ortam müsaitse, sağ elin işaret parmağı kaldırılır, kendinden emin bir ifade ile ileriye ( yere paralel, göge doksan derece olacak şekilde. ) tutulur ve " this is son of the bitch" denir. ingilizce denir. buradaki maksat; ingilizce'yi kullanarak çevrede oluşabilecek ani tepkilere karşı bir kalkan oluşturmak ve genel kültürümüzle herkesi etkilemektir.
eger ahaliden, " no, i'm not" gibi bir yanıt gelirse, ebediyen susulur. uzatılan parmak kırılır. iyi günler.
ayın yüzeyine ayak basan on beşinci insan olunca, atasi neil armstrong'un ayakizine bakıp; " kırk üç numaraymış... " diyebilecek kadar yüzeyseldir, öyle çukur çukurdur. o kadar yani...
açtığı başlıkla kendini yüz metreden belli eden yazardır. kullandığı kulaktan dolma bilgilerle sağa sola caka satmaya bayılır. okuduğu üç dört tırt kitapla, ahkam kesmek hayattaki en büyük keyfidir. bu kocaman aslan gibi egonun altında, küçücük bir kedicik vardır. ıssız karanlık köşelerde " sevin beni... sevin beni " diyen masum bir çocuktur aslında.
pek çok sey bilmesi, onlari istenilen formatta ifade edebildigi ya da sınavla alakalı bir enformasyon sahibi olduğu anlamina gelmeyen ögrencidir. kendi icinde soylediği dogrudur aslında.
pop-corn misali seri üretim beste yapan tori amos'un nacizane bir mısır patlağı daha. dinleyenleri eleştirmek istemem ama bütün parçaları o kadar aynı ki; hangi albümünü alsanız best offffff* zaten bunu dinleyen şunu da yedi;
hiç bir zaman yeteri kadar ünlü olamayacak, olamayacak şarkıcıdır. zira ün ve zenginlik gibi için tabiri caizse biraz çıkıntı olmak gereklidir. kate voegele ne üst düzey bir müzikaliteye ne de fiziksel anlamda bir çekiciliğe sahiptir. böylesine averaj niteliklere sahip biri, medyatiklik anlamında olayın sadece kıyısından geçmektedir.
uğruna ölen, uğruna ölünecek adamdır. bu yolda geçirilen vakitle bir nevi ölmüş bile sayılırız. zira bu kadar efor sarfederek soğuk fizyonu bile bulabilecekken, sadece bir kişiye ömür adamak akıl kârı bir eylem değildir. bu acıdan değerlendirildiğinde joystick kırmak, türbeye mum dikmek gibiyken, bizler türbedarız.
evin popilasyonun sadece ögrencilerden oluşmadığını gösterir. evin ahalisi kertenkelenin de dahil olması yoğun hareketliliğin göstergesidir. zira konuklistesinde kerkentele en altlarda olsa gerek. buradan yapılacak çıkarım; nerede hareket orada bereket... hatta mithat bereket gibi.
düpedüz yalandır, hatta kuyruklusudur. bilinç altında yer alan begenilme ihtiyacının, kadınlar tarafından bakıldığında görülen kısmıdır. şöyle düşünelim; eğer insan sadece kendine güzel görünme ihtiyacı olsa, kozmetik endüstrisi krize rağmen her çeyrekte büyür müydü? bir tek kreme bilmem kaç yüz tl vermek, hangi özgüvenle açıklanabilir. ya da zavallı hayvancıların postlarını sırtlarında taşımak, hangi egoist tavırla açıklanabilir. işte id, işte bilinçaltı tehlikeli bir şeydir sevgili sözlük ahalisi.
kan bağısı bu önermenin tam tersi üzerine kuruludur. zira insan kan vucudundan çıkan ve digerlerine şifa olabilen bir dışkıdır. bana inanmazsanız kizilay'a sorun. ben onların yalancısıyım.
önceki hayatında, suru aşmaya çalışan istilacılara döktüğü kaynar yağlarla geçit vermeyen savunmacı. yirmi birinci yüzyılda görevi biraz hafiflemiştir.
insanını sinir eden hastalık. dudağınızın üstünde çıktığı zaman kaşınır da kaşınır, yaşam kalitenizi sıfırın altına indirir. başlığın altını okudum aynı zaman da sözlük yazarıymış, bence yanlış bir nick seçmiş kendine.
arap ellerinde mukaddes bin örtmen olarakta bilinirr. sınıf ahalisi tarafından kan bağına mutevellit fazla sevilmeyen zattır. hakkiyla beş bile alsa karnedeki notu hep dörttür.
- bu kitabın kapağını kaldırmadım cemil... ve daha bir çoklarının.... bu da gösteriyor ki ileride de kaldırmayabilirim! Ama kim bilir değil mi cemil? kim bilir...
- valla çok derin konuştun... kitap gibi adamsın abi
- insan kendi kapağını kaldırırı mı cemil...
- haklısın abi!