bunların sempetizanlık derecesinde olanları ilgimi ve dikkatimi çekmiş olup bulabildiğim kadarı (11 adet fanatik beşiktaşlı kız) üstünde yaptığım bir test ilgi çekici şu ortak sonucu vermiştir: 11 beşiktaş sempatizanı bayanın 9'unun beşiktaşlı olan babası vefat etmiş. 2'si ise yine beşiktaşlı olan babalarına onu nekadar sevdiğini asla yüzüne karşı söyleyememişler.
çok tatlısınız ya sizi sikebilir miyim cümlesiyle gelişen olaylar zincinin son halkalarından bir rica cümlesi. domalmaya da bilir, sonuçta bu bir rica. domalmassa düz sikilir ama domalırsa önünü alamayız çok güzel sikilir ozaman.
- rica etsem domalır mısınz ?
+bilemedim ki şimdi ya şöyle domalsam olur mu ?
- hıhı çok güzel. kafayı biraz eğelim, çok az sağa..
+böyle nasıl ?
-tamam harika kıpırdamayın hemen sikiyorum.
rüya içinde rüya olan filmimizi izlerken, uyuya kalıp filmin de bilinç altına yaptığı etkiyle abuk subuk rüyalar üçinde rüyalara dalıp zaman katlanması sonucu sonsuzluk içinde seviştiğini görmek ve akabinde sayısız kamayonu devirmekle sonuçlanabilecek rezillik. toteminiz çükünüz'dür.
reklamcılık tarihinde yepyeni bir dönemin başlamasına vesile olabilecek bir girişimidir. allah'ın bahşettiği bu uzuvlardan fayida sağlamak şüpesizki büyük sevaptır. tuncel kurtiz bıyık raklamından elde ettiği gelirle bir okul ne bilim bir vakıf açsa fena mı olur? yeni döneme atiker sıralı otogaz sistemleri raklamı alması tavsiyemdir.
arkadaşlar asıl başlığımız sözlüğün akibeti için eksi oylara abanıyoruz kampanyası. bir çok kişinin eksi oy kullanmaktan hoşlanmayıp bırak allah'ından bulsun dediğini biliyorum. fekat bu yazarlarımız iflah olmuyorlar olmayacaklar da. o yüzden devreye biz sağ duyusu yüksek yazarlar olarak girmemiz gerekiyor. sözlüğün geldiği şu noktada elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyelim. iğrenç espriler diye başlık olması yetmezmiş gibi bu esprilerin herbiri için ayrı başlık açılmaya başlandı. yazarların aldığı oylar onların üslübüna yön verir. oylamanın amacı da budur. eksi oylamaktan çekinmeyin. üşengeçlik etmeyin.
şimdi sırf gıcıklığına bu entryi eksi oylayan arkadaşlar olacaktır. saygı duyarım sorun değil yalnız kime göre neye diyen arkadaşlar olursa affetmem bana göre aslanım bana göre anlıyor musun deyip pata küte girişirim. ayağınızı kırırım lan.
facebook üzerinden dünyaya ilan edilmiş iki günde 150bin üye toplayarak iranli bir adamın 'kadınların giyimleri yüzünden depremler oluyor' düşüncesini her 26 nisanda çürütmek için göğüs çatallarını göstermeyi hedefleyen belirli gün ve hafta. hayırlı olsun efenim. işte o göğüsler..
öncelikle bahsettiğim hayat sözlük hayatı. tabii bunun normal hayata da etkileri olsun istiyorum..
evet evet böyle bir manyak düşüncem var. bi gün başarırsam işte o gün tası taşağı toplar giderim buradan. hani kariyeri zirvede noktalamak öyle bir şey olsun istiyorum. hani entrynin sonuna: 'hadi dağılın şimdi' yazan yazar özgüveni varya, öyle bir özgüvenle rayban gözlüğümü takar giderim. kapıyı çarpar giderim..
tam olarak hayalim şöyle: entry girildikten yaklaşık on dakika sonra sol frame tamamen durur.. yazıyı okuyanlar yerlerine çakılı kalıp saatlerce ekrana kitlenirler. moderasyon ilk şokunu atlattıktan sonra hemen zall'ı arar.
-abi çabuk sözlüğe gel inanılmaz bir şey oldu. (çok heyecanlı tüyleri diken diken)
o da ilk şokunu atlaktıktan sonra, entrynin yarattığı afallamayla gelişmelerden imla hatalarıyla dolu bir bildiri yayınlar.
(bkz: xxxxx) nolu entiry sözlüğe noktasinı koymş ve bir süre entry girme fasalitesi kapanmşdır.
yaklaşık yarım saat sonra entry anadolu haber ajansına düşer..
ntv son dakika haberiyle yayını keser..
evet sayın seyirciler yayınımızı uludağ sözlüğ'e girilen bir entry nedeniyle kestik.
işte o entry. yazılı metin diksiyonu düzgün bir spiker tarafından okunur.
habertürk.. dı dı dıd dınn.
uludağ sözlükten şok entry..
işte o entry.. okunur..
kanal7..
uludağ sözlükte girilen entry herkesi şaşkına çevirdi.. yazar orta boylum az yazmalim ile yapılan röpörtajda şu ifadeleri kullandı.
--spoiler--
nasıl oldu bilmiyorum sıradan bir gündü. her zamanki gibi sözlükte bakınıyordum. birden bir güç, bir ilham geldi sanki.. ben değilde yıkarıdan biri yazdırıyordu bunları bana.
--spoiler--
evet ajansımıza düşen faxlara göre entryi dinleyen bir kuş zikretmeye başladı. bir köpek allah allah diye inliyor. ayrıca çorum da da entryi dinleyen bir keçi yaşadığı tüm acı dolu anlarını anlatmaya başlamış.. orta boylum az yazmalim'ın peygamber soyundan geldiğini savunan kitle giderek büyüyor..
kral tv..
mesej servisi: aşkımmmm seni çhoook seviyorumm uludağ sözlükten (bkz: xxxxxx) nolu entry senin için gelsin bitanem.sçs..muck..
akşam haberlerinde uğur dündar ve ali kırca gibi anchormanler tarafından birer kez daha okunur.. (birand okumasın istiyorum lan piç eder kesin)
ertesi gün gazete manşetleri..
hürriyet:
türkiye bu entryi konuşuyor..
entry tam sayfa olarak basılmıştır.. hatta o günden sonra yılmaz özdil ilkokuldan kalma boşluk bırakma alışkanlığını terketmiştir.
vakit:
bu entry gökten indi..
vakit yazarı tamamen benimsemiştir. entry yayınlanır. birkaç 3. sayfa haberine göre okuyanlar kendini inanılmaz bir huşu ve huzur içinde bulmaktadır.
monitore konan sinegi mouse la kovalamak eyleminden yeterli verimi alamamış insanın son çaresidir. tecrübeyle sabittir ki ölmeme ihtimali yok. tükürükle birlikte akan ölü sineği, sol frame'in alt köşesinde bekliyebilirsiniz. başarılar.. *
eğer hayvan gibi sıcağın altında kaleciyseniz sizin için pek iç açıcı olmyan durumdur. takım arkadaşlarına her nekadar taktik vermeye çalışıp: 'aslında takımın beyni benim kızım' imajı vermeye çalışsanız da bi boka yaramaz. siz ezik bir kalecisinizdir onun gözünde. hemde ayakta durmaya bile mecali kalmayan bir kaleci. bu durumda kale arkasına bir şeyler düşürmüşte onu arıyormuş gibi yapan, psikolojisi alt üst olmuş çocuklar tanıyorum. hepsi zamanla, 'futbolu bıraktım abi en iyisi basket' deyip çim sahalardan ayrıldılar.
her fırsatta çılgınca kolbastı oynayan bu insanlara biri mutlaka cennet'i müjdelemiş olmalı ki böyle fitursuzca oynayabiliyorlar. bunun başka açıklamsaını bulamadım. bu çılgınlar muhtemel sırat köprüsünden de bu şekilde geçecekler.
zaruri tanım: dini bütün, tüm vaciplerini eksiksiz yerine getirmiş, dünyada kolbastı yeteneğiyle ödüllendirilmiş, muhtemel karadeniz'li müminler için geçerli özerklik.
aniden tüm hayatı büyük bir enkaz altında kalırcasına göçen, tüm hayelleri yıkılmış olan ve bundan sonra hayatını: oğlunu tadavi etmek için ayıracak olan, onun fikri ve zikrini yeniden eski saf temiz haline getirmek için hiçbir fedakarlıktan çekinmeyecek, oğlunu yeniden insanlığa kazandırmak için gerekirse sabah sabah kadın programlarına, gerekirse ana haber bültenlerine çıkmaktan çekinmeyecek, gerekirse oğlunu hocalara götürüp üfüttürecek, gerekirse muskalar yazdırıp bundan sonra her daim oğlunu yanından ayırmayacak ve tuzaklarla dolu bu sanal aleme lanetler okuyarak; 'aman benim oğlum ne olacak?' değil 'ne olmuş buna lan böyle?' diyerek ağlayacak, ağlayacak, ağlayacak annedir.. yükü dünyaya yakındır. yazıktır ona.
gerçekleşmesi durumunda; iyi bir oyunculukla ayrılma eşiğinde olan sevgiliyi bile dize getirebilecek triptir.
-bak kızım sana iki çift lafım var. koskoca kızsın. paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi peşinde.. yakışırmı sana benimle oynamak, perişan etmek.
+aşkımm?
-anlamıyor musun kızım seviyorum seni. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan kıza sevgiyi anlatmaya çalışıyorm..
+tatlım?
-hıh sen büyük kız, güzel kız, sen. sen mi büyüksün? hayırrr! ben büyüğüm benn. yaşar usta! sen benim yanımda bir hiçsin anlıyor musun? bir hiç. gözümde pul kadar bile değerin yok . ama şunu iyi bil. ne bana ne arkadaşıma hiç bir şey yapamayacaksın. mağlup edemeyecksin bizi.
+aşkımm!
-çünkü bizz birbirimize parayla pulla değil sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. bunu yıkmaya senin gücün yetrerm mi? eğer beni dinlemezzen ben.. yaşar usta! hiç düşünmem çeker vururum seni.. anlıyor musun? vururum. ve dönüp bakmam bile..
+aşkım uyansana ya ne saçmalıyosun?
-.. *
evvala kanki ilişkisi olan tüm insanlardan ti-ti-ti-tiksiniyorum..*
evet yavrum hayatın bir köşesinde kendini sosyal ilişkisi uzmanlığa adamış gençler görüyorum. bu gençler mahellede bakkalla, okulda güvenlik görevlileriyle, kurumlarda 4/2 kademeli memur adamlarla ilişki kurmayı matah sanıyor. hepsini kınıyorum ve onlara laflar hazırladım. ama şimdi bizim konuyu incelememiz için soruna derinlemesine nufuz etmemiz gerek. onun içun tüm bu sorunların baş gösterdiyi okul kantinine gidiyoruz..
bu arkadaşları faretmemiz çok kolay sevgili gençler. şimdi biraz geriye dönün ve kantin tezgahının önünde tost çay sırası beklerken tezgahın arkasına geçip: salına salına hareket eden, adeta kendi mutfağında yemek yapan ev hanımı kıvamında rahat bir çocuk göreceksiniz. gördünüz mü? işte konumuz tam olarak bu çocuk. bu çocuk binbir çekilmez muhabbetle kantin sahibini tavlamış ve kendi aralarında bir samimiyet oluşturmuştur. bu samimiyet çocuğa; kendi tostunu kendi yapabilme, ekstra malzeme, sınırsız ketçap mayonez, kendi kolasını dolaptan en soğunu seçebilme derecesinde selfservis imkanı doğurmuş olmakla beraber eliyle kantincinin omzunu sıvazlama hakkı da vermiştir. bu çocuk artık okul hayatı boyunca kantini bir mutfak gibi kullanarak hal ve hareketlerinde bir takım değişiklikler gösterecektir.
kantin televizyonun kumandasını eline alıp istediği kanalı açabilcek kadar kankidir artık bu şerefsiz. kantin içinde memleket bizim mına koyim havasında dolaşmakta ve milyonlarda kişi içinde sümük fırlatan on servet rahatlığındadır. bu tiplerin hepsiden nefret ediyorum. allah hepinizi 4/2 den b kademeli memur yapsın. şerefsizler.
öncelikle; 'hayır' bu gavur amı gibi sıcakta tespit sıçasım gelmedi yavrum. yıllar yılı farkındayım ben bunun.. almancı diye tabir ettiğimiz bu adamlara bir şeyler oluyor. havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez adamların beyni köreliyor. bazen şaka gibi geliyor inanmak istemiyorum ama bakıyorum hakketen müthiş bir aptallık sözkonusu. bunu nereden anlıyoruz? ilk olarak espri anlayışına bakıyoruz. ilgilendikeleri konulara bakıyoruz. kurdukları cümlelere.. bunun yanına dinledikleri şarkıların içeriklerini kontrol ediyoruz ve gördüklerimize inanamıyoruz. üstünden taşak muhabbeti yaptığımız salimismail yk gibi adamların satış rekorları kırmasını sağlayan kitle işte bu vatandaşlarımız. hele hele avrupa kanallarında yayınlanan reklamları görünce ağzım açık kalıyor.
reklam şirketleri sadece potansiyel alıcının ilgisini çekebilmek için çalışıyor. potansiyel alıcının zeka seviyesine göre yapılan reklamlarda haliyle trajikomik oluyor. buyrun:
'göğüs çatalının hayatımızdaki yeri ve önemi'ni kavramamıza yardımcı olan bu olay x kişinin ismi dahil her şeyi unutulmuşken hafızanın derinliklerinden gelen jpg formatlı bir dizi resim sayesinde vuku bulmuştur. ilk bakışta tanınmayan x kişisinin bir süre sonra beyine farklı bir açıdan kodlandığı anlaşılmıştır. x kişisini göğüs çatalından tanıyan y kişisinin gözlerindeki heyecan görülmeye değer ve bir o kadar araştırmaya değer bulunmuştur. yapılan bir takım araştrımalar sonucunda y kişisinin karşısına çıkan x kişilerinde ilk bakılan yerin göğüs çatalı olduğu farkedilmiş olup söz konusu çatal yoksa vucudun değişik bölgelerine seyreden yayılmacı bir politika görülmüştür. tüm bu vaziyetten daha elim ve daha vahim olmak üzere; göğüs çatalının genetik bir özellik olduğu anlaşılmış ve göğüs çatalı geni taşıyan x kişilerinin bu geni taşımayanlara göre daha tanınmış ve daha popüler kişiler olduğu farkedilmiştir. araştırmalar devam etmekte..göğüs çatalları kalabalık içerisinde hızla ilerliyor.
gerçekleşmesi için hiçbir engel bulunmayan, alaturka tuvaletin alafrangadan geri kalır bir yanı olmadığını ıspatlama niteliğinde bir girişim. gerçekleştiği taktirede skolastik düşünce bir kez daha yıkılıp yerini özgür düşünceye bırakacaktır.
(bkz: işte devirim işte rönesans)
(bkz: sıçarken skolastik düşünceyi yıkmak)
içinde en az 15 kişi bulunan fotoğrafta gözü kapalı veya ağzı açık çıkan bir kişi varsa ve eğer o kişi sizseniz: siz artık 'o' kişisinizdir. yani fotoğraftaki 'mal'sınızdır. böyle bir ortamda fotoğrafçıya sövmek gereksizdir. bu olay tamamen o kişinin cenabetliğinden kaynaklanır. hele o fotoğraf lise döneminin son günlerinde çekilmiş ve herkese birer tane dağıtılan fotoğraf ise; lise hayatı boyunca n'apmış olursanız olsun o insanların gözünde hep fotoğraftaki mal olarak kalacaksınız. bu talihsizliği yaşamış şahıs muhtemelen hayatı boyunca çeşitli talihsizliklere de maruz kalacaktır.
saçının süper şekil aldığı bi günde inanılmaz bir rüzgara veya yağmura maruz kalacaktır. şehirlerarası otobüste kulaklığı bozuk koltuğa denk gelip bu da yetmezmiş gibi sürekli muhabbet etmek isteyen amcanın yanına oturduğu çocuk yine budur. tüm sınıfın kopya çekip 90 üstü beklediği sınavda kopya çekmeyi beceremeyip 50 alan bu mal hayatı boyunca girdiği şeridi tıkayacak boşalttığı şerit akacaktır. ömrü billah iflah olmayan bu adam muhtemelen diğer tarafa da cenabet gezdiği ender anlardan birinde göçer. yazık..
her daim her türlü ihtiyacını sadece birkaç merdiven inerek hatta bu da yetmezmiş gibi bazen inmeye bile üşenip sepet sarkıtarak halleden piçtir. biz gavur amı gibi sıcakta, yamğmurda çamurda bakkala fırına koşuştururken bu piç ikisine birden çok yakındır. gece yarısı bastıran açlığını fırından sıcak ekmek, bakkaldan tereyağı alıp üstüne sürerek giderebilir bu itoğlu it.
aynı zamanda ramazanda komşu ilişkilerini devreye sokarak sıra beklemeden pidesini alıp usulca uzaklaşan bu piç tam ağzına sıçılmalık kıvamdadır.
işin içinde cinsellik yoksa neden bakıcı tutmadınız?
şimdi beni konuşturacaksın. tabii ki işin temeli cinsellik...
ama böyle demiyorsunuz, kıvırtıyorsunuz...
yav cinsellik tabii ki var! Ama ben kendi şartlarımı da anlatıyorum, gece su almak için kalktığım doğru. şimdi bak, 25 yaşında bir erkek için bir numaralı şart cinsellik olur, kız güzel midir, cinsel midir ona bakar...
50 yaşında?
yarı yarıya...
60-70?
genellikle o iş bitmiştir! ama bende farklı. şimdi bana deseler o iş yok. yalan! bende çok iş var. bir hanımın isteyeceği, en iyi iş bende! 25 yaşında nasılsam, öyleyim, hatta yüzde 100 daha iyiyim...
nasıl oluyor?
valla ben de bilmiyorum.
acaba siz de bir hormon fazlalığı mı var?
galiba. ölçtürmedim ama testosteronumu ölçtürmek istiyorum.
bunlar palavra mı?
hayır efendim. palavra olsa, genç hanım alır mıyım? insanın cinsel gücünü anlatması hoş değil, ama sen çok zorladın, ben o bakımdan iyiyim yani. gittikçe iyileştim nedense. özlem’le beraber iken bayağı fark etti. o fark da devam etti...
allah daha fazla versin o zaman!
yok, daha fazlasını istemem!
durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz...
yüzde 5 miymiş neymiş bizim gibi adamlar, belki daha da azdır. birkaç doktora da sordum.
viagra- miagra?
haşa! ihtiyacım yok. doktora gittim dedi ki, fazlalık var.
ne fazlalığı?
beynin ortasında bir şey. gerçekten öyle söyledi. uzun uzun anlattı. bize nasip oldu. nasip olduğu için de mutluyuz. allah bana bu kudreti vermiş, bir de 18 yaşında birini vermiş, daha ne isterim?
halis toprak çekinmeden söylemiş işin içinde şehvet var cinsellik var diye. bir de övünmüş kendisiyle sık sık. bu yaşta hala çok iyi sevişirim diye. tepe tepe kullansın gözümüz yok..
yalnız bu bir şehvet cinayetidir. bu kutsal bir müessese olmaktan çıkıp pornografiye kaymıştır. elbette halis toprak bunun ilk ve son örneği değildir. çok apışmış gibi bakmıyoruz bu olaya. yalnız bu tarz olayları eleştirmek ünlüler tarafından yapıldığı zaman eleştirilerimizi doğru yerlere gönderebiliyoruz. amaç budur. elbette türkiye'de binlerce ünzile vardır. malesef biliyoruz..
eleştiriyoruz çünkü çoğu çağdaş düşünen dinini istismar üstüne kurmamış herkes için bu yanlıştır. nazlıcan bir satanistin şeytana kurban ettiği genç bakire bir kızdan farksızdır. çünkü şehvet şeytani bir duygudur. (bkz: sehvet/#3495756)
madem ''cenente gittiğiyimde 40 huri kesin'' diyorsun be amcacım biraz daha sabredemedin mi? madem bu huriler seks aracıymış bekleyeydin biraz da ak sakalınla göçeydin bu diyarlardan.
son günlerde gözlemlediğim kadarıyla dumansız hava sahalarının; yani sigara içilmeyen kapalı mekanlar sigara dumanından yoksun kalarak, atmosferini ter ve osuruk kokusuna bırakmasıdır.
ortalığı bok götürüyo resmen...
tavsiyem: sigara yasağı derhal kaldırılıp eski kötü kokuları mikrokapsüllerine hapseden sigara dumanı tekrar atmosfere salınmalıdır. ya da amele teri ve osuruğuna karşı isviçreli bilim adamları gibi akil kimselerden yardım istenmelidir. zira piyasada bu bileşimi alt edecek bir ürün hali hazırda bulunmamaktadır. temennim 'dumansız olsun sağlıklı olsun' düşüncesinin yerini: 'dumanlı olsun temiz olsun aq' düşüncesine bırakmasıdır.
gece çökmüş bir alemin üstüne. büsbütün kaplamış yeryüzünü. pis kokuları, iğrençlikleri, çığlıkları, kahkaları yansımış gökyüzüne. kan sıçramış dört biryana. hayvan muamelesi görür olmuş koca bir dünya. bir hayvan gibi ayrım başlamış. dinine ırkına mezhebine göre ayırılır olmuş. hisler kaybolmuş mimikler kaybolmuş, gözdeki ışıltı kaybolmuş. tüm bedeni kapalayan bir şehvet, bir açgözüzlük bir kıyım... kaybeder olmuşuz tüm duygularımızı. hırs bürümüş bir nesli. kimi para, kimi toprak kimi birinci olma arzusuyla yanıp tutuşur olmuş. acıları dilmlerden sarkılardan hisseder olmuşuz. en son ne zaman ağladığımızı bile unutmuşuz. korkar olmuşuz, güvenmez olmuşuz... birileri göz göre göre aptal etmiş koca milleti. siyasi tuzaklarla kandırılmışız. eskiyi özler olmuşuz. hikayeler masallar uydurmuşuz; içi sevgi dolu. anılarımız yokmuş çünkü anlatacak. massallardan tanımşız sefkati dostluğu. bir çoçuğun hayellerini çizgi filmelrden yaşamışız. yokmuş anlatacak öykülerimiz kuracak hayallerimiz... değerlerimizi unutmuşuz. savaşlarımızı, kanlarımızı. bir tarihi yazan oluk oluk akan kanı her şeyini unutmuşuz. anıtlarda anar olmuşuz. sevgiyi çiçekte sanmış olmuşuz, sevgiliye verirken gözlerdeki sevgi dolu bakışları unutmuşuz. kendimizi anlatacak cümlelerimiz kalmamış, şarkılarla konuşur olmuşuz sevgiliyle, kalemlerimiz tükenmişçesine sanki. kılıçların şarıltısı sarmış dört yanı..
bir uğultu içinde kaybetmişiz kendimizi.
bir gün bir muhtaç görmüşüz sokakta; simidimizin bir parçasını kopartıp vermişiz insanlık sanıp gülümsemişiz.
zenginliği paylaşmakla fakirliği paylaşmak ayrı ayrı şeyler demişti biri...
unutmuşuz...
henüz genç yaşlarında tükenmiş, yorgunluğu hat safhaya ulaşmış bir şey yapacak gücü kalmamış bünyenin büyük bir arzu ile isteğidir.
erken yaşlanmıştır bu insnlar ne görünüşte ne ruhsal olarak ne zeka oarak fiziksel yaşlarında değillerdir. yapacak seçimleri azalmıştır olsa bile bunu gerçekleştirecek ne gücleri ne istekleri vardır. okul iş gibi yaşamsal zorunlulukları yitirme noktasına gelmiştir. kopuktur, kopmuştur ya da kopartılmıştır bir şekilde. yaşının genel özelliklerini neredeyse hiç göstermezler. örneğin okuldan en erken bunlar çıkarlar bir an önce kalabalığa yakalanmadan evlerine gidip yayılmak isterler. düzenlenen partilere gidecek heyecan ve isteğe sahip değillerdir. sahip olduğu ortamı daha fazla genişletmek iztemez ve mümkünse azaltırlar. evine samimi olmadığı kişilerin girmesinden hoşlanmazlar. yemek yapmak bile bi eziyet gibi geldiğinden ne bulurlarsa onu yerler. sınavlarına okula giderken otöbüste çalışır bu insanlar.
ve artık kendilerine bakmak gibi bi dertleri yoktur. kime nasıl göründüklerinin önemi yoktur artık. ne bulurlarsa onu giyerler. saç sakal çoktan salınmıştır. ''dervişlik dediğin hırka ile taç değil, gönlünü derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil" felsefindeki yaşam almış başını gitmiştir. halbuki henüz yirmi yirmibir yaşlarındadır. babalarının emeklilik yaşamlarına imrenmektedirler artık. oysaki daha katlanmak zoruda olduğu yıllar vardır daha. katlanamadığı gençliğinin yaşlılık yılları.
tam anlamıyla hezeyandır. daha dün gibi aklımdaydi oysaki lise dönemlerinde bi marlboro bi kutu kola alışım. yıllar geçtikçe önce lise bitip ardından üniversite başlayana kadar önce kutu kola gitti elimden. sonra marlboro yerini winston'a bıraktı. tam alıştık derken winston da ağır gelmeye başladı. çakmakların yerini de kibritler aldı zamanla, first sakızlar burjuva dönemindeydi zaten. ardından maltepe'ler, anadolu'lar samsun'lar, değişik arayışlar... ama olmadı ne param yetti zamanla ne götüm. çok canım çekince çay sarıyorum şimdi. bildiğin çaykur rize o da, lipton bile değil.
sürekli espri yapmaya çalışan, hatta aklına gelen espriyi sözlükle paylaşmak için başlık açmaktan çekinmeyen, nasıl sıçtın bunu mına koyim? dedirten... saçmaladıkça mutlu olma özelliğiyle desteklenmiş ve kendi gibiler tarafından alkışlanan yazarlar bütünü.
vatan gezetesinin haberine göre; mısır, yumurta, tavuk ticaretinden vurulan paralardan sonra unakıtan ailesinin; yani kızının oğlunun ve eşinin bağlı bulunduğu ab gıda sanayi tic. termik santral kurmak üzere harekete geçmesi.
abartı filan değil tam tamına 600 milyon dolarlık yatırım. yani kaba bir hesapla 750 tirilyon!!!
termik santralin kapasitesi yaklaşık 600 megawat. yine aynı haberden bir kilowatsaat elektiriği devlete 10 euru'dan satıldığını öğreniyoruz. bu da yılda 410 milyon euroluk bir ciro demek oluyor ki bu da aynı zamanda türkiye'nin nufusunun yüzde 1,5'ine hitap ediyor. yani devlete hizmet etmek sözüyle bir yerlere gelen insanlar aynı vatansışını bir siyasi kitle yanında bir müşteri olarakta görüyor.
tabii eğer derseniz nasıl olur, bir üst düzey yönetici hatta bakan böyle bir işe nasıl girebiliyor? yok giremez derseniz yanılırsınız... çünkü unakıtan'ın lisans başvurusunu onaylayacak olan epdk'nın yeni başkanı, kemal unakıtan bakan olduktan sonra özelleştirme idaresi başkanlığı'na atadığı ve 6 yıl başkan yardımcısı olarak kendisine bağlı olarak çalışan hasan köktaş. yani unakıtan'ın termik santral kurmasını bu adam denetleyecek ve uygun olup olmadığına karar verecek...
hayır hiç heyecanlanmadım bunu duyunca/okuyunca yeni bir ifşaat off işte şimdi bttiler filan demedim içimden. sadece duymayanlar duysun diye yazıyorum. hani bağırıyorlardıya: yeteeeerrr söz milletiiinn!!! işte o millet duysun. söz sizin buyrun sayın milletim.
ankara gazi mahallesi semalarında uçan, eylemini büyük bir kalabalığın içerisinde gerçekleştirmekten kaçınmayan kuştur. aynı zamanda puşttur. *
(bkz: 1 mesaj alındı)
öğretmen evinde bir geceliğine kalmak zorunda kaldığım yakın zamanda yaşadığım ölüp ölüp dirildiğim bir gece...
daha önce öğretmen evinde kalan varsa bilir; dört ila sekiz kişi arasında değişen odalarda hiç tanımadığınız insanlarla yatmak zorunda kalırsınız.
ders kayıtları için gittiğim bir şehirde paramın kısıtlı olmasından dolayı öğretmen evine yerleşiyorum. saat 16.30 civarı... içeri girer girmez reception da güleryüzlü orta yaşlı bi hatun birkaç soru sormayı da ihmal etmeden işlemimi yapıyor. içimden inşallah başka kimse yoktur diye dua ediyorum ama tam o sırada söylüyor; odada bir öğrencimiz daha var onunla kalıcaksın diyor. tamam diyorum çıkıyorum. etrafa bakınıyorum biraz. odadan deniz görünüyor, hafif rüzgar oda arkadaşım da henüz yok. her şey süper. 16 saatlik yoldan gelmişim kendimi yatağa atar atmaz sızacağımı biliyorum. yatağa bakıyorum çarşaflar temiz gibi. yastığı kokluyorum o da fena değil. battaniye biraz kokuyo daha çok çuvala benziyo zaten hiç evdeki battaniyeme benzemiyor. hiç yumuşak deil. sert keçe gibi... üstüme kalın bir şeyler giyiyiyorum ötünmemek için. değerli eşyalarımıda iyice zulaladıktan sonra sızıyorum.
biraz sonra odanın kapısı açılıyor gözüm yarı açık, iki kişi giriyor içeriye. uykulu uykulu hiç kalkmayım diyip devam ediyorum uykuma. sabaha doğru soğuk iyice ağırlaşıyor. biraz da sayıklama sesiyle uyanır gibi oluyorum. birkaç saat önce tiksindiğim battaniye artık gözümde ipekten bir örtü. iyice örtünüyorum sarmalıyorum kendimi. hafif kafamı kaldırıyorum;
karşımdaki yatakta genç bir çoçuk yatıyor. sayıklama sesi sağ tarafımdan tekrar başlıyor ama anlamıyorum tam olarak. sağıma doğru dönüyorum. gözümü tam açamıyorum ama görüntü belirginleşmeye başlıyor. anlaşılan biri daha gelmiş... battaniyenin altında bir adam...
öğrenci desen öğrenci değil, öğretmen desen öğretmen değil... önce battaniyenin altından çıkmış sol bacağını görüyorum. sonra beyaz bir külot, bir çadır... adam fuul ereksiyon amına koyim.. göbeğinin bir kısmı ve battaniyenin bitttiği yerde adamın göğüsleri ve kılları. biraz daha yukarı bakıyorum bıyık kaş göz hassiktirrr... diye istemsiz bir haykırış... adam uyanmasın diye sessizce duruyorum. sayıklama tekrar başlıyor.
-orospuu...
-orospunun tebesi...
orospunun tebesi ne lan? derken daha net bir tonla:
sonra uyanıyor göz göze geliyoruz... yemin ediyorum o an aklımdan tek bir şey bile geçmiyor sözlük. donuyorum resmen. gözlerini açıp kapıyor hala göz gözeyiz.. ama adam yarı uyuyor. bana bakarak;
kabus gördüm kardeş orospu tövbe etmişti rüyamda. affetmedim ama cavabını verdim siktim.. allahım bu nasıl bir rüya bu nasıl bir adam, nasıl bir zihniyet? sonra diğer tarafa dünüyor birkaç saniye sonra horlama sesi.
tam 3 dakika sonra kendimi dolmuşta buluyorum. hatırladıklarım bukadar.