şu an ve genelde sözlükte yaşanan durumdur.
Sığ, basit, sıradan, düzeysiz, ırkçı, cinsiyetçi, ergen başlıkları saymazsak saatlerdir bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar başlık açılan sözlük iç acıtır.
Ankara'nın yüz akı tiyatrolarından biridir. Politik tiyatronun en seçkin örneklerini sergilemiştir. Sivas Madımak Katliamını anlattıkları belgesel oyun "Simurg", 12 Eylül faşizmini sahneye taşıdıkları "12 Eylül", Maraş Katliamını gördükleri "Yangın yeri Maraş", Seyit Rıza ve yoldaşlarına bir selam yolladıkları "Dersim", politik bri taşlama örneği olan "insanlarım", Ruhi Su'yu andıkları "Ruhi Su" oyunlarından bazılarıdır.
yaz yaz bitmez ki kardeşim. iki cümleyi bir araya getiremeyen, art arda sıraladığı sözcüklerin anlamlı bir cümle oluşturduğuna inanan ama yazdığını aslında kendisi bile anlamayan, daha da kötüsü altı üstü bir sözlük yazarı iken sözlük kısmını atıp kendini yazar sanan, yazarlığı trollükten ibaret gören, ırkçı gömleği üstüne pek yakıştığı için cool göründüğünü sana ama aslında faşist olan, tacizi alışkanlık haline getirip her fırsatta taciz etmekten geri durmayan, yaşı kaç olursa olsun ergenlik dönemine saplanıp kalan ve ne yazık ki çok fazla olandır.
Tenedos - Kızılırmak Sokak'ın tam ortasında çok keyifli bir mekandı. Yahya Dailer vs cazz çalardı. Alternatif müziklerin dinlenebileceği kahveleri ile müsemma bir yerdi. Tabelası durmakta hala ama neredeyse 2 yıldır öylece kapalı.
Anki - Yüksel Caddesinde Mimar Kemal ilkokulunun hemen karşısında bir apartmanın altındaydı. Küçük bir bahçesi enfes türk kahvesi ve kısa saçlı minyon dehşet güzel bir garsonu vardı. Sırf o garson hatrına saatlerce oturmuşluğum vardır orada. Sonrası mı? Sonrası laf-ı güzaf.
Engürü - Aslında kafe değil bildiğin kahve. Konur sokakta, şimdiki lemanın yanındaydı. Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Metin Altıok gibi ışık olanların yanı sıra Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Nihat Genç gibi yazarların ve o zamanlar yeni yetme olan ben gibilerin uğrağıydur.
Kardelen - öykücü Ali Balkız işletirdi. Öğleden sonraları konur sokağa bakan bahçesinde oturup bir bira içmenin tadına doyum olmazdı.
Ankara cumhuriyet öncesi kasabadan hallice bir yerleşim yeri iken nüfusu 1926'da yapılan ilk sayıma göre 57.800 civarındaymış. Cumhuriyet sonrası özellikle de 1950'lerde başlayan göç sonrası nüfusu hızla artmış.
Ankara'ya yerleşen ilk ve ikinci kuşaklar geldikleri yerlerin kültürel özelliklerini muhafaza etseler de 3. kuşaktan sonra melez bir kültür yeşermeye başladı. Bu nedenle geldikleri yer ile bağları giderek kopan bu kuşakların ise Ankaralı olmaları ise sadece kimliklerinde kalmaktadır.
Alevi inancında ölenin arkasından söylenir... Alevilikte cennet ve cehennem inancı yoktur. Ölen tendir, tin ise bir başka mana veya şekilde döner gelir yeryüzüne.
Yunus'um Emre'm devrin daim olmasını böyle açıklamış "ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil." **
Hayalimdir...
Bir vakitler Konur Sokak'ta, sonradan Sivas'ta Madımak'ta kalan Asaf Koçak'ın omzunda görüp aşık olmuştum o çantaya. Şöyle kocaman, kahverengi , kallavi bir çanta. Sonraları bir tane edinmiştim bir eskiciden alıp. Ama içime sinmemişti çünkü Asaf Koçak'ın çantasının üstündeki desenler benzersizdi. Çantaya mı vurgundum desenlere mi onu da bilemedim aslında. Edindiğim daha küçük kösele el yapımı çanta da eski sevgilide kaldı. isteyemedim. Yıllardır hala aranıp duruyorum içime sinen bir el yapımı kösele çantayı. Ama nafile...
onca borcuna bakmadan iMF'ye borcumuzu bitirdik diye yalan söyleyen, polisini genç yaşlı çoluk çocuk demeden insan üstüne süren, halkın memuruna benim polisim diyerek mallaştıran, olimpiyat olimpiyat diyerek eline yüzüne bulaştıran, amarika ve türevlerinin karşısında süt dökmüş kedi olan ama güçsüz suriyeye diş gösterip delikanlı taklidi yapan, velhasıl-ı kelam ülkenin orta yerine sıçan iktidarla birlikte arşa çıktığına inanan cenahtır. sanırsın * jet motoru takılı...
cahil cühela sözlük yazarlarının ve hatta devlet yöneticilerinin uydurduğudur. alevilikle nusayriliğin tek ortak noktası Ali olgusudur. alevilik türkmen, nusayrilik arap'tır. yani sünniler ne denli alevi iseler nusayriler de o kadar alevidir.
Asıl adı Hasan Tutaldır. 1928 yılında Şarkışlanın Emlek yöresi Hüyük köyünde doğmuştur. Deyişleriyle alevi yolunu sürmüş, yolu hal eylemiştir. Sır'ra erenlerdendir. 20 Şubat 1993te Ankarada vefat etmiştir.
aslında sadece islama değil tüm semavi dinlere hakaret ederler. tanrıya, dolayısıyla meleklere, şeytana kısacası tüm dini öğelere inanmadıklarından dolayı, tümünü birden yok sayarlar ki doğal olanı da budur. oysa semavi dinlerde tanrının ya da allahın var olmadığını, dolayısıyla melek, şeytan ve tüm dini öğelerin de var olmadığını söylemek hem büyük günahtır hem de hakaret olarak değerlendirilebilir.
ana fikir: her ateist aslında semavi dinlere ve dolayısıyla islama hakaret eder.
Pia isimli albümü ile Kürt müziğine dair bütün ezberleri bozmuş Zaza sanatçı. Oldukça iyi, hatta iyi ötesi sesi ve yorumuyla dikkat çekmektedir. Albümü yıl içinde çıkan en iyi kürtçe albüm seçilmiş. Bu başlığın yazarı tek kelime dahi kürtçe bilmeden ezgilerde ki, acıyı, öfkeyi, özlemi yani insana dair olan her bir duyguyu anlayabilmiştir hiç zorlanmadan.
sözlükte karalamaya başladıktan sonra kendisini tarihçi, edebiyatçı, sanatçı vs vs, en kötüsü de gerçekten "yazar" sanan sözlük yazarının, durduk yere kendi kendine kıçından uydurduğu, sonra da uydurma olduğunu unutup kendisinin bile inandığı * zırvalardır.
sözlükte at koşturan sözlük yazarlarının yarısından fazlasını oluşturan, ota boka açtıkları yalap şap başlıkları çok eğlenceli sanan, zeka yoksunu, beceriksiz yazarlardır.
başlıkta geçen "tip", "kız", "ateist" kimi tamlamalar onlar için olmazsa olmazdır. bu tamlamaları ve anket tarzı soru başlıklarını ellerinden aldığınızda ışık görmüş tavşan gibi kalırlar gözleri ekranda...
bu tür sözlük yazarlarının genel kültür bilgileri yer ile yeksan olmakla birlikte, kelime dağarcıkları da oldukça kısıtlıdır. ayrıca hayal güçleri da yok denecek kadar az olduğu için, duygusal eşikleri oldukça alçaktır.
edit : yalap şap'tır yani doğrudur o efendim, buyrun;
TDK Sözlük
yalap şap
1. Üstünkörü, gelişigüzel (iş için) 2. Kirli, iyi temizlenmemiş.
12 eylül 1980 darbesini yaparak, binlerce vatan evladının ölümüne sebep olan, türkiye'yi 10-15 yıl geriye götüren, bu gün baş edilemez hale gelen bir çok sorunun kökeni olan faşist cuntanın lideri kenan evren'in kendisini yargılayan mahkemeye sorulara cevap vermeyeceğini bildirirken kurduğu cümledir. *