antipati duyduğum isimlerdir. biraz önce burada da gördüm bir tane en komiklisinden. bu durum sadece bu sözlük için değil tüm sözlükler için geçerli üstelik. herkes zirvesine en komikli ismi koyma peşinde. çok ama çok itici buluyorum.
bir uludağ sözlük modası olsa gerek. tdk gibi davranmak istemiyorum ama cidden çok korkunç duruyor bu durum. bence herkes heyecanla yaklaşıp;
-- aman bir başlık da ben açayım
psikolojisine girmek yerine düzgün başlık açarsa daha klas bir sol frame olabilir. en korkunç olan da bu imla hatalı başlıklara entry girmek. mesela şu an hatalı başlıkların bir kısmı;
efendim söylemesi ayıptır belki ama kendim mimarım, yüksek mimar. uzun dönemli sanat eğitimleri, bu konuda kafa patlatmacalar, tezler filan derken sanata karşı aşırı derecede hassaslaşmış bir bünyem var. yaşadığım yerde hoş bir teyzecik bu elişi kurlarına başlamış, yağlıboya kursu. kadın zaman zaman uğrayıp bana işlerini filan gösterip hem fikir alışverişinde bulunmak hem de işleri hakkında yorum yapmamı istiyor. ben de onunla konuşuyorum, yardımcı olmaya çalışıyorum. şimdi kadının hedifi --ressam-- olmak. yani bu demek oluyor ki copy-paste kültüründen ya da bakıp çizme mantığından sıyrılıp kendi fikirlerinin sentezini tuvale dökmesi gerekiyor. bunu da yapabilmek için çeşitli okumalar yapması ve kafa yorması gerekiyor. ama kadın bunların derdinde değil.
dün akşam yine geldi ve illa bir övgü koparma peşinde. ya bu kurslarda teknikle beraber neden işin felsefesi de verilmez ciddi anlamda anlamıyorum. bu kadar ucuz bir kavram mıdır çizmek. sevgili elişi kursu meraklısı ev kadınları vakit geçirmek için süs-püs yapmak çok güzel ama kafayı süslemek de bir o kadar keyifli olur bana göre.
sözlük yazarlığı yapmadan önce erkeklerin kadınların hayatını bu kadar kolay sandığını bilmezdim ben mesela. genç yaşta başlamamak lazım bir de sözlüğe, burası kesin.
yeni bir kafa türü. bakanlarımızın yapmış olduğu keyifli, eğlenceli, en kötü durumlarda bile bile bizi zevkten zevke, mutluluktan mutluluğa koşuşturan bir kafa türü.
sataşılmaya şimdiden başlanan yazar.
evini işini bildiği kadınlar için; gerekirse 50 liraya onları evinden aldırırım ben; insanları ergenlik konuları hakkında yorum yapmasın mümkünse.
sulukule'de roman vatandaşların bir zamanlar ki başlıca geçim kaynağı idi.
eğlence evlerine ilk kez 1946 yılında turan aziz beler'in beyoğlu piliçleri kitabında rastlanır. kitapta eğlence evleri dekoru sade, temiz bir oda içinde sazlarını çalan, şarkı söyleyen ve dans eden genç kadınların bulunduğu bir mekan olarak tariflenir. sulukule'nin en görkemli yılları olan 60'lar ve 50'lerde burada 3 adet eğlence evinin olduğu ve buraya gelmek için önceden randevu alınması gerektiğinden bahsedilir. hatta zeki müren ve müzeyyen senar'ın da buraların müdavimi olduğu söylenir.
1985 yılında sulukuleliler, turizm bakanlığı'na başvurarak gösteri evleri projesi adı ile burayı bir anlamda yasal olarak kabul de ettirmişlerdir. fakat yerel belediye tarafından onaylanmadığı için yasalaşamamıştır. buna rağmen eğlence evleri faaliyete geçer. üç tane olan eğlence evleri'nin sayısı, 34'e çıkar. ve yarı yasal olarak çalıştırılan işletmelerde 3500 civarı kişiye istihdam sağlanır. bu dönemde mahalle ekonomik olarak kalkınma sağlar yeni apartmanlar yapılır. adnan şenses, kibariye, hüsnü şenlendirici burada yetişen isimlerdir.
1990 yılında, sadettin tantan'ın emniyet genel müdürlüğü teftiş kurulu istanbul bölge başkanlığı'na seçilmesiyle, sulukule'deki eğlence evleri'ne baskınlar başlar. 1992'de eğlence evleri'nin büyük bir çoğunluğu kapanır. saadettin tantan'ın 1994'te fatih belediye başkanı seçilmesi ise kalan birkaç tane eğlence evi'nin de boşaltılmasına neden olur ve bölge tekrar fakirliğe teslim olur.
sonra sulukule'nin neden bir çöküntü bölgesi olduğu tartışılır durur senelerce. orada yaşayan halkın hayatı ve parası ile oynayan kendileri değilmiş gibi.