fırat budacı nın uykusuz no 54 te duyduktan sonra uğruna sevgilisiyle barışmasını bırakın, ortamdan koşarak kaçızlattıran narin kız cümlesidir. kızmadım ama kırıldım. bu ne lan.
16 nisan 2009 perşembe akşamı emek sinemasında galası yapılan güzel senaryolu film. yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen kadro şahane , vizyona girer mi bilmem ama izlemeyen çok şey kaybeder.
lisede değil ama üniversitede tür ve türevlerinden bolca bulunanlardır. hayır duyduğum en kötü iltifat , canımı sıkmasa yazmam yani. yerim seni güzellik , bitanecik güzellik, bu ne lan.
üniversiteli öğrencilerin moda inancıdır , onlara göre din saçmadır ama ortada bi güç var abi dir. durduk yere klişeye düşmemek istiyorsanız bu cümleyi söyleyen kişinin yanından ufaktan kaçızlamalısınız.
facebookta kişisel durumu 'ilişkisi yok' olarak gözüken kişilerin artık bu özelliği de kaldırmalarıyla ortaya çıkan durum. buradan psikolojik bir yoruma geçersek , durumunu ilişkisi yok olarak gösterip -ki bunun gerçek manası yeni ilişkilere açığımdır- buna rağmen hala herhangi bir teklif , tanışma mesajı vb türü şeyler alamayan insanımız , artık bu özelliği kaldırıp aradığı şeyler bölümüne de 'arkadaşlık' ı yapıştırır . bunun asıl manası ise fani sevgililikler beni kesmez , ben allah aşkıyla yanıyorum artık tır.
arkadaşlarımızın bu durumu yakar içimizi ama elden ne gelir , anca böyle dalga geçmek tabiki (bkz: yihi yihi)
efendim internette yaptığım en ilginç hediyeler konulu oldukça gereksiz araştırma sonucu yine oldukça gereksiz bir bilgiye daha ulaştım. malumunuz google da aratınca sürüyle çıkan ilgili ilgisiz linklerden biri de ünlülerin aldığı en ilginç hediyeler üzerineydi. başladım mal gibi okumaya ;
ilk başta ibrahim tatlises ; bana verilen en güzel hediye sesimdir ve arkasından bismillahirrahmanirrahim le başlayan cenab-ı hakk a övgüler sıralayan bir konuşma yapmış yine amı götü dağıtmış afedersiniz.
arkasından gulben ergen fotoğrafçı nihat odabaşı ndan aldığı bir hediyeyi anlatmış . -bu arada bu nihat a kesin vermiştir bu benden söylemesi, iki lafından biri nihat çünkü-
sonra hande ateizi yi gördüm aldığım en ilginç hediye vibratör falan demiş sonra da arkasından şuh bir kahkaha patlatmış ama biz alıştığımızdan sırıtamıyoruz bile artık.
işte son olarak bizi dumura uğratan petek dincoz açıklaması geliyor arkasından , aynen kopyalıyorum ;
''Sevdiğim insanlardan elbette bugüne kadar pek çok hediye aldım. Ancak Can'ın (Tanrıyar) geçen yılbaşında verdiği hediyeyi unutamıyorum. Bir buket gülün yanında eregli demir celik in hisse senedini getirmişti bana''
vay anasını sayın seyirciler diyoruz o hisse senedinin en kısa zamanda kıçında patlaması istekleriyle tabi sevgili petek.
çoğunlukla üniversitede okuyan öğrencilerin yaptığı eylem. çoğunlukla diyorum çünkü ilkokulda lisede okul kurslarına giden öğrenciler de bayramdan sonra giyerdi bayramlığını gelirdi. bir keresinde bahsettiğim nalet* okul kurslarından birinde öğretmenimizin 'oo paler, çekmişsin bayramlıkları ihihi hihi' lafıyla yerin dibinde osurmuştum aslında ama sınıfta ben dahil 15 bayramlıklı öğrenci için iş işten geçmişti , gülemiyordu şerefsizler çünkü aynı kaderi paylaşıyolardı benle.
siz siz olun ortaokulda yaptığım bu şuursuzluğu üniversite dediğiniz gerçek adı sadece okul olan yerde yapmayın . nasıl yıllardır t-shirt üstü gömlek kombinasyonunu benimsettiysen bizlere öyle gel okula , şaşırtma bizi. yeni kıyafet giymiş insan görme şokuna uğratma bizim gibi garipleri. uyarıyorum çünkü ben ve organize ettiğim bir güruh çıkacak karşınıza 'oo x çekmişsin bayramlıkları, azuhahaha ' şeklinde.
çok pis üç nokta koyasım geldi ama tutuyorum kendimi.
fenerbahçeli futbolcu roberto carlos un hala çekinmeden frikik kullanması durumu .
öyle bir kendinden emin duruşu ve hızlanmasına mı yarıyor bilmem nedendir küçük küçük adımlarla topun başına öyle bir gelişi var ki , bildiğin ciguli nin çalgıcı karısı binnaz da ufaktan kaçızladığı sahneleri andırır.
ama sırf sov büsnis işte .. ne bir tehlike arz eder ne de bi boka yarar , anca baraja ya da fizana gider şutları.
bir bjk li olarak fenerbahçe nin iyiliği için diyorumki bir daha frikik falan kullanma , hatta ne frikiği lan taçları da bırak sen.
dün gece reşat nuri güntekin sahnesinde izlediğim , reşat nuri sahnesinin kasım ayındaki oyunlarına göre biraz kalburüstü sayılabilecek, güzel oyun. lakin oyunun heh ilk perdesi bitti dediğiniz yerde muhteşem üçlünün -mehmet gürhan , levent üzümcü , serdar orçin- ellerini kavuşturmuş halde sizi selamladığını idrak etmeniz biraz geç ve acı oluyor , çünkü gerçekten oyun güzel ve bitmese de oyun arasında ikinci perde için depir depir depreşsek diyor insan.
dekor olarak ilk 5 dakikada, sarı tonun ağırlıkta olduğu hal için harika diyebiliriz ama ne zamanki ışıklar açılıyor ; o zaman tiyatroda olduğunuzu farkediyorsunuz , keşke hiç açmasaydınız be kardeşim.
ayrıca oyundan önce arkamda oturan iki bay arasında geçen şu konuşmaya ;
+kenter, müjdat gezen tiyatrosu falan 20 ytl , biraz pahalı
-oraya elit kesin gidiyor işte , buraya gelenler avam !
ne kadar kızsamda , oyunun içinde geçen bir kaç akıl zorlayıcı nükteyi 2-3 kişiden başka kimsenin anlamayıp tepki vermemesi ; seyircilerin yalnızca leven üzümcü nün 'otospu çocuku' dediği yerlerde gülmesi elektron yüklü arkadaşın (-) ne kadar da haklı olduğunu gösterdi , avamız lan biz.
vel hasıl kelam hülasa to sum up , 23 kasım pazar günününe kadar reşat nuri de , bi gidin görün derim.
bu arada tiyatro eleştirmenliği değil su ürünleri öğrencisiyim lan ben bakmayın yorumlara .
özel üniversitede burslu okuyor olması kuvvetle muhtemel embesil cemaat evi öğrencisdir. ya da izlediği filmlerden bir kaç fantezi kapmış hınzır gençtir , kimbilir.
iç yarası , göt lambası bir olaydır . siz ki maçta giyeceğiniz ayakkabınızı günler öncesinden paklamış , maç öncesi abidik gubidik ısınma hareketleri yapmış ve artık hayatınızın maçı olarak gördüğünüz mahalle maçına hazırsınızdır. ama gel gör ki sayı fazladır ve maç için yeterli olmadığına inanılan bir kişi seçilecektir takımdan . tabiki bendim o kişi çoğu zaman ve takımın kaptanı olarak nitelendirebileceğimiz cok güzel çalım atan arkadaş tek elini sizin omzunuza koyar ve intiharlık cümleyi kurar ;
ulan ayakkabı bağcığını ziktiğimin adamı kimsin lan sen, moral mi veriyosun . dinlenmek ne lan , naaptım da dinlencem ecdadsız ! resmen eşek dedin lan bana oynamayı bilmiyorsun dedin , siktir çektin !
defans oyuncularının keşfettiği yöntemdir efendim çömün anlatıyorum. öncelikle kendi yaşamımdan döküntüler dökmek gerekirse kum sahalarda yaptığımız amatör maçlarda bir defans oyuncusu olarak kalemize yaklaşmakta olan topu tehlike büyümeden taca attığımda neredeyse gol atmışçasına alkış alıyordum seyirciden , ulan adamlar mı deli diye düşünürdüm hep.. hatta bir gün fenerbahçe den bir kaç 'scout' izlemiş beni topları taca atarken ; maç sonu geldiler ; 'oğlum seni fenerbahçede görmek isteriz' vari bi kaç nutuk çektilerse de beşiktaşlı olduğum için gitmedim tabi, enayi miyim lan ben ipnetorlar.
her neyse tv den izlediğim maçlarda da yabancı olsun türk olsun defans oyuncusu topu taca attığında spiker hemen basıyordu tecrübesini konuşturdu aforizmasını. yahu gelen topu fütursuzca taca atan defansı, tecrübe abidesi yapmak hangi zihni sinir marifetiydi bi yakalarsam yemin ediyorum siktiricem.
entry başlık umuyuna dönmek gerekirse bu nesta lar maldini ler ferdinand lar hep böyle böyle milli takıma yükselmişlerdir dostlar ; kanmayın, siz de olsanız konuştururdunuz bal gibi tecrübenizi biliyorum ben ..
sözlüğe pek bir katkısı olmayan çürük tespit yazarıdır. iki tespit yapar gelir çakar başlığı , sonra yazıcak bişi bulamaz yapıştırır direk girişi ; vardır böyle yazarlar mıns mıns... diyerekten. bu girişi gördükten sonra okumuyorum geri kalanını zaten bi sigara yakıyorum , sözlük sen mi yoksa ben mi küfür ediyim diyorum bu yazara, böyle işte . ha bu arada ; vardır böyle yazarlar sözlükte ..
BUNCA YILLLIK HAYATINDAN BIKIP BOK YOLUNU PARDON EMO YOLUNU SEÇEN DEDEDiR. MOR TOKASI BAYAĞI YAKIŞMIŞTIR , TOKASINI BAFiLLEDiĞiM DEDE SENi .. AHANDA GÖRSÜN HERKES ;
varlığını can dündar ın 7 ocak 1995 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesindeki makalesinden öğrendiğimiz ; Mustafa Kemal Atatürk ün Kazım Karabekir e söylediği iddia edilen söz. can bey , kaynak olarak gizlenen konuşmaların saklandığı rafları göstermiştir, şaşırtmıştır.
istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. istanbul Hakim Muavinliği, Yeni Sabah ve Cumhuriyet Gazeteleri Yazı işleri Müdürlüğü, Tasvir Gazetesi Sahibliği ve Başyazarlığı, VIII.ve 1.(XII) Dönem istanbul, IX.ve X. Dönem izmir, 2.(XIII) Dönem Çanakkale Milletvekilliği, Kurucu Meclis Cumhuriyet Halk Partisi Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 25 Ekim 1961), Basın, Yayın ve Turizm Bakanlığı ve Dışarıdan Kültür Bakanlığı yaptı. Evliydi.
şahsımız bir gün mecliste katibe verdiği ayarla gönüllerimizde taht kurmuştur ;
Meclis katibi, ad okuyarak yoklama yapıyor, soyadı ''Baban'' olan milletvekiline sıra gelince ''Yaban'' deyiveriyor.
Milletvekili bağırıyor:
'' Babandır, baban! ''
ayrıca politika galerisi adlı bir kitabı vardır ki aha bu bilgi de benden olsun.
evet biliyorum , kötü bir huy ama ne zman birileri bir şeyi zorla nefret ettirmeye çalışsa tam ters tepiyor. bir bakıma kötülenen şeye kanımın ısınması bu .. toplu nefret seansları , karalama kampanyaları ya da putlaştırma ayinleri itiyor beni ve demek istiyorum ki başıma bir iş gelmeyecekse aydın doğan ı seviyorum .
bugün aydın doğan la ilgili öğrendiğim anektodlardan birini de belirmek isterim.
Erdoğan'ı da hapse atan 28 Şubat'ın zorbalık günleri... Aydın Doğan Genelkurmay'a çağırılıyor; önüne liste konuluyor: Bu yazarları atacaksın! Listede ben de varım.
Aydın Bey'in cevabı:
- Ben otoriteler istedi diye gazeteciyi işten atamam. Bu arkadaşlar sizi eleştiriyor ama hakaret etmiyor, meslek ilkelerimizi ihlal etmiyor!
- Öyleyse eleştirel yazmasınlar!
Aydın Bey, "Bunlar kişilik ve fikir sahibi insanlardır, şöyle yazın diyemem!" diye cevap veriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ramazan ayının ikinci günü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek;in verdiği iftar yemeğine katıldı. Erdoğan, iftar sonrası masada Melik Gökçek ile Ankara;nın sorunlarına ilişkin görüş alış verişinde bulundu. ANKA;nın edindiği bilgiye göre Başbakan Erdoğan, Gökçek;e BOTAŞ;a olan borçların ödenip ödenmediğini sordu. Aldığı olumsuz cevap sonrasında Erdoğan, Gökçek;e dönerek, ;Biz BOTAŞ;a olan borcunuzun ödenmesi için yasa bile değiştirdik. Faizleri sildik, oranları düşürdük, borcun ödenmesi için her türlü kolaylığı sağladık. Buna rağmen borç ödenmemiş. Sen bizi hep savunma yapmak zorunda bırakıyorsun. Bu borcunu ne olursa olsun öde. Bu sıkıntıyı ortadan kaldır; dedi. Başbakan Erdoğan;dan beklenmedik bir tepki alan Gökçek ise bir şey söylemeyerek sessiz kalmayı tercih etti.