hiçbir şeyi yenilgi veya zafer olarak görmez. çok heyecanlanmaz, kuruntu yapmaz, planlı hareket etse bile planı tutmadığında hüsrana kapılmaz. her olay ve şartta ‘bu yeni bir durum ve şimdi bu duruma göre hareket etmeliyim’ der. sağduyu sahibidir. hayatı çok ciddiye almaz, tamamen sallamaz. schopenhauer’in deyişiyle ona göre tüm günler renksizdir, siyah, beyaz veya pembe değildir. onun taşşağını yesinler. hırs ve aşırı duyguları altında ezilip duran aptal insanlardan tiksinir.
kant'ın varlığın kanıtlanması için zaman, mekan, aklın kategorileri ile beraber öne sürdüğü aşamalarından biri. kant bu sayede descartes'ın cogito ergo sum tezini mantıksal bir şekilde temellendirmeyi amaçlamıştır. bana göre başarmıştır da...
150 sene önce sağlam paraya aldığı bilgisayarın hala aynı performansı vermesi gerektiğini düşünen cahil söylemi. ağzına kürekle de tırmıkla da kazmayla da vursan farketmez.
amk manyağı pentium işlemcili, 9400gt ekran kartlı bilgisayarı yavaşlamış diye format atmamı istiyor. bak bak, bir de 64bit olsun diyor. 64biti de biliyor yani. ulan microsoft bile diyor ki ‘buna 64bit kurma’ sen daha mı iyi biliyorsun çomar?
aç içine bi hava tut, macununu yenile diyeceğim ama sonuçtan kendisi de memnun olmayacak.
aslında iyice bozup göndereceksin geri, kıysın paraya yenilesin sistemi.
neyse şimdi bi win10 kurdum eskisinden de yavaş oldu pc, camdan aşağı atıp kurtulur herhalde.
yüzyıllardır kadınların erkekler tarafından korunup kollandığını, ağır işlerden uzak tutulduklarını küçük beyinlerinin kavraması açısından gerekli bir deneme sürecidir.
bu süreç sonrasında feminist kişi evine dönüp hemen ‘baba bana koca bul’ diye yalvaracak ve erkeğini mutlu etmek için üzerine düşen görevi yerine getiren uslu bir kadın olacaktır.
akıllarını başlarına almalarını sağlamak için kısa süreli bir tecrübe yeterli olacaktır.
evine dönüp hemen evlenecek ve erkeğine hizmet etmek üzere çamaşır, bulaşık gibi işlere şükredecektir. çocuk doğurup emzirecek ve uslu bir hanım olacaktır.
esasen entelektüelliğin sağladığı egoyu elde etmek için mütevazilik bir araç olarak kullanılmak zorundadır. çünkü dinlemeden, okumadan, gerçeği kabullenmeden, kendini ezmeden, ezilmeden öğrenemezsin. fakat öğrendikten sonra da artık mütevazi olamazsın. direkt, net ve dolayısıyla yıkıcı olursun.
bu da başka bir paradoksal sorun ortaya çıkarmaktadır; her bilgi gelecekteki daha üst olan genel bilginin sağlamasının esiri ve parçası olduğundan aslında tam manasıyla hakim olunmayandır. o halde bu ego yine kendini anlamlı veya anlamsız bir ‘küçüklüğü’ kabullenme aşamasında bulacaktır. yani entelektüel olma hali mütevazi olma hali ile beraber olma zorunluluğu ortaya çıkacak fakat pratikte paradoksal bir karmaşa kaçınılmaz olacaktır.