan siyasetle başka nasıl ilişki kurar?
iktidarlar ya da muhalefletler, siyasi liderler ve partiler sadaktimi karşılıksız mı hak ediyorlar?
zam yapınca kötü harcı kaldırınca iyi...eee evet, elbette. ben siyasetçiyi meclise, belediye başkanını belediyeye benim irademi yansıtsın diye gönderiyorum ona kayıtsız şartsız bağlı falan olduğum için değil. iş takım tutmaya geldiğinde bile takım kötü oynadığında takımından soğuyanlar gelip akp'yi sev ve asla eleştirme moduna giriyorlar. aferin. siyaseti de takım tutma gibi, aile aidiyeti gibi, partiyi klan, liderini de baba gibi gördüğümüz için kıçımızdan donumuzu alıyorlar ve mlletin yarısının gıkı çıkmıyor.
kafana sok mal adam: siyasetçi benim memurum. ben seçmesem de benim memurum. hoşuma giden icraatini destekleyeceğim, hoşuma gitmeyeni ise eleştireceğim. hoşuma gitmeyeni, ülke için kötü olduğunu düşündüğüm şeyi yaptığında da oyumu esirgeyeceğim ki doğru olanı yapmak için bir sebepleri olsun.
güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu kız öğrencileri ailesine haber dahi vermeden kapının önüne koymaktan çekinmeyen bir sözde yurt. Bu kurumun öğrenci kabul etmesi bence tam bir skandal.
yeğenimi kalmaya başladıktan sonra 24 saat dahi olmadan kapının önüne koymaya kalktılar. Verdikleri tek sebep ise gece başı ağrıdığı için odanın ışığını kapatan kızın o yurtta mutlu olamayacağına karar vermiş olmak.
Bu kanıya varan kişi ise uzun yıllardır o yurtta idarecilik yaptığını söyleyen ama yurdunda kalmaya başlayan ve açıkça sağlık problemi yaşayan bir konuğunu sadece tek bir görüşte kapının önüne koymaya yeltenecek tıynette bir insan olan Meryem hanım.
Bütün bunlar olurken sözleşme yırtmak, öğrencinin velisine haber dahi vermemek gibi milli eğitim bakanlığına bağlı bir yurtta asla kabul edilemeyecek uygulamalarda bulunmaları da cabası.
Kendileriyle imzaladıkalrı sözleşmeye uymadıklarından, tek tarflı feshetmeye kalktıklarından ve sebep oldukları rahatsızlıktan dolayı mahkemede görüşeceğiz.
federer ve nadal : bir kez daha
sebze çorbası'nın önceki günkü çeyrek final reviewlarında hem nadal hem de federer için kolay maçlar tahmin etmiştim. federer tahmin ettiğim gibi üç sette kazanırken nadal iki çok sıkı set oynadıktan sonra üç ve dördüncü setlerde thomas berdych'i, tabiri caiz ise, korttan sildi. ikinci tie breaki kaybetmek thomas berdych'e pek yaramadı.
roger federer juan martin del potro karşısında oyununu giderek yükselterek ve hemen hemen tüm kritik puan ve oyunları kazanacak konsantrasyonu korumayı bilerek çok rahat yendi. del potro belki 2009 amerika açık şampiyonu olan tenisçi değil henüz daha, hala toparlanması gerek ama federer karşısında bile olsa biraz daha direnç gösterebilmeliydi bence.
kritik oyun ikinci setin 10. oyunuydu. bir set ve ve bir break önde olan federer ikinci set için servis atıyordu. juan martin del potro çok iyi iki forehand ile (forehand vuruş stili hala biraz garip geliyor bana. sanki osmanlı tokadı aşkedecek gibi bir forehand hareketi var. belki de uzun kolalrındandır) iki servis kırma puanı elde etti. federer 15-40 dan berabereye getirmeyi başardı. sonra duece ve avantaga arasında iki kez daha gidip geldik ve federer iki servis kırma puanı daha çevirerek seti kazandı.
bu oyunun önemi aslında del potro'ya karşı bir set kazanmaktan daha büyük bence. federer'in en önemli sorunu, son iki senedir en azından, kritik anlarda her zaman iyi puanlar oynayamaması oldu. sadece geçen sene üç kötü oyun ona roland garros şampiyonluğuna, büyük ihtimalle wimbledon finaline, ve amerika açık finaline mal olmuştu. hem de daha önce öne geçmesine rağmen bir grand slam kaybettiği bir rakibe karşı oynadığı set için servis oyunu bence mental melekelerinin de tekrar sağlamlaştığına bir işaret olabilir.
şimdi federer ve nadal yarı finalde karşılaşacaklar. bu ikilinin, yanılmıyorsam, ilk grand slam yarı final karşılaşması olacak. salı günkü oyunlara bakınca roger federer bir adım önde olmalı. üstelik sağlıklı ve kortta daha az kaldı. nadal zaman zaman sekiyordu çeyrek finalde. daha yorgun olacak üstelik. ama rafa - federer maçları fb-gs maçları gibi biraz. federer ne kadar iyi olursa olsun nadal'a karşı her maçında psikolojik bir baskıyla maça başlıyor, ve kazanması gereken maçları bile çok rahat kaybediyor bazen.
benim aklım federer'den yana. gönlüm ise, o da federer'den yana. en azından bir iki sene daha. eğer nadal o kötü dizlerle hala sahnede olursa söz veriyorum nadal'ı tutacağım. hele hele yukarıda tek alternatif djokovic ise...
çeyrek finalleri geldi çattı. erkekler tarafında tsonga'nın dördüncü turda nishikori'ye elenmesi dışında fazlaca göze çarpan bir şey olmadı. (berdych'in centilmenlik dışı hareketlerini, verdasco'nun ilk turda tomic'e elenişini ve aynı tomic'in dördüncü tura yükselişini saymazsak tabii, ki bunlar dikakte değer olsalar da çok da sürpriz değillerdi. berdych hiç bir zaman centilmenliği ile tanınmadı, verdasco iki senedir bir şey yapmıyor ve tomic de artık büyük turnuvalarda tur atlamaya başlasa iyi olacak.) sonuçta, ilk sekiz eşleşmeleri de şöyle gerçekleşti.
Internette para kazanmanın bir yolu, diyorlar. Kayıt oluyorsun, anket şirketleri yaşına, ilgilerine, yaşadığın yere göre sana anket yolluyorlar. Doldurduğun anket başına da para kazanıyorsun. Olur mu? Bana olmaz gibi geliyor.
Market research çok para dönen bir alan ama bu survey firmalarının bir kısmı hayatını bu işten kazanabilirsin diye reklam yapıyor ki buna inanmak için herhalde çılgın olmak lazım.
Cuma gününü ABD piyasalarında 1.2931 seviyesinden kapattı. 1.30 seviyesinde çok ciddi bir direnç var ve düşüş kanalını kırmak için mutlaka 1.31 üstünde gün kapanışı yapmamız gerek.
def-i hacet ihtiyacınız acilse hiç mi hiç iyi bir taktik değidir. Tamam adım başı avm oldu ama yine de ilk iş olarak en yakın avm'yi bulacaksınız. ondan sonra ilk tuvaleti bulana kadar muhtemelen dakikalarla yol yürüyeceksiniz. zor yani. burger king, mcdonalds falan varken değmez avm bulacağım diye kasmaya. yok eğer işin acil değilse, sırf hijyen olsun istiyorsan eve kadar tut çişini.
Düzenli olarak para kazanabilmek için forex piyasasında çeşitli kurallara uymak gerekir. Bunlar aşağı yukarı her yatırım uzmanının vereceği tavsiyeler. ben bir iki tane düşük sermayeli, profesyonel olmayan yatırımcılar için ek yaptım.
işte o Altın kurallar:
1 - duygularını evde bırak.
2 - Asla aracı kurumun önerdiği en yüksek kaldıraç oranında işlem yapma. hiç bir banka 10:1 den yüksek kaldıraç kullanmaz, bir bildikleri olsa gerek
3 - önüne gelen bütün pariteleri kısaca inceleyip işlem yapmaya dalma. birbirinden bağımsız hareket eden iki ya da üç pariteye odaklan. onların tarihçelerini öğren. bir süre sonra her işlem fikri aklına geldiğinde bir de günlük tabloya, saatlik tabloya bakayım demek zorunda kalmazsın
4 - günlük işlem yapacaksan mutlaka RSI, Stochastic, ve MACD indikatörlerini öğren.
5 - Asla tek indikatöre bakarak işlem yapma
6 - Anlık finans haberleri geçen bir siteye üye ol. ertesi gün beklenen açıklamaları, halka duyurulacak verileri (enflasyon, işsizlik, merkez bankası açıklamaları vs. ) takip et. ABD, EURO Japonya ve Çin de gerçekleşecek önemli finansal olaylar daima takibinde olsun.
7- Gün sonunda ivmeli yükselen, ya ivmeli düşen piyasaya seans sonunda açık işlem girme. eğer günlük işlemler yapacaksan Japonya, EURO bölgesi ve ABD doğu kıyısı piyasalarının açılış saatlerinde takip etmeye çalış, piyasaların ilk tepkisini gördükten, yeni direnç ve destek seviyeleri oluştuktan sonra günlük işlemler ile para kazanmaya başla. kaldıraçlı işlem yaparken kuvvetle kırılan direnç ve destekler çok ama çok tehlikelidir.
eğer amerika'da bir okula mesela master doktora falan yapmaya ya da çalışmaya giderse, sonra sanki övünülecek gibi bir şeymiş gibi, sanki haftada iki defa yıkanmak muhteşem bir hijyen gösterisiymiş gibi böbürlenirse kendini bir şoka hazırlasa iyidir. fetiş haline gelmiş sabah kalkınca duş almadan rahat edemeyen amerikan orta sınıfı acaba kokuyor musun diye koklar bile. o derece yani.
insanlar arıların maymunlardan daha akıllı olduklarını düşündükçe, sosyal böceklerin organizasyonunu, yuva mimarilerini zeka işareti zannettikçe evrim teorisini, kanıtları, zayıf yönlerini ve dünya hakkında sunduğu onca ilginç ve harika gerçeği anlatmaya çalışmanın bir anlamı yok.
Anlatabilmek için zihni dogmalarla köreltmemiş zihinlere ihtiyaç duyulan teori.
oyuncuyken cemaatten icazet almadan adım atmayan, florya'yı ışık evine çeviren, emre belözoğlu'nun hangi camide namaza duracağına kadar dinine imanına karışan hakan şükür bir de milletvekili olduktan sonra niye yapmasın feethullah gülen hakkında açıklama? ben açıkçası daha önce ve daha yoğun bir belagat beklerdim hakan şükür'den. performansı düşüyor bence.
Maçın gidişatına göre seeker için değişik stratejik yükümlülükler getiren oyun. rahatça diyebiliriz ki en kritik oyuncu seeker'dır. Eğer averajla alakalı bir problem yoksa, yani mutlaka belli bir farkın üstünde kazanmak gerekmiyorsa seeker maça en hızlı şekilde golden snitch'i bulmak taktiği ile başlar. eğer olur da takım maç içerisinde yüz puandan fazla bir farkla geriye düşer, ya da averaj hesapları dolayısıyla belli bir farka ulaşmak gerekli olursa seeker'ın asıl görevi rakip seeker'ın snitch'i yakalamasını engellemeye çalışmak haline gelir. bu durumda seeker saf bir yakalayıcıdan daha başka yetenekler de sergilemek zorunda kalacaktır. istenen fark seviyesine ulaşılır ve snitch yakalandığı takdirde avantajlı bir skorla maç bitirilecek hale geldiğinde seeker tekrar golden snitch'in peşine düşer.
bu sebeplerden dolayı seeker sadece iyi bir yakalayıcı olmakla yetinemez, aynı zamanda oyunu sürekli takip etmesine yarayan saha görüşüne ve rakibin taktiklerini çözecek oyun zekasına da sahip olmalıdır. işte aslında bu yüzden, kendisi ortalama bir zekaya sahip olan ve hız ve çeviklik dışında bir özellik sergilemeyen harry potter iyi bir seeker değildir
sakatlığı ile ya sercan'a gün doğacaktır ya da fath terim sezon başında çok da işlemeyen 4-1-4-1 e geri dönüş yapacak. umarım milan baros'un sakatlığı yüzünden dizilişi değiştirmez fatih terim de en azından sercan bir şans bulur. baros'un sakatlığı da tamamen kayıp olmaz o zaman.
(işbu entri sercan'ın tarihteki kazmalıkları yok varsayılarak yazılmıştır. insan umutla yaşar ne de olsa)
Sadece fragmanlarına bakarak dahi pek matah bir şey olmadığı anlaşılıyor. forumlar fragmandaki saçma hatarı analiz eden yazılarla doldu. bir de ekstradan 600.000 dolar harcamışlar. filmi satmak için en önemli unsur olan fragmanda bile özel efektler sınıfta kalmış bence. bir de filmin lansman cümlesinin anlatım bozukluğu içermesi de cabası. ya ben seni alacağım istanbul, ya da sen beni...(alacaksın)
sanki kıymeti kendinden menkul bir islam medeniyeti varmış gibi de...yahu bir medeniyet yayıldığı coğrafyadan, insan topluluklarından ayrılabilir mi? islam medeniyeti dediniğiz şey arap yarımadasının dışına çıkana kadar çoban, köle, işsiz güçsüz çapulcular medeniyetiydi. Bizansla, orta asya ile, kuzey afrika ile temasa geçince adama benzedi biraz. Endülüs sanatı, mimarisi ile yedinci yüzyıl medine medeniyeti bir mi?
islam medeniyetinin itici gücü neredeyse 800 senedir türkler. islam mızrağının ucunu da türkler yönlendirdi yüzyıllardır. diyeceğim o ki, türklerden önce islam medeniyeti olmaması diye de bir başlık açılıp altına bol bol hamaset dökebiliriz.
ikinci sezonundan beklentiler büyüktü. Efsane olmasını falan bekliyorduk sanki. Oysa şu ana kadar bir iki bölüm hariç ne çözülen cinayetler cinayet, ne de arka plandaki hikaye adam gibi. Şule ve Behzat'ın depresyonları ise artık kabak tadı verdi. Depresi karakter yapılır da hikayeyi bir yere götürür. Şule ve behzat sırf depresyon uğruna depresifler dizide. tamam, başlarına gelenlerden sonra muhakkak bunalıma gireceklerdir ama hikayeyi anlatmana özellikle faydası yoksa ille de her bölümde 15 dakika depresif şule, suskun behzat göstermene de gerek yok.