şu an var olmasa da hdp'nin kurulması için meclise kanun teklifi verdiği bakanlık.
Teklife göre,
"toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin politika oluşturmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek üzere Kadın Bakanlığı kurulacak.
Bakanlık, kadına yönelik şiddet, taciz ve istismarın önlenmesi için politikalar üretecek, eğitimin her aşamasında cinsiyet eşitliği bilincini artıracak, homofobi ve transfobi temelli ayrımcılık, şiddet ve nefret suçlarıyla mücadele edecek, kadının girişimciliğini destekleyecek, şiddet mağduru kadınlar için yaşam alanları oluşturacak, kadının siyasete eşit katımının sağlanması için politika üretecek, kadın kooperatifleri gibi alternatif ekonomik modeller yaratacak.
Toplumsal cinsiyete dayalı bütçe çalışmaları yapmak da bakanlığın görevleri arasında yer alıyor.
Bakanlığın hizmet birimleri arasında LGBTi'lerin Statüsü Genel Müdürlüğü de bulunacak. Kadın hakları konusunda çalışmalarda bulunan tüm kadın örgütlerinin ve ilgili bakanlık ve kurumların temsilcilerinin katılımıyla "Kadın Statüsü Kurulu" oluşturulacak. Kurul yılda en az bir kez toplanacak.
Bakanlık, Kadın Bakanlığı Uzmanlığı ve Kadın Bakanlığı Uzman Yardımcılığı kadroları oluşturacak."
Bakanların yolsuzluk iddialarına ilişkin mecliste gerçekleştirilen yüce divan oylamasında oy pusulasından 50 TL çıkması olayıdır.
parayı koyanın chp'li mahmut tanal olduğu söyleniyor. valla kim yaptıysa çok sağlam trollemiş. helal olsun. alkış alıyoruz.
gelen haberlere göre o 50 tl da kaybolmuş sonradan. ben bilmiyorum ama bakanlardan biri almış olabilir diyenler var. bu sonuncusunu tamamen kendim uydurdum. aklıma zekice bir politik espri geldi mi anında yapıştırırım, hiç acımam. ahaha. ulan var ya ülke olarak komple ayakta sikiyorlar bizi yemin ederim. adamlar aklandı lan. ahah.
doğru olan önermedir. 2014 yerel seçimlerinde yani daha 4 ay önce, %5,5 oy almış hdp ve bdp'nin oylarını arttırarak %9'a yükseltmiştir. objektif olarak bakıldığında başarılı bir kampanya yürütmüş, ilgi çekmiştir. sempatik tavırlarıyla, öne sürdüğü ilkelerle siyasette farklı bir dil ortaya koymuş, çok kısa zaman içinde kürt siyasetini bir yerden alıp bambaşka bir boyuta taşımayı başarabilmiştir. yürütttüğü kampanya boyunca, "ezilenler" kelimesini ağzından düşürmemiş, kürt milliyetçiliği yerine türkiyenin üniter devlet yapısına uygun düşen görüş ve söylemleriyle de oy alamadığı bir kesim üzerindeki ön yargıları kısmen de olsa yok etmiştir. ayrıca bu seçimdeki başarısı kendisini partisi ve barışçıl kürt hareketi içerisinde şimdiden başka bir kariyere başka bir boyuta taşımıştır. bütün bunlara bakıldığında 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin asıl kazananı demirtaş olmuştur.
herhangi bir nedenle herhangi bir ırkı aşağılayan, ya da kendi ırkının bütün diğer ırklardan daha cesur, daha zeki, daha bilmem ne olduğunu savunarak "kendi insanını" yücelten ve aynı zamanda diğer başka bir ırkın -genellikle ve özellikle belirli bir ırktır bu- bireylerini topyekün hor gören, onlara saldıran, onları görmezden gelen, küçük düşürmeye çalışan, çekindiği ortamlarda ise ırkçı yaklaşımını rasyonalize etme çabası içine girerek ırkçı saldırılarını gerek mağdur edebiyatıyla -ama onlar bize şöyle böyle yaptılar- gerekse -onlar da şöyle böyle yapmasınlar o zaman- gibi argümanlarla meşrulaştırmaya çalışan insanların, saldırıda bulundukları ırkın "iyi" olan kısmını, tepki çekmemek adına "aralarında iyi olanları da var", "benim kürt/türk arkadaşım da var" gibi korkakça ve kaçamak yollarla bir kenara ayırdıklarında bunun bir genelleme olmadığını iddia etmeleri, dolayısıyla kendilerinin faşist-ırkçı sayılamayacaklarını olsa olsa milliyetçi,vatanını-milletini seven, sorumlu ve farkında insanlar olabileceklerini savunmaları durumudur. amma lakin ki öyle değildir.
türkiye'nin doğusunda yıllardan beridir süregelen savaşta yaşanan daha önce hiç duymadığımız, bilmediğimiz, bizden hep saklanan, ana medyanın haber yapmaya cesaret edemediği korkunç olayların bu olaylara şahit olan gazeteciler tarafından anlatıldığı cesur bir belgesel. hem vicdanen rahatsız edici görüntüleri içermesi hem olayların bir de bu boyutunun olduğunu göstermesi açısından çarpıcı bir belgesel olmuş. daha çok kişi haberdar olmalı bundan.
bugün 19:00'da izmit cumhuriyet parkında gerçekleşen taksim gezi parkı direnişine destek protestosu, yarın ve pazar günü yine aynı saatte 19:00'da devam edecektir. gelmek için daha neyi bekliyorsunuz? yarın saat 7, cumhuriyet parkı.
Buddy guy'un* güzel şarkısı. well well well well hmm oh hmm oh. sözleri:
The gates of heaven must be open
I think I saw an angel just walk by
Hey, the gates of heaven must be open
I think I saw an angel just walk by.
I heard a blind man screamin', say
Now there goes a sight for my sore eyes
There goes a sight for my sore eyes
Now there goes a sight for my sore eyes
What king of woman is this ?
You should be locked up, pretty girl
In my bedroom with me
Hey, you should be locked up, pretty girl
In my bedroom with me.
So we can do the same thing that Adam
Did under that old apple tree
What he did under that apple tree
What he did under that apple tree.
Well, well, well, well, well, well
Choke out
Here I come again.
There's always some good lookin' girls
Hangin' 'round this famous place
Well, hey, there's always some good lookin' girls
Hangin' round this famous place, talkin' bout legends now.
Aww, but this particular one
Looked like somethin' from outer space
She looked like somethin' from outer space.
What kind of woman is this ?
Hmm, what kind of woman is this ?
What kind of woman is this ?
Ooh, what kind of woman is this ?
Look at that, she shakes all over when she walk
She made a blind man see
Made a dumb man talk
What kind of woman is this ?
Hmm, shucks.
Tell me, hey, what kind of woman is this, man ?
Somebody gotta, gotta, gotta, gotta
Gotta, gotta, gotta tell me, tell me
What kind of woman is this ?
hayatlarının en güzel çağında sıralara oturtulup dört duvar arasına tıkılmış, öğrendiklerinin hayatta hiç bir boka yaramayacağının farkında olan gencecik diğmaların, tazecik beyinlerin, hoca tam da sınavda çıkabilecek hayat kurtaran pek mühim konuları işlerken, kanat açtıkları bambaşka diyarlarda, esrarengiz alemlerde gördükleri süpersonik olaylardır. bazen de dünyevi şeyler. gelecek hayalleri, aşk acısı, son ödeme tarihi geçen doğalgaz faturası, harcanan kira parası, sözlükte açılacak başlık, öndeki kızın bacakları...
ninni gibi hocanın sesi, yavaşça kapa gözlerini, keşfedilmemiş gizemli bir mağara var sınıf kapısının ardında. adımla derinliklerine doğru. köşede viyaklayan küçük fareye kulak asma. asma köprüyü dikkatlice geç. ve billur şelaleden aşağı bırak kendini. "şşş, dünyaya dön lan! sıra sende, 19.soru."
marjinal şeyler söyleyip herkesin dikkatini çekmek için fırsat kollayan bu troller, her 10 kasım'larda ortaya çıkarlar. tek amaçları ilgi çekmektir. siklemiyoruz.
saçmalamaktır. çok net.Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayip Erdoğan'dan on yıllık iktidarı boyunca skandal niteliği taşıyan açıklamalar geldi. halkıyla çoğu zaman dalga geçti. insanları aşağıladığı oldu. kahve ağzıyla siyaset yaptı, alkışlandı. "offf ne laf koydu." oldu. gaf üstüne gaf yapan bakanlarını her fırsatta kollamayı kendine görev bildi. ayrıştırıcı söylemlerde bulundu. on yıldır ortaya koyduğu performansla, siyaset yapma anlayışını kendisi net bir biçimde göstermiştir. ve biz bunların hepsine o kadar çok alıştık ki artık tepki veremez olduk. işte on yıl boyunca ortaya koyduğu saçmalıklardan, gaflardan bazıları. renkli magazin turumuz başlasın.
- artistlik yapma.
- hadi ananı da al git.
- ayaklar baş olursa kıyamet kopar.(2008 yılında 1 Mayıs işçi Bayramı'nı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen sendikaların kararlı tutumuna)
- ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki kez yazardı. Ama şimdi her gün...(köşeyazarlarına hitaben)
- (23 nisanda yerine oturan ve "Ben konuşmama başlayayım mı?" diye soran ilkokul öğrencisine) Yetki sende asarsın da kesersin de
- (Zonguldakta 30 madencinin hayatını kaybetmesi üzerine) bu mesleğin kaderinde bu var.
- ucube.
- kız mıdır kadın mıdır bilemem. (polis tarafından kalçası kırılan halkevleri üyesi hakkında yorum yaparken)
- Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir diyorum.
- (ivas katliamı davasında zamanaşımı kararı verilerek katliamcıların cezasız bırakılması üzerine) "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı"
vs vs...
diğer akp kadrolarının, bakalnların saçmalıklarına girmeyeceğim bile.
işte bu başbakan hakkında "Başbakanımız bizim için ikinci peygamber gibidir." diyenler oldu.
devamlı yaptığım şey. hatta ömrüm bununla geçiyor. bana benzemeyen, benim düşündüğüm gibi düşünmeyen, benim gibi yürüyüp giyinmeyen, en sevdiğim yemekten nefret eden, esprime gülmeyen bütün insanlara kıl oluyorum. twitterda ergen kuzenimin-daha dünkü bebe- her şeye atarlı yorumlar yapıp asi görünme çabasına, okula robot gibi gidip gelmekten başka bir şey yapmayan aptal kızlara, kendimi ondan daha zeki ve üstün sanıp iğrenç ötesi bir kibirle acıdığım çocuğa, hiç bi şeyden rahatsız olmayanlara, hükümet yandaşlarına, bağnazlara, facebooka, sözlüğe, beyaz show'a... ayar oluyorum. bunda yalnız olmadığımı da iyi biliyorum. bu devamlı eleştiri halinin beni yalnızlaştırdığını da. ama siz de yapıyosunuz, nerdeyse çevremdeki herkes yapıyo bunu. kime sorsan kendisi en iyi, her şeyin en iyisini o hakediyo. en iyi insanların "ben seçilmem seçerim" tavırları. rahatsızım. kızıyorum. sonra bi de kendime kızıyorum. anlamaya çalışmak yerine herkesi küçük bir hareketinden ötürü damgalamak en kolayı. kolayı seçmekten kurtulmaya çalışırken bir yandan "herkesin doğrusu en doğru, benimki neden olmasın?" düşüncesi. kendimi kandırmaya çalışmak; "zekilerin farkındalığı mı, aptalların mutluluğu mu?" çok çok zeki olduğumu iddia etmiyorum ama farkındayım. kafamın içinde çoğu zaman gereksiz yere sayısız soru var ve farkındalık gerçekten yoruyo. eskiden, daha doğrusu daha küçükken zevk aldığım bi çok şeyden zevk alamamak... en kötüsü de insanları sürekli yargılamak. ulan dünya benim etrafımda dönmüyo ki, ben kimim ki bana benzemeyen insanlara kızıyorum devamlı! kimim ben! kibir felan mı? *felan?
vay anam! kesin diyarbakır'ın bir ilçesidir. kck'dan atsalar ya içeri.
yok be, janvilye bu. (ha bizim janvilye. chp'li miydi bunun belediye başkanı?)
fransa'nın janvilye nahiyesinin belediyesi, çocuklar için düzenlenen yaz kampında görev yapan iki müslüman animatörü işten çıkarmış.
milliyet'in haberine göre. haber dediysek, nal kadar manşetten söz ediyoruz, boru değil.
o nasıl işten çıkarmaysa, animatörlere "siz artık gelmeyin ama sözleşmenizin süresi boyunca maaş almaya devam edeceksiniz" demişler.
gavurun aklı almamış.
çocukları gezdirip, eğlendirip arada onları yedirip içirirken oruç olan bir müslüman evladının işinin hakkını ziyadesiyle verebileceğini.
"sen gelme" demişler.
kontrata "çocuklarla beraber yemek yeme ve içme" şartını koymuş gavur. (ulaan, bizim müslüman evladı da anlamamış kontratı imzalarken başına ne geleceğini. gavur niyeti bozmuş oysa. vay sen çocuklarla yeyip içmeyorsun, işine son.)
belediye yetkilisi nicole varet (bildiğin nikol, kürt falan değil yani) 3 yıl önce de aynı durumla karşı karşıya kaldıklarını ve oruçlu bir animatörün kullandığı aracın kaza yapması sonucu birçok çocuğun yaralandığını söylemiş. varet, (oh millet oruç; sen et var, pastırma var diye gir kanlarına) bu sebeple kontrata böyle bir madde eklediklerini ifade etmiş.
işte gördünüz mü? siz bi ramazan davuluna laf edin, janvilyer'de yaşayan mazlum müslüman halk nelere katlanıyor.
"oruç tuttuğu için işten çıkarıldı. belediyeden şok açıklama."
hay dilini yiyim, hay "bacınızın bıdığı sizlere feda olsun"... ne güzel manşet öyle. o manşeti atan komutan ne güzel komutandır.
alevilere baskı varmış da, oruç tutmayana saldırılıyormuş.
sen ne diyorsun be! janvilye'de müslümanlara yapılan zulümden haberin var mı?
yok efendim oruçlu animatör araba kullanırken ağaca girmiş de çocuklar yaralanmış.
iman gücü bu monşeer! (hariciyedekilerle karıştırmayın, bu bildiğin mon cher) bizde oruçlu metrobüs kullananı var, vapur süreni var. obama ile anlaşıp uzay mekiği bile süreceğiz de diyanetten imsakiye bekliyoruz.
vay be... adamlar oruç tuttuğu için işten çıkarmışlar. (bu fransızlar da az saf değil ha... bir de sözleşme sonuna kadar maaşları yatacak. sür adamları janvilye park ve bahçeler müdürlüğüne. ilk hafta istifayı basıp gitsinler.)
gücü tükenmek üzereydi. güç bela yerden kalktı, dizlerinin üstüne çöktü. etrafına bakınmayı denedi fakat yüzüne gelen kumlar, görüşünü engelliyordu. sırtını verdi fırtınaya. gözlerini kırpıştırdı. gözüne batan şey canını çok yakıyordu. göz kapağı... canını acıtan şey; yüzüne çarpan metal levhanın ortadan ikiye ayırdığı sağ göz kapağıydı. bir yarısı neredeyse gözünün içine kadar girmiş, diğer yarısıysa öne doğru bükülmüştü.
öylesine bitmişti ki artık, son dakikalarını yaşadığını düşündü. kollarını güçlükle kımıldatıp avuçlarını açtı. parmaklarına baktı. gördüğü manzaradan ürktü. sol elinin küçük parmağıyla hemen yanındaki parmak çoktan kopmuştu bile. parmak köklerinden, cızırdayan renkli kablolar fışkırmıştı avcunun içine. sağ kalan parmaklarını teker teker oynatmayı denedi. başta olmadı. sonra baş olan hafif kıpırdandı. hatta şimdi çok da güzel oynuyordu. fakat diğer ikisi hala kontrol dışıydı. hala gri, hala metal. istemsiz hareket ettikleri için birbirlerine sürtüp küçük kıvılcımlarla birlikte iç gıcıklayıcı sesler çıkartıyorlardı. parmak arasından fırlayıp yüzüne çarpan kıpkızıl ama cılız kıvılcımdan ürktü. nedense düşündü:
- yumruk yaptığım zaman üstte kalan parmak neden hep baş parmak?
-(iç ses): sahi gerçekten öyle mi?
- sakın bana nasıl yumruk atman gerektiğini bilmediğini söyleme. baş parmak daima üsttedir. onu diğerlerinin altına alırsan yeterince hızlı vuramassın, bunu sen de biliyosun.
- tabii ya. haklısın. tıpkı "düzen"deki gibi. diğerlerini güçlü kılan bir baş, mutlaka gerekli!
- kesinlikle... aslına bakarsan, görünüşte diğerleri daha güçlü, daha uzun, daha birlik baş olandan. cidden, neden rahat olan baş parmak? baksana, onun hareket alanı çok daha geniş. o çok daha özgür. neden böyle?
- kes zırvalamayı. ölüyorum ben. hem de bir hiç uğruna. onlar ölmemi istediği için ölüyorum. şu halime bir bak. bak işte bitti her şey.
sahi, ben ne zaman robot oldum? ne zamandan beri savaşıyorum?
onların değerleri ne zaman benim kavgam oldu? sorgusuz sualsiz yaptım isteneni.
"itaat!"
itaat her şeydir. itaat, ekmek. su. itaat hayat.
ben de itaat ettim yaşamak için. evet. kapadım gözlerimi olan bitene ve itaat ettim.
kahrolası gözlerim...
göz kapağını çekti aldı. rüzgara bıraktı.
...ama tamam. hiç değilse son nefesimde. erirken metal zırhım... artık özgürüm ben! özgür bir "insan" olarak vericem son nefesimi. belki biri beni bulur, parmaklarıma bakar ve dünyayı değiştirir.
sol eline baktı. dişlerini gıcırdattı. ani bir hareketle baş parmağını ağzına soktu ve bir vahşi köpek gibi koparıp yere tükürdü onu. sona kalan 2 parmağını yukarı kaldırdı. barış işaretiydi bu. kimi için zafer, kimi için barış. ne kadar ayrı ikisi birbirinden. barış işaretiydi bu! son kez, var gücüyle haykırdı gökyüzüne. sesi daha önce hiç bu kadar gür çıkmamıştı. fakat onu duyabilen tek kişi yine kendisiydi. öylesine kendine bir çığlıktı ki bu, kimse hala bilmiyor ne dediğini.
kimse duymadı ama, belki bir gün biri onu bulur. parmaklarına bakar... ve dünyayı değiştirir.
umalım da o gün çabuk gelsin.
futbolla yatıp kalktığımız son 12 yıla damgasına vurmuş, takımlarının medar-ı iftiharı, bir çok maçta rakip forvetlerin korkulu rüyası olmayı başarabilmiş, her yerinden öptüğümüz başarılı kalecilerdir her biri. *
galatasaray'ın geçtiğimiz sezon renklerine bağladığı fernando muslera 21. sırada dikkat çekerken, gururumuz rüştü reçber ise 21. yüzyılın en iyi kalecileri sıralamasında 23. sırada kendine yer buluyor.
bir mavi marmara olayı vardı hani, tayyip. hani allem edip kallem edip unutturduğun. gene bu milleti enayi yerine koyduğun mavi marmara olayı. hani şehitler verdiğimiz. ardından her zamanki gibi "gerekli değerlendirmeler yapılıp atılması gereken adımlar kararlılıkla atılacaktır." açıklamaları yaptığın o mavi marmara baskını. ve yine her zamanki gibi tek bir adım atmadığın... tayyip merak ediyorum, hala bitmedi mi bizim şu gerekli değerlendirmeler? israil özür dileyecekti hani! öyle bir şeyler hatırlıyorum... açılış törenlerinde bas bas bağırıyordun yine. hala kulaklarımda. lafla peynir gemisi yürümüyor be başbakanım. doğru. peynir gemisi yürümüyor ama "mavi marmara" yürüyor. o da heder oluyor. senin bir lafın yüzünden insanlar ölüyor. en kötüsü de, o insanların hesabı sorulmuyor. sen hesap sormasan kim hesap soracak! sahi başbakanım, utanmıyorsun demi hiç?
olimpiyat stadının tadilata girecek olması, tamamen beşiktaş tarafından kurgulanan bir tezgahtır. olimpiyatta oynamak istemeyen beşiktaş her türlü dalaveraya başvurmuştur. hala da devam ediyorlar. bunların hepsini görmemek için kör olmak gerekir.
"üniversiteler şirket gibi yönetilecek." diyen abdullah gül, mevcut sistemden rahatsız olduğunu belirtip her üniversitede biri akademik biri idari olmak üzere 2 rektör olması gerektiğini öne sürmüş. ardından da şöyle demiş: "o yöneticilerin, üniversiteleri başarılı şirketlerin yöneticileri gibi idare etmesi lazım."*
hayatının belirli dönemlerini fm'ye adayan çılgın asosyaller için hayat kurtaracak tavsiyelerdir. işte onlardan bazıları:
eğer rakip kaleye az şut atıyorsanız; muhtemelen ya rakip size önde basarak ceza alanına yaklaştırmıyordur.böyle durumlarda oyun felsefesindeki oyun anlayışınızı daha atak hale getirebilirsiniz. eğer kontratak futboluyla sahadaysanız rakip savunma ileri çıkmıyorsa yine pozisyon bulamayacağınız için kontra futboldan vazgeçip en azından "standart" oyun anlayışına geçebilirsiniz.
eğer şut sayınız fazlaysa fakat kaleyi tutmuyorsa; muhtemelen takım uzaktan şutlar atarak gol arıyor demektir. "work ball into box" kenar komutuyla topu kaleye göndermek için oyuncularınızın daha net pozisyonlarda şut atmalarını sağlayabilirsiniz.ya da atak mantalitenizi "atak" ise "control"e getirerek daha dengeli hücumlar yapabilirsiniz. bu sayede şut sayınız azalır ancak gole daha yakın pozisyonlara girersiniz.
uzaktan az şut atıyorsanız; oyuncularınıza "shoot on sight" kenar komutuyla kaleyi gördükleri yerden vurmalarını sağlayabilirsiniz.takımın daha çok ceza alanına girerek gol aramasını ve net pozisyonlara girmesini hepimiz isteriz ancak bazen rakip ceza alanında 7-8 adamla savunma yaparsa uzaktan atacağınız şutlar size galibiyeti getirir
eğer şutlarınız sürekli bloke ediliyorsa; muhtemelen rakip oyuncular ceza alanı ve çevresinde yığılmış ve sizin oyuncularınızın her türlü şut denemesinde topu önünü kendini atıyorlar yani çanakkale geçilmez şeklinde oynuyorlardır böyle durumlarda yapılacak en güzel iş oyunun temposunu biraz düşürerek,ayağa ve kısa pasla "control" taktiğiyle oynayarak sabırlı hücum etmek ve kenar komutlarından "work the ball into box" seçeneğini işaretleyerek ceza alanında az da olsa oluşacak olan boşluklardan faydalanıp gol aramaktır.
eğer çok az pozisyona giriyorsanız muhtemelen ya topu kontrol edemiyorsunuzdur ya da ileri uçta hücumlarda rakibe göre az adamınız vardır ve pozisyon üretmekte zorlanıyordur.bunu çözmek için ileri uca destek vermek için dizilişinizi değişebiliriniz ve paslaşma stilini de değiştirebilirsiniz.
topa sahip olmanıza rağmen pozisyon üretmekte zorlanıyorsanız öncelikle topu takımınızın sahanın neresinde kullandığına bir göz atın.maç esnasındaki action zones seçeneğinden bakabilirsiniz. eğer takım defansif bölgede ve orta alanda top kullanıyorsanız,ileri uca daha fazla adam koyarak mentaliteyi de arttırıp topu hücum alanına taşıyabilirsiniz.ayrıca pas türünü more direct yaparak orta alanı hızlı geçebilir ve uzaktan şutlarla da rakibi çözebilirsiniz.
takımın ortaları yerini bulmuyorsa; sahayı bir daha dar kullanmak için "narrow" genişlikte oynayabilirsiniz. ileri uca daha güçlü ve iyi kafa vuran oyuncular ekleyebilirsiniz. ancak bu iki önlemde de yine birçok orta açılıyor ama hedefi bulmuyorsa sahanın ortasından hücum etmeyi ve ara paslar atmayı sağlamak için "exploit the middle" kenar komutunu kullanabilirsiniz.bu sayede kanat oyuncularınız orta yapmaktan çok savunmanın arkasına ara paslar gönderirler.
eğer rakibiniz uzaktan şutlarla kalenizi dövüyorsa ya defans hattınızı öne çıkararak onları 30 metrenin üzerinden vuruş yapmaya zorlarsınız( ama bu durumda defansın arkasına adam kaçabilir) ya da 1 veya 2 defansif orta saha kullanarak rakibin uzaktan şutlarını engelleyebilirsiniz.
rakibiniz çok fazla net gol pozisyonuna giriyorsa defansif anlamda sorun yaşıyorsunuz demektir ve daha defansif bir anlayışa geçmeniz gerekmektedir.ayrıca maçın analizi sayfasındaki şutlara bakarak rakipte en çok sizi tehdit eden oyuncuyu bulup ona özel önlem de almalısınız.
rakibiniz çok fazla orta açıyor ve ortalar yerini buluyorsa; öncelikle sahayı enine kullanmadaki ayarı "wide" seçeneğine getirin.kanat oyuncularınızın beklere yardımcı olmaları için diziliş olarak hem bek hem de orta saha kanat oyuncusu içeren bir dizilişe geçin. savunmanın göbeğinde oynayan oyuncularınızı güçlü ,uzun boylu ve iyi kafa vuran olmasına özen gösterin.
topa rakip sizden daha çok hakimse; daha defansif bir anlayışa geçin,rakibin topla oynamasını engellemek için pres ayarını arttırın ve top kapmayı da sertleştirin. (closing down ve hard tackling)ayrıca rakibin özel bir oyuncusu topla oynuyorsa(oyun kurucusu) ona özel önlem alın. yani pres,sert top kapma ve adam markajı verin
eğer rakip çok iyi pas yüzdesiyle oynuyorsa sahayı enine ve boyuna daraltmak için narrow seçeneğini seçin ve ayrıca defansınızı "push up" yani önde kurun.rakibe pres yapın. özel olarak da verilerden bakarak rakip takımdaki pas trafiğini sağlayan 1-2 oyuncuya adam markajı verin.
rakibin size göre çok daha az topla oynamasına rağmen tehlikeli ataklar yapıyorsa; kontra ile oynuyor demektir bunu engellemek için savunma hattınızı daha geride kurmalı ve eğer mümkünse bir ön libero ya da orta alanda defansif rollü bir oyuncu kullanmalısınız.
eğer çok iyi pas yüzdesine ulaşmış olmanıza rağmen rakip üzerinde baskı kuramıyorsanız; top kapmayı sert ayarına getirir ve ilerde rakibe pres yaparak top kazanırsanız daha net pozisyonlara girersiniz. yani "hard tackling" ve "closing down" ayarları sizi bu dertten kurtarır.
rakibin pas yüzdesi çok yüksekse; "action zones" bölümünden rakibin çok pas yaptıgı alana bakarak o alana dizilişten ekstra oyuncular ekleyerek rakibin pas trafiğini kesebilirsiniz.ayrıca rakipte pas trafiğini sağlayan oyunculara alacağınız özel önlemleriniz de rakibin pas yüzdesini düşürecektir.
eğer pas yüzdeniz çok düşükse; savunmanızı geriye alarak ve sahayı enine de genişletmek için "wide" seçeneğini kullanarak takımın pas alanını genişletebilirsiniz.ayrıca paslaşmayı "shorter" yaparak ve daha defansif bir anlayışa geçerek oyuncularınızın pas yüzdesini arttırabilirsiniz. eğer saha içinde belirli bazı oyuncularınızın pas yüzdesi çok düşükse onun ya görevini değiştirin ya da onu oyundan çıkarıp daha iyi paslaşabilecek bir oyuncuyu oyuna sokun ayrıca saha içindeki oyuncularınıza yüklemiş oldugunuz defend support ve attack roller de önemlidir. hatlar arasında bağlantıyı kuratacak olan support oyuncularınızı çok iyi seçmelisiniz. herkese attack rolü verip ileri gitmelerini isterseniz sahada pas yapacak adam kalmaz
eğer çok iyi top kapamıyorsanız; takımın closing down ve marking yani pres ve markaj ayarlarıyla oynayın. ilerde basmanıza yani pres yapmanıza rağmen çok top alamıyor,aksine rakibe bir sürü duran top şansı veriyorsanız pres ayarını düşürüp daha savunmacı bir anlayışa dönmelisiniz.
eğer top kapma yüzdeniz yüksekse fakat çok kart yiyorsanız "tackling" ayarını daha hafif top kapma şeklinde değiştirebilir ve gereksiz sertliği önleyip takımınızın sarı ya da kırmızı kart görmemesini engelleyebilirsiniz.
eğer top kapma yüzdeniz düşükse; takımın daha "rigid" oynatarak savunmayı bilenleri top kapmaya çalışmalarını sağlarsınız veya takımı daha defansif oynatabilirsiniz.*
ankara akyurt ilçesinde bulunan üzerinde arapça harflerle allah yazan ay yıldızlı dev anıttır.
"gördük, beğendik, hoşumuza gitti, yerleştirdik." demiş ilhan şener.
edit: kesinlikle rahatsız olmadığım anıttır. sadece aklıma bizim şu ucube heykeller geldi. arapça allah yazınca sanat oluyor, insanlık anıtı olunca ucube. ilginç.
atletico madrid'in kadrosuna kattığı 3. türk futbolcudur. diego simeonenin de jose mourinho gibi ülkücü olmasından şüpheleniyorum.
türkiye'de kimsenin adını dahi bilmediği gaziantepsporlu 21 yaşındaki defans oyuncusu cenk güvenç'in atletico madrid tarafından farkedilmesi çok ilginç tabii. B takımda forma giyecekmiş kendisi. umarız a takıma çıkmayı başarabilir.
folk/jazz tarzında akustik müzik yapan iki hatundan oluşan müzik grubu. şarkılarında enstrüman ön planda. insanı sakinleştiren, her şeyi unutturan world traveller adlı mükemmel bir parçaları var, neredeyse her gün dinlediğim. the diary of amy briggs de aynı şekilde mükemmel.
ben her şeyi geçtim şampiyonluğu falan bıraktım artık tamam. ama o koreografi neydi ya. kfc demişler. ulan harbi. o koreografi neydi be abi. neden öyle bir şey yaptınız? kim ki o kareografideki adam biri bana söylesin nolur? çok ciddiyim dalga geçmiyorum. ha bi de neden futbolcular ısınmaya çıkınca yapıldı ki o? koreografi maç başlamadan 5 dakika önce yapılır be abicim. azcık ultraslan vidyoları izleyeydiniz bre. valla üzülüyorum. tutun kollarımdan düşücem şimdi.
bu sabah bi sıkıntı var içimde. bugün 6 mayıs... kalktım. kahvaltı edemedim. canım bir şey yemek istemiyor. uğurlama dinledim. bir görüş kabininde, hoşçakalın dostlarım'ı, denizlerin türküsünü dinledim. içimdeki sıkıntı bitecek gibi değil bugün... asılır mı bu üç yürek, asılır mı bu üç heval sorgusuz!? bugün 6 mayıs. utansın karanlık, utansın toprak, ağlasın gökyüzü. kızarsın şafak...