Ellerimde acayipleşsen bir uyuşma başlayınca doktor doktor gezmeye başlayıp kalp, romatizma ve psikolojik problemler denilerek yanlış teşhis koyan doktorlardan sonra ilaç gibi gelen hoca gibi hoca. Kendisi nöroşirurji alanında çalışan biri olur. Ayrıca tanışınca çözüyorsunuz ki adam bu işin uzmanı.
Neyse tedaviye gelirsek bana omurilik kanal daralması teşhisi koydu ve ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Oldum da ve sağlığıma kavuşmak üzereyim.
Piyasaya güçlü bir giriş yapmışlar, 750 TL Hoşgeldin bonusu çoğu firmanın vermediği bir miktar. Bonusu aldım Portekize attım, hadi Ronaldo yüzümü kara çıkarma.
islamı tanıma imkanı bulamamış veya duymuşsa bile kötü işitmiş kimseler için eşari, gazali, nursi ve gülen gibi alimlere göre mümkün olandır...
kuşeyri, ibni haldun, abduh, süleyman ateş ve kuşçuoğlu gibi bazı alimler bu çerçeveyi daha da genişletmişler allahı birlemeyi ve salih amel işlemeyi her durumda yeterli görmüşlerdir.
maturidi ye göre ise kişi aklederek islamı bulma ile mükelleftir. aksi halde cennete giremezler...maturidi alimlerden rabbani ye göre ise eğer islamı işitmemişlerse iman etmediklerinden cennete, bilmediklerinden dolayı mükellef olmadıklarından dolayı ise cehenneme girmezler...
konuya yaklaşımlar muhteliftir...doğrusunu bilen ise yalnız allahtır...
müminin mükellef olduğu şey, islamı temsil etmek ve tebliğ etmektir...ötesi allahın işidir.
dikkat edilirse dünya nın en güçlü orduları listesinin hiç birinin ilk 10 unda iran yoktur. amerika da yayınlanan muteber bir liste de iran ordusu dünyanın en güçlü 16. ordusu. yani ülkemizden 10 sıra geride.
ama burada ve başka yerlerde bakın, kişilerin şahsi görüşlerine göre iran ordusu; türk ordusundan daha güçlü(!). hatta ilk 3 te ilk 5 te falan onlara göre...
gerçekte böyle bir durum söz konusu değil.hatta amerika izin verse israil iran ın çoktan başına yıkacak nükleer santrallerini ama seçim öncesi izin vermiyor abd.
bu nedenle nükleer güç pazarlığı yapıyorlar.
peki nasıl oluyorda iran böyle algılanabiliyor?
burada acemlerin kendilerini pazarlama konusunda ki kabiliyetlerine dikkat etmek gerekir.
biz türk milleti olarak nasıl savaş sahasında güçlü, diplomasi de ve kendimizi anlatma da zayıfsak, onlarda reel anlamda bir o kadar güçsüz ama diplomasi ve kendilerini ifade etmekte güçlüler.
adam, şu veya bu sebeple(ister bunlar iran ın işgal edilmesine göz yumup doğalgaz kaynaklarının amerikan hinterlandına geçmesine izin vermezler diye rusya ya güveniyor olsunlar veya ister amerika ile masa altından mercimeği fırına vererek israil ile gizli iş yaptıkları iddiaları doğru ise buna güvenerek)batıya ve israil e posta koyar gibi davrandığından direk güçlü devlet imajı yaratıyorlar.
yoksa ekonomileri kötü, halkı aç, petrolü işleme kabiliyetleri yok, askeri güçleri ahım şahım değil ama aksiymiş gibi izlenim verebiliyor.
bu propaganda konusunda ki başarılarından kaynaklanıyor.
türk ordusu iran ordusundan belki 2 kat daha güçlü ama türk vatandaşlarından kimileri iran ı daha güçlü zannediyor, bu acemlerin propaganda başarısını gösteriyor.
1.abd(tartışılmayacak üstünlük, dünya da yapılan askeri harcamanın yaklaşık yarısı o da açıklanan kadarıyla yapıyor)-hatta uzmanlara göre aynı anda rusya ve çin i nükleer kullanmadan etkisiz hale getirecek güçte-
2.rusya
3.çin
4.hindistan
5.ingiltere
6.türkiye
7.güney kore
8.fransa
9.japonya
10.israil
kanaatimce abd nin 1. liği ve daha sonra rusya ve çin in 2. ve 3. lüğü tartışılmaz. sonrasında ingiltere,hindistan ve türkiye geliyor. nükleer güç ve denizaşırı operasyon kabiliyetine sahip fransa da unutulmamalı tabii. ve elbette ordusunun net gücü bilinmeyen ama kazandığı savaşlarla bilinen israil.
dikkatimi çeken hint ordusunun gücü oldu.
ülkemizin ilk 10 da olduğu belli. hemen hemen tüm listelerde ilk 10 dayız. aynı zamanda(her ne kadar pakistan gibi nükleer güç değilsekte) en güçlü müslüman orduya sahip olduğumuzda belli. bu gurur verici.
ama deniz aşırı operasyon yapma kabiliyetimizin yetersizliği ve deniz kuvvetlerimizin yeterli olmayışı aşikar.
bizim taş yerinde ağır. inşallah gün gelir deniz aşırı operasyon kabiliyetine de sahip oluruz.
dünya da doğalgaz fiyatları düşerken 100 eu zam yapmışlardı, azerbaycan dururken niye iran dan gaz alırız anlamıyorum zaten. iran doğalgaz ına azerbaycan a ödediğimizin 2 katını ödüyoruz.
daha düne kadar yazılarında ''yandaş medya''''iktidarın bozduğu gazeteciler'' gibi bir çok aleyhte görüş bildirenlerin bir anda iktidar ın kendi tabanından, ikidarın iktidar olmasını sağlayan başlıca etmenlerden iktidara daha yakın dostu oluvermiş kalemlerinin kaldırılsın dediğidir.
kuran bu insanlara şöyle der;
''halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.''
türkiye de ülke bütünlüğünün ve demokrasinin korunmasında büyük bir görev icra eden mahkemelerdir.
halk düşmanlarının ve bölücülerin korkulu rüyası olmuş, saltanatlarını başlarına yıkmışlardır.
bu tarihsel misyonu ifa eden özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, son 10 yılda ki hatta özal dan bu yana 30 yılda ki kazanımları büyük riske sokacaktır.
hangi ''duygusal'' nedenler bu işe girişmeye neden oldu bilinmez, ancak bu mahkemelerin kaldırılması türkiye nin rayına girmesi sürecini uzatacaktır.
haşiye; bu mahkemelerde görev alıp, millet düşmanlarının tepesine binen kahraman savcılar ve cesur hakimlerin misyonunu gelecek nesiller daha iyi anlayacak ve hayır ile yad edileceklerdir.
gayet olağandır, pekala gerçek hayatta ki gibi iyi veya kötü olabilir.
stv dizilerinde sakallı takkeli bir kimse olumsuz bir provakatör gibi anlatılabileceği gibi,(ki şubat soğuğu nda anlatılmıştır mesela) namaz a ne gerek var bale yapalım diyen bir kimse de olumsuz anlatılabilmektedir.
ha şunu söyleyeyim, stv nin temsil ettiği camia pek çok kapalı bayan olduğu gibi açık olanları da vardır.
türkçe olimpiyatlarında seyirci profiline bakılırsa bu konuda fikir edinilebilir.
bu nedenle katiyyen bir olumsuz genelleme de bulunulması mümkün değildir.
hatta stv dizilerinde(tek türkiye,farklı boyut) hep iyi kahramanları canlandıran bayan başrol oyuncusu açık mesela...
kaç fransız milliyetçisi büyük napolyon a, kaç rus milliyetçisi çarlık dönemine, kaç yunan milliyetçisi helen uygarlığına, kaç italyan milliyetçisi roma ya, kaç arap milliyetçisi sahabe dönemine, kaç çin milliyetçisi çin impatorluğuna söver ki...
bir şeyi beğenmek, tasvip etmek, gurur duymak o şeyi tanrılaştırmak, her döneminde yaşanan her uygulamayı doğru bulmak anlamına gelmez...
yani osmanlı da her şey yolunda yürüseydi zaten yıkılmazdı.
ama osmanlı da her şey yolunda yürümedi diye osmanlı ya sövmek sözcü gazetesi entelektüelliği olsa gerek.
islam; insanların hak edildiği gibi yöneteceklerini ifade eder. bu bağlamda demek ki, o dönemde toplumda da sorun vardı, yönetimde de..
ancak osmanlı 72 tane milleti uzun yıllar sorunsuz yönetmiştir.
elbette fransız ihtilali sonrası belli problemler coğrafyasında oluşmuştur.
bazı yanlış siyasetlerde izlenmiştir.
özellikle iyi niyetli olduğunu düşünsemde ittihat ve terrakki politikaları bazı sorunları kronikleştirmiş ve parçalanmayı hızlandırmıştır.
ama bunlar reddi mirası gerektirir şeyler değil, tarihin akışı içerisinde olağan şeyler.
yani padişahlar veya osmanlı yönetimi peygamber değillerdi. ama peygamber değillerdi diye reddi miras yapmak akıllıca değildir. düşmanlık yapmak ise kriptoların sahte ulusalcılığını milliyetçilik olarak kaktırmak istemesinden başka bir şey değildir.
milliyetçiliği en ileri safhalarda yaşayan, oğlunun deyimiyle müslüman değil deist olan atsız bile osmanlı mirasına taliptir.
sultan abdülhamit i de, sultan fatih i de över...
osmanlı gibi bir devin yüksek mirasını red edip, fransızların tükrüğünü zemzem suyu kabul ederek yapılan milliyetçilik sahtedir.
türk milleti ekseriyetle kriptoların, sabatayistlerin ve bunların beslemelerinin çakma ulusalcılığı ile değil, kökleriyle barışık bir milliyetçiliği savunmaktadır.
kendini tarihine küferederek, insanlık tarihinin en ihtişamlı iki imparatorluğundan birinin mirasını red ederek, maymun gibi batılıların yaşam tarzını taklit ederek hakiki milliyetperverliğin olmayacağının farkında biri olabilir.
ayrıca çok uluslu imparatorluk dönemlerinin gerekliliklerinin farkında olabilir.
arabayla 2 saatte bir ucundan diğer ucuna varacağın karamanoğlu beyliğinden değil. 27 milyon kilometre kare lik bir alanı direk, bir onun kadar alanı da dolaylı yöneten bir impratorluktan bahsediliyor.
ben şuyum, şurda doğdum, şu tarihte anadolu üniversitesi iibf nin şu bölümünden mezun oldum. yalnız bitrdiğim bölüm açıköğretim değil ''örgün''...üniversitemizin imaj sorunu var da...
malesef tablo bu...migros un karşısında ki çimenlerde sohbet etmek güzelde mezun olduktan sonra açıköğretimli olmadığınızı söylemek zorundasınız. bu noktada kars kafkas üniversitesi bile daha iyi.
genç arkadaşlar;
eğer a.ü de örgün bir bölüm yazacaksınız 2 kere düşünün...
kendisi şafii iken, hanbeliliğe geçerek hanbeliliğin unutulmasını engellemiştir.(yukarıda ki entrylerden birinde ki bilgi yanlış. hanefiliğe geçmemiştir.)
sufi velayeti noktasında sahabe neslinden sonra en ileride olduğu kabul edilir. diğer tarikler, bu noktada hazretin üstünlüğünü teyit ederler.
eserlerinden çok manevi tasarrufları ön plandadır. vaizdir.
ekolünden gelen en önemli talabesi muhyiddin ibn arabidir.
osmanlı döneminde avamda en yaygın görülen tarik kadiri idi. bu nedenle anadolu kadiri babalarının türbeleri ile doludur.
imam ı azam gibi fevkalade zengin bir zat olduğu halde ilme yönelmiştir.
fıkıhta imam ı azam ne ise, tasavvufta abdülkadir geylani o dur.
mutlaka belli sosyolojik nedenlere bağlıdır. aynı şekilde bazı doğu vilayetlerimizde intiharın yaygın olması gibi.
hatta büyük metropollerde bazı suçlarda bir bölgenin insanlarının, başka suçlarda diğer bölgenin insanlarının yoğunlaştığı biliniyor. bunlarda mutlaka sosyolojik bakımdan incellenmeye muhtaç verilerdir.
veya katolikler, protestanlara nispetle daha az boşanır. doğu ve güney ülkelerinde boşanmalar batı ve kuzey ülkelerinden daha azdır.
veya yahudiler, katoliklere nispetle, katolikler protestanlara nispetle daha az intihar eder.
bunların hepsi sosyolojik izahı gerektiren hadiselerdir.
bu noktada emile durkheim insana ufuk açar.
tavsiye ederim.
ne bu veriler ışığında yaftalamak ve aşağılamak, ne şakirt değiller geçim sıkıntıları var gibi sözcü gazetesinden fırlama analizler yapmak veya bu durumu marifetmiş gibi anlatmaya çalışmak doğru değildir.
ayette geçen ''hımar'' kelimesinin manasını bilmeyenlerin iddiası.(türban diye bir kelime elbette yok ama hımar başörtmeyi de açıkca kapsar)
üstelik ayette ''hımar'' geçmeseydi, arapça dilbilgisi,etimoloji diye bir şey bilinmeseydi bile, kuran ''allah'' ile beraber ''resul''e itaat emri vermesinden ve mütevatir hadislerde tesettür ün detayları ile açıklanmasından hareketle saçı kapatmayı da kapsayan tesettür gene dinin bir gereği olurdu.
1980 sonrası kentlerde tesettürlü sayısı artınca tesettürün dinde olmadığı uydurulmuştur, bunun için dünyevi hırs ve zaafları olan ilahiyatçılar da ayarlanmıştır, maksadı dinin kendisine değil kendi inandığına göre dini şekillendirmek isteyenlerce taraftar bulmuştur.
hz. fatıma nın başının açık olduğuna inanan var mı?
1400 yıldır bütün islam milletleri, bütün mezhepler yanlışlıkla böyle bir dini vecibe görmüşler ne zaman başörtüsü 80 li yıllarda anayasa mahkemesine intikal eden bir konu olmuş o zaman bu dini ritüel bir anda kültürel bir şey kabul edilmiş.
bırak allahını seversen.
dini siyasete alet etmek bizzat budur.
tesettür imani bir mesele değildir ancak dinde yeri vardır. kişi takar veya takmaz ama dinde vardır. kişi içki içer veya içmez ama dinde haramdır. velevki senin inancına göre dinde içki haram değildir, tesettür yoktur kimse senin inandığın gibi inanmak zorunda değil.
insanlardan kimileri inanca göre yaşar, kimi yaşadığını inançlaştırır...
yani pekala biride kalkıp diyebilir ki, kuran da rakı kelimesi geçmemektedir, haram edilen şaraptır öyle ise rakı içmek caizdir.
bu yani normal bir müslüman için komiktir. ama dersin yani. insanların ağzı torba değil. lakin boş bir iddiadır,lakırdıdır bu.
korku şebekesi tarafından aman tanrım yobazlar, bunlar domates hıristiyandır deyip domatesi yasaklayacaklarmış biçiminde hikayelerle korkutuldu.
din adamlarının yobaz olarak gösterildiği yeşilçam filmleri ile beynine yön verildi
din terakkiye manidir şeklinde bir güdülemenin mağduru oldu.
tarihsel misyonu batı ile rekabet olan bir kavme mensup olduğu halde, batı terakki yi temsil eder öyle ise taklit edilmelidir biçiminde bir yönlendirmenin neticesi ike bunu yaptı.
sağ yiyicidir, sol dürüsttür hikayesine inandırıldı.
camiilerde referanduma evet için 500 er lira dağıtmışlar hikayesine bile inanacak kadar dezenformasyona müsait bir zihin dünyası olduğundan bunu yaptı.
mevlana sadece hoşgörmüş başka bir şey yapmamış, din içinse kalbim temiz dersen ibadet olarak yeter şeklinde bir inanışa sevkedilmiş olduğundan, bir dönem ö. sav ın hacca gitme bakarsın muhammed seni bırakmaz, paranı araplara kaptırma lafını olağan karşıladı.