evrim teorisi tıpkı yerçekimi teorisi gibidir. ikisi de bilimsel bir gerçek. yani nasıl yerçekimi ispatlanmışsa, evrim de ispatlandı. vallahi diyorum bak, evrim ispatlandı ya! evrim teorisinin yerçekiminden bir farkı yok yani. ha yerin çektiğini görüp ikna olmuşsunuz, ha evrime ikna olmuşsunuz. olun yani lütfen. abla 1 liran var mı, yanlış anlama çorba içicem? ne olur!?
Havanın 30 derece olduğu bir yerde soğutmaların bile çok etkili olmadığı düşünüldüğünde terden uyumaya engel olur. Cinayet sebebi olabilir. Bedeli ödenemez.
var olduğu iddia edilen, ancak gerçekte hayal ürünü filozoflardır.
nietzsche, spinoza, heidegger, sartre gibi filozoflardır. kitaplarının pek bir anlamı yoktur. anlamlı sanılır, ancak bu "kral çıplak" diyemeyen bir geleneksel inançtır. birçok nietzsche okuyucusu veya yorumcusu, yorumu amiyane tabirle "kafasına göre" yapmaktadır. çünkü gerçekte nietzsche önemli bir söz söylemiş değildir. ahlak dahil her şeye karşı çıkma kolaylığından başka bir rolü yoktur. uzun uzadıya spinoza üzerine dersler verilir. spinoza da bir yerinden uydurduğu yeni bir dine benzeyen öğretilerle cümleler kurmuştur. hiçbir şey keşfettiği yoktur, sürekli muğlak ifadeler olduğundan yorumcular için "kafalarına göre" sallayacakları verimli bir arazidir. heidegger ise hemen hemen hiçbir anlamlı cümle kurmaz. kelimelere kendine göre anlam seçer, kelimeleri açıklamaz, sonra cümle içinde kendi bir yerinden uydurduğu kelimelerle konuşur. 30 sene uğraşıp çivi yazısı çözer gibi heidegger'in psikanalitiğini çıkaran profesörler de sanki bir iş başarmış gibi adamın çok derin olduğundan dem vurur. yani bilinen fikirler anlamında realiteye bakacak olursak, bu filozofların fikirleri "yoktur". fikirleri olmasa bilinemeyecekleri için kendileri de gerçekte yoktur diyebiliriz. zira var olan imajlar üretilen sanal imajlardır.
Şeytan niye vardır? Allah Şeytan’ı neden yaratmıştır? Senaryo gereği görevini yapmak için mi? Böyle bir görevi yok. Çünkü Şeytan’ı Allah yaratmamıştır. Allah’ın yarattığı kişi iblis’tir. iblis bir cindir. Cinler de insanlar gibi özgür olan, iyi veya kötü olabilen yani seçebilen varlıklardır. Şeytan olmak iblis’in kendi seçimidir. Çünkü Allah’ın yolundan ayıran herkese Şeytan denir. insanlardan da Şeytan olabilir, cinlerden de. Yani bir sıfattır. Yani Allah iblis’i yaratmış, iblis de Şeytan’ı yaratmıştır.
bir gün masamda boş bir bardak gördüm. fanta içmek için kullanmak istedim. ancak daha evvel birilerinin bu bardakla su içip içmediğinden emin olmam icap ediyordu. bardağa bakıp dibinde su birikintisinin olup olmadığına bakmaya karar verdim. eğer kuru bir taban görürsem, bardak kullanılmamış olacaktı ve dolduracaktım. içinin ıslak olduğunu görürsem de kullanılmış olduğu için başka bardak alacaktım. yani iki tez arasında gidip gelecektim. bardağın dibine baktım, bir su çizgisi gördüm. yani bardak kullanılmış gibiydi. ancak bir garip görünüyordu. daha dikkatle bakınca, su çizgilerinin bardağın içinden değil, altından kaynaklandığını fark ettim. yani masa ıslanmıştı. bardak da ıslak zeminde durduğu için altındaki suyun oluşturduğu bulanıklık, bardağın içinde su kalıntısı görüntüsünü taklit etmişti. ancak yine de bardak içinde su olduğunda oluşacak görüntüden belirgin şekilde farklıydı. bu görüntü bana bardağın kullanılmamış olduğu tezinin çok güçlü şekilde desteklenmesi olarak göründü. çünkü burada sadece kuru zemin ile hükmetmedim. bardak, su çizgileri görüntüsü ile karşıt tez namına bir meydan okuma gerçekleştirdi. yani içinin kuru olduğu tezi sınandı ve dış ıslaklık olduğundan bu tez bu sınamadan başarıyla çıkmıştı. yani bardak içi kurudur tezine artı puan getirdi. bu ilkeye de "yanlışlanmazlık ilkesi" diyorum. bardağın içinin kuru olduğu tezi sadece kuru görüntüsü ile doğrulanmadı, aynı zamanda herhangi bir ıslaklık çizgisi ile bir meydan okumacı karşıt tezin çemberinden başarıyla geçti. yani yanlışlanmamış oldu. bu ise ikinci tezi güçlendirici unsurdur.
Hakkında ciltler yazılması gerektiği sanılan olay.
islam'ın bakış açısıyla...
islam'ın görüşü ile...
islam bu konuda böyle der...
islam'ın yaklaşımı budur...
islami ölçü şudur...
Bu cümleleri duyduğunuz alimler iyi bilin ki aslında cahildir. islam bir kişi değildir. Her konuda fikri olan bir soru cevaplayıcısı da değildir. islam diye bir bakış açısı da yoktur. Sadece Kuran diye bir kitap vardır ve kitap her konuya girmez. Girmesi de lazım değil. Sex konusunda regl dönemi ve ters ilişki yasaktır. Bu kadar. Uzun boylu sex tavsiyeleri yok. Haram helaller listesi yok. Kim neyi ne konuda olursa olsun kendince tartıp ölçsün biçsin. islam'ın armut yemeye bakışı veya islam'ın klavyeyle yazmak konusunda görüşleri yoktur. Yoktur. Ama birileri tvlere çıkıp her konuda uzman gibi kendine soru sorulmasından hoşlanıyor.
Bir baba için tereddütsüz kız çocuktur. Çünkü kızlar narindir, tatlıdır, uysal, sevecen, yenilesi, öpülesi bir varlık. Halbuki erkek çocuk tam bir baş belası.
olmayabilirdi. ama sanıyorum erkeklerin çoğunluğu kadınlardan yemek yapmasını bekliyor. acaba kaç kadın bu sosyolojik gerçeğin farkında? farkında olanların kaçı bunu umursuyor? kaçı yemek yapmanın görevi olduğu düşüncesini haklı buluyor? kaçı yemek yapmayı öğrenmek için çaba gösteriyor? sosyologları göreve davet ediyorum.
Şarkıyı daha iyi söylenmiş şekilde mp3 ile dinlemek mümkün. Videolar da var. Ve bir sanatçının en fazla birkaç tane iyi şarkısı olabilir. Kaç saat bu insanlar konserde ne yapıyor?
çok çok teknik ve karmakarışık bir konu zannedilen mevzu.
ancak alimlerin bildiği sanılyor fakat ben çocukların bile anlayacağı şekilde anlatacağım meseleyi. şimdi saat 1, zifiri karanlık. saat 2 oldu, yine zifiri karanlık. saat 3, zifiri karanlık. ama o da ne? ezan okunuyor! şimdi bu ezanı kim okudu? niye okudu? ezanın okunma zamanını ne belirler? bilenler bilir, bu vakte "fecr-i sadık" denir. yani gün ışınlarının yatay hale gelmesi ile başlar ezan ve güneşin doğmasıyla sabah namazı biter. peki ortada ışığın tek molekülü bile yokken bu diyanet gecenin yarısı niye ezan okuyor? çünkü uyduyla uzaydan gözlemler yapıp takvim oluşturmuş. 200 km yukarıdan bakıyor güneşe. peki peygamber nasıl sabah namazına girdiğini anlıyordu? uyduyla mı ölçmüştü? peygamberden sonra gelen 1500 sene müslümanlar nasıl namaz kılıp, oruca başladı? uyduyla mı sizce? değil tabi. onlar pencereden ufka baktılar, güneş ışığı yayılmış ise tamam deyip kıldılar. yani ayette geçen "beyaz iplik ile siyah iplik ayrılana kadar yeyip için" cümlesindeki beyaz iplik ışıklar, siyah iplik de yeryüzü. ufkun görünüşünü kast ediyor. diyanet bize şaka mı yapıyor acaba? bir de erken okuyorsunuz deyince "siz alimlerden iyi mi biliyorsunuz" diyorlar. mübarek, hangi alim uyduyla oruç tutun demiş!?
sağlıklı olmak için değildir.
fakirleri anlamak için değildir.
pozitif enerji depolamak için değildir.
belki,
sağlıklılaştırabilir.
fakirlerin halini anlatabilir.
pozitif enerji verebilir.
ama amacını tayin etmek küstahlıktır. oruç müslümanlara farzdır, buna rasyonel gerekçe bulmayınız. allah farz demiştir, olay bitmiştir. allah amuda kalkın diye farz ederse, amuda kalkmak müslümana farz olur. illa sağlığa iyi gelmesi gibi bilimsel islam safsatalarına müracaat etmeye gerek yok. buradaki asıl, allah'a kulluk, onun yapın dediğini yapmış olmaktadır.
gece gece akla gelen roma mirası olma ihtimali yüksek bir işkence örneği.
işkence yapılacak suçlu bir ağaca çırılçıplak bağlanır. sonra sütten kesilmiş bir buzağı getirilir. bu inek yavrusu emmeye çok teşnedir. kurbanın şeyine tuz sürülür. buzağıya emmesi için verilir. ilk zamanlar bir zevk meselesiyken, çok yüksek bir emiş gücüne sahip bu hayvancağız süt alamadıkça daha sıkı emer. en sonunda malum olay gerçekleşir ve zevk başka bir duyguya yerini bırakır. yaratıcı bir metot.
siyasetçi derken günümüzü kast etmiyorum. bir ülkeyi yöneten devlet erkanından bahsediyorum. hatta şimdi osmanlı padişahları konusunda durmak istiyorum. bu adamlar kardeşlerini kesip, vezirleri istediğinde asma hakkına sahipti. peki bu bir zulüm müydü?
yorumda hata yapmamak için kesin gerçekleri sıralamak lazım. sıralıyorum:
1. ülkeyi birisi yönetmeli. kesin.
2. ülkeyi kimin yönettiği tarihte çok da tartışılmamıştır, çünkü insan ömrü ülke ömrüne göre azdır. açık.
3. yönetimdeysen uzun vadeli olayları idare etmek zorundasın. bariz.
4. en ufak bir açığın ülkenin yıkımı demektir, ülkenin yıkımı işgal olabilir, düşmanlar gelip herkesi kesebilir, bilemezsin. net.
5. düşmanlarla barışamazsın, çünkü çok karmaşık bir tarihi kök vardır. senin zamanın yetmez, en azından.
6. madem tehlikeleri değiştiremiyorsun, olayları bir çırpıda manipüle edemiyorsun, yapabildiğinin en iyisini yapacaksın.
7. padişahsın, ülkeyi çökertecek gelişmeler kabul edilemez. bir vezirden şüphelenirsen, onu kesme şansın varken yapmazsan, belki de ülke çapında bir kriz gerçekleşir.
8. yani burada bir insanın(vezirin) yapabilecekleri devasa olduğu için, önlemler ve karşıt davranışlar da devasa olmalı ki dengelesin.
9. o zaman padişah'ın öldürme inisiyatifi ve aciliyeti olmak durumundadır.
başarısız insanların kendi öz-salaklığını her evliliğe teşmil etme çabasının ürünü olan aforizma. sen monotonlaşmaya müsait bir insan değilsen, evlilik veya başka bir sebeple yeknesak bir hayatın olmaz.
edit: kaynak göstermek gerekirse: sevan nişanyan, kelimebaz-1 adlı kitaba bakılabilir. 12 dil bilen etimoloji konusunda çalışmaları olan akademisyen. diyor ki, aşağı kültürlerden, yukarı kültüre kelime geçişi olmaz. ingilizce'den türkçe'ye geçer; arapça'dan da geçer. türkçe'den kürtçe'ye de geçer, ama kürtçe'den geçmez diyor. bunu da çokça örnekle tartışmış. getirilen itiraz örneklerini de inceleyip cevaplıyor. aşağıdaki kelimeler de o cevap verdikleri gibi, ya ermenice, ya farsça olabilir. veya kürtçe'de olmasına rağmen, türkçe'ye geçmemiş, sadece uzaktan duyulmuş nadir kesimlerce kullanılan kelimeler olabilir. çok şiddetle bu tezini savunduğu için belirtmek isterim. burada yine kürtleri aşağılamak veya kültür hiyerarşisi oluşturmak söz konusu değil, söz konusu olan şey, insanların kendilerini nasıl görmesine göre kelime geçişleri.
artık cinsel organları kullanarak küfür edip, cinselliği bir tabu, yasaklı bölge haline getirmekten vazgeçsek güzel ve yaşanacak bir ülke olurdu. çünkü cinsellik yasaklı olduğu için, yasağı ihlal etmek de bir isyan ve dolayısıyla sinirlenince ifade edilen bir nesne oluyor. hiç takıntılaştırılmasa, isyan malzemesi de olmazdı. bence çok irrite edici.
yıllarca, bakın dikkat edin ne diyorum; "yıllarca" bu adam "sayın öcalan" dedi diye eleştirildi. yani öcalan katil midir, cani midir, hain midir, hiç önemli değil. öcalan'dan bırakın sempatiyle bahsetmeyi, onu kötülerken kendisinden bahsetme üslubu bile eleştiri konusu yapıldı. öcalan istediği kadar hain, cani olsun, birisinden bahsetmenin biçimi ile bir kişi eleştiriliyor, buraya çok dikkat edilsin. yani erdoğan'ın suçlanmasının derecesine bakınız.
demirtaş
"buna alışsanız iyi olur, biz daha başkan öcalan'ın heykelini dikeceğiz, heykelini!" diye konuşuyor. erdoğan kötüledi ve cümle içinde "sayın" dedi diye kıyametler koptu. ama bu adam öcalan, kahramandır diyor, öcalan'ı hapisten kurtaracağız diyor, öcalan başkanımız diyor. pkk, özgürlük hareketi diyor. erdoğan'ı eleştiriyorlar, bu adamı alkışlıyorlar. nasıl bir kafa yapısı bu? chp'den hdp'ye oy verenler nasıl bir zihniyetin içinde? ne oldu? değişen ne oldu?
şimdi düşünelim. piyano çalmak normal midir? toplumun yüzde kaçı piyano çalar? çok azı. çalması çok zor. çok pahalı. eğlenceli mi? hayır. seneler vermeden doğru düzgün bir şey çalınamayacak bir şey. peki ne için bununla vakit harcanır? gösteriş için. başka bir sebep aklıma gelmiyor. piyanoya bu kadar emek neden veriliyor? sadece birileri görsün, ah ne kadar havalı desin diye. saf kibir. ikinci bir bileşeni yok, pür kibir.
şirinler çizgifilmi'nin yaratıcıları yıllarca insanları aldatmıştır. şirinler iyi, gargamel kötü gösterilmiştir. gerçek ise bunun tam tersidir.
öncelikle bilinen bir şey ki, "iyi bir çocuk olursak, şirinleri görebiliriz" deniyor. gargamel de şirinleri görebildiğine göre gargamel iyidir. gargamel şirinlerden nefret ettiğine ve onlarla düşman olduğuna göre şirinler kötüdür. ayrıca şirin baba'nın nesi iyidir? büyücünün tekidir. hiç kendinize neden bütün şirinler erkektir diye sordunuz mu? çünkü bu zalim kız olan çocuklarını diri diri gömüyordu. gargamel bu kafire o yüzden düşmandır. yine şirin babanın karısı nerededir? tabi ki, bu zalime dayanamamış, karısı bile terk etmiş. karısıyla bile anlaşamayan bu adam nasıl iyi biri olabilir? bir hayal edin, bu kadar çocuğu nasıl yaptı? tek kadından yaptıysa eğer, bu adamın nasıl bir zalim olduğunu daha iyi anlarsınız. ancak eğer, çok kadınla evlenip veya onları iğfal edip yaptıysa durum daha fecidir. çünkü bu kadınlar nereye gitmiştir?! hepsi de şirin babayı terk etmiş ki, artık nasıl zulümler edildiğini varın siz tahayyül edin. sonra şirinleri düşünelim. bu şirinlerin nesi iyi? birisi obur, sürekli yer; birisi ukala hep konuşur, bilmişlik yapar; birisi kibirli, kendini seyreder durur; birisi tembel, iş yapmaz; birisi herkesi döver, kavgacı; birisi huysuz ve herkesten nefret eder... ulan bunların içinde bir tane normal adam yok mu? hepsi iğrenç mavi yaratıklar! neresi iyi bunların? hem şirine tek kız, o kadar erkeğin içinde ne işi var sizce? evet, doğru tahmin ediyorsunuz. şirin baba bütün kızları diri diri gömüyordu, karıları veya karısı da terk edip kaçtı zaten. haliyle en azından bir kız olsun dedi bu şirin baba. iftira etmeyeyim ama, bu kızın o kadar erkek arasında normal bir yaşam sürmesi imkansız. eşcinsellik ihtimallerini daha saymadım bile. halbuki gargamel, işinde gücünde kendince yaşamaya çalışan birisi. ne suçu günahı var? bu yaratıkları yok etmek gibi kutsal sayılabilecek bir amacı da var.
bilimsel olmak iddiasındaki bir büyük anlatıya söylenecek tek söz.
bilim yani fizik, kimya, genetik; bunların hepsini kast ediyorum. bilim ile insan neyi araştırır? doğanın davranışını. fizik ile bir madde parçacığı olan atomun davranış biçimi, hangi etkiyle nasıl sonuçlar ortaya koyduğu tespit edildi. kimyada moleküllerin davranış şekli inceleniyor. bu bilimler bize maddenin yapısı ve reaksiyonları hakkında bilgiler verdi. bu bilimlerin felsefesini yapmak ise ilkokul bilgisi gibi, atom denince kafasında bir fotoğraf canlanan zihinlerin harcı değildir. maddenin davranışının felsefesi çok yüksek entelektüel bir alandır. dikkatli olmak gerekir. biz dikkatle maddenin işleyişine bakacak olursak, hiçbir fiziksel sürecin canlı kompozisyonunu oluşturmaya çalışmadığını, böyle bir davranışının olmadığını görürüz. yani canlılar maddenin kendiliğinden devinmesinin sonucu değildir. yine kendiliğinden canlıların genetiği fonksiyonel gen üretimi yapacak yapıda değildir. işte bu sebeplerle evrim teorisinin hiçbir temeli yoktur. sadece olaya uzaktan bakan yabancıları aldatmaya yarayan bilimsel bir hurafedir. ne gözlemsel, ne de felsefi bir sonuç ile hiçbir yerde ispat edildiğini göremezsiniz. sadece büyük bir tutuculukla onun "zaten bilim" olduğu söylenir durulur.
edit: hala "evrim kanıtlanmış" diyenler var. dikkat ederseniz, kimse kanıtları direk karşınıza bir iki kelimeyle özetlemez. çünkü bilmezler de ondan. kanıtın yapısı nedir, kanıt ne anlama gelir? evrim nasıl kanıtlandı? gerçekten evrimin kanıtı sayılan bulgular evrim teorisini geçerli mi kılıyor, yoksa tam tersi evrim teorisine sorun mu çıkarıyor? bunları düşünmemiş kişiler, bu konuda fikir ileri sürmeye hakkı olmayan kişilerdir.
mesela domates hıristiyandır. çünkü ortadan kesin, haç'a benzer bir şekil görürsünüz. bu da domatesin müslüman olmadığını gösterir. hurma ise islamidir. çünkü arap ülkelerinde var.