gül ve teziç olmayan laiklik üzerine yeni stratejilerini tartışırken, bir anda köşkün kapısında belirip, çocuklarının sarılıktan ölmek üzere olduğunu, parasızlıktan elektriğinin, suyunun kesildiğini , son çaresinin intihar etmek olduğunu haykırarak, bu ülkenin gerçek gündeminin mahalle baskısı, başörtüsü, malezya olmadığının, asıl gündemin yoksulluk olduğunu kafalarımıza kazıyan teyze!
yıllardır yoksul mahallerden devşirdikleri çocukları dershanelerinde, okullarında, yurtlarında salya sümük vaazlarla edilgenleştirip, kaderci bir anlayışla sustalı maymuna çevirmeye çalışan stv haberleri ihanetle sunar :
'tuzla, şifa mahallesinde yasadışı örgüt üyelerinin kışkırtmasıyla galeyana gelen halk yıkım ekipleri ve güvenlik güçlerine saldırmasıyla büyüyen çatışmalarda 5 yaralı, 50 gözaltı..'
bir halkın haklı direnişi ancak böyle manipüle edilebilir! bravo lan size badem bıyıklılar. ne yapsalardı insanlar, buyurun evlerimizi yıkın deselerdi, insan-i kamil mi olacaklardı? gecekondulardan yetişipte, bu haberleri iftar sofrasın da kusmadan seyredebilen fethullahçıları direk allaha havale ediyorum!
bu iki parti, (ulusalcı-milliyetçi) her platform da türkiye' nin başına gelen bütün kötülüklerin müsebbibi olarak gördükleri ab-abd' ye ilişkin seçim sürecin de neler vaat etiklerine bakalım ;
mhp : " abd ile uzun bir geçmişe sahip geleneksel ilişkilerimizde bugün yaşanan sıkıntıların karşılıklı güven ve saygı esasına dayalı olarak karşılıklı çabalarla aşılması büyük önem taşımaktadır. ilişkilerimiz, her iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde, siyasi, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla gerçek anlamda bir stratejik ortaklığa dönüştürülmesi ortak hedefimiz olmalıdır. " *
chp : " onurlu bir dış politika izleyeceğiz. " 80 yıllık bir partinin dış politikası ancak bu kadar yuvarlak -kahve ağzıyla- olur! sayın (hastasıyım) baykal, cnn türk"' teki söyleşisinde ab-abd' ye ilişkin en ufak eleştirel söylem geliştirmemiş, akabin de ankara' daki abd büyük elçisiyle olan görüşmesine dair bilgi sızdır-ıl-mamıştır!
düne kadar -sözüm ona- anti-emperyalist söylemlerden dem vurarak, ülkeyi bağımsızlaştıracaklarını, onurunu kurtaracaklarını, güçlendireceklerini söyleyenlerin, bu kadar kısa süre de renk değiştirmeleri akıl alacak cinsten! ayrıca anti-kapitalist olunmadan, anti-emperyalist olunmaz birrr. milli sermaye fıkrası hiç komik değil ikiiii! bunların ki yabancı düşmanlığı üççççç. hiç samimi değilsiniz dörtttt... onlar söylemeden, biz onların yerine söyleyelim, küreselleşen dünya da türkiye' nin yalnız kalması söz konusu olamazdı, uluslar aras... hah şöyle, yiyin canımı!
biraz slogan yapıştırıp, ajitatif yazıyı süslendirelim :
24 ocak kararlarını hayata geçirmek için binlerce insanın katledilmesine göz yuman kenan evren değil miydi? yağlı ilmeği 17 yaşındaki çocuğun (erdal eren) boynuna geçiren, geçirdiği yetmez, astığı insanının kemiklerini dahi sevdiklerine vermeyen (veysel güney' in, mezarının yeri hala bilinmiyor!) insanları işkence tezgahlarında sakat bırakan, demokrasiyi askıya alan, bütün insani değerleri yok edip, koca ülkeye deli gömleği giydiren, aynı evren değil miydi?
şimdi, kenan evren ne dedi de bunak, vatan haini, bölücü oldu? ( çok değil, 3-5 ay önce abbas güçlü' nün programın da, nurol paşam, tezahüratlarınızla, avuçlarınız patlayana kadar alkışlayıp, akademik payeler verdiğiniz, bağışladığı kitapları öpüp başınıza koyarak teslim aldığınız da netekim aynı insandı!
aslında ne dediği çok ta önemli değil, doğru şeyler söylese de! aslolan, bu ülkenin insanlarının ezberleri bozulunca verdikleri samimiyetsiz tepkilerdir. yoksa kenan evren, evet ben halkıma karşı darbe yaptım, beni besleyin , yargılayın, dese dahi, kıymeti harbiyesi yoktur!
bütün ülke, sivili, spikeri, sağcısı, sanatçısı, sporcusu, sözlükçüsü altın hızma mülayim eşliğinde her gün kerkük' e giriyor! (hızını almayıp, basra körfezinde kulaç atmak isteyenler de cabası) iyi de ne işiniz var kerkük' te ?
temel argüman -feveran bir dille- türkmenlerin katliamlardan, kıyımlardan geçirilip, yerinden yurdundan edildiği! fakat ortada bunları doğrulayacak en ufak bir emare yok! tersine türkmenler, araplarla ve kürtlerle kardeşlik havasını teneffüs ederek* yaşam standartlarını yükseltme gayretindeler. ama durumdan vazife çıkaran şabanlar, türkmenlere rağmen, türkmenleri kurtarma peşindeler! hayal dünyalarının zenginliğine güvenerek, kerkük' e girip, türkmenleri kurtardıklarını varsayalım. adama sormazlar mı, sen, kendi ülkendeki 403 milyonla (açlık sınırının altında) geçinmeye mahkum olan, hiçbir güvencesi olmayıp hastane önlerinde tedavi edilmeyi bekleyen, doğarken borçlu doğan insanlarını nasıl kurtaracaksın, diye? magazin kısmını bir kenara bırakırsak;
dünyada, yüzeye en yakın petrol rezervleri kerkük bölgesindedir. çıkartılması ve işlenmesinin toplam maliyeti yaklaşık iki dolar ! işte düğüm burada; bölgenin jandarmalığına soyunup, emperyal güç olma hevesi taşıyanların en büyük derdi, kerkük petrolünü ele geçirmektir! misaki milli söylemleri işin hamasiyetle bezenmiş yanı, payanda olmak isteyenler önden buyursun.
not : altın hızma mülayim gibi insanın kalbini delen bir parçayı da kirli politikalarınıza alet ettiniz ya , bravo.
bu maillerin giriş bölümü, yazılanların doğruluğu tartışılmasın diye, konunun içeriğine uygun olarak, atatürk' ün efendiler yada bu memleket diye başlayan herhangi bir vecizesinden -cımbızlanarak- oluşur.
gelişme bölümünde (başlığa uygun olarak) çok zengin olan yer altı-üstü değerlerimizin(bu kısmı doğrudur) yabancılar tarafından sömürülmesinden dem vurulur. fakat çözüm noktasında sınıfsal yaklaşım ötelenip, kurtuluşun milli sermayede olduğu vurgulanır! eğer başlık statükoyu korumak gibi bir kaygıyı taşıyorsa, kötü ötekiler -bazen kürtler, bazen elif şafak' lar, bazen de soyut iç ve dış mihraklar- yaratılarak, korku pompalanır. böylelikle bir yandan, bize bizden başka dost yok gibi ırkçı bir anlayış dayatılırken * öbür yandan, ülke elden giderken insan hakkı, hukuku gibi afili laflar etmememiz hatırlatılır. kesmezse kötü örnek emsal teşkil edercesine, fransızların, cezayirlilere, amerikalıların, yerlilere yaptıkları yazılır.
finale gelinmiştir, türk bayrağı fonda dalgalanırken, atatürk' ün silüeti gözükür, kaybolur, 10. yıl marşının volümü yükselir...yerseniz!
ırkçı, milliyetçi, şöven pankartların stadları boğduğu bir zamanda, mersin idman yurdu taraftarlar grubu kırmızı şeytanların, bu ülkenin tribünlerin de kardeşliğe, demokrasiye, barışa inan insanların da olduğunu hatırlattığı, yüreklerimize ve bilinçlerimize su serptiği pankarttır. bu arada, her türlü ırkçı, gerici pankarta izin veren emniyetin, meşru bir pankarta bu kadar tepki göstermesi de anlaşılabilir evet anlaşılabilir.
faşistlerin, hrant dink' in katledilmesinden sonra ötekilere ilişkin gelişen duyarlılığının kristalize edildiği hepimiz ermeniyiz sloganının içeriğini boşaltmak amacıyla işkembe i kübralarından salladıkları envai çeşit hepimiz sloganlarıdır.
darbe karşıtı platformun, 12 eylül darbesini gerçekleştirenler hakkında bulunduğu suç duyurusu, yargıtay cumhuriyet başsavcılığı tarafından işleme konulmayarak, türkiye' yi dünyada darbecilerini yargılayamayan tek ülke olarak literatüre sokmuştur!
şili , yunanistan, arjantin örneklerinde olduğu gibi demokrasi kültürünün oluşması ve adaletin sağlanması için geçici 15. maddenin arkasına sığınan darbecilerin bağımsız mahkemelerce yargılanması , toplumsal ve siyasal yaşamın sancısız bir hal almasını sağlayacaktır. umarız .
burhan özfatura' nın * tedrisatından geçip, resmi ideolojinin borazanlığına soyunan andavalların, yaşar kemal' in, türkiye barışını arıyor konferansında söylediklerine istinaden başlattıkları kampanyadır.
yaşar kemal, ne söylemişte, vatan kurtaran şabanlar bu kadar celallenmiş? bakalım;
ozan, ülkemizde yaşanan ve bir türlü bit-iril-meyen light savaşın, insanlar ve doğa üzerindeki tahribatından, 100 milyar doları aşan maddi boyutundan, anadolu kültür mozaiğinden, kardeşlikten, barıştan ve kürt sorununa ilişkin demokratik çözüm önerilerinden bahsetmiş!
30.000 insanın yaşamını yitirdiği bir ülkede barıştan, kardeşlikten bahsetmekten daha anlamlı, daha güzel ne olabilir? kaldı ki, yaşar kemal bunları yeni söylemiyor! bütün romanlarında ki ana kurgu kardeşlik, dayanışma, barış, adalet üzerinedir: bir ada hikayesinde, rum lena, çerkez poyraz, laz nişancı , kürt dengbej uso , melek hatun, giritli musa kazım gibi karakterlerle, farklı kültürlerin kardeşçe bir arada yaşayabileceğini (savaş rantçısı kavlak remzi' yide ihmal etmeden!) teneke' de, kürt memed ali' yle, zeyno ananın çeltik ağalarına karşı açtıkları savaşı, dayanışmayı anlatır. örnekler - bu kadar basite indirgeyip ayıp etsekte - çoğaltılabilir! ayrıca ozanın, tek başına öz yaşam öyküsü bile bu ülkenin kültür zenginliğinin en somut göstergesidir.
80 lik dev çınarı, çözümü, çözümsüzlükte arayan, rantçı kavlak remzi' lere linç ettirmeyeceğiz! bir ülkenin tarihi, hamasetle şişirilmiş hikayelerle değil, yarattığı değerlerle anılır. yaşar kemal' de bu ülkenin yarattığı en büyük değerlerdendir. değerimize sahip çıkalım.
en demokratik, en insani talepleri dahi 30.000 ölüye, devletin temel niteliklerine havale edip, ülkenin militarist, gerici, milliyetçi, şovenist bir çizgide, prototip insanlarla yol almasını isteyen zihniyettir;
bunlara insan hakları deseniz, ab-abd tezgahı derler. barış, kardeşlik temennilerinize, bölücülük yaftası yapıştırırlar. hukukun gücünü 301' le sınırlarlar. sanat deyince tükürük bezlerini çalıştırırlar. kuvvetler ayrılığından, silahlı kuvvetleri anlarlar! bunları da güç ve icazet aldıkları odakların, güftelediği tarzda çığlık çığlığa söylerler!
neo-liberal politikalarda anlaşmış, kurum ve kişilerin ( hükümet- ordu, rte-ans ) üzerinden, duyarlılıklar kaşınarak ; türban, cumhurbaşkanlığı seçimi, rejim, laiklik vs. gibi yapay gündemler,tartışmalar, yaşamın her alanını meşgul ederken (en çokta sözlüğü) ülkemizin tarımını yerle bir eden yasa çıkıverdi : tohum yasası . bu yasayı rte hükümeti çıkardı, ans onayladı ve bu ülkenin tarımı bitti !
bu yasayla, laik yada antilaik ( nasıl bir laiklikse?) kardeşlerimiz , evlerindeki saksıda, nane dahi (tarla değil) yetiştiremeyecek ! (ironi falan değil) . yetiştirdiğiniz takdirde, emniyette önünüzdeki masada, naneyle yazılmış : t.c. ankara emniyeti, yazısının arkasında, basına deşifre edileceksiniz !
tarım ülkesi olarak adlandırılan bu ülkede, çiftçiler, ürünlerinden elde ettiği tohumu kullanamayacak ve bu tohumları uluslar arası tekeller (monsanto, cargill, bayer)ve yerli işbirlikçilerinden almak zorunda kalacak ! bu nasıl bir zihniyettir, orducular-hükümetçiler ? senin ülken, tohum yetiştirme açısından uygun iklim, topografya,toprak özelliklerine haizdir , nasıl çıkar bu yasa ateist-inanan kardeşim ? abd, ırakı işgal ettiğinde çıkarttığı ilk yasalardan biri tohum yasasıdır ! evet , ırak silahlı işgal altında, ya senin ülken ne durumda kürt-türk kardeşim ? saçma, sapan tartışmalarla, kiminin statükosu sağlamlaşır, kiminin oyu artırılırken, ülke ayağımızın altından kayıp gidiyor !
sözlük formatı sonuna kadar zorlanılarak yazılan bu yazı ; orgazm numarası yapan kadın-erkekler *kadar ilgi çekmeyeceği, oylanmayacağı bile bile yazılmıştır . oh lan rahatladım .
