hep ebe oldum sayende
körebe oyununda.
hep takıldım
karanlıkta bir yerlere.
arabalar geçiyormuş meğer,
bazen de insanlar.
arabalar ki içinde insan olmayan,
i̇nsanlar ki arabalı.
onlardı dediler gözü açıklar takılıp durdukların.
bunu bir süre düşündüm.
oyun arkadaşım, kayıp arkadaşım.
ne zaman büyüdük de böyle şeyler olmaya başladı.
of çok yaşlandık.
"it is only when we forget all our learning that we begin to know." sözünün sabihi. yunus emre ve hocasının arasında geçen geçen bir konuşmayı özetler sanki:
yunus emre'ye hocası tapduk emre şiir yazabilmesi için git bütün şiirleri ezberle der. yunus emre bir süre sonra hocasının karşına çıkar ve bütün şiirleri ezberlediğini söyler. tapduk emre de tamam şimdi bütün bildiklerini unut o zaman şiir yazmaya başlayabilirsin diye cevap verir.
...
ah olacağı buydu oldu,
duygularla öyle çok uğraştım ki
artık aramızda ne bir sır
ne güven, ne inan, ne uyum...
sonunda tükettim ruhumu:
sevinirken sevincimi seyrediyorum
korkumla korkmuyorum şimdi.
madem bir kapı aralıktır,
sen sonuna kadar aç onu.
artık bendeki insandan kurtuldum
sevgisiz yaşayacağım sevgiyi.
...
kıpısızca yörüngenin ortasında söz
devinisiz gelişim ne ki
this is the mythology of modern death
biçimden ayrı düzen, kalıptan ayrı biçim
bir yanda uygunluk, bir yanda uyum
varlık değil, ölüm değil, öteki.
sesle sessizlik arasındaki ses
bilgisiz inanım, insansız bilim
töz bir yerde, bir yerde öz
duyumsuz duygu, duyusuz duyum
gerçekle ülkü arasındaki.
...
teoman'ın insanı içine çeken şarkısı. şarkı çalarken o saat 3 odasının içinde oluyosun mutlaka ve yatağın ucuna oturup birine bir şeyler anlatıyosun ya da bir şeyler dinliyosun birinden uyurken. kapı kapanmadan uyanmak gerek.
olmasa da yaratırsın aşkı ne var ki bunda. sonuçta kimse senden kaç kilo bu sevgi, aşkın kütlesi nedir diye sormuycak. aşık olmak istiyosan olursun, kendine bi sevgi yaratırsın. "ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi insanlık istedi eşfetti hepsini." değil mi zaten.
dalgalı saçlı. rüzgar uçuşturmasın diye şapka takan bi insan, üç noktadan nefret ediyor. saçında iki farklı renk var. artık unutmaya başladığı asıl saç rengini inceliyor sık sık. eski dosttan düşman olmazmış anladı yine. ama her şey eskisi gibi de olamazmış gibi hissediyor, korkarım yanılmıyor. farklı insanlara farklı farklı davranmak iyi de aynı insana farklı farklı davranmak kötüymüş.
neyse ki niyetler iyi.
büyük bir çoğunluğu "aştkı bu huu huu huu huu güzeldi" den ibaret bir şarkı. aşkı anlatan bi şarkı bu kadar sade olabiliyosa, aşk neden öyle olmasın diye sordurur. *
trip hop yapan bir gruptur. şu ışığa gelen böcek karışımı kelebeklerden bir tane öldürmenin ardından butterfly caught klibini izlemek biraz tırstırabilir.
antigone karakterinin otoriteye karşı çıkan insanı temsil etmesinin yanı sıra temsil ettiği bir diğer şey töreye bağlılıktır. kardeşi polyneikes'in gömülmesini ister çünkü töreleri bunu gerektirir.
amerikan tarihini anlatan 2 ciltlik kitap. kitabı çeşitli üniversitelerden öğretim üyeleri tarfından hazırlanmış. özellikle amerikan kültürü ve edebiyatı bölümü öğrencileri için iyi bir kaynaktır.
melankoliklerin moda rengi. bir de bunu sevenler sürekli bu sevgilerine vurgu yaparlar, sevmeyenlerine de bunu söyleme fırsatı verir du durum. kimin sevip kimin sevmediği bellidir bu rengi. en gizlisi saklısı olmayan bir gizemli renktir mor.
çok eskiden ben daha çok küçükken sunay akın'ın bir radyo programı vardı vasaire vasaire diye. telefonuma notlar alarak dinlerdim. nokia 8310'un anısı vardır bu yüzden. sonra yanlışlıkla hepsi silindi. bidaha da pek yanına yaklaşmaz oldum soğudum resmen. bi de programın günü haziran gecesine denk gelirdi. kaçırdım hep onun yüzünden. kimseye de söyleyemedim radyo dinliyorum tv izlemiyorum diye.