doğan görünümlü şahin gibi bir şey olmak.
bakıyorsun x'e basmadığı belli.
pır pır yanmıyor.
sağa sola umarsızca koşmuyor.
duvarda top sektirmeye çalışıyor.
ben pro'yum mesajı vermeye çalışıyor.
onu da beceremiyor.
ben def'im beyler diyor.
vurguyu "beyler"e yüklüyor.
çünkü biliyor kale boş olsa bile topu içeri sokamayacağını.
en sonunda takım arkadaşlarından biri olayı çakıyor.
acemi lan bu banla şunu admin diyor.
pro olsa cevap vermez.
acemi hemen atılıyor;
"bi' git be! niye banlıyomuş!"
acemi, tam topu almış ilerliyor,
duvara sektirmektense topu sürmeye çalışıyor,
ayağı kayar gibi olurken banlanıyor.
bir kere mantık hatası müthiş olamaz. müthiş olan bir şey ise mantık hatası barındıramaz. işte böyle müthiş bir mantık hatasını sadece ben bulabilirdim. büyük mesaj bence bu. müthiş bir mantık hatası oldu gerçekten.
hastalıklı bir ruha sahip olanların yaptığı saçmalıktır. oyun niçin oynanır? zevk almak, çabalamak, belki korkmak, strateji geliştirmek, adrenalin salgılamak için oynanır.
"hiç fm'de şampiyonluğu son maç kaçırıp oyuna devam edenle, tokatspor'a 5-2 yenilirken maçın 89. dakikasında oyundan çıkıp maçı tekrar başlayan bir olur mu?" *
gta oynarken şifre yazmaktan oyunu oynayamayan bir arkadaşım vardı. sanki oyuna şifre yazmıyor, şifreye oyun yazıyordu.
kalem sokulacak yer yoktur da üç tane valiz dışarıda kalmıştır ya hani. pembe montlu kız yolcu ise "ben hiç anlamam o valizi oraya sokacaksın" bakışı atıyordur hani. "ne olacaksa olsun" bakışı atan üniversite 2. sınıf öğrencisi vardır bir de. valizini tam istediği yere sokma başarısını gösteren ak partili amca ise iki adım ötede olup bitenleri izliyor ve çeşitli teoriler üretiyordur hani. muavin n'apsın lan muavin n'apsın? yer yok işte görüyorsunuz götüne mi soksun? evet soksun kardeşim der dediğinizi duyar gibi oluyorum. e soksun madem. bu durumu allah düşman başına versin.
15. kornişten sonrasını yanlış yere taktığınızı anladığınız lanet andan sonraki en büyük yıkım, vahşet, facia. obsesif kompülsif bozukluk sebebi. büyük ihtimalle o düşen koka kola bardağıdır. ilk başta şişeyi kafaya dikmeyi düşünürsünüz fakat mutlusunuzdur ve raftan bardak alıp kolayı bardağa dökebilecek kadar zamanınız ve huzurunuz vardır. fakat daha önceki alışkanlıklarınızdan dolayı aklınız şişenin kafaya dikilmesindedir. aklınız orada olduğu için şişenin kapağını açarken dirseğinizle kola bardağına çarparsınız ve kola bardağı yere düşer. siz evdekilerin rahatsız olacağını düşünürsünüz fakat o sırada alt katta bir insan evladı uyumaya çalışıyordur. işte bu kişi 5 dakika 13 saniye boyunca üst kattaki olayları irdeler ve nepal'in harflerinden never end peace and love yazısını çıkartır ve evreni sorgulamaya; bir mikroskobun bir teleskoptan daha uzağı gösterebileceğine şahit olmak ister.
bunun sebebi; yer verilecek yahut verilmeyecek kişinin yaşını kaç olduğudur. genellikle bu tipler 35-45 yaşlarında olur. saçları hafiften beyazlamış ama yüzü hala çok da yer verilmeyi gerektirecek kadar yaşlı değildir. sonra göte bakılır. yok yok yer verilmez. sonra insanlık öldü mü lan dersin kalkarsın yer verirsin. yer verdiğin kişi meğerse otobüsten inmek için kalkmıştır senin otobüs içindeki olaylardan haberin bile yoktur.
yarılmama sebep olan, türk mizah tarihine damga vurmuş külfetli ve taşaklı espridir. ufaklar bilmez. yapılan espri o günün koşullarında değerlendirilmelidir bence. her gün kurtlu makarna yemekten bıkan adama; münir özkul'un verdiği cevapla ortaya çıkmış espridir.
"o kurtlu makarna değil be ya, makarnalı kurt. ahahaha."
okul sıranıza oturduğunuzda birinin götünüze dik denk gelecek şekilde silgi koyduğunu fark ettiğiniz durumdan sonraki en büyük yıkım, vahşet, facia. obsesif kompülsif bozukluk sebebi.
yahu zaten namazda; osurmamaya çalışmaktan, ön saftakinin çatalına görmemeye çalışmaktan, abuk subuk şeyler düşünmemeye çalışmaktan konsantre olup da namaz kıldığımız yok. bir de böyle facialar olunca insanın namazla uzaktan yakından alakası kalmıyor.
ateistler için görsel anlatıyorum. rüku: namaz kılarken elleri dize getirip öne doğru eğilme hareketidir.
biz müslümanlar rüku'da iken genellikle 3 kez çatır çatır süpanelrappiyelazim deriz. bunu derken de ayaklarımıza bakar ve baş parmağımızın canlanıp canlanmadığını kontrol edecek şekilde çeşitli aktiviteler yaparız. genellikle dirseklerimiz 2 saniyelik yüklenmeden dolayı hop diz kapağının yarım santim aşağısına kayabilir. hatta ben cool'um mesajı vermek için ettehüyatü'yü okurken yanağını kaşıyanlar bile var.
neyse işte efendim. bugün namaz kılıyorken bi' rüku hareketi yaptık yine. ben profesyonel bir şekilde vücudumda hiçbir takılma olmadan gayet relaks bir hareketle rükuya eğildim. bazen cool olmak için gözlerim kapalı namaz kılarım. ama o sırada aklım, gelecek mesajda olduğu için gözlerim açık namaz kılıyordum. bildiğiniz şu haldeydim yani.
çoraplarım birbirinden farklı! ben bir süre böyle kaldım. hoca allahuekber diyor ben donakaldım. herkes ayağa dikildi ben böyle birazcık kalktım gözlerim çoraplarda. neyse ki 2 saniye sonra cemaat geri çullandığı için yere, ben de hiç çaktırmadan onlarla beraber rüku'dan secde'ye yatay geçiş yaptım. ama kalbim nasıl zıngırdırıyor aman yarabbi. sınavda; eline yazdığı kopyası görünen öğrenci kadar buhran içindeyim. tam secdeye eğildik hoca öldü sandım iki saat yatırdı bizi yere. çoraplarımın arkadan görünüşünü falan hayal ettim ben de o sırada. sonra kalktık. cuma'nın farzını kılmadan kaçtım hemen o camiden. sahi ya; rüku'dayken sizinde aklınıza kötü şeyler geliyor mu? biri gelip pandik atsa nasıl tepki verirdim acaba diye düşünüyorum. n'apıyorsun güzel kardeşim mi denilir yoksa sitir git lan buradan diye mi bağırılır. allah göstermesin lan.
uludağ sözlük'te gerçekleştireceğimiz haxball turnuvasıdır. bu; düzenleyeceğim ilk turnuva olacağı için 16 kişilik kontenjan ayırdım. seri bir şekilde oynanabilirlik açısından sayı az, eğer talep olursa 32 kişiye çıkarırız. katılmak isteyenler mesaj atmak yerine başlık altına formata uygun bir entry girerseler, turnuvanın görünebilirliği açısından da bu daha iyi olur. kuraları bizzat kendim şampiyonlar ligi müziği eşliğinde çekeceğim.
1) her gün bir maç oynanacağı için, vakit ayıramayacak gibi olanlar adını hiç yazdırmamalıdır. zaten hepi topu 5-10 dakika sürecektir maç.
2) maçlar 5 dakikalık olacaktır ve skor sınırlaması yoktur. 5 dakika sonucunda eşitlik bozulmazsa eşitliği bozana kadar uğraşın! yine de bozulmazsa allah belamızı versin zaten. bir şekilde galip çıkın yahu işte!
3) şartlar sağlanana kadar maça başlanmamalıdır. vay efendim lag girdi de, vay deprem oldu da da... bir şekilde adaletsizlik olmamalı yani. (bkz: haxball oynarken çalan telefon)
4) hard pro veya hard acemi gibi sınıfsal farklılık yoktur. dileyen katılabilir.
6) stadium: classic şeklinde olacaktır. kişiler anlaşırsa diledikleri bir sahayı da tercih edebilirler. fakat süre yine 5 dakika olacaktır.
7) kura sonucu denk gelen yazarlar birbirleriyle iletişime geçmeli ve sonucu bana bildirmelilerdir.
8) ve son olarak; şampiyon yazarın nickaltına gidilip kupa töreni düzenlenecektir.
hayır abi önüne gelen bir şey istemediğini ifade ediyorsa, biz de bunu isteyebilme hakkına sahip olabiliriz. dünya nüfusu 7 milyar olmuş, ben bu yazıyı yazarken bin kişi daha doğmuş olacak; ve bu demektir ki ben bu yazıyı yazarken bin kişi daha o işi yapmış olacak. dediğim gibi dünya nüfusu 7 milyar olmuş; hala cinsel konuları konuşmaktan kaçınanlar var. af edersin yavrum ama seks gibi konuları saklama çabaları; sadece örümcek beyinlilerin işidir. sen seks konuşmuyorsan bu demektir ki; aklın fikrin sekstedir. yok siyaset konuşma, yok futbol konuşma, yok cam göt meme. yahu insanlar özgür varlıklar değil mi? bırakın isteyen istediğini konuşsun lan? cinsel içerikli başlık istediğim falan da yok aslında ha. sadece insanların ne konuşması gerektiğine karar verecek organizmalar olmadığımızdan bahsediyorum. ben kimim ki senin ne yazdığına karışayım ulan? görmek istemiyorsan siktir git, görmek istemiyorsam siktirip gideyim?
mübalağa söz konusudur. dini inançlara saygısızlık asla söz konusu değildir. ak partili olmayı biraz abartmış kişilere söylenmiş bir kullanımdır.
şöyle ki; seçimler insanları daha özgür bir hayata ulaştırmak için yapılan fakat sonucunda daha çok tutsaklığın baş gösterdiği demokratik bir tutumdur. ülkemizde son on senede bu bahsettiğim durum maalesef ziyadesiyle görülmektedir. aslında bu yazı; altı ok'tan yaratıldığına inanan chpli veya molotoftan yaratıldığına inanan bdpli olarak da yazılabilirdi. çünkü; bir şeye körü körüne bağlananların birbirlerinden asla farkı yoktur. işte bahsettiğim bu tür insanlar; seçmen olduklarının farkına varmalı ve fanatizmi bırakmalıdırlar. her hizmeti takdir edebildiği gibi her hatayı da eleştirmelidir, tıpkı muhalefet gibi... onlar da; yiğidi öldür hakkını yeme diyebilmelidir. bir söz var; çok klişe ama klişe olması anlamsız olduğu anlamına gelmiyor... neydi o söz? "ak partili olmadan müslüman, mhpli olmadan vatansever, chpli olmadan atatürkçü, bdpli olmadan orospu çocuğu olabilirsin." sonu tam olmadı da çaktırma. onların niyeti belli arkadaş, şimdi hiç saf ayağına yatmaya da gerek yok. neyse; demek istediğim; desteklediğiniz kişiler bu ülkeye ne katıyor veya ne katabilir gözüyle bakmak gerek. oyunu vermişsin, demokratik hakkını kullanmışsın... bunu yapmak, senin tayyip'in kulu köpeği olman gerektiği veya kılıçdaroğlu'nun kayıp kuzeni gibi davranman gerektiği anlamına gelmiyor. ak partili olmak veya chpli olmak diye bir şey çıktı. takım tutar gibi, ne tuhaf. yahu bugün ona oy ver, olmuyor mu, yarın diğerine ver. aslında şu yazdıklarımın da herkes farkında fakat yine de bahsetmekte fayda var çünkü bazen olayları öyle bir mekanizmayla yorumluyoruz ki; aslında çok basit bir şeyi bile nelerle harmanlayıp ne komplo teorileri üretiyoruz. bugün provokatör denilen kişiler sıra arkadaşımız olabiliyor, bazen de bize provokatör diyenler sıra arkadaşımız olabiliyor. bu ülkeyi hepimiz farklı yönlerden seviyoruz diye; bir demokrasi kurumunu dinini, ırkının, milletinin, değerlerinin önüne koymak ne haddine? hiçbir parti kendi vatandaşından değerli mi? eğer değerliyse yapılacak bir şey de yok.
hareket etmezsen, zincirlerini fark edemezsin. sorgulamak, düşünmek lazım. biraz kendimize dönüp bakmak lazım. aynaya bakmakta fayda var diyen insanları da anlamamışımdır bu arada. ulan bari kendine bakarken aynadan yardım isteme.
ingilizce algısı henüz gelişememiş sefil beyinlerin sürekli yaptığı şey. * ingilizce bir şarkı dinliyorken bir kelime vurgulu söylenir ve donakalınır, şarkı unutulur, lan o ne demekti yaa falan derken kendinizi evreni sorgularken bulursunuz. tam hatırlayacak gibi olurken aklınızdan milim milim uçar o kelime.
ulan bakıyorsun, af edersiniz sözlük formatına tecavüz etmiş, ama iyi niyetli. kötü bir niyeti yok, kendi halinde takılıyor işte. emek vermiş... sonra sözlüğün haline bakıyorsun bir de. bu entry silinince mi düzelecek bu sözlük diyorsun. al ulan sana artı oy! deyip yaşamına devam ediyorsun.
dünyanın en büyük mutluluğudur. her şey cuk oturmuştur. dünya sizin çin yaratılmıştır. düşünsenize, o size mesaj atsa bile siz ona mesaj atamayarak trip atıyormuş gibi olacaksınız ve karizma bir duruş sergileyeceksiniz.
asıl başlık: nescafe'yi daha fazla içebilmek için bardağı son damlasına kadar doldurmak.
bu sefer karakter sınırı üzerinden zall'a sövmeyeceğim, belki değişen bir şey olur. evet; sadece türkiye'de görülen fakir davranışıdır bu. bardak dudak payı bırakılmayacak şekilde doldurulur ki; nescafe'ye verilen paranın 0,001 kuruşu bile heba olmasın. kabul etmeliyim ki bunu ben de yapıyorum. bu fakirliği sergileyenlerin tek ortak noktası ise o nescafe bardağının altına bir adet peçete koymaktır. çünkü bilir bir odadan diğer odaya geçerken onun döküleceğini ve masaya bırakacağı olimpiyat halkası şeklini...
zall ve salca'nın ortaklaşa açtığı bir başlığa seçilecek olan trolller, bu başlığa sıçarak hayatta kalma mücadelesi verecekler. en çok sıçan hayatta kalacak ve ona biberon verilecek.
efendim her ak partili gibi ben de bugün cuma namazı için mmm camiiiiye gittim. imam tepeye çıkmış yakasındaki mikrofona süpaneke falan okuyor, herkes çok doğalmış gibi davranıyordu fakat ben burada bir tuhaflık var dercesine etrafa keskin bakışlar atıyordum. orası mistik bir yerdi! kahvehane değildi! adamın biri tepeye çıkmış ilginç şeyler anlatıyor, insanlık da normal bir şeymiş gibi karşılıyor! eline öksüren mi dersin, omzuna tıksıran mı dersin.. çok tuhaf değil mi lan! ilginç dediğim şeyde aşure lan. vaazda aşure mi anlatılır. neyse, tam bunları anlatırken o tepeden aşağıya doğru tuhaf adımlar atarak indi mysterious imam. bir de ne göreyim! imamın cübbesinin içine bir adet beyaz gap tişörtü! her türk insanı gibi benim de aklıma ilk önce güneydoğu anadolu projesi geldi. lan dedim pangaea, espri seviyene sokayım allah senin belanı versin dedim. sonra senin'i benim olarak değiştirdim. neyse ki hiç kimse benim gap hakkındaki düşüncelerimi ve türkçe dil bilgisi hakkındaki gudubetimi anlamamıştı! sonra kendime geldim ve tekrar sorguladım. üzerinde gap tişörtü olan bir imama uyacaktık!
açlık grevine başlamadan önce iyice tıkınmaktır. lan zaten yeterince açıklayıcı bi' başlık bu. neyse adam akıllı bir tanım yapayım yine de; açlık grevine başlamadan önce iyice tıkınmaktır.
dünya'nın en iğrenç insan hakları ihlâllerinden biri olmasına rağmen 8-10 milyar dolarlık bir iş hacmi vardır. internet ise bu işleri kolaylaştırmıştır ve tümüyle 1,5 trilyon dolarlık iş hacmiyle ekonomik güç olarak küresel şirketlerin önüne geçmiştir.
