uygulama yüklenmeden kullanılmaması gereken telefondur, 7 aydır bu telefonu kullanıp daha bilgisayara bağlamamış insan tanıyorum. Aşağıdaki linkte güzel uygulamalar mevcuttur.
17 Ağustos 2010 tarihli yazısıyla ülkemizde adalet denen şeyin neye benzediğini çok iyi açıklamıştır. Bahsedilen yazı aşağıda.
organize işler
yusuf erçin sönmez.
doktor frankenstein.
garibanların böbreğini söküp, parayı bastırana takıyor. bu sefer, azerbaycanda ortaya çıktı.
*
i̇lk kez, değerli ağabeyim uğur dündar tarafından yakalanmıştı. sırf benim bildiğim, en az 5 defa suçüstü yaptı. kanundaki boşluktan faydalanıp her seferinde yırttı. e baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun çıkaralım dediler, güzel bi kanun çıkarıp gizli kamerayı yasakladılar!
*
ki, yakalanmasın.
*
organ ticareti serbest, gizli kamera yasak olunca, organizatör gitti, hastane açtı iyi mi...
*
gizli kapaklı iş yapmasına gerek kalmamıştı, açık kameralara sırıta sırıta hastanesine giriyor, kanun koruması altında, gözümüzün içine baka baka,
kes-yapıştıra devam ediyordu.
*
allahtan yabancı ülkelerde gizli kamera serbest... böylece, ihracata başladığı, bizim garibanların eline üç-beş tutuşturup, 100 katına fransıza, i̇ngilize taktığı ortaya çıktı... i̇thalat da yapıyordu aynı zamanda, moldovalıdan rumenden söküyor, i̇srailliye monte ediyordu.
*
diplomatik sıkıntı oldu tabii... baktılar olacak gibi değil, güzel bi kanun daha çıkaralım dediler, güzel bi kanun daha çıkarıp, bağış maddesi getirdiler... yani? böbreğini söktüğü garibandan para almadım, bağışladım imzası alırsa, yırtıyordu frankenstein!
*
gizli kamera yasağı ve bağış kıyağıyla, kanun koruması altında doğramaya devam etti.
*
sonra?
*
mafya, garibanın birini getirmiş, böbreğini söktürmüş, ancak, parayı alamamıştı. hastaneyi bastılar. frankenstein, beni korusa korusa devlet korur dedi, haklı adam, polisi aradı. burda insan tacirleri var, yardım edin dedi. polis koştu. mafyaya teslim ol çağrısı yaptı. çatışma çıktı. bir polis yaralandı. olsun, frankenstein kurtarılmıştı... mafyacılar saklanmış olabilir düşüncesiyle hastanede arama yapıldı, gizli bölmelerde, böbrek taktırmak üzere bekleyen, üç i̇srailli, bir güney afrikalı bulundu. frankenstein, onlar mafya değil, onlar benim dedi.
ha, iyi o zaman deyip bıraktılar.
*
(aslına bakarsanız, hastane mühürlüydü... orada değil organ nakli, sivilce sıkması bile yasaktı... i̇şin o tarafıyla kimse ilgilenmedi.)
*
polis filan vurulduğu için, lütfedip, hâkim karşısına çıkardılar frankensteinı... kanunu hatırlattı, para mara vermedim, bağış o dedi... zaten aynı kanun, güya 15 sene hapis öngörüyordu ama, 2 seneye kadar hapis cezalarını erteliyordu... frankensteina da verile verile 1 sene hapis verildiği için, ilk duruşmada kanunen tahliye edildi, çıktı gitti.
*
bu arada...
*
türkiyede ilk böbrek naklini gerçekleştiren, ilk transplantasyon merkezini kuran, bırak türkiyeyi, avrupada ilk kez çocuğa, dünyada ilk kez yetişkine canlıdan karaciğer nakli yapan, binlerce insanımızın hayatını kurtaran, türkiyenin uluslararası literatürde en fazla bilimsel yayını bulunan rektörü, organ tacirleriyle savaşan profesör mehmet haberal, organize çete kurmaktan, 1.5 senedir hapiste... mahkemesi bitmek tükenmek bilmiyor, babası vefat etti, kaçar maçar diye cenazeye gitmesine bile kanunen izin verilmedi.
Türkçeye yaklaşık olarak "ne kadar kuvvet, o kadar uzama" diye çevrilinebilecek söz. Robert Hooke tarafından söylenmiştir. F=kx olarak karşımıza çıkabilir.
Hooke bunu anagram olarak yayınlamıştır.
(bkz: ceiiinosssttuv)
oyun hakkında "Eğer Tanrı'dan bahsetmek isteseydim, oyunun adını Godot değil, Tanrı'yı Beklerken koyardım." demiş Samuel Beckett. Oyunda Beckett'ın anlatmak istediği Godot'dan çok bekleme eylemidir.
Kendisinin basılmamış son yazısını kopyala yapıştır ile size sunuyorum.
Akıl değmemiş kafa
Bilginize...
Maalesef Bekir Coşkun kendisine yapılan baskılar nedeniyle Hürriyet'ten istifa etmek zorunda kaldı. En son 28 veya 29 Ağustos yazısını yazdı. Bu yazıdan sonraki gün yazdığı yazısının engellenmesi üzerine Hürriyet gazetesi ile ilişkisini kesmiştir.
> -----------------------------------------------------------------
>
> Domuz Pişmemiş Tava - Akıl Değmemiş Kafa
>
>
>
> Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York'ta temaslarda
> bulunurken, eşi Hayrünnisa
> Gül de New York'ta hem geziyor hem de alışveriş
> yapıyor.
>
> Oda TV' nin haberine göre, Hayrünnisa Gül 'ün
> New York'taki restaurantlarda
> garsonlardan ilginç bir isteği oluyor.
>
>
> Gül New York'ta gittiği restoranlarda önce
> siparişini veriyor,
> sonrasında ise istediği
> yemeğin piştiği tavada daha önce domuz eti pişip
> pişmediğini soruyor.
>
>
> "Evet" yanıtını aldığında ise garsonlardan
> tavayı değiştirmelerini
> rica ediyor.
>
>
> -- içki değmemiş bardak, sarhoş oturmamış
> sandalye, akıl değmemiş
> kafa --
>
>
> içki değmemiş bardaklar...
>
> BEN 'içki değmemiş bardak' ilk kez duyuyorum.
> Suudi Arabistan'ın önemli
> devlet adamı Şeyh, kızının istanbul'daki
> düğünü için 'içki değmemiş'
> otuz bin altın işlemeli bardak siparişi verince duydum.
>
>
> Gözüm bizim evdeki 'içki değmiş' bardaklara
> takılıyor. Cehennemde cayır
> cayır yanasıcalar rafta sıra sıra duruyorlar. Sık sık
> devirdiğim için
> içki değmişliğinden şüphelendiğim sarhoş sürahinin
> önünde...
>
>
> Hatırlıyorsunuzdur, AKP iktidara geldiği günlerde bazı
> milletvekilleri
> Meclis'teki su bardaklarını görünce 'Bunlar
> rakı bardağına benziyor' diyerek
> geri göndermişlerdi, rakı bardağına benzemeyen
> bardaklar alınmıştı.
>
>
> Aynı kafa bir yerde kesişiyor. CHP'liler ise 'Su
> içince niye sarhoş olduklarını'
> anlamışlardı. 'içki değmemiş bardak'
> yanında, üç bin sarhoş oturmamış
> sandalye de sipariş verebilirdi Şeyh.
>
> Üzerine içki konulmamış bin masa...
>
> içinden sarhoş geçmemiş otuz otel kapısı...
>
> Ne bileyim ben?..
>
>
>
> Şeyh dünyanın en büyük yatlarından birisi ile
> istanbul'a geldi, konuklarını
> 17 özel jet taşıdı. Yüz limuzin hizmet veriyor.
> Düğün için Çırağan
> Sarayı'nın bahçesine 40 palmiye ağacı ile 100 çam
> özel yerlere dikildi.
> Ve Paşabahçe'ye otuz bin 'içki değmemiş'
> altın işlemeli bardak yaptırıldı.
>
>
>
> Nasıl olsa ABD askerlerinin postalları değdiğinden bu
> yana, dünya petrol
> gelirinin büyük bölümü Suudi Arabistan şeyhlerinin
> cebine daha emin akmaya
> devam ediyor. Kutsal topraklar ecnebi ordularının
> işgalinde. Halkın yoksulluğu
> yetmiyormuş gibi, başlarına kaç senedir bomba
> yağıyor.. Kolu ve bacakları
> kopmuş çocuk sayısı binlerce. Babaları-anneleri
> öldürülmüş kara gözlü
> çocukları artık yetimhaneler almıyor. ABD-ingiltere ve
> diğerleri Suudi
> Arabistan ile işbirliği yaparak petrolü Batı'ya
> taşıyorlar. Tüm bu evrensel
> gasp ve cinayetler Müslüman eli değmeden elbette
> olmuyor.
>
>
>
> Ben 'içki değmemiş bardak' ilk kez duyuyorum. Ve
> dünden bu yana, Müslüman
> toplumların akıl değmemiş kafaları yüzünden neler
> çektiklerini düşünüyorum.