her ay 5 gün olmak üzere, kadınlara özel günlerinde izin kullanma hakkını doguran yasa tasarısı.
türkiye şartlarında anormal karşılnması normal gibi zira kadınların en fazla tekstil sektöründe çalıştıkları düşünülürse ;
erkek eleman çalıştırırım der işverenler,
öte yandan bu yasa kadını eve kapatır der uzmanlar..
o değil de 5 gün yerine en azından 3 gün olsa süper oldurdu demeden de geçemediğim yasalasmamış tasarı... *
artık size ait olan fazlasıyla benimsediğiniz herhangi bir şeyin dalgınlık, dikkatsizlik sonucu birdaha bulunmama ihtimali ile beraber yok olması sonrasında, bulmak eylemi ile ona kavuşulan andır.
yokluğuna alışılmış olmanın verdiği monotonlukta birden karşınıza çıkınca sanki onu ilk kez görmüşcesine mutluluk hissi yaratır bünyede.
güzeldir ona yeniden başlamak..
(bkz: ilk günkü çarpıntıyı koruyabilmek)
(bkz: geri dönüşm kutusu)
bir şarkının içinde geçiyor ve beni benden alıyor.
sanatçı olmak böyle bir şey işte dedirtiyor insana ister istemez.
hiç söylenmemiş sözcükler buluyorsunuz, ve her birine ayrı anlam yüklüyorsunuz..
her an koşası gelen bir şair
ya da
düşününce insanın içinde koşmak isteği uyandıran bir sevgili..
adana'da yapılmış bir tür türk skandalı.
gözü dönmüş insanoğlunun insanlıktan çıkış noktasında zirve yapması.
öğencilere ve hastalara yedirmişler bir de..
insan zaten değilsiniz de hayvansınız desem onlara yazık inanın..
doğu anadolu..
sokaklar, çocuklar, polis
ve
taşlar
aynı toprakta yazıldı kaderlerimiz, aynı havayı soludu ciğerlerimiz
çocuktuk..
bir çocuk bilir miydi düşman ne ? kim ?
çocuktuk işte
insan büyüyünce bile ayırt edemiyor dostu düşmanı.
dağlar yoktu belki bizim buralarda
ama
dağ kadar yürekler vardı..
dağlar kadar yürek
onların çocuk olmasını isteyen...
zor muydu çocuk olmak ?
sonsuz mavide uçurtma peşinde koşmak zor muydu ?
çocuk olmak yetinmek değil miydi elindekilerle?
parlayan gözlerle
karşılıksız sevmek değil miydi dünyayı
boyundan büyük sevmek ?
atılan her taşla biraz daha azalıyordu sanki çocuklukları..
büyüdüğünü sanan çocuklardı onlar.
ya da çocuk sanıyorduk biz
büyümüşlerdi..
onlar çocuktular...
oysa annesi, babası yerine koymuştu polisleri benim çocukluğum.
öyle severdi onları
özenirdi.
silahlarına değil
cesaretlerine.
polis kötülükleri sevmezdi
her iyi insan gibi..
çocuk olmayı öğretme öğretmeniyim ben.
uçurtma yaptım her biri için.
beyaz güvercinlerim de var.
yeter ki onlar sevsin
taşı,
toprağı,
insanı..
her çocuk gibi karşılıksız sevsin
parıldayan gözlerle........
edit: 'aileler çocuklarınıza sahip çıkın' cümlesi atılan taşlar karşısında hakkari polisinin ailelere yaptığı çağrıydı.
çocukluğumun hikayesi oldu..