komşunuzun gelip dinlediğiniz müziğin sesini biraz daha açmanızı rica etmesidir. ki what is love, knocking on heavens door gibi ilahi müzikler dinlediğinizde olacak durumdur ancak. itaat edersiniz.
dün maç sonrası yorumlarında gördüğüm ve bir galtasaraylı olarak takımı yerin dibine batırmak istediğim olaydır. bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete diyorum.
sık rastlanabilir, arkadaş ortamında olsun, iş ortamında okul ortamında olsun, çoğu zamanda sanal ortamda rastlanır bu tiplere. bir şekilde anlaşılır zaten izlemediği. niye geberiyorsun film için a insan , da denmezki.
daha bugün karşılaştığım, durağın yazılabilecek yerlerine yazılmış, yazanların kimler olduğunu tahin edebildiğim numaralardır efendim. daha birini aramışlığım yoktur. ki niye arayayım. *
kısa ve net, mavi gözlü olmayan, zaman zaman mavi gözleri beğense de halinden şikayetçi olmayan ela, yeşil yada kahverenginin çekiciliğini keşfetmiş yazardır. *
klavyenin solunda bulunan bir dizi harfin üzerinden seri halde geçilmesi sonucu çıkan burada gülüyorum mesajı veren kalıp. bir de gerçek hayatta böyle gülse ya o yazan. **
birşey olmuştur umursamamış gibi yapılır tartışılır sonunda ben gidiyorum hoşçakal biraz konuşmayalım sen takıl burda keyfine bak gibi postalar konulur. hoş değildir. erkeği delirtir.
ben yazarın alkolik karaciğeri olarak birinci ağızdan bunları yazıyorum. sarhoş değilim. miğdeyi iki tane görüyorum. acaba ineğemi nakledildim. tekrar söylüyorum sarhoş değilim. sadece bi karaciğerim. bildiğin ciğer.
bembeyaz kar üzerinde sevgiliyle kartopu oynamak kara yatırmak canı yanacak diye korkmak bir yandan, bir yandan doyasıya eğlenmektir en sevdiğinle.
bu havada güzel tadı da çıkar.*
görüyorum ki onunla bununla konuşalım mesajlaşalım diye onlarca tarife açılıyor kampanyalar yapılıyor. bu hayatımızda çok önemliymiş gibi gösteriliyor. oysa bundan yaklaşık on yıl önceki telefon trafiğine baktığımda, çarpıcı farklar görüyorum. sanki her saniye her dakika biriyle konuşmaya mecburmuşuz ihtiyacımız varmış gibi gösteren operatörler her ay bizlere yok yere ortalama 50-60 türk lirası sokmaktalar. silkelenin ve kendinize gelin ülkem. *
karamel ve çikolatanın insanı boğduğu bir ürün olan caramio nun etkisinin uzun sürdüğünü iddia eden reklamdaki kurbanın kıza söylemek istediği ancak anneannesine söylediği soru öbeği.
hiçbir işi yokmuş gibi ve bu gecede tek amacı eğlenenleri seyretmek olan bunun üzerine yoğuşmuş bireyin 10 dan geriye saydıktan sonra biraz gülümseyip yatıp uyumasıdır.
gözlemlerim sonucu mete isimli erkeklerin diğer hemcinslerine göre daha düşük zekaya sahip olduğunu farkettim. gözardı edilemez bir bilgidir. mete isimli erkekler önyargı yaratıyor.
nedir bu yıllardır alın teriyle tuttuğum takımın hali fatmagül mü takım mı artık karıştırıyorum diye salya sümük ağlayan bir de artık takım küme düşecek endişesi yaşayan taraftarın içler acısı durumudur.
One Flew Over The Cuckoo's Nest (Guguk Kuşu) filminden sevilen bir repliktir. asıl başlık 'yolumdan çekil oğlum benim oksijenimi kullanıyorsun' olacaktı malum harf sınırı affetmedi.
işte başlıyor.Kuru yeryüzü ağlamak üzere. Evet bulutlar değil, yeryüzü ağlayacak.Yeryüzünden giden su ona geri dönüyor..Zaten hep onundu,onun içindeydi. Kapşonu çekip yaya yolculuğum sırasında kendime bir eğlence arıyorum ve ıslanan insanları seyrediyorum. Birinin kendine de olan şeyi insanlarda görüp alaya almak ne garip. Ama ben bunu şu an sadece, zevk için yapıyorum.Sadece zevk.
Islanmanın utanç verici olduğunu düşünmek yersizdir ama. Aksine ıslanırken gurur duymalı insan, evet komik, ama gurur duymalı. Doğa ykıyor seni. bir fıskiye değil. doğanın kendisi seni ıslanmaya layık buldu. yağmurdan kaçanlar utanmalı. utanmalılar.
Aklımda o var.Aslında onu hiç tanımasaydım herşey çok daha iyi olacaktı. Hergün onu unutmam gerektiğini kendime hatırlatmak zorunda kalmazdım.Ama hatırlanmaya layık biri olduğunu düşünüyorum.isminde garip birşeyler var.Anlamsız bir mutluluk, bir o kadar sebebsiz bir acı var onun isminde.Kendime her gece fısıldıyorum.Bu bir sır.Ve anlatıyorum onu o bir anda. bir anlık , ismini söylediğim kadar uzunlukta o bir an. benim için ne ifade ediyorsa. cümlesiz, kelimesiz, sadece anlatıyorum. ah evet bu bir sır.
insanın yanlız kaldığında düşünebildikleri inanılmaz. Hayatınızda biri olmadığında bu dahada inanılmazlaşıyor çünkü düşünecek bir insan bulamadığınızda herşeyi düşünüyorsunuz. evet herşeyi. Bir ara evrendeki herşeyin aslında küresel olduğu teorisini geliştiriyordum ve kanıtlamaya çalışıyordum. inanılmaz zevk veriyor. Ve yazıyordum, evet çok yazıyordum bir istekle. güzel duyguydu.
Ama son zamanlarda aklıma o takılıyor. beni dinleyecek olsa ilk isteyeceğim şey ismini değiştirmesi olurdu. çünkü çok güzel. ismi bir melodi gibi. sert, özgür, cesur ve akılda kalıcı. Bir insan bu kadar mükemmel olmamalı.
Yerin sabaha gözleri şişecek.
Kahve bulmalıyım.içmekten çok koklamayı seviyorum.Kepenkleri kapalı bir dükkanın önünde saçağın altında yağmuru izlerken sıcak kahve dolu fincana yaklaşıp içmeden önce o kokuyu içime çekmek hayattaki en büyük arzum. Başka büyük şeyleri herkes ister. Bunun bir insanın en çok istediği şeyler arasında olacağını pek sanmam.
Kahve severdi. Ah kahretsin yine o misafir aklıma. Evet hoşgeldin bayım, hoşgeldin. Beni öyle bir terkettinki , kolunu tutup durduramadım ama sana ait ne varsa zihnime kazımışım. Bu isteyerek olmadı. Kendimden özür diliyorum.
Bu bir şaka olmalı. Ben bu sokağa nasıl geldim. Penceren hala o üç katlı açık renk, sokağa eğilen evinizdeki diğer pencerelerden daha büyük görünüyor bana. Burada ne işim var. Evet kesinlikle beynime bir çip taktırmış olmalısın. Yapma, yoksa benimi özledin. Buraya nasıl geldim.
Aceleyle sokaktan çıkmaya çalışıyorum, kahve olsa iyi olurdu.
Arada yolumu şaşırıyorum.öhm evet sadece yolumu şaşırıyorum yoksa, ne işim var onun evinin yakınında.
Sabaha yerin gözleri şişecek.
Bu hüzün birazdan geçer.Göğünkü yerinki geçer de, ben bu kendime yaptığımı nasıl geçireceğim..
Yağmuruda severdi.Islanmak en çok ikimize yakışırdı..
emeğe saygı efendim. duygusal bir anda 10.12.10 da yazılmış bir yazıdır.
sabahın, yeni uyanmışlığın yada yorgun halin verdiği dalgınlıkla diş fırçasına diş macunu yerine lavabo üzerindeki sıvı sabundan sıkmaktır efendim. kişi bir kaç saniye içinde kendine gelir.
kız arkadaş, yada erkek arkadaş iyi güzel hoştur. ama bu erkek arkadaş yada kız arkadaşla farklı bir boyuta geçmek tamamen saçmalıktır. 16-20küsür yaş arasındaki gençlerin bu sevgili ilişkilerine bakacak olursak ortalama en çok 5-6 ay süren bu canım cicim ayları insana sadece geçici mutluluk ve kalıcı hüzün verir. bu inkar edilemez. hele arkadaştan sevgili durumuna geçildiyse gül gibi arkadaşı kaybedersiniz. o sevdiğiniz tabiri caizse aşık olduğunuz güzel insanda saçma bir nedenden bile olabilir puf olur gider. kaybetmek hayatın bir kuralıdır. hayatta kaybetmeye değil kendi için kazanmaya bakmalı insan. herşey gibi hayatlarımızı da kaybediyoruz.
zaten, aklı olan, sağlıklı düşünebilen bir genç zamanını daha kârlı işlere harcar derim.