Yalnız işin kötü tarafı, bunun tedricen ve planlı bir şekilde gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Çıkarı için fikrini gücün boyunduruğu altına koyanlar güç ile beraber yok olmayı göze almış demektir.
Her fikre saygı çerçevesinde yaklaşabiliriz. Ancak, bu saçmalamaya ortam oluşturmamalı.
Ne yapsa yaranamayan parti.
Ülke öyle bir hale gelmiş ki kanunlara sığınmak dahi suç gibi görülüyor.
Ortada şaibeli tutanaklar kayıtlı şekilde var mı? Var.
Zorbalıkla, baskıyla hep o bahsedilen milletin iradesine sandık başında saldıran şerefsizler var mı? Var.
Eline silah alıp gezen; aşiret, tarikat baskısı uygulayan var mı? Var.
Ki bunlar asıl olayın yanında vızıltı olarak kalacak cinsten. Devletin tarafsız olması gereken kurumu taraflı davrandı mı? Evet. (Tıpkı merkez bankası gibi tıpkı yargı gibi tıpkı diyanet gibi tıpkı....)
E sizin derdiniz nedir arkadaşlar? Hukuk aramanın nesi yanlış. Bir ülkede adalet sadece güçlülere hizmet ediyorken mi demokrasi var oluyor?
Aklınız alıyor mu?
Bazen bir şeyler karalamak isterseniz büyük bir hevesle. Açarsınız sayfaları, alırsınız elinize kalemi. Bütün şartlar uygundur ortaya çok güzel bir yazı çıkarmak için artık. Sonra beklersiniz. O ilk kıvılcım anını. Düğümü çözecek olan o anı.
Bildiniz mi o anı?
Bu şekilde aylarca bekledim ve bir gün bile bu hevesimi kursağıma dolduramadım. Ne çok istedim bir bilsen. Ne kadar zormuş insanın dayanamam dediği şeylere dayanmak zorunda bırakılması. Yanlış anlama beni. Bazı olmaması gereken şeyler oldu hayatta. Sitemimi kendine yorma.
Sana vedam hiç iyi olmadı. Bu olmamışlık, bu saçmalık... benden geçmen için olmayacağım şeyler oldum sana. Biliyorsun.
Olur da görürsen bir gün bu yazımı gülüp geçersin umarım. Sever, sevilirsin.
Benim bir kişiliğim vardı ya hani. Oturmamış olan. O oturdu biliyor musun? Valla...
Sonucunun sıfıra vardığını daha yazmaya başlarken bildiğim çok bilinmeyenli denklem. Hep dediğim gibi... Keşke başka bir zamanda karşılaşsaydık.
Bir askerinin intikamı için " gerekirse bütün menemeni yakın" diyen koca yürekli Atatürk'ün efsaneleştirdiği olay.
Şeriatçı grupların yedek subay olan -öğretmen- mustafa fehmi kubilay'ı insanlık dışı yollarla şehit etmesi ve ardından bu grupların yok edilmesi...
Zamanlama manidar. Başka sözüm yok.
Yazın tarihe bugünü. (23 aralık 2016)
Nerden nereye.
------
Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'deki Şeyh Said isyanından sonra tanık olduğu önemli olaylardan biridir.
Devlet sert tepki gösterdi. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı. Kaynakların ifadesine göre, Mustafa Kemal Paşa, Kubilay Olayına çok kızmıştı. Daha birkaç yıl önce Yunan işgalinin acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün de, "Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun", dedi. 28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, "Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise" olduğunu belirtti.
Türklerin tamamının "zorla" müslüman olduğunu veya oldurulduğunu söylemek
(bkz: hoca ahmet yesevi) ye hakarettir.
Genelleme yaparken dikkat etmek gerekir.
Mevcut sistem dinamiklerini kaldırabilecek tek şahıstır.
Sistemi kim, neden, nasıl bu hale getirdi kısmına bakacak olursak buraya yazdığım yazılar tanımlama amacından sapacak olup, eleştiri yazısına dönüşecektir.
Anormaller arasında normal olmanın zor geldiği, dayanılmaz olduğu andan itibaren delirme eşiğine yaklaşıyor insan.
Yani, anormalleşerek toplumsal normalliğe giriş yapmaya başlıyor.
Sayın ..........
Ne zaman yaşattınız ki siz sol zihniyeti.
Solcu olmaya ne zaman komünistlikten, anarşistlikten ve türevi "-izm"lerden ayrı bakabileceksiniz?
"Türk solu" deyince aklınıza ne geliyor?
Sağcılar daha milli şuuru olan bir millet istiyordu.
Solcular ise amerikan emperyalizminden Kurtulmuş tam bağımsız bir Türk milleti istiyordu.
Siz anlamıyorsunuz veya sığırsınız sanırım.
Solcular da sağcılar da aynı şeyi istediler. Bu milletin faydasını istediler.
Ama kazanan bu iki aynı görüşü iki farklı görüş gibi kutuplaştıranlar oldu.
Ve şimdi, hal ortada.
Geçmişin kinini tüm solcuların üstüne kusan bir mekanizma var. Laik yönetildiler diye, meclise dini sokmadılar diye kinlenen bir kitle var.
Sol ruhunu eriten bir kitle var.
Ve solu eriten bu kitle öyle bir hale geldi ki kendinden olmayan herkesi vatan haini eylemeye başladı.
---------
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Ülkeyi mevcut durumundan kurtarabilecek tek yapı. Doğru bir oluşum değil. Adil bir oluşum da değildir çoğu zaman. Ancak, tek çare gittikçe bu olmaya başladı.
Başlıklarda aradım. Benzerini bulamadım. Yakın bir hali olan (bkz: yalnız olmayı seven insan) ı buldum.
Var böyle insanlar. Kalabalıkları seçmediği için hep 'neden böyle ki bu?' Denen insandır kendisi.
Kimse bilmez ya da umursamaz ki, kalabalıklar içinde yalnız olmaktansa kendi başına yalnız olmak daha samimi gelir, daha az yorucu gelir bu insana.
Bu bir seçimdir. Sevmekle ya da sevmemekle ilgisi yok. Yeri geliyor çok acı verici bir şekle bürünüyor yeri geliyor mutlu ediyor bu seçim sizi.
Söylediklerim yanlış anlaşılmasın. Topluma entegre olamamış bir bireyin lafları değil bunlar. Aksine, toplum tarafından gayet kabul edilebilir görünümdeyim. Haldeyim.
Sadece anlamsız geliyor bazı şeyler. Yitirmiş tılsımını bir şeyler. Yitirmiş sevmelerim, yitirmiş umutlarım, yitirmiş yarınlarım beni.
Çok sevildim, Çok sevdim. Kaç bedende kendimi buldum. Bilemedim.
Kaç insan tanıdım. Kaçında bir hayat ışığı gördüm. Kaçında bir yaşama sebebi buldum. Bilemedim.
Beni hep bu bilinmezlikler öldürdü belki. Ya da ölmeye sebep aradım. Bilemedim.
Yalnız olmayı sevmiyorum ama yalnızken öyle huzurluyum ki. -Nefret ettiği bir şey insana huzur verebilir demek oluyor bu evet-
Bu belki de bir mecburiyet idi zamanında. Buna mecbur kalış idi.
Bir şeylere dair umudunu kaybedince insan, kaderini kabul ediyor. Belki de kaderin bu halini seçmekti bunun adı. Bilemedim.
Ben hep çoğalmayı beklemiştim oysa ki. Bekleyişe veda edeli çok oldu. Beni kendi içimde kalabalık edecek ne vardı?
"Kimileri düşer yalnızlığa,
Kimileri yükselir" demiş (bkz: hasan ali toptaş)
iktidarın gücünün mutlak hale gelmesi sanrısı içinde olan insanların var ettiği yeni bir kitle doğuyor. (Bu kitle zaten insanlığın başından beri vardı ancak son birkaç ayı baz alıyorum.)
Kendi doğrusunu savunup Güce direnmektense gücün doğrusunu benimseyip güce katılan bir güruh oluştu.
Ve bu grubun sayısı gün geçtikçe artmakta akp içinde.
Bu gücün karşısında duramayan zihniyetin temsilcilerinin zayıf karakterli oluşu da durumun bu hale gelmesinde önemli bir etken.
Ancak asıl temel etkenin akp'nin psikolojik üstünlüğü, toplumsal üstünlüğü ve kendi toplumu içinde yarattığı birleştirici gücün üstünlüğü olduğu da tartışılmaz bir gerçek.
Bu denli üstün hale gelen toplum, karakteri ne olursa olsun (ne kadar zayıf, ne kadar pasif, ne kadar cahil olursa olsun) güçlü ise baskı kuracaktır ve de azınlık olan toplumun bireylerinin fikirlerini ciddi manada yıpratacaktır.
Ve haliyle yeni bir seçmen kitlesi doğacak akp'nin.
Gücün yanında olmak istediği için yandaş olan bir kitle. Hayırlısı.
Bu ülke benim. Ecdadımın. Neslimin.
Kimsenin bana bunu deme hakkı yoktur.
Ülkem çok şey Hak etmekte. Hak ettiğini veremeyenlere tepki göstererek ülkemi savunamayacaksam, çekemiyorsan siktir git.