daha 100.yıl olmamış.. uzun süredir şampiyonluk kazanılmamakta, avrupa'da başarı görülmemekte, taraftarı memnun edecek futbol oynanmamaktadır. haliyle ilkokul ve ortaokul dönemlerinde olan çocuk ahalinin beşiktaş'ı tutması için geçerli pek sebep yok. tutan da ailesi sayesinde..
her yıl bir umutla başlanır sezona ''acaba bu sene şampiyon olacak mıyız'' diye..ama ne var ki beşiktaş isteneni vermez, takım kazanmaz, küçük çocuklar da tutmaz. kaybedenden değil, kazanandan taraf olmak için..
hocalar sorar:
kaç kişi galatasaraylı?(eller kalkar, fatih terim sağolsun)
fenerliler?(eller gene kalkar)
derin sessizlik olur sınıfta. hoca bıyık altından belli belirsiz güler. sonra sorar..
ya beşiktaşlılar??
tek el kalkar. nadiren iki-üç.hevesle kalkar ufak eller. çırpınır öğretmen görsün diye. hatta bazen iki el de havalanır.. sesizlik devam eder, eller iner..
pazartesi günleri olur, istemeyerek okula gidilir. mazaret aşikar:hafta başı, ödev kontrolleri ve arkadaşlar arasında yapılan maç kritikleri..
gs-fb maçı olur, pazartesi sınıf susmaz.ama beşiktaş derbileri oldu mu sessizlik kaplar sınıfı.. koyar biraz adama.. kimse dalga geçmez beşiktaş'la.dayak yeme pahasına laf ettirilmez..ama gelin görün ki kimse de gerek görmez..
derbilerden kötü neticeler gelir de gelir. sonra bir başka gerçeği farkedersiniz sınıfta..
''gizli beşiktaşlılar''
maç kritiklerinde bjk'lılar kendi aralarında konuşurken, gelip dinlerler.bi kaç laf ederler.ama bjk'lı olduklarını söylemeye çekinirler. azınlıkta olmanın verdiği çekingenlik olarak yorumlanamaz o yaşta. ödlek deyip dışlanır gizliler..
ortaokula geçilir. yüzüncü yıl kutlanacaktır. beşiktaş yine kötü başlar lige.üst üste beraberlikler gelir.. namağlup devam edilir sezona diyarbakır maçına kadar.
sonra beşiktaş ligde tırmanır. hakettiği yerde görmeye alışık olmayan biz bünyeleri tarifsiz mutluluk hissi esir alır..
haftalar geçtikçe sınıftaki bjk'lılar artar. nerdeyse sınıfın yarısını oluşturur. yeni bir gerçek ortaya çıkar:kendini bjk'lı olarak tanıtmayan bjk'lılar..
ama havaya girilmiştir. böyle gereksiz detayları saklamak yerine sezonun en ufak ayrıntıları depolanır hafızalarda. derse ayrılması gereken yerler beşiktaş'a tahsis edilmiştir... her yer siyah-beyaz, herkes mutlu..
sezon sonu rekor puanla şampiyon olunur.o kadro ezberlenir. uefa'daki çeyrek final de katmerler mutluluğu..
tatil ertesi okula dönüş yaşanır. sınıflar değişir mütemadiyen ama sorular asla...
fenerliler?
cimbomlular?
beşiktaşlılar?
sonuç harikadır artık. sınıfın yarısından çoğu siyah beyazlıdır. artık sınıftaki tek çocuğun yanındaki kalabalık artar. kazanılan her maç sonrası boğazlar yırtılırcasına tezahürat yapılır. ortaokul biter, lisenin sonuna gelinir.
sınıftakilerin dörtte üçü beşiktaşlıdır.o zamanki sıkıntılar akla gelir. pazartesi mide krampları, yenilgiler,hüsranlar.. hepsi geride kalmıştır. yüzüncü yıl her şeye deva olmuştur..
sonunda mutlu sona ulaşılır. boğazlar patlayıncaya, suratlar morarıncaya kadar tezahüratlar başlar, okul inler..o günleri bilen yürekler delikanlı olmuş, yüzde geniş bir tebessümle başlanır sloganlara.en çok da şu iki dizeye yürekten eşlik edilir...
^^korkutmaz bizleri musalla taşı
ölümüne seviyoruz biz beşiktaş'ı^^
*ulaşıma açılan karadeniz sahil yolu sayesinde karadeniz bölgesini denizden ve dolayısıyla sahilden koparan zihniyetin yol açtığı çarpıklığı betimlemek kullanılan terimselimsi ifade.
*tek partinin bulunduğu devlettir. örnek verecek olursak çin*,1945 öncesi türkiye*..
devletin kuruluş/yeni gelişim döneminde gerekli olan sistemdir tek partili yönetim ve devlet. demokrasi olmasa da,devletin hızla gelişmesi için karşı ideoloji/muhalefet partisiyle yaşanacak sürtüşme ve göreceği direnci ortadan kaldırarak zaman ve enerjiden tasarruf yapmak için ideal yoldur. devletin kuruluş amacını ve ideolojisini bu parti belirler,her şekilde ağırlığı olur.
fakat çok partili sisteme geçişte geç kalınır ya da hiç geçilmezse ülkede muhalefet,parti içiyle sınırlı kalır. hükümetin yanlışları belirlenemez, belirlense de söylenemez.bu durumdan sonra olay, devleti kuruluş dönemindeki zorluktan korumaktan çıkıp oligarşiye evrilir. büyük bir devrim olmadığı sürece yönetim değişemez. (bkz: baas partisi)
özetle bu devlet yönetiminin gereğinden fazla uzatılması o ülkenin hayrına olmaz..
*başı hüzün son kısmı da umut hissini yoğun şekilde hissettirir dinleyene.by the way albümünün kapanış şarkısıdır. solist anthony kiedis'in kanserden ölen arkadaşı gloria scott için yazılmıştır şarkı.
sözlerini bir kaç dinleyişten sonra mırıldanmaya başlarsınız. artık bu dünyada olmayanlar için de söylersiniz defalarca..
Does it go from east to west, y'all
Body free and a body less, y'all
Come again just to start afresh and
Once again to find a home
In the moment of the meantime
Dropping in coming through the mesh, y'all
Checking in just to get it blessed, y'all
Hard to leave when it's picturesque and
Find a form that's free to roam
Where you come from
Where you going
Where you come from
Where you going
Do it all then it all again, y'all
Make it up and you make a friend, y'all
Paddle on just around the bend and
Find a place where you can see
All the mamas and the papas
Take a chance on a recommend, y'all
Hard as hell just to comprehend, y'all
Disbelief that I do suspend and
Easy now to find a breeze
Where you come from
Where you going
Where you come from
Where you going
We all want to tell her
Tell her that we love her
Venice gets a queen
Best I've ever seen
We all want to kiss her
Tell her that we miss her
Venice gets a queen
Best I've ever
I know you said you don't believe
In God do you still disagree
Now that it's time for you to leave
G-L-O-R-I-A
Is love my friend
My friend, my friend
Your stylish mess of silver hair
A woman of your kind is rare
Your uniform returns to air
G-L-O-R-I-A
Is love my friend
My friend, my friend
And now it's time for you to go
You taught me most of all I know
Where would I be without you Glo
G-L-O-R-I-A
Is love my friend
My friend, my friend
I see you standing by the sea
The waves you made will always be
Your kiss goodbye before you leave
G-L-O-R-I-A
Is love my friend
My friend, my friend
*önce bunlar birbirlerinde gıcık kaparlar.
birisinin makyajı göz çevresi ve dudakla sınırlıyken diğeri yüzünün geri kalan kısmını da boyar.
biri özentidir, diğeri daha da özenti.
biri marilyn manson dinler diğeri daha çok my chemical romance.
özetle ikisi de insanlık ziyanıdır.
1996'da tecavüz edilip, öldürülen çocuk güzellik kraliçesi. katili olduğu iddia edilen John Mark Karr 2006'da tayland'da yakalandı. fakat yapılan dna testi sonucu katilin o olmadığı açığa çıktı.
küçük kızın öldürülmeden önce dövüldüğü, işkence gördüğü, tecavüz edildiği anlaşıldı. ramsey'in cansız bedeni bulunduğunda kafatasında büyük bir çatlak tespit edildi.
katili hala yakalanamamış olan ramsey'in annesi 2006'da yumartalık kanseri sebebiyle öldü.
gitar ve vokalde curt kirkwood,bas ve geri vokalde krist novoselic,davullarda bud gaugh'dan mürekkep gruptur. grunge,punk, country gibi tarzları grup elemanlarının kariyerlerindeki diğer gruplara göre daha gürültüsüz birleştirmiştir.
grup üyelerinin müzikal geçmişleri nedeniyle süper grup tanımına girer eyes adrift. grupla aynı adı taşıyan albümlerini 2002 yılında çıkardılar. fakat plak şirketinin dağıtımdaki sorunları nedeniyle albüm beklenen ilgiyi göremedi. bunun üzerine krist novoselic,müzik endüstrisiyle bağını kestiğini ve grubun bu durumda geleceği olmadığını açıkladı. bunun üzerine eyes adrift sessiz sedasız dağıldı.alaska ve the jerk gibi şarkılar başta olmak üzere albümün geneli dinleyiciler tarafından beğeni topladı..
aya diktikleri bayrağın dalgalanması nedeniyle hakkında çeşitli spekülasyonların döndüğü konudur.
abd'nin aya çıkmadığına en büyük kanıt olarak bayrağın dalgalanması gösterilmektedir.ayda hava ve dolayısıyla rüzgar olmadığını bu durumda bayrağın sallanamayacağını ve yer çekiminden dolayı* bayrağın yukarı doğru süzüleceğini fakat bunun gerçekleşmediğini savunurlar.
bir başka iddia ise o dönemdeki teknolojiyle o görüntülerin çekilemeyeceğidir.
her ne kadar bunlar ilgi çekici tezler olsa da bu,abd'nin uzay konusunda ileri bir devlet olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.
yönetmenliğini john boorman ın yaptığı 1969 yapımı bir film.
ikinci dünya savaşı sırasında amerikalı savaş pilotu ile japon deniz subayı pasifik te ıssız bir adaya düşerler.başta birbiriyle mücadeleleri,kavgaları eksik olmayan,birbirlerinin dillerinden tek kelam anlamayan ama sonunda istemeyerek de olsa adadan kaçmak için iş birliği yaparlar..
film boyunca japon subayla amerikalı pilotun kavgaları izleyeni bir noktadan sonra bezdiriyor.fazla konuşma olmaması,hikayenin yeterince özgün olmamasıyla ve anlatılış tarzının sıradanlığıyla birleşince film tam bir ısdıraba dönüşüyor.en ufak heyecan,merak,kuşku,mutluluk,üzüntü gibi temel duyguları dahi hissedemediğim filmdir.en azından insan gözlem yapar,lord of the flies ile robinson crusoe arası bişey olmuş yahu..
oldukça başarısız.teknik anlamda da,senaryo bağlamında da,oyunculukta da..cık cık..otur bir!?!
metro sineması sokağından devam edep ziyapaşa'ya çıkılan tarafın arka sokağında bulunan,adanalı müzisyen gençlerin,müziğe ilgi duyanların veya metalci görünüp piyasa yapmaya çalışanların mekanıdır.kaliteli ekipmanı satın almanızda fikirleriyle yardımcı olan insanların işlettiği stüdyodur.
yiğit abisiyle,damla ablasıyla,ömer abisiyle gönüllerin stüdyosudur.adana'nın en düzgün rockçı/metalci tiplerinin mekanı olma özelliğini taşır.
ders verilen 3 odasının yanında bir de stüdyosu vardır.adana denince aklıma gelen yerlerden biridir benim için..
yahudi erkek çocuklarının 13 yaşına basmasından sonra dini görevlerini ve sorumluluklarını alacak yaşa gelmesinden sonra aldığı sıfat.kutlamak için yapılan dini tören düzenlenir.kızlar için olanı için (bkz: bat mitzvah)
öncelikle halka dayadığı yetmemiş anketlere dayamıştır.adı da dayanma olmuş..konuyla ilgili emre kongar'ın görüşleri oldukça açık...
^^..oldukça saygın bir araştırma şirketi.yani hangi şirket kariyeri pahasına böyle bir anket açıklar anlamam mümkün değil.yani biraz,nasıl desem,çok süpriz gibi geldi..^^
emre kongar kelimeleri dikkatli seçti ama şunlara da parmak bastı..
anket nerede yapılmış,kim tarafından yapılmış,görüşleri alınanların beşeri durumları nedir,kaçı erkek kaçı kadın,neye göre ulaştı bu sonuca,kim tarafından finanse edilmiş..
bunlar cevapsız sorular..
ardından ekledi:
^^özal döneminde gazetelerde o konuda mutabık olunan bir ahlak anlayışı vardı.anket yapılınca her detay açıklanırdı.şimdiki anketleri kimin yaptığı belli değil.ama itiriaf etmeliyim ki çok zor bir iş.zamanında hürriyet için yaptığımda çok gözü karaymışım...^^
konuşma böyle devam etti.ardından anketlerin yanlışlığından dem vurdu mehmet barlas'la emre kongar..
^^demokrat parti'nin barajı aşmayacağı ne malum.üstelik demokrat parti ve diğer partiler bu seçim için insan üstü bir çaba gösteriyor ve bu anketler o çabaları barajın altına gömüyor..^^
aynı gece (bu gece) deniz baykal'ın yorumu da bu yöndeydi..
^^anketler öncelikle seçmene saygısızlıktır.dp'nin veya gp'nin geçmeyeceği ne malum.seçmenden iyi mi bilinecek..o yüzden anketler üzerinden yorum yapmıyorum..^^
buradan medya'ya dönüyoruz.konuşulan edilenler,anketler,tartışmalar,halkın oyunu cepte görmeler..iktidar partisinin programını anlatmayı bırakıp % 50'yi bulduk diye ortalarda gezinmesi..
bi de sormak isterim..''hangi halkın %50'si? anasını alıp gelenin mi?''
smashing pumpkins'in jazz eğitimi almış davulcusu.müzik dünyasının en yetenekli davulcuları arasında yer bulmakta zorlanmaz.bir dönem uyuşturucu sorunlarıyla nedeniyle gruptan uzaklaştırıldı.daha sonra rehabilitasyonda tanıştığı skid row solisti sebastian bach'la takıldı.ardından 1999'da gruba geri döndü.
live earth'de görüldüğü üzere kendisi bir hayli yaşlanmıştır..insan haliyle üzülüyor sonra..'neydi ne oldu' diye..
