kana bulanması, şiddetin, çatışmanın eksik olmaması gereken bölgelerde islamın egemen kılınması, ılımlı, limonlu, vanilyalı gibi sıfatlarla hoş gösterilerek desteklenmesi olarak tersten okumak da mümkündür.
bu işleri organize eden, basit menfaatleri uğruna milyonlarca insanın ölümüne, acı çekmesine yol açan namussuzların geçmişleri de böyle onursuzluklarla doludur.
vaktiyle kara afrika'ya misyoner kılığında gidip yerlilerin eline birer incil tutuşturan, onlar dua ederlerken topraklarına el koyan haysiyetsizlerin torunlarıdır bu kanın, gözyaşının sorumluları.
balıkesir iline bağlı, izmir-istanbul kara yolu üzerinde bulunan, bu güzergahı kullanan şehirler arası otobüslerin ve otomobillerin mola noktasında bulunan ilçe. ayrıca kaşarlı tostu ve ayranı ile nam salmıştır.
sempatik tavırlarıyla dikkat çeken iki güzel kız kardeş. üst düzeyde medeni cesaret sahibi olmalarının yanında pek çok konuda bilgi sahibi oldukları gerçeği de gün gibi aşikar. buna rağmen haklarında yapılan her türlü olumsuz yorum tümüyle kıskançlık kaynaklıdır.
ancak kene gibi bir asalak için mümkün olabilecek konaklama şeklidir. kırım kongo kanamalı ateşi mikrobu taşıyan keneler geceyi boynunda geçirdikleri sözlük yazarının ölümüne sebep olabilirler.
beşiktaş jimnastik kulübü'nü, türkiye'nin spor alanında marka olan iki büyük kulübü olan fenerbahçe ve galatasaray ile eş değer gösterme çabalarının bir parçasıdır.
aslında küçük bir azınlığa tekabül eden beşiktaş taraftarının ruhunu okşamak, hoş tutmak isteyen kesimler tarafından başvurulan bir yöntem olmasına karşın, ne yazık ki haddini bilemeyen beşiktaş taraftarı tarafından da benimsenmiştir. televizyonlardaki spor programlarında, şurada burada bu üç kulübün adı yan yana anılınca spor kamuoyunda bu üç kulübün aynı düzeyde bulunduğu gibi bir yanılsama yaşanmaktadır.
trabzonspor'u da dahil ederek pompalanmaya çalışılan dört büyükler geyiğinden vaz geçilmiş olması, büyüğün küçüğün ayrılması adına atılmış olumlu bir adımdır, ancak yeterli değildir.
geçmişlerindeki sayısız başarılarla, milyonlarla ifade edilen taraftar kitleleriyle, dikkate değer bütçe imkanlarıyla müstesna bir yere sahip fenerbahçe ve galatasaray, gerçekte türkiye'nin iki büyüğüdür. diğer küçük ve orta boy kulüplerden ayrı tutulmalı, isimleri asla diğerleriyle birlikte anılmamalıdır.
karşı cinsten katılımcılara şirin görünmek dışında bir kaygısı olmayanların zirvesidir. yoksa zirveye mirveye ne hacet, çevrenizde hiç mi ilgiye şefkate muhtaç çocuk yok? herkes kendi mahallesindeki ilgiye muhtaç çocuklarla ilgilenir, olur biter. ne gerek var öyle şaşaalı organizasyonlara?
tanım: bir sonrakinde de eller boş dönülecek zirve.
sosyal sorumluluklarının bilincinde olan bir kısım müşfik sözlük yazarını dışarıda tutarsak; diğer tüm zirvelerde olduğu gibi, sevgilisi olmayan sözlük yazarlarının ya nasip diyerek şans denemeleridir.
haa, çocuk yuvası zirvesinden hatun/çocuk kaldırılır mı? kaldırılmaz. bu amaçla zirveye katılmış arkadaşlara alkolün su gibi aktığı gece zirvelerini tavsiye ederim.
karşı cinsten kafanıza uygun birini bulup olta atmak için onca zahmet çekilmez. uğraşmayın boş yere.
beklentilerin aksine, partizan'ın öyle kontratak montratak pozisyonu bulamayacağı, çanakkale geçilmez taktiğiyle oynamasına rağmen muhtemelen yarım düzine gol yiyerek fenerbahçe'ye boyun eğeceği maç olacak.
bu kadar kehanetin ardından tanımımızı da yapalım:
partizan kafilesinin boğazın eşsiz manzarası eşliğinde rakı balık muhabbeti yapmasına imkan sağlayacak maçtır. *daha ötesi değil. *
müslümanlar için gereksiz bir tepkidir. zira cennette kara çarşaflı kadın olmayacağı kuran'da açıkça ve birinci ağızdan ifade edilmiştir.
--spoiler--
Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir. (insan suresi/21.ayet)
--spoiler--
karanlıklara ışık tutan, fikri hür, vicdanı hür, aydın insan. ilgiyle okuyor ve diğer yazarlarla tartışma/polemik yaratmamak adına şimdilik bu kadar diyoruz.
olimpiyatların geniş halk kitlelerinden gereken ilgiyi görmemesinin temel sebebi olduğu gibi, yarışan sporcuların motivasyonunu olumsuz yönde etkileyen faktörlerdendir.
çevresinde sofu olarak bilinen birileri boktan bir işe karıştığında yobaz tayfasından oluşan savunma korosunun hep bir ağızdan seslendirdiği abukluk.
sakallı cüppeli hocaefendi büyü yapmak, cin çıkarmak bahanesiyle önüne gelen hatuna yazılır; koro devrededir: "dinimizde böyle şeyler yok."
bok yok! bir bak bakalım inandığın dinin kitabına büyü, cin var mı yok mu?
yazılarıyla mala davara yol gösteren güya aydın gazete yazıcısının sübyan kızlarla gönül eğlendirdiği ortaya çıkar; "bu çirkin olayı gerçekleştiren müslüman olamaz."
neden olamaz peki? adam inandığı dinin sünnetini yerine getiriyor. onüçlük kızla oynaşmak için yapması gereken üfürükten bir imam nikahı değil mi işi dini kurallara uydurmak için?
siz daha bıdı bıdı edin. yok efendim bunu yapan müslüman olamazmış da, yok bu tip olaylar islam dinine mal edilemezmiş de...
ne kadar bağırırsanız bağırın sonuç değişmiyor: din bu!
öncelikle; cümledeki "vermek" fiili karşılıklı bir ilişkiyi tanımlamaktan uzak, çirkin bir sözdür. şiddetle kınıyor ve verme potansiyeli bulunan sözlük hatunlarını selamlıyorum. *
sonralıkla; vermekten kasıt sevişmek ise, gayet normal bir davranıştır. mini etekli kadın da sevişir, türbanlı, hatta çarşaflı kadın da. hatta çarşaflı kadının verdiği kişi çember sakallı, takkeli cüppeli bir tip de olabilir.
demek ki neymiş? verip vermemenin, sevişgen olup olmamanın mini etekle, türbanla çarşafla ilgisi yokmuş. öyle olduğunu düşünen bünyeler türbanlı, çarşaflı yakınlarına pek fazla güvenmesinler, eğer kukularına beton döktürmedilerse mutlaka birilerine veriyorlardır.
recm edilme korkusuyla söyleyemiyorlardır, o ayrı.