edirne merkezinde yeni açılan bir butik otel.
sevimli görüntüsü ve modern iç dizaynı ile dikkat çekiyor. yolu edirneye düşenlerin konaklaması için muntazam bir otel.
divan, markalaşmış ünlü stilini türkiyenin ticaret ve üretim açısından en hızlı gelişen merkezi çorluya getirdi. divan çorlu iş seyahatlerinizde rahatınızı ve verimliliğinizi en üst seviyeye çıkarabilmek için zarif ve huzurlu bir ortam sağlaması için dizayn edilmiştir. 112 deluxe, 7 tek kişilik ve 1 business suite olmak üzere toplam 120 odadan oluşan divan çorlu, e5 karayolundan 5 dakika ve çorlu sanayi bölgesinden 10 dakika uzaklıktadır. divan çorlu, soho ve chelseade görebileceğiniz türden modern stiliyle çağdaş gurme yemeklerini ve aynı şekilde kozmopolit akdeniz ve dünya yemeklerinden oluşan menüsünü divan pubda sunuyor. divan çorlu iş toplantılarınız için sofistike toplantı salonlarından son model balo salonuna kadar dört toplantı odası sunuyor.
e.nihan durukan/ yonca karadağ adlı iki bayanın yazdığı,
2003 yılının mart ayında basılan,220 sayfalık etkiyelici bir kitap.
bir solukta okunuyor. sadece bir gününüzü verebilirsiniz. yıllar önce okuduğum ama hala aklımda olan bir kitaptır.
--spoiler--
Beni bilirsin. Tanışmışızdır mutlaka... Geçmişinde bir giz, vicdanında bir izim. Yaşadığım gerçek, sözde yalanım ben. Ya beni görür, başka şey görmez gözün; ya da her şeyigörür, beni göremezsin. Herkesçe yasak, aşkın ötesinde özgürüm. Bazen bir erkeğin aşkında defo, bazen bir kadının aşkında yamayım. Bazen bir erkeğin düşündeyken; bir kadının bedeninde ürpertiyim. Bazen bir gözyaşı, bazen bir tebessüm, bazen de aynadaki aksinim. Aslında bir kaçış; ama hep suçum ben. Şimdi; "Sadece bir geceliğim!" Adım ihanet... Aşkın içindeki sır ım. Sırrımızı paylaşalım mı?
--spoiler--
umay umay'ın 27 Nisan 2004 tarihinde yayınlanan makalesidir.
"Bazen hiç tanımadığımız bir insanı; onun sizden uzakta geçen zamanını
belirleyen kişi olduğunuzu fark edersiniz. Bu aslında sanatın ve bir yumak haline gelmiş
sorunlarınızın neticesidir. içe dönük hayatınızın ve uslanmaz dilinizin size kazandırdığı
parlak tecrübe...
Bu insanlar kalbinize ulaşacakları her cereyanı ağır hasta olarak yanlarında taşırlar.Tapınılacak yalnızlıklarına ortak bulmuşlardır. Bir fotoğraf ya da bir şiirle yaşarlar.işin en kötü tarafı acıyarak ya da acıtarak sevmeyi öğrendiklerinden
dikkat ve zekaküpüdürler. Onlara dokunmayı,teselli verici birkaç sözcüğü bulana dek
duygular aşk noktasına doğru atak yapar. Gördüklerine sahip olmayı arzulayan
çırpınışları sessiz
yanıtlar olarak karşılarsınız.
Bazen cesaret verici olaylar olur. Kuru teşekkürünüzden daha fazlasını
katarsınız
sözcüklere. Bir başkasının kalbini dolduran heyecanlara açık kapı
bırakırsınız.
Ama bu sizi çocuksu talebinizden başka bir şey değildir.
Karşılaşmak. Hayat boyu taşıyacağınız yeni bir işaret bulduğunuzu sanmak.
O zaman işler karmakarışık olur. Görüldüğü kadar kolay değildir içinizdeki
kırgınlığı bağışlamak.
"Yapmamalıydım" dersiniz. Perdeleri açmamalıydım.
Bazı yolculuklara dönüşler düşünülmeden çıkılır. O bazı yolculuklara her
gün çıkarsınız.
Tanrının yabancılıkla ödüllendirdiği çocukluğunuzla yan yana yürürsünüz.
Çimenlere iliştirilmiş yazıyı dikkatle okursunuz ;Çiçek Dalında Güzeldir.
Bazen hiçbir şey olmaz. Kimse yaralarıyla inleyen şiiri görmez. Sesi
olmayan bir kapının
kapandığını fark edersiniz. Umursamazlığınızı bir jilet gibi yanınızda
taşırsınız.
ikon tarzı duruşunuz ve sertliğiniz konuşulur.
Başkalarının cesaretini kıran tarzınız, tanımadığınız insanların düşlerine
gömülür.
Size ellerindeki adresler ve şiirlerle ulaşamazlar. En başından
kaybettiklerini düşünürler.
Gerçeğiniz karşısında yalancı ve çocukturlar.
Bazen dostluk ya da aşk yerin savaşla tanışırsınız. Onlar kalplerini,
zekalarıyla donattıkları
bir savaş alanına dönüştürürler. Birdenbire kendinizi gardınızı almış
bulursunuz.
iki kişilik savaşın nasıl ve hangi nedenlerle başladığı bilinmez. Güçlü
kadın imajından
kuşkulanırsınız. Böyle durumlarda saçma da olsa bir nedene ihtiyacınız
vardır.
En yakın dostunuz kahvesini yudumlarken bu nedeni söyleyiverir. Sinirden
yeni silahlar,
yeni ve ağır karşılıklar bulmak için harekete geçersiniz. Oyuna
gelirsiniz. Kaybetmeye
alışık olduğunuzu unutursunuz. Nefretten doğacak aşkı beklersiniz.
Nefret büyür aşk onun gerisinde kalır.
Bazen göz yaşlarınıza değen birini bulursunuz. Silik bir anıdan içinizi
saran hayaller
yaratırlar. Kaybolmalarından, yiyecekleri darbelerin onları
sıradanlaştırmasından
korkarsınız. Başlayamamaktan ya da bitirememekten, gülümserken
sakladıklarınızdan,
elinizde kalanların boşluğundan, yeri doldurulamaz vedalardan
çekinirsiniz.
Yine de parlak tecrübelerinizi unutup derinlere dalacak cesareti ve
deliliği yakalarsınız.
'' Ucu kırık kalemleri sırf bu yüzden saklarsınız..."
Düştende mor bir aşkı, yaşadın da gittin yar
Bir gittin ki sus oldu, pusa büründü hisar
Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir
Onu bana verseler vermeseler ne yazar
Ben bir kadın sevdim ki evim artık gül kokar
Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi
Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir .
ceylan ertem'in sesiyle daha da bir güzelleşmiştir.
Fransız mutfağı yemeklerindendir. genellikle et yemeklerinin yanında servis edilir. mutfak hizmetleri dersinde yapıldığında yüksek not getiren basit yemeklerdendir.
Tost ekmeği dilimlerini kabuklarını kestikten sonra ve mikserde ufalayın. Temizledikten sonra maydanozu incecik kıyın, sarmısağı da iyice dövün. Ekmek, maydanoz, sarmısak, kekik, zeytinyağı, tuz ve biberi iyice karıştırın. Diğre bir yanda ise, domateslerin ikiye kesin bir fırın tepsisine, kesik tarafları yukarı gelecek şekilde dizin. Üzerlerine ekmekli karışımı eşit şekilde koyun. Kızgın fırında 10 dakika, kızarana kadar pişirin. afiyet olsun *
günlerdir bazı yazarların bir sonuca vardırmaya çalıştığı konudur. ne kadar üzücüdür ki verebilite ne kadar da önem arz etmektedir. ergenlik dönemi yazarlarıdır sanırım bunlar.
futbol federasyonu yönetim kurulu'nun aldığı şok karardır efenim. bundan sonra bu maçlar oynanmayacak. galip hükmen fenerbahçe sayılacak böylece o kadar taraftarın haybeye stada gitmesi, o kadar masrafın yapılması ve galasaraylılarda oluşan hüznün önüne geçilecektir.
*altruist insanlar kendince önce başkasını düşünen kişilerdir.
bir ilişkide bir taraf altruistse kendinden önce bir adım önde hep sevgilisi vardır.
kendi mutluluğunu onun mutluluğuna adamıştır.
ilk önce onun sorunları çözülür daha sonra kendisine gelir sıra.
kendisi mutsuz ama mutsuzluğundan bi haber; öncelikler partnerini düşünen sevgilidir.
yitirmek ve yitirilmek üzerine yazılmış olan bir cesmi ersöz şiiridir.
Nasıl da unuttuk,
kimsesiz odalarda
işte vaktidir kendimizden kopmanın,
dediğimiz o sonsuzluk anlarının
bizi herkesten ayırdığını...
Nasıl da unuttuk,
mutluluktan,hazdan,sevinçten
daha çok bizi hayata bağlayan
o ıstırap dolu hayaletin,
o kara hülyanın
bizi herkesten ayırdığını...
Şimdi yetim sevinçli aşkımız
büyülenmiş,hayran kendine,
şimdi vakitsiz, belki çok geç, kayıtsız
kendine...
Atıyor tenini, tenindeki ruhu
atıyor,
kör ve iradesiz bir şehvetin ateşine...
*yıllardır uyguladığı alışkanlıklarının bir süre sonra dışına çıkan kişinin ebeveynlerinin şu şekilde sarf ettiği cümledir.
-hanım bu kız kimlerle geziyor.
+var sınıf arkadaşları bize gelen kızlar falan.
-o kapkara giyinen kız dimi. baksana bizim kıza tuhaflaştı. bozdu bizim kızı bu kız.
seninle tüm yaşadıklarımdan, bana çektirdiğin acılardan hastalıklı bir zevk aldım her zaman...
benim mazoşist dünyama hitaben, senin umarsızlığın her zaman sadistçe yaklaşımına sebebiyet oldu.
sen kendini çok ilgili, sevgi dolu görürken, yıkılan, kırılan hayalleriminde nedeni olmaya devam ettin, oysa kendini her zaman haklı görürdün, kendi çaresizliğine benide esir edip, içimde kocaman yaralar açtın. şimdi farkediyorumki, kendi mazoşist doğamın esiri olmuşum, sense kollarımı, baldırlarımı kesebilmek için kesici bir jilet!
kendimi kestim senelerce seninle, içimdeki her sevgiyi, aşka dair herşeyi, iyi ve güzel olan herşeyi kesip, parça pinçik ettim...
aslında doğruyu yaptım sanıyordum, insan sevdimi, fedakar olmalı, ne olursa olsun sevdiğinin yanında olmalı diye düşünüyordum.
her insan kendi değerini yaratır!
bende kendi değerimi yarattım, karşında her acıya katlanacak kadar güçlü duruyordum, oysa ölen yanlarımla karşındaydım...
şimdi yoksun, bana bencil olmayı öğrettin, ne olursa olsun kendinin herşeyden önemli olduğunu, kimseyi dünyanın merkezine oturtturmamak gerektiğini öğrettin...
oysa içimdeki tüm temiz duygularla sevmişken seni, sen bana mazoşist bir aşkı gösterdin, karamsarlığım yanıma kar kaldı, kimseye güvenmemem gerektiğini, kendimden başka dostum olmadığını anladım.
bu tıpkı madde bağımlılığı gibiydi, bende bir insan bağımlısıydım artık, seni görmeden, sana dokunmadan yapamıyordum...
ancak yaşadıklarım, yaşattıkların, sabrımı ve metanetimi denemen, beni teketek bir dövüşe hazırlayan bir antranör gibiydi...
şimdi ringde önümde tüm ihtişamı ile duran hayatla büyük bir maçım var...
sana bana öğrettiklerin için teşekkür edemem şimdi, ancak yaşattıklarını unutmayıp, rakibimin karşısında ne kadar yere düşsemde kalkacak gücümün olduğunu bileceğim her zaman...
yaşanılan herşey beni daha güçlü yaptı, artık acı çekmekden korkmuyorum, aksine gücüme güç katacağını bildiğim her acıya memnuniyetle kalbimi açıyorum.
daha kaç kere yenileceğimi, kaç acı yaşayacağımı bilmiyorum...
ama asla yenilmeyeceğim ve pes etmeyeceğim, öğrettiklerinle yaşayacağım...
Tanık gösterdiğim, yalvardığım sizlersiniz. Evet, anlayışsız bir adamın bakışları, gizli bir korkuyla, üzerinizde duramazken, ben sizi seyretmeye dalmakta, derin duyguların, yüksek düşüncelerin çekiciliğini buluyorum. Siz, danışmasını bilenlere, öyle yararlı dersler, öyle acıklı ya da derin düşünceler veriyorsunuz ki! Bütün dünya, baştanbaşa köleleşmiş bir durumda, acımasızların önünde ağız açamazken, onların nefret ettiği gerçekleri haykıran sizlerdiniz.
Kralların cesetlerini, son kölenin cesedinden ayırt etmeyerek, EŞiTLiK'in kutlu dogmasına hak veren sizlerdiniz. Özgürlük perisi, kendisinin insanlardan kaçan sevdalısı olan bana, sizin surlarınız içinde; beyinsiz bayağının düşündüğü gibi, ellerinde kamalar ve meşalelerle değil, sonsuzluğun kapılarında ölümlülerin yaptıklarını tartmak için, iki elinde kutlu tartılar tutan adaletin yüce görünümüyle göründü. Ey mezarlar! Kimbilir sizde ne çok üstün nitelik var!.. Acımasızları korkudan titretiyorsunuz:
Onların sövgü dolu zevklerini gizemli bir dehşetle zehirliyorsunuz; bozulmayan, tertemiz görünüşünüzden kaçan bu alçaklar, saraylarının gururunu sizin gözlerinizden uzaklaştırıyorlar; halkı ezen güçlüleri cezalandırıyorsunuz; pinti rüşvetçinin altınlarını elinden alarak, soyduğu yoksulun öcünü alıyorsunuz. Zenginin gösterişlerini binbir kaygıyla baltalayıp, yoksulun yoksulluğunun acısını çıkarıyorsunuz; kendisine son sığınacağı yeri vererek, kötü talihliyi avutuyorsunuz; sonra da, ruha öyle tam bir güç ve duyarlılık denkliği veriyorsunuz ki, bu denklik yaşamın bilimi olan bilgeliği ortaya çıkarıyor. Varını yoğunu sonunda size geri vereceğini anlayan düşünceli insan, boş büyüklüklerle yararsız zenginliklerin peşinde koşmuyor: Gönlünü hakkın sınırları içinde tutuyor; ekmeğini çıkarmak zorunda olduğu için de gününü boş geçirmeyerek, sonunda kendisine ne verilmesi uygun görüldüyse, onunla geçinip gidiyor. Böylece, hırsın azgın şahlanışlarına kurtarıcı bir dizgin vuruyorsunuz:
Duyguları altüst eden hazlara karşı kızgın istekleri yatıştırıyorsunuz; tutkuların kavgasından yorulan ruhu dinlendiriyor; onu, yığınları kaygılandıran bayağı çıkarların üstüne çıkarıyorsunuz. Zamanların ve budunların sahnesini kucaklayan doruklarınızdan, ruh, yalnızca büyük sevgiler, yalnızca onur ve erdem düşüncelerine bağlanıyor. Ah! Yaşamak düşü sona erince, bütün bu didinmeler yararlı bir iz bırakmazlarsa, neye yarar?
Yıkıntılar!
Sizden ders almaya yine geleceğim! Issızlığınızın dinginliğine yeniden sığınarak, tutkuların acıklı görünümünden uzakta, insanları, anılara dayanarak seveceğim; onları mutlu edecek yolları arayacağım; kendi mutluluğumu da, bu işi çabuklaştırabilmek düşüncesinde bulacağım.
Yansız olduğu için hiçbir görüşü, inancı önceden yargılamayan bir devlettir bu. Düşünceler karşısında yansız bir tavır benimsediğinden düşünce özgürlüğünü sağlayan, inançlar karşısında da yansız olduğundan laik bir devlettir. Yansız devlet kötülüğü gören, ama ilkeleri örselemeden kötülüğü düzelten, yaşamın bütün yönlerini denetlemeye kalkışmayan, Hegelci biçimde uyuşmazlıkların yansız hakemi olan, toplum katmanlarının birbirleri üzerinde baskı kurmasına izin vermeyen; yaşamın hiçbir düşünce kalıbına sığdırılamayan zenginliğini, değişkenliğini, çeşitliliğini, önceden öngörülemezliğini gözeten, ötekilerle berikilerin enerjilerini çatıştırmadan yarıştıran ve bunun hukuksal çerçevesini çizen, koruyucu, katalizör ve "güvenceci" bir devlettir bu.
Yansız devletin maddi dayanağı özgür halk, kurumsal dayanağı hukuktur.
Demokrasi, itiraz temellidir. Eleştirel akılcılığa yaslanır. Hiçbir görüş, inanç ve tutum tartışma dışı sayılamaz. Kimsenin eleştiriden ve tartışmadan vazgeçme lüksü yoktur. Çünkü eleştiri, tartışma kamu ahlakına girer, toplum yararınadır, ödevdir. Bireysel ahlakın alanına giren bir hak değildir.
Haktan vazgeçilebilir, ama ödevden vazgeçilemez.
Çağcıl demokrasi, özgür, özerk, eşit bireylerden oluşan, bilgilendirilmiş özgür halkın, hukukun egemenliği altında, sivil toplumun özgürlükçülüğe, çoğulculuğa ve katılımcılığa yaslanan normlarına göre, özgür halk tarafından, özgür halk için yönetilmesidir.
ukteyi veren: korkunc balon
uktecinin notu: doldurda görelim.
verilen not sonucu yapan hırsa karşılık uktenin başlığa dönüşü.
Şeytan' ın Kalbe Giriş Yolları 13 Maddedir..
1) Serri - hayir gibi göstermek,
2) Kötülügü - iyilik gibi göstermek,
3) Harami - helâl gibi göstermek,
4) Mekruh u - mübah gibi göstermek,
5) Sehvet ve Gazapli anlarinda insanlari aldatmak,
6) Hased ve hirs: Kul bir seye haris oldumu artik hakki görmekten kör ve hakikati duymaktan sagir olur.
7) Helâl bile olsa - doyasiya fazla yemektir. Zira insan fazla
yeyince sehveti artan. Sehvet ise seytan in silahidir.
8) Dünya süsüne tama etmek, arzu duymak. Öyle ki âdeta tama ettigi sey onun ma budu olur,
9) Âdem ogluna islerinde acelecilik ettigi zamanlarda ona vesvese vermek. Resûl-i Ekrem " Acele seytandan teenni ise Allah tandir." buyurdu. Sehl b. Sa d (Tirmizi)
10) Cimrilik ve yoksulluk korkusu vermek,
11) Mezhep taassubu ile hasimlara kin tutmak, onlari küçümsemek ve hakaretle bakmaktir. Bir imâmin mezhebinden oldugunu iddia edip onun ahlâki ile ahlâklanmayanin kiyamet gününde hasmi o imamdir.
12) Allah (c.c.) in zat ve sifatlari hakkinda akillarinin almadigi meselelerde düsünceye sevk edip, süpheye düsürmek. Dinini zayiflatmak,
13) Seytanin kalbe giris kapilarindan biride sû i zan (kötü zan) dir. *
isyanlarıyla şöhret olan Sason, o günkü mülki teşkilata göre yüzden fazla köyü olan, Bitlis'e bağlı bir kaza idi.
Sason Siirt' e bağlı dağlık bir alandır. 1890 yılında başlayarak 3 yıl içinde yapılan örgütlenmeyi Mihran Dardayan adında bir Ermeni üslenmişti. Sonunda devlete karşı ayaklanma planlandı. istanbul Hinçak üyesi Murat lakaplı Hanbarsun Boyacıyan Kafkas yaya Taşmaklarla görüşerek 8.Ağustos. 1894 de isyan çıkardılar. Sivil Müslüman halkın kanı döküldü.
- yardım etmemi istermisin.. sırılsıklam olmuşsun..
- yardım..? yardıma ihtiyacım yok..
- çok yağmur yağıyor.. neden kaçmıyorsun..
- insanlar yağmurdan kaçınca benden az mı ıslanacak..?
kimsin sen.. nerden tanıyosun beni..
- hadi.. bir kez daha ölmez misin o kadın için..
- ölürüm..
- tut elimi..