bir kötü performansında hoop başkanı soyunma odasının kapısından damlar içeri. sayar söver kırar döker tehditler eder. maç öncesi antremana gelir kontrol eder takımını. diken üstünde oynar sporcu. zoraki oynatılır resmen. başına da çobanı diker, sözünden çıktı mı vur kırbacı. affı yok. işte öyle efendim mevzu bahis spor kulübünü de başkanını da çobanını da siz çok iyi biliyorsunuz. bir şarkı sözü ile anlatmak gerekirse ''adı lazım değil baş harfi aziz'' diyeyim de siz anlayın işte. ben sadece olan biteni hatırlatmak sporcuyu nasıl bir robotlaştırma girişimlerini vurgulamak istedim.
genelde şöyle bir gülüş olur '' : ) '' tabi her böyle gülen insan yavşaktır diye bir kaide yok. yerinde ve zamanında kullanılmadığı takdirde yavşakça gülüyormuşsun gibi durur.
gerek saha içerisinde hakemlere olsun gerek ayküt kocamanın basın açıklamalarında olsun gerek kanalında olsun kulüpçe bir masumiyet hava içerisine girmiş bu şikecilerin türkiyeye ''bizi yıldırmaya çalışıyorlar'' edalarıyla takılmalarıdır. oynanan bu oyun ne voleybola ne de tenise benzer, futbolda ağlayacak olan şimdiden siktirsin gitsin. adalet herkese eşit davranır şike olmadığı sürece. şimdilik susuyorum, konuşursam birilerini çok fena rencide ederim.
bir trafik kazasında sağ ayağını kaybeden* messinin sadece sol* ayağıyla sahaya çıkması ile sağlıklı sapasağlam bir futbolcunun yapabileceklerinin karşılaştırılmasıdır.
göz var nizam var efendim adam durdurulamıyor. barcelona da messi ne ise galatasarayda da aydın yılmaz odur. hele zaten o goldeki pozisyon alışı top kontrolü vuruşu filan ayrıntıya girmek istemiyorum girersem çok canlar yakarım çok. herşeyi geçtim 2. tur biletini resmen adam aldırdı galatasaraya. nedir ulan sizdeki bu başarıyı çekememezlik ?
not: tarafsız obcektif bir yaklaşımla tanım yapmaya çalıştım. okur beğenirsiniz inşallah.
doğru yolda olan kızdır. muhtemelen büyülü cazibeme kapılmış kızdır. kolay etkilenir ve kolay kolay da unutamaz. şimdiden başlığı parselleyelim de kıvanç gelir yok efendim ben ondan daha yakışıklıyım falan filan hiç uğraşamam.
edit: hangi kıvanç diye soranlar var. bizim kıvanç yahu kıvanç tatlıtuğ.
muhtemelen beni görmemiş kızdır. hatta o ilk kelimeyi cümleden atarsak olaya daha bi gerçekçi yaklaşmış oluruz.
edit: lan olm adam yakışıklı bok atmayın hemen. yazarın burada anlatmak istediği mevzu farklı.
edit2: ayıptır lan. işte siz bu kadarsınız. aynısını kıvanç yapsa bana ayakta alkışlarsınız amk.
ulan bir kere türkler madem orta asyadan geldi, orta asya türkleri dediğin çekik gözlüdür. şimdi şöyle bir alıcı gözüyle bakıyorum çevremdekilere; tiplerinde zaten bir meymenet yok. ee başta da dediğim gibi çekik göz desen o da yok. peki nerde bunun türklüğü? onu da düşündüm ben. ilk başta doğru olabilir türkler orta asyadan siktiri yiyince anadoluya göç etmişler. mevzu ondan sonra başlıyor. bir avuç türk olarak anadoluya yerleşen bu türkler yıllar geçtikçe soldan* avrupadan, yukarıdan rusyadan, sağdan kürtten aşağıdan afrika ve araplardan yemişlerdir. böyle böyle derken atalardan atalara ırklar birbirine karışınca ortada saf türk filan kalmamıştır. zaten bunların gözünü korkuttun mu dededen filan olaya girip atalarım aslında kürttü, aslında avrupadan göçtük biz filan derler.
şimdi ilk bakışta tepki vermenizi normal karşılıyorum ama dur hele bi sakin ol dinle romantik aşk erkeği. tamam yalnız olabilirsin seni dinleyecek arkadaşın da olmayabilir. içini dökebileceğin birileri gerek anlayabiliyorum seni, anlamadığım şey ise acını burada boşaltmanın anlamsızlığı. sonuçta erkeksin lan sen, dışarı çıkarken erkekliğin verdiği ağırlığı evde unuttun galiba? nedir bu romantizm deliliği? şu saatten sonra nasihat mi vereyim size? hay s.keyim tv nin yanında yazmaya kalkarsak ,show tv in reklam kokan haberlerinin yanında, yazma ilhamını kaybedersin böyle. işte lafı da uzatmak istemiyorum gerçi, diyeceğim şu ki git duvara karşı anlat ya da ne bileyim yatağına uzan tavana da anlatabilirsin aşk acını, veyahud böyle al eline kalemi sen de bir nazım hikmet gibi özdemir asaf gibi -googleden baktım isimlere- şiirin dibine vur. hiçbiri olmaz diyorsanız karadenizin çılgın delirmişçesine kıyıya vuran dalgaları misali gidin 31e vurun kendinizi. bu da benden size anlamanızı umduğum bir kaç kelam olsun.
sözlüğün daha kaliteli ve rakiplerine karşı daha üstün hali için önerilen uygulamalardır. mesela bir tanesi:
-her başlığın 0-10 arasında oylanması ile barajın -baraj puanı belirlenmesi şartıyla- altında kalan başlığın silinmesi gibi bir uygulama sözlükteki gereksiz veya seviye altı yazılardan kurtulmuş oluruz. en azından fikrin geliştirilip denenmesi gereken bir uygulama olduğunu düşünüyorum.
edit: fikri geliştirerek 1 adım ilerisine götürürsek; seri eksi yiyen entry nin kısa süre içerisinde otomatikmen silinmesi.
edit2: sözlükteki kaliteli troller zaten belli. yani kaliteli troll ün entrysinde aldığı + oylar - oylarını nötrlediği için entry si silinmeyebilir. ancak bunun diğer tarafında troll olacam diye ilgi çekmek için mide bulandırıcı başlık ve entrylere başvuran trollümsü yaratıkların -leri +larından çok daha fazla olan entryleri tepki görüyordur. yani sözlüğe aykırı en azından çoğunluğun istemediği bir yazıdır ve kaldırılması gereklidir.
bugünkü meclis içişleri komisyonunda avazı çıktığınca bağıran bir MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz sözüdür efenim. biz böyleleri daha kaldı mı diye düşünürken hala mecliste cirit atanları varmış ya la. bir de bu adam oylanarak girmiş o meclise. yıl olmuş 2012 hala bunu seven bunu sevmeyen tartışması yapanlar varmış. hayretler içerisinde izlemedim desem yalan olur. yani millet uzayın derinliklerini keşfederken bizim ülkemizde hala türkü sevmeyen türküm demeyen veyahud ne bileyim atatürkü sevmeyen gitsin bu ülkeden diyenler varmış. babamız dedemiz anlatırdı bize bu tipleri, biz hayretler içerisinde dinler şaşırırdık, böyleleri kaldı mı derdik. meğer mecliste at koşturanları bile varmış.
ister istemez farkediyorsunuz efenim. sözlükte böyle bir abazanlık havası mı dersin futbol muhabbetindeki akıl sır erdiremediğim yorumları mı dersin kalite yoksunu başlıkların boy göstermesi mi dersiniz artık ne diyorsanız deyin ama bi liseli havası bir iticilik var. yok mu bunların ödevi mödevi. verelim ellerine bir ödev kağıdı onu çözüversinler bari.
geçen dayımın düğün kasedini seyrederken farkettiğim mevzudur efenim. kasette sesim boru gibi çıkınca madem çaylak takılırken bi araştırayım dedim. yanlış olmasın araştırmaktan kastım öyle gözümü kör edip kitaplar ansiklopediler karıştırmadım. güzelcene yazdım google a zaten direk çıkıyor oradan çat diye önüne. ve aradığım cevabı en sonunda 60 saniye içerisinde bulabildim. meğersem sebebi:
--spoiler--
Ses havada gözle görülmeyen dalgalar halinde yayılır. Birde bu dalgaların yanı sıra kafatası kemiklerimiz ve kas dokularımız ile birlikte iletilen dalgalar vardır. Kendi sesimiz bize sadece kulak zarımıza çarpan ses dalgaları olarak değil, kemik ve kaslarımızla iletilen ses dalgalarıyla bileşerek gelir. Bu yüzden sesimizi kayıtlarda çok farklıymış gibi duyarız. Halbuki konuşma esnasındaki sesimiz ile kayıtlardaki sesimiz karşımızdaki kişiye farklı gelmez. Kayıtlarda dinlediğimiz ses aslında bizim gerçek sesimizdir.
--spoiler--
buymuş. meğersem bütün gün arkadaşlarım o ya.ak gibi sesime katlanıyomuş ya la.
