oziii
-68 (günah keçisi)
yedinci nesil yazar 8 takipçi 190.64 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    roy purdy

    1.
  1. hiç bir sözlükte başlığı açılmamış olması çok garip olan aşırı eğlenceli youtuber. suratında sürekli aptal bir sırıtma var ve sokakları aptal aptal dans ederek geçiyor. aşırı eğlenceli bir tip. saatlerce izleyesi ve dans figürlerini taklit edesi geliyor. ki ettiriyor da.

    bir fikri olmayanları şöyle alalım:
    https://www.youtube.com/w...h?v=QFf4qh8_awM&t=21s
    https://www.youtube.com/watch?v=BcRfW7Kdo24
    0 ...
  2. bari halüsinasyon olarak görmek

    1.
  3. uyuşturucu madde etkisi altında olan, aşık bir bünyenin en masum isteği olabilir.
    0 ...
  4. yanlış yerde başarı vs doğru yerde başarısızlık

    1.
  5. yanlış yerde başarı değersiz, doğru yerde başarısızlık pişmanlıktır.
    2 ...
  6. esther ofarim

    1.
  7. başlığının olmaması hayli üzmüş, ipek sesli ve oldukça hüzünlü şarkılara imza atan sanırım israil asıllı kadın sanatçı.

    https://www.youtube.com/watch?v=-AUvzTT-qI4
    0 ...
  8. tanıyor olableceğin kişilerde eski sevgili çıkması

    1.
  9. 50 karakter sınırı: tanıyor olabileceğin kişilerde eski sevgilinin çıkması

    bana kaderimin bir oyunu mu bu dedirten durumdur. "ben seni düşünmek istemesemde, bana her şey seni hatırlatıyor"dur. bak gözümü kapattım dediğinde göz kapaklarında belirmesidir. artık yeter dedirtir. kaderin çok net taşak geçme şeklidir.
    1 ...
  10. tam konuşucakken susmak

    1.
  11. aslında konuşmak isteyip, aslında yazmak isteyip, artık hiç bir şeye yaramadığını hatırlar. susması da bundandır.
    1 ...
  12. uzandı yatağa kadın

    1.
  13. Uzandı yatağa kadın. Onun uzanmasını isteyen ve tanışalı sadece birkaç gün olan birisi daha vardı odada. Ismini söyleyeceği zaman şaşırmaktan korkuyordu kadın, o isim o kadar yeni, o kadar yabancıydı ki. Ama uzandı yatağa kadın. Ayakları, çarşafın düğmeleri tarafında, gövdesi yatağın ortalarına yakın ve başı yastığın üstündeydi. Bedeninin tamamı biraz duvara yakındı çünkü yer açması gerekiyordu. Çünkü eskiden böyle yapardı, mutluyken. Içinden geçirdiği cümlelerin haddi hesabı yoktu ve eğer sözel olarak ifade etseydi odada ki yabancıya, o bile dokunmaya kıyamazdı. Çünkü hazindi hikayesi, kadının. Ama her şeye rağmen, yataktaydı kadın. Biraz intikam vardı bu eylemin içinde, biraz kaçış, biraz hüzün… ama ruhtan bir parça yoktu kesinlikle ve kadın bunu biliyordu. Aklına her geldiği anda uzaklaştırıyordu beyninden. Çünkü herşey o kadar plastikti ki ve kadın plastiklikten o kadar uzaktı ki, mutluyken. Unutmaya çalıştı kadın, gömmeye çalıştı. Gözündeki yaşları tutmaya çalıştı. Adam ise hiçbir şeyin farkında değildi çünkü bunların tamamı saniyeler içinde gerçekleşiyordu ama kadın, zihninde ayları yaşatıyordu. Çünkü yataktaydı kadın. Adam uzandı üstüne kadının. Adamın ayakları, çarşafın düğmelerine doğruydu, gövdesi kadının gövdesinin üstündeydi ve göğüsleri de, kadının göğüslerinin üstündeydi. Çünkü kadın yataktaydı ve adam kadının üzerindeydi. Çullanmadan önce saniyeler yavaşladı sanki kadın için. Düşündü, öpüleceğini düşündü birazdan. Dokunulacağını düşündü bedenine. Karşısındaki bir plastik ustası gibiydi, hayatı boyunca plastiklere dokunmuştu, çok belliydi. Ama kadın bıkmıştı artık her şeyden. Ve kaçması gerekiyordu. Kaçarken gördüklerinden de intikam alması gerekiyordu. Yatağa uzanmakta bulduğu çare, kadının devamlı içini kurcalıyordu ama bir yandan çok iyi biliyordu, artık geçmişti. Çünkü yataktaydı kadın. Adam, göğüslerini, kadının göğüslerinin üstüne doğru yasladı. Kadın bir şey hissetti o an, ama aslında hiçbir şey hissetmiyor oluşun getirdiği o şuursuzluk anını hissetti kadın. Çünkü ona daima hissetmeyi öğütleyen biriyle sevişirken, mutluydu kadın. Ama geçmiş zamanda kalmıştı. Kadın, zamanın geçerken ona gösterdiklerine karşı öfkeliydi ve intikam almak için oradaydı. Adam ise, halinden memnundu. Istediği plastikliği alacaktı birazdan, önemli değildi kimin ne yaşadığı ve önemli değildi acılar ve kalp. Sadece eylem anını bekliyordu o.

    Adam, kadının dudaklarına doğru yanaştı, yavaş yavaş… Kadın, dudaklarını ileri itmiyordu. Aslında kadın, mutluyken bunu hep yapardı. Ama şimdi yapmadı. Fakat birazdan gelecek olan o dudakların birleşmesi anından da şüphesi yoktu. Geri çekilemeyecekti ve aslında çekilmeyecekti. Çünkü yatağa kendi isteğiyle yatmıştı kadın. Beklemeye devam etti ve adam da yanaşmaya devam etti. O an gelmişti. Adam, kadını öpüyordu. Kadın bu kokuyu tanımıyordu, bu hissi tanımıyordu. Düşündü tüm bunları. Hayatın cilvesi dedikleri bu kadar ağır mıydı? Çünkü göğsünün üstünde tanımadığı bir göğüs vardı ve çok ağırdı. Ama eskiden böyle bir ağırlığın onun canını acıttığını bilen birisi vardı yanında, mutluyken. Dudaklarını, çok sert öpüyordu adam, kadının. Ama eskiden bu kadar sert davranmaya kıyamayan birisi vardı kadının yanında, mutluyken. Saçlarına yanaşan kıllı elleri tanımıyordu kadın. Çünkü daha önce mutlu değilken hiçbir el dolanmamıştı kadının saçlarına. Ama şu anda mutlu değildi ve bir şeyler kadını bu hale getirmişti. Kadın düşünmeye devam etti. Sayamıyordu dahi aklından geçen bu şeyleri. Bu yatak tanıdık değildi ama yataktaydı kadın. Bu boyun kokusu tanıdık değildi. Ve karşısındakinin kokusuyla çarpıştığı anlarda, kadının kokusu, kadın hep mutlu hissetmişti. Ve mutlu hissettiği bu anlarda, bu da çocuğumuzun kokusu olacak ilerde derdi ve gülümserdi bir dünya kadar. Ama şimdi ortaya çıkan kokuyu burnu alası bile gelmiyordu kadının. Kokuyu sevmemişti dahi. Ama yapmak zorundaydı kadın. Bittiğini görmek istedi ve göstermek istedi dünyaya. Ama bir zamanlar mutluydu kadın. Şu anda çok yıkıntılar içindeydi kadın, ama belli etmiyordu. Ve öptü o anda, karşısındaki yabancıyı. Yumuldu dudaklarına. Kapattı gözlerini. Ve o anın tadını çıkartmaya çalışmaya başladı. Biraz başaramıyor, biraz başarabiliyordu. Aslında eskiden şüpheye yer vermeyecek şekilde başarırdı kadın. Ama işler değişmişti artık. Zaman, kabullenme zamanıydı. Öpmeye devam etti kadın. Memnunmuş taklidi yaptı, saçlarında dolanan tanıdık olmayan o kıllı elden. Ve adam, kadının bluzuna yöneldi, çıkartmak için. Kadın bir anda çok değişik bir şey hissetti ve adamın bileğini tuttu, yapma der gibi sert bir bakışla adamın gözlerine baktı. Saliseler içinde bütün hikaye geçti kafasından kadının, yapmak zorunda olduğunu hatırlattı kendine. Ve gülümsedi o anda adama, bluzunu kendisi yukarı doğru çekti. Ve adam, durumu anlayamasa da sorgulayacak cesarete sahip değildi, zaten gerekte yoktu. Sonuç olarak bluz, çıkmaya meyilliydi. Adam, kadının yarıya kadar kaldırdığı bluza doğru baktı ve kadının göbek deliğini gördü. Bir öpücük kondurdu, bluzu daha da yukarı sıyırdı. Çıplak kalan her yeri tek tek öpüyordu adam. Kadın sadece düşünüyordu. Kocaman yaldızlı harflerle “neden?” sorusu geçiyordu beyninden. Ve adam, kadının başını yukarı doğru çekti, oturur pozisyona getirdi ve bluzu tek hamlede sıyırdı, kadının bedeninden. Işte artık karşısında yarı çıplak bir kadın duruyordu bütün plastikliğiyle. Kadın, yarı mahçup, yarı istekli bir bakış attı adama. Ama adamın anladığı tek şey teslimiyetti. Ona göre de davranmaya devam etti, zaten durmaya hiç niyeti yoktu. Kadın koydu tekrar başını yastığa. Adam, kadının üstüne uzandı tekrar. Öptü kadının dudaklarını. Kadın, tepkisizlikle, aşırı tepkililik arasında gidip geliyordu ama tepkisizlik galip oluyordu her seferinde. Adam, kadının boynuna yanaştı. Boynunu öpmeye başladı. Kadının vücudunu artık yavaş yavaş şehvet ve günah sarmaya başlamıştı. Ama hala “neden?” diye bağırıyordu, sol göğsünün altı. Geri kalan bütün organların memnuniyetine kandı kadın. Hafif ve derinden bir inleme sesi çıkardı. Halbuki mutluyken kadın, boynunu öpen o kişiye hep kahkaha atardı ve birlikte gülmeye başlarlardı. Çünkü gıdıklanırdı kadın. Ama, karşısındaki yabancı, bu duruma ne tepki verir bilemediğinden gülmedi kadın. Teslimiyetine devam etti. Hoşuna giden bir şeyler vardı o anda, ama içinde de “o an” geçtiğinde göğsüne oturacak his, onu çok korkutuyordu. Ama yapmak zorundaydı kadın ve törpülemek zorundaydı artık kalbini. Ve bu, böyle yapılırdı. Yanlışın üstüne yürüyerek. Adam, kadının boynuna yeteri sayıda öpücük kondurduktan sonra, köprücük kemiğine birkaç öpücük kondurmaya başladı. Öpücük sesi dahi yabancıydı kadına. Bu tonda hiç öpülmemişti. Ve öpülürken hep mutluydu kadın. Adam, kadının göğsüne yöneldi. Göğsünü öpmeye başladı kadının ama hala sütyen vardı kadının üstünde. Ve sütyeni itmeye başladı, göğsün zirve noktasında olan çıkıntıya ulaşabilmek için. Ve ulaşmıştı. Kadın, tavanı seyrediyordu. Görmek dahi istemiyordu ama bakmak ve keyifli görünmek zorunda olduğunu da biliyordu. Ama kadın mutluyken bu bir zorundalık değildi, zaten olurdu. Ama artık her şey değişmişti. Bunun içindi zaten herşey. Adam, kadının göğüs uçlarını öperken çok keyifli görünüyordu. Kendini bir Tanrı’ya benzetiyordu adam, sanki kadının çok hayatındaymış gibi. Ama adam, sanki efendiymiş gibi davranıyordu, öyle hissediyordu. Hafifçe ısırdı kadının göğüs ucunu. Kadın, zevk duydu. Iyiden iyiye tahrik duygusuna teslim oluyordu kadın. Adam, birkaç hamlede kadının sütyenini çıkarttı ve göğsüne sunduğu öpücükleri bitirdikten sonra aşağı yöneldi. Önce göğüsün biraz altı, sonra biraz daha altı, sonra biraz daha altı, sonra biraz daha… Ve göbek deliğini öpmeye başladı. Çevresini öptü. Sonra aşağı inmeye başladı göbek deliğinden de. Önce biraz altı, sonra biraz daha altı, sonra biraz daha altı… Adamın çenesine bir engel takıldı o anda. Ve o engeli aşmak için doğruldu adam. Kadının pantolonun düğmesine yöneldi iki eliyle birden. Kadın o an, düğmelerini çözmek için uğraşan o ellerin, parmaklarını kasığında hissetti. Ve az önce yaşadığı his iyice pekişmişti. Gerçekten de tanımıyordu o parmakları ve üstündeki kılları. Halbuki önceden sayısını dahi bilirdi. Ama herşey değişmişti artık. Hatırlattı kendine kadın. Adam, düğmeleri çözdü.

    Kadın, korkuyordu. Gerçekten korkuyordu. Çünkü bir yabancıya, kadınlığını sunmasına saniyeler kalmıştı. Ama hatırlattı kadın kendine, işlerin değiştiğini. Ve kalbi, bu düşünceyi beyninden hemen o an sildi. Ama bir salise sonra, beyni tekrar üstün geldi kalbine. Kalbi, beyniyle öylesine savaşıyordu ki, nice yıkımlara sebep olabilirdi bu savaş. Fakat, odada ki yabancı da, kadının beynindekilerin getirisiydi, o yatağa. O iki yabancıyı bir yatakta buluşturan şey, kadının beynindekilerdi. Ve adam, savaşa son veren hareketi yaptı. Kadının pantolonunu iki yanından tutup aşağı çekmeye başladı. Karşısına pembe renkli bir iç çamaşırı çıktı adamın. Adam biraz daha indirdi, biraz daha, biraz daha indirdi. Ve kadının, kadınlığı belli belirsiz karşısındaydı adamın… Kadın, iğreniyordu kendinden. Kendinden iğrenmesini sağlayan bu dünyadan iğreniyordu. Insanlardan iğreniyordu. Bir zamanlar mutlu oluşunun bu getirilerinden iğreniyordu. Kusmak istiyordu dünyaları. Ama hayatın sadece ona olan getirilerine dahi karşı koyamayan kadın, bütün dünyayı yutamazdı. Dolayısıyla kusamazdı. Ve pantolon, kadının ayaklarından çıkıp, karşı koltuğa uçuverdi. Kadının vücudunun %90’ı çıplaktı artık. Adam, çok memnundu. Kadın… değişikti biraz. Eskiden bu hale geldiğinde, çıplak ayaklarıyla erkeğine şaka yapan kadın, şimdi ayaklarını kımıldatacak gücü bulamıyordu kendisinde. Denemedi de zaten. Çünkü, ayakları kuvvet bulduğu ilk anda tekme atmak isteyecekti. Kadın, kendisinden dahi korkar olmuştu.

    Adam, kadının iç çamaşırına yöneldi ağzıyla. Çamaşırı öpmeye başladı, kadının kasıklarını üstten üstten. Kadın, plastikliği hissediyordu artık. Bir de nefes hissediyordu daha önce tanımadığı, kasıklarında. Ve altlı-üstlü, toplamda 5-6 diş kadının iç çamaşırının başladığı yeri kapıverdi. Ve aşağı çekmeye başladı. Bir yandan o yabancı parmaklar, iç çamaşırının diğer yanını tuttu. Ve hep birlikte bir senkronizasyon içinde, aşağı doğru inmeye başladılar… Adamın kafası, adamın elleri, parmakları, adamın dişleri ve kadının pembe iç çamaşırı. Ve artık ayaklara ulaşmıştı bu senkronize takım. Ve ayaklarından, akıp gitti pembe ve masum iç çamaşırı, güzel kadının… Adam, mutluydu ve memnundu. Ve yukarı doğru çıktı tekrardan. Kadının bacaklarını araladı. Adam da ilk defa görüyordu bu güzel bacak arasını ve halinden memnun olmakta ne kadar haklı olduğunu düşündü. Kadının, gözünden süzülen bir damla yaştan haberi yoktu, plastik adamın. Çünkü bir plastik, olsa olsa bir et parçasıyla memnun olabilirdi. Oluyordu da zaten. Adam, yanaştı kadının bacak arasına, eğildi ve dudaklarını dayadı. Öpmeye başladı. Vahşi bir hayvan gibi. Geyiği öldürmek için sağa sola sallayan bir vahşi bir hayvan gibiydi adam. Kadın ise hiç memnun değildi ve iğrençliğin dozunun artışına bakıyordu. Adam bir anda ayağı kalktı, tüm eşyalarını bir çırpıda çıkarttı. Kadın, ilk defa gördüğü meme uçlarına baktı, ilk defa gördüğü göğüs kıllarına ve ilk defa gördüğü erkekliğe. Oysa önceden hepsini tanırdı, mutluyken. Ama bu sefer hiçbir şeyi tanımıyordu, bedeni, kokuyu, hissi… Adam, kadının üstüne uzandı tekrar. Kadının dudaklarını öpmeye başladı. Bu sefer, iki çıplak bedenin buluşmasına tanık oluyordu bütün dünya. Kadın içinden tekrar ediyordu, durmadan “bütün dünya görsün, unuttum!” Ama karşısındaki adamın iğrençliğine katlanamıyordu artık. Ortamdaki plastiklik, kadına o kadar fazlaydı ki ve adamın istediği o kadar buydu ki. Halbuki önceden, yani mutluyken kadın, mutlu olduğuyla beraber yan yana gelip plastik olanlara bakıp bakıp iğrençliklerinden bahsederdi. Artık, kendiside ordaydı. Ama yapmak zorundaydı. Ve bir anda bacak arasında iki parmak hissetti, dolanıp duran. Kadının ıslak kadınlığına, bir çift kuru parmak dokunuyordu. Dokundukça, dokunuyordu.

    Ve kadın, bağırdı bir anda. “Yap hadi şunu!” dedi. Adam, neye uğradığını şaşırmıştı. Ama kadın öyle bir ses tonuyla söyledi ki bunu, adam yapmaktan başka çaresi olmadığını düşündü. Halbuki adamın aklından geçen ortamı biraz daha plastikleştirip yapmaktı. Ama olsundu, ona olması yeterdi. Sadece olsun yeter. Ve kadının isteğini yerine getirmek için adam, kavradı kendi erkekliğini… Biraz okşadı… Ve kadının bacak arasına yöneldi. Çukuru bulabilmek için, kadının bacak arasına biraz sürttü erkekliğini plastik adam. Ve güzel kadın, ağlamamak için tutuyordu kendini. “Iğreniyorum bu dünyadan, hayattan, herkesten ve herşeyden! Bu hale gelmemeliydim!” diyordu içinden avazı çıktığı kadar bağırarak. Ama onu hiç kimse duymuyordu. Zaten duysa da hiç kimse anlamazdı. Çünkü hayat o kadar güzeldi ki(!)

    Adam, çukuru bulduğuna emin oldu. Ve belindeki kasları harekete geçirerek, kendini ileri doğru itiverdi… Zaten kaygan olan çukur, tüm olanlardan bihaber bir şekilde, kabul etti misafir plastiği…

    Ve o anda kadın, avazı çıktığı kadar bağırdı. “Intikamımı aldım senden dünya!” dedi. Ve kendini bütün plastikliğe kabul ettirerek ve kabul ederek, adamın gözlerinin içine baktı. Adam, olanları anlamıyordu, ama devam ediyordu. Kadın, bedeninin ve ruhunun hiçbir yerinde olmayan birkaç kelime seçti, bir cümle kurmak için. Ve cümlenin kelimeleri toparlandığında şöyle bir şey çıktı ortaya, plastik adamın gözlerinin içine bakılarak söylenen;
    “Daha hızlı, erkeğim!”

    Ve her şey bittikten sonra… Zamanın, mutsuzluğu normalleştirmesini izleyeceğinden haberi yoktu kadının. Ama zaman ağlarını örecek ve mutsuzluğu normalleştirecekti. Ve geriye bir toz bulutundan başka bir şey kalmayacaktı, geçmişe dair.
    Kadın üzgündü, ama her şeyi mahvolmuştu artık. Altında kendi imzası bulunan bir mahvoluş hikayesi.
    5 ...
  14. daffi

    1.
  15. 9. nesil yazar. saglam bir r&b dinleyicisi ve transformice oyuncusu. aramiza hosgelmis nice entryler diliyoruz kendisine.
    0 ...
  16. değen bir insan için üzülmek

    1.
  17. git gide üzülmeyi sevmektir.

    dilediğin kadar acıt canımı ulan!
    2 ...
  18. reddedilen erkeğin karşısında fedakar abla olmak

    1.
  19. evet efendim, farkındayım başlıktan birşey anlamadınız. anlatıyım o zaman;

    er kişi, hatun kişiden hoşlanıyordur. uzun zamandır belli ettiği için hatun kişi bunun farkındadır. ve an gelir er kişi, hatun kişiye açılır;

    erkek:ş...şey...
    kız: ?
    erkek: b-ben
    kız: sen?
    erkek: kahve alır mısın?
    kız: ne diyorsun, anlamıyorum?
    erkek: senden hoşlanıyorum. ohh be rahatladım.
    kız: bak canım ben bunun farkındayım, bu anıda bekliyordum. ama ben başka bir erkeğe ilgi duyuyorum. bu söylediklerimin seni incitmesini istemiyorum ama bu böyle. bence seninkide bir hevestir, gelir geçer. yorma kendini, benim başka bir ilişkim olmak üzere. bunu mahfetmeni istemiyorum. bak sen çok iyi birisin, çok tatlısın çokta iyi niyetlisin. ama, dediğim gibi... arkadaş olarak kalalım olur mu, senin arkadaşlığını hiç bir zaman kaybetmek istemiyorum.

    (kızın bu açıklaması o kadar ilginç ve sinir bozucudur ki şöyle devam etmesi beklenir)

    ...anladın mı canım * şimdi ver elini bakıyım, gel sana bi çikolata alalım önceeee sonrada senle lunaparka gidelim mi? ay canım gidelim mi? ay tamam hadi kalk gel, ne istiyorsun sen söyle bakıyım bu çikolatadan mı? tamam.

    -bir tane şu çikolatadan verirmisin
    +buyur abla, 50 kuruş
    erkek:mehehe çok tişikkir idirim mehehehe! yuppii!

    bakın ne alaka demeyin, dikkat edin. allah kimseyi o konuşmayla karşı karşıya bırakmasın ama, kızın erkeği kırmama isteği olayı o kadar ilginçleştirir ki resmen fedakar bir abla gibi falan konuşuyor gibidir kız. berbattır! boktandır! aman diyeyim! **
    2 ...
  20. çok güzel kızlar

    1.
  21. çok güzel kızlara bakın, şaşırtıcı derecede az erkek arkadaşları vardır, nedenide "çok güzel"liklerinin farkında olmalarıdır. kendileri aynaya baktıklarında "çok güzel" birşeye baktıklarının farkındadırlar.

    diyeceksin ki madem çok güzeller neden erkek arkadaşları yok, hocam bunun iki nedeni var.
    tespit 1:
    "çok güzel" kızlar, kendileri gibi birilerini ararlar, yakışıklı, kültürlü vs. ve belli özelliklere sahip erkekler dışında diğer erkekler onlar için "öteki"dir ve bu "çok güzel" kızlarımız "ötekiler"le uğraşmaz.

    tespit 2:
    erkekler o "çok güzel" kızlara yaklaşmaya korkar. bu kız "çok güzel" benimle oynar bu, benimle dalga geçer. ve o kıza yaklaşamaz. bütün erkekler bu düşünceye sahip oldukları için o "çok güzel" kızlar, uzun yalnızlıklar yaşarlar.
    ama bazen cahil cesaretine sahip erkekler, o "çok güzel" kızlara yaklaşmaya çalışırlar, ama çok güzel kızlarımız oralı olmazlar, hatta ellerinin tersiyle iterler. çünkü o erkekteki cesaret "cahil" cesaretidir. ve bu elinin tersiyle itme mevzusu, yakışıklı erkeklerimizide korkutur. ve bu olay kısır döngüye doğru uzayarak "çok güzel" kızımızın yalnız kalmasına sebep olur.

    bu yazıdan sonra "çok güzel" olmak demekki kötü birşeymiş demeyin, çünkü o "çok güzel"lerin egoları, günde 3 öğün beslenir birileri tarafından.

    ha şunu da eklemessem rahat edemiyeceğim sözlük;
    çirkin kızlar sürekli sevgili değiştirirler. çünkü ucuz malın talibi çok olur. güzel kız, güzel oğlan arar. çirkin kız için erkek olsun, çamurdan olsun :)
    6 ...
  22. bu saatten sonra yolun inişi amın genişi

    1.
  23. doğrusu "bu yaştan sonra yolun inişi amın genişi"dir. anlamı da bizden geçti artık... gibisindendir.
    1 ...
  24. kurtlar vadisi nin 800 bin liralık tnt transferi

    1.
  25. tnt kanalının içine sıçıldığının bariz kanıtıdır efendim.
    0 ...
  26. aşklara geç kalmak

    1.
  27. öncelikle şunu belirteyim; başlığa ne yazıyım bilemedim, böyle birşey yazdım. entrynin devamını okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız sözlükdaşlarım.

    ben şahsım olarak aşklara geç kaldığımı düşünüyorum. geç kaldım evet. nedir abi bu geç kalmak? geç kaldım hocam, şöyle; yaklaşık 5 aydır yalnızlık çekiyorum. sevgilim yok, olmadı 5 ay boyunca.. koskoca 5 ay. neden olmadı? tipsizmiyim? hayır. salakmıyım? hayır. aptal mıyım? hayır. gerzek miyim? hayır. ama yalnız kaldım. neden mi? hocam çünkü geç kaldım. kiminle arkadaş olmak istesem, flört etmek istesem, sevgili olmak istesem hep sevdiği bir erkek var. geceleri bir erkek için ağlıyor. bir erkek canını yakmış ve aşka küsmüş. bir erkeğe aklı takılmış ve başka kimseyi istemiyor. bir erkekle birlikte olmaya çalışıyor, başkalarını göremiyor. evet geç kaldım. çünkü çok seçici oldum. hep en iyisine layık olduğumu sandım. ama herkes köşesini kapmış! herkes birbiriyle sevgili, yada herkes birbirine aşk acısı çektiriyor, birileri birilerine kendilerini aşık etmiş ve bırakmış. ben geç kaldım, kimse beni sevmiyor, kimseye kendimi sevdiremiyorum, kimseyle birlikte olamıyorum, kimse benim gülüşümden etkilenmiyor, çünkü kimse başkalarını seviyor, kimse başkalarıyla birlikte, kimse başkalarıyla olmak istiyor. benimle değil. çünkü ben geç kaldım herşeye. ders zili çaldıktan sonra girdim sınıfa ve ayakta kaldım dostlarım.

    halbuki birçok 'geç kalmış' gibi bende isterdim aşık olmayı, aşk acısı çekmeyi, hatta birilerine aşk acısı çektirmeyi, birileride benim gülüşümden etkilenmeliydi, birileri kapıyı gözlemeliydi "o" girecek diye. işte "o" hiç olamadım ben, bir çoğumuz gibi. geç kaldık işte, yalnız kaldık, ayakta kaldık. oturacak bir sıramız yok. çünkü geciktik hayata başlamaya, atılmaya.

    tahmin edeceğiniz gibi bu entry depresif modda yazıldı dostlarım, yadırgamayın beni bu ne zırvalıyor diye. dünyadaki herkes birilerinin kendisini anlamasını istiyor ve bunu bekliyor. bazıları bazılarını anlıyor, işte ben o anlaşılmak istenmeyenlerdenim. keşke böyle olmasaydım ama ne yapalım... * suç bendeki geç kaldım.
    2 ...
  28. en yakın arkadaşın eski sevgilisiyle kanka olmak

    1.
  29. gayet normal bi durumdur. fakat yakışıklıysanız*, en yakın arkadaşınızın sizi kıskanması muhtemeldir.
    0 ...
  30. kültürü hatsafhada fakat derslerde başarsz öğrenci

    1.
  31. kesinlikle ve kesinlikle kültürden yoksun fakat derslerinin hepsi 100 olan, sırf ders çalışmak uğruna ot gibi yaşayan, okuduğu kitapları sırf 'okudum' diyebilmek için okuyan, ders çalışmak uğruna asosyal olan, kimseyle konuşmayan vs... insanlardan çok daha üstün olacak kişidir. akıllıdır, zekidir, genelde bu insanlar kıskanılır ve dersleri kötü diye yerilir *.

    kültürlü, aktif, sosyal, konuşkan, eğlenceli ve zeki olup derslerinde başarılı olmayan yahut dersleri siklemeyen öğrenciler genelde hocalar tarafından "oğlum bak şeymaya.. ne kadar başarılı ne kadar efendi biri. sen?! soytarı!" gibi bir muameleyle karşılaşacaktır fakat hayatta başarılı olacak olanda kesinlikle odur.
    2 ...
  32. aşık olmadığın eski sevgiliyi zamanla özlemek

    3.
  33. yalnızlığın özeti

    1.
  34. yalnızlığın tanımını yakışıklı cümleler kurarak yapmaya çalışırken bu konudan iş çıkmayacağını anladım. telefonumu elime aldım. 2 gündür hiç bakmamıştım telefona, ölü gibiyim bu aralar. mesajlar bölümüne girdim 'no new messages' yazıyordu. agız dolusu bir küfrettim. kalemi tekrar elime aldım ve şunları yazdım; yalnızlığın tanımını yapamıyorum ama özetini çıkarabilirim; no new messages.
    2 ...
  35. hilmi duran

    1.
  36. Yılmaz erdoğanın yazdığı tiyatro oyunu olan bana bir şeyhler oluyordaki ana karakterdir. Hilmi duran senaryo gereği oyunun başından sonuna kadar kurduğu her cümlede adamı 10 kere düşündürür, bu yönüyle bende bir "hilmi duran" hayranlığı başlatmıştır kendileri. Günde 5-6 kez dinliyorum Hilmi Duran nasihatlerini, gerçekten bana çok şey öğretti tüm yazarlara tavsiye ediyorum.
    Ayrıca Hilmi duran karakterini Altan Erkekli canlandırıyor. Göz dolduran bir oyunculukla kendine adeta aşık ediyor Altan Erkekli.

    Size tavsiyem oyunu baştan sonra izlemeniz, eğer uğraşamam bana hilmi duranı özet geç derseniz linkleri buyrunuz efenim.
    --spoiler--
    http://www.youtube.com/watch?v=CG36rdvJg80
    http://www.youtube.com/watch?v=RL-WMSt6mQ4
    http://www.youtube.com/watch?v=5PfodYJOIIc
    --spoiler--
    1 ...
  37. alternatif windows hata mesajları

    1.
  38. dann!
    -şaka yaptım abi tamam devam et oyununa, bu arada güzel goldü abi.
    0 ...
  39. © 2025 uludağ sözlük