kubrick'in the shining filminde jackin gıda deposunda kalma sahnesinde bolca geçen kutucukların üzerinde yazıyor. biraz baktım pek bir şey bulamadım doğrusu. ne olduğunu merak etmekteyim.
uludağ sözlüğü bu kötü gidişattan kurtarmak için başlatacağım kampanya. biraz önce düşündüm de madem okunmuyoruz, oylanmıyoruz. o zaman inci sözlükteki gibi şukulaşalım. evet, evet. moralimiz yerine gelsin. bir nebze de olsa ödül mekanizması işlesin ki o güzel yazarlarımız sevinsinler, sözlüğü güzel güzel entrylere boğsunlar. swh
edit: an itibariyle başlatıyorum. ve gece 00:00'a kadar herkesi şuku yağmuruna boğuyorum gençler.
sözlüğün amına koyuyorum anasını satayım. bu ne lan böyle. saçma saçma sıçılmış başlıklar trolleri besleyen dengesizler. ooooo bu ne ya? olum bi kendinize gelin lan. şu sözlükte bir siyasi, bir de cinsel konular var. yazılan entryler ne okunuyor ne oylanıyor. birbirinize laf yetiştirin durun. biliyorum silinecek bu başlık da entry de. ama alın lan sıçtım formatın ağzına. madem bu şekilde okunuyoruz alın o zaman.
geçenlerde keşfettiğim "in the year 2525" şarkısının yazarları. 1969 yılında yapılmış bu şarkı.
bu şarkının orijinali:
in the year 2525
if man is still alive
if woman can survive they may find
in the year 3535
ain't gonna need to tell the truth, tell no lies
everything you think, do and say
is in the pill you took today
in the year 4545
ain't gonna need your teeth, won't need your eyes
you won't find a thing to chew
nobody's gonna look at you
in the year 5555
your arms hanging limp at your sides
your legs got nothing to do
some machine's doing that for you
in the year 6565
ain't gonna need no husband, won't need no wife
you'll pick your son, pick your daughter too
from the bottom of a long glass tube, whoa-oh
in the year 7510
if god's a-comin' he oughta make it by then
maybe he'll look around himself and say
guess it's time for the judgment day
in the year 8510
god is gonna shake his mighty head
he'll either say i'm pleased where man has been
or tear it down and start again, whoa-oh
in the year 9595
i'm kinda wonderin' if man is gonna be alive
he's taken everything this old earth can give
and he ain't put back nothin', whoa-oh
now it's been ten thousand years
man has cried a billion tears
for what he never knew
now man's reign is through
but through eternal night
the twinkling of starlight
so very far away
maybe it's only yesterday
in the year 2525
if man is still alive
if woman can survive, they may find
bu çevirisi:
2525 yılında
adam hala hayatta ise
kadın hayatta kalabilirse
bulabilirler
3535 yılında
doğruyu söylemeleri gerekmeyecek, yalan da söylemeyecekler
düşündüğün her şey, yaptığın ya da söylediğin
4545 yılında
dişlerine ihtiyacın olmayacak, gözlerine ihtiyacın olmayacak
yapacak bir şey bulamayacaksın
kimse sana bakmayacak
5555 yılında
omuzların yan tarafına asıldığını için aksayacaksın
bacakların hiçbir işe yaramayacak
bazı makineler yapacak senin yapacaklarını
6565 yılında
kocana ya da karına ihtiyacın olmayacak
oğlunu seçeceksin, kızını da
uzun cam bir tüpün kıçından
7510 yılında
eğer isa (tanrının oğlu) geri gelse
etrafına bakar ve kendi kendine der ki
sanırım kıyamet günü geldi
8510 yılında
tanrı güçlü başını sallayacak
ya burada olduğu için memnun olduğunu söyleyecek
ya da gözyaşları son bulacak ve tekrar başlayacak
9595 yılında
bir adamın hayatta kalıp kalamayacağını merak ediyorum
o bu yaşlı dünyaya verebileceği her şeyi verdi
ve karşılığında hiçbir şey almayacak
10.000 yıl oldu şimdi
milyonlarca gözyaşı döktü o adam
ne için olduğunu hiç bilemedi
hükümdarlığı boyunca
sonsuz bir gece boyunca
parlayan yıldız ışıkları
ama çok uzaktalar
belki de sadece dündü
2525 yılında
adam hala hayatta ise
kadın hayatta kalabilirse
bulabilirler
3535 yılında
doğruyu söylemeleri gerekmeyecek, yalan da söylemeyecekler
düşündüğün her şey, yaptığın ya da söylediğin
--spoiler--
15 dakikalık yol olan lefkoşa-girne arasındaki mesafeyi gözünde büyütür.
evindeki erişkin nüfus sayısı kadar araba alır.
yemeği servis etmez, kurtarır.
yemeği ısıtmaz, gızdırır.
nazardan korunmak için kurşun döktürmez, buhurdanlıkta zeytin dalı yakar ve tütünür.
fırını açmaz, yakar.
sıvıları huni ile değil, foniynan döker.
düğünlerde basdiş ağırlar. hatta daha kısa bir süre öncesine kadar düğünlerde tepsinin içerisinde sigara da ağırlardı.
sac levhaya lamarina der.
oyalanmak demez, gurdalanmak der.
eski püskü şeylere gurrada der.
kızdığı bir kişiye koştur digomaya gadar der.
birisini çok yorduğu zaman pastellisini çıkardım der.
saçına kurdele değil, mantin bağlar.
işte orada demez, aha oraşda der.
gaz lambasını yani fanozu gaz yağı ile değil lambasuyuynan yakar.
dövmek kelimesini galibiyet anlamında kullanır.
torununa angonim der.
parfüm sürdüm demez, süründüm koku der.
eskiden noldu be sör derdi, şimdi moda napan gardaş demek.
yengesine genabla hatta genaba der.
tavuğu yıkarken bibincalarını koparır, sonra da gabirgas eder.
ürperdiği zaman tüyleri diken diken olmaz, galkar.
kalitesiz nesnelere de kişilere de ısgarta der.
sıcak ekmeğin arasına tahın helvası koyup yer.
sırıtarak gülme eylemine kişneme der.
ufak bir çocuğa çişin var mı diye soru sormaz, işendimin ya da bişşan var mı diye sorar.
birisinin saçları çok kıvırcıksa gap teli gibi saçları der.
bisikletin selesine velesbidin sellası der.
futbolculara topcu, raptiyeye pünez der.
sigarasını küllükte değil taplada söndürür, yani söğündürür.
kımıldama demez, gıbırdanma der.
euroyu yüro diye okur.
kanepeye uzanmaz, gannebbaya yatır.
battaniye değil pataniya örtünür.
papaza popaz, rum kadınlarına cira der.
ninni, bebekler için söylenmiş bir nevi türkü olmasına rağmen bu kelimeyi bebek anlamında kullanır.
su borularına solina der.
çeyrek demez, urup der.
bisküvi demez, pisgot der.
çok yakışıklı erkekler için pisgot gibi oğlancık deyimini kullanır.
dondurmayı külahta değil, pisgodda yer.
--spoiler--
--spoiler--
abd/philadelphia'da yaşayan alman bir göçmene aittir;
adı :
adolph blaine charles david earl frederick gerald hubert
irvim john kenneth loyd martin nero oliver paul quincy
randolph sherman thomas uncas victor willian xerxes yancy
zeus
farklı yoğunluk ve kalınlıktaki büyük yer kabuğu parçaları kıvamlı bir sıvı olan mantonun üzerinde yüzer durumdadır. bu yer kabuğu parçaları, yoğunlukları ve özellikle kalınlıkları oranında mantoya az veya çok gömülmek sureti ile bir denge halinde bulunurlar. bu dengeye izostatik denge bu olaya ise izostati denir. yani izostatik dengede meydana gelen değişiklikler, karaların alçalması veya yükselmesi şeklinde ortaya çıkar. daha açık bir ifade ile izostatiepirojeneze sebep olur.
muhtemelen zürih'te veya viyana'da okuyan öğrencilerin evidir.
+ mert can napıyosun ya? olum nerdesin üniversiteye gittiğinden beri haber alamadık.
- dün akşam geldim viyana'dan sen napıyosun burak?
+ makarna yapıyorum yiycez sende gelsene
- makarna mı ? alba beyaz trüf mantarlı mı?
+ !'^+%&/()=?_ hönk!! mantar kısmı doğru.
kurulmasından kısa bir süre sonra "maria" single'ını piyasaya süren us5, bu single ile amerika'da altın plak sahibi olurken, almanya listelerinde de zirvedeki yerini almakta gecikmedi. here we go ismini taşıyan ilk albümüyle avrupa'da başarı yakalayan grup, dünya çapında 2.5 milyonluk satış rakamı tutturmayı başardı. grubun 2. albümü in control, 2006 senesinde raflardaki yerini aldı. bu albümle doğu avrupa'da ünlenen grup; japonya, tayvan ve tayland'dan da konser teklifleri aldı. 2007'nin sonlarına doğru mikel johnson'ın gruptan ayrılma kararını almasıyla yara alan us5, mikel'in yerini vincent tomas'a devretti.
girne bölgesinde, ziyaretçilerine her türlü su sporlari aktivitesini sunan kuzey kibris'in en güzel plajlarindan birine sahip bir beach club. geceleri ise mükemmel ötesi bir club olmaktadır.