yalnızlıktır. bu konuda ne yapacağımı da açıkçası bilemiyorum. yalnızlıktan o kadar şikayet edip, bunun için hiçbirşey yapmayan biri varsa o da benim. nolacak bu halim bilmiyorum. insanlara yatırım yapamıyorum, tahammülüm sıfır, eyvallahım yok kimseye. böyle tuhaf bir şeyim. bu konuda en yakın arkadaşlarımda şikayetçi. çekingenliğimi, utangaç yapımı ve bu durumumu aşmam için flört yaşama tavsiyesi verdi. çünkü o arkadaşım öyle atlatmış. aşk meşk olaylarını geçtim kimseden hoşlanamıyorum. ki hoşlansamda ondan adım bekliyorum. böyle saçma salak birşeyim.
sanırım şu son birkaç yıl beni baya büyüttü ve ben de artık büyüyorum diyebiliyorum her ne kadar büyüdüm gibi beylik sözü söyleyemesemde. bundan birkaç öncesine kadar ailemin yanında bırakın aynı evde uyumak ayrı odada uyuyamayan (annemle yatıyordum asdjık) , karanlıkta lavaboya gidemeyen, kediden- köpekten korkan vs birisiydim. listeyi fazla uzatmak istemiyorum korkuçtum yani. sonra görevim nedeniyle ailemden uzak farkli bir şehirde göreve başlayınca büyüdüm. kocaman evde yaşıyorum, mahellem kedi köpekten geçilmiyor, lambayı yakmadan tuvalete gidebiliyorum. sanırım bunları başardım. büyüdüm. tamam mı evren büyüdüm . mutlu musun artık. şimdi tekrar beni yeniden ailemin yanına gönder.
şimdi ben de buraya şarkının en vurucu yerini yazmayı çok isterdim yukardaki gibi . lakin yazamam çünkü yazmasını bilmiyorum. nedense genelde beni yabancı şarkılar vuruyor. ederlezi mesela. nasil ben bunu buraya yazabilirim . hem yazınca noluyor söyler misiniz. nasıl bir yalnızlıktır bu allahım yarabbim.
Geçenlerde işyerinde böyle yaşlı başlı bir abi yani. bana , "erol seni sordu" dedi. ben de hangi erol dedim, şahane bir espiri patlattı; "profiterol" evet. sinirlerim bozuldu, soğuk espriye maruz kalmanın siniriyle kahkahaya boğuldum. sonra gittim şok marketten bir profiterol aldım. neymiş bu diye. budinge falan benziyor. iğrenç birşey. öyle geldim kendime. geçecek gibi değildi bak yemin ediyorum.
Şiddetin ne hoş ne güzel şefkatin ... şarkı sözünde geçen sözleriyle bir nevi Yunus Emre'nin Kahrın da hoş, lütfün da hoş şiirini hatırladır. nefistir.
Kokusudur. bir zamanlar etrafımdaki herkes sigara içiyor içmekle kalmayıp ben de buna pasif içici olarak maruz kalıyordum. dedim ki bir gün lan ben de içecem bir nevi sürü psikolojisine kapıldım. gittim bakkaldan bir paket sigara aldım. eve geldiğim de hiç kullanmadığım bir odaya geçip, sandalyeyi çekip iki tane sigara içtim. aralıksız. sonra şöyle bir durdum. abi acayip kokuyor ya. pasif içiciyken maruz kaldığım sigara kokusuyla, içilip üzerine sinen sigara kokusu arasında büyük fark var. her neyse gittim temizlendim sigarayı da çöpe attım. evi iyice havalandırıp perdeleri falan yıkadım. kurtuldum irademle. ayrıca küçük bir not geçmek istiyorum. sokakta yürüyerek sigara içen tipler var ya işte onlara ben içimden sonsuz döktürüyorum. arkanızda, yanınızda, önünüzde insan var insan!!!!
Hüngür hüngür ağlamak psikolojiyi rahatlatan mucizevi şeydir. ben çok ağlarım, ağlamasam da gözlerim dolu dolu dolaşır ortalıkta. yani psikolojim gözlerinizin önüne gelebilir kısacası berbat. hala da öyle. ne yapacağını bilmeyen ürkek bir kuş gibiyim. pır pır atıyor yüreğim çıkacak gibisine.
Aşk, hani ırk, din, kültürel, cinsiyet vs tanımaz olduğundan, aşkın bir 101 de çalışan kasiyere de konabilmesi normal olabiliyor. ben vakti zamanında internet cafeye gidip gelirken cafe sahibine aşık olmuştum. sonra mı? aşkımı ilan ettikten bir ay geçmeden iflas edip dükkanı kapatıp gitti. asdjıks. bu da böyle bir anımdır.