teyzemle 800 liralık bir ayakkabı görmüştük ve bana o an hem gülümseten hem de düşündüren hala da unutmadığım bişey söyledi:
- benim ayağım bu kadar etmez.
insanın sistemdeki değeri giysileri kadar diyeceğim de bunun söylenmişi var (bkz: ye kürküm ye).
yardım edilesi, bağış yapılası, gönüllü olunası vakıftır.
ben bugün karar verdim bu vakfa yardım etmeye.
bunun nedeni de
videodaki velettir.
daha ilk saniyelerdeki kapıya doğru ''ben bu videoyu gizli çekiyorum'' bakışıyla gülümsetmiş, ardından lütfen lütfen diyişiyle de gözümden iki damla yaş akmasına neden olmuştur kerata.
umarım bunu izleyen ve 5-10 demeden yardım eden kişi sayısı artar.
yediğin her portakalın hayatında yediğin en güzel portakal olma olasılığı vardır. ama sen mükemmeli arayarak bir kasa portakalı tüketirsen ulaşacağın tek şey aptal bir karın ağrısı olur. bir şeye karşı ne kadar az beklentin olursa ondan o kadar lezzet alırsın. bu yüzdendir ki hayatını değiştiren lezzetleri hiç beklemediğin anlarda tadarsın.. (yuşa yılmaz)
popüler kültür, güncel olaylar derken o kadar az şeyi umursuyoruz ki halkça. bugün de işte o eriyen kaybolan günlerden biri.
şiiri seven şairleri profil fotolarımız yapan bizler bu günün nevruz olduğunu biliriz.
gece gündüzün eşitlendiği gün olduğunu biliriz
ama şiir günü olduğunu bilmeyiz.
bugün dünya şiir günü.
tek derdimizin şiir gününü unutmak olduğu güzel geleceklere kavuşuruz umarım.
"Speaking English? I live in English. It's not a language to me. It's totally best way of expressing my own. You know, sometimes i'm dreaming of a world, all people understand each other perfect. Yes, i would dream. Imagine all the people dancing and touching each other, communicate in a joyful harmony."
(bkz: gora)
hatırlayınca gülümseten sahnelerden birini aklıma getirir.
hayat önce sınar sonra o sınavdan ders çıkarmanı bekler.
yani ters bir iletişimi var bizimle.
dersi sonradan çalıştırır.
anlaşamayız.
ona rağmen bırakıp gidecek kadar cesur olamayız.
çünkü başka bir ders daha çıkaramamaktan korkarız aslında içten içe.
üzülmeyi, ah vah etmeyi ve 'bundan sonra' demeyi seviyoruz aslında.
hiç gelmeyeceğini bile bile beklersin.
aynı leyla ile mecnun'da ismail abi gibi hiç gelmeyecek bir gemi için ''o gemi bir gün gelecek.'' dersin.
gelmeyeceğini bile bile dersin bunu.
çünkü bilirsin ki bazı gemilerin gelmesi o gemileri beklemekten daha güzel değildir.
beklemek,
bekleyebilmek; çoğu zaman beklediğinin gelmesinden daha güzeldir.
beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim..
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini..
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları...
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun.
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
--spoiler--
meleklerin tarafında olabilirim, ama sakın bir saniyeliğine bile onlardan biri olduğumu düşünme.
--spoiler--
çok iyi bir dizidir.
adeta film kaliteside.