ordinaryus docent
408 (örnek şahsiyet)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 21.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ben butonuna fihrist eklenmesi

    1.
  1. cep telefonu olmayan yazarlar için, oldukça faydalı bir yenilik olacaktır. şimdi elbette aramızda fihristin ne demek olduğunu bilmeyen 7-b' liler var. onlar için gelsin;

    (bkz: fihrist)*

    ayrıca yazarlar arasında, ileri zamanlarda ben butonuna eklenmesi beklenen özelliklerin;

    - son izlediği filmler
    - bu son artık dedikleri
    - yolun sonu
    - son - erler film
    - son dakika
    - moonlight son ata
    - kül tablası
    - ütü masası
    - cinayet masası
    - saç/sakal

    olduğu duyumlarını aldık.

    edit: son editlediği entryler butonunu test ediyorum. sakin.
    4 ...
  2. bluevelve ve cool adam üzerinden dönen sözlük

    1.
  3. her gün, "bluevelve nin bim den kondom alması" "cool adam ın bilet sırasında görülmesi" şeklinde başlıkların; artan bir grafikte seyretmesi ve sanal roller üzerinden bu kadar muhabbetin dönmesi gariptir, yazıktır. ve bu sözlük, uludağ sözlük' tür. bahsi geçen yazarlarla hiç bir sorunum yoktur ve mevzu onlar değildir.

    tamam elbette bu tür şakalar güzel şeyler, ancak bunun da bir üst sınırı vardır.

    bluevelve adına açılmış başlıklar: 189
    cool adam: 98

    çoğu da kalemleriyle ilgili değil. genelde şu minvalde;

    cool adam ın patates soyması
    bluevelve nin türban iğnesiyle (bluevelve nin türban iğnesiyle parmağındaki kıymığı temizlemesi)*
    cool adam ın kel başa şimşir tarağı
    bluevelve nin ikinci ayakta ne gelir aga demesi

    bu mu lan? başlıklarla-gülüyoruz.com' mu burası? buna saatlerce devam edebilirim yani bu mu? başlıkta basit şakayı verdik, altına şöyle şöyle olmasıdır diye başlığın aynısını sadece "olmasıdır" ekleyerek kopyaladık, sonra da yazar olduk öyle mi? vay efendim ondan sonra sözlük kızlarıyla niye sevişemiyorum, niye bizle dalga geçiyorlar? bırak milletin nickiyle otuzbir çekmeyi de, yazarlık yap önce. oyun hamuruna çevirdiniz sözlüğü.

    yani formata yazarlık şartı olarak koyulan 20 tanım entry girmek, 20 okuma fişi getirmek diye değiştirilmeli. ayrıca aslında format bölümünde elektrik faturası arkasındaki maddeler yazıyor lan. okudum dün, bildiğin kopyala yapıştır yapmışlar.
    31 ...
  4. dolar burcu erkeği

    1.
  5. hayatı olumlu ve ılımlı bir perspektiften yorumlayan, kadınlar üzerindeki etkisi tartışılmaz olan erkektir. her girdiği dükkanda, bindiği takside yönelttiği yegane soru cümlesi; "pardon dolar bozabilir misiniz?" olur.

    işte kadınlar da, diğer burcu erkeklerin ortamda en fazla;

    "abi gündüz açsan?"
    "ya sezon sonu değil mi bunlar?"
    "usta al şu 10 kaadı taksimetreyi hiç açma olma mı?"

    şeklinde varolması sebebiyle, dolar burcu erkeğine biraz daha sempatiyle yaklaşmaktadır. zira dolar burcu erkeğindeki yüksek marjinalitenin etkisi ve herkesin pasifize olduğu ortamlarda dahi müdahaleciliğinden ödün vermemesi sebebiyle, onların cazibesine kapılmaları, onlarla birlikte varolmaları an meselesidir. dolar burcu erkeği, kadınların en uzun topuklu ayakkabısıdır. topukluyla atılan en sert adımlar dahi, zeminde dolar burcu erkeğinin "pardon dolar bozabilir misiniz?" sorusu kadar ses çıkarmaz.

    atletik, zeki, çevik, anlayışlı, sadık, mert, dost canlısı, otomatik camlar, bayandan temiz yani kısacası bir insanın olabileceği her şeydir o. yakın dostlarına kanko, kanka, bro gibi bayağı hitaplarla seslenmezler. benjamin veya benj, yöresel şivesi varsa benjo şeklinde seslenirler. kadınlar için onlar, onyüzbinbaloncuk gibidir. öyle severler. aşkın nirvanasıdır dolar burcu erkeği.
    0 ...
  6. ekşi sözlük paradoksu

    1.
  7. ekşi sözlük' te çaylak sırasının 40000 lere vurması ve sırası 5000' den fazla olan yazarların, hala ekşi sözlük' ü talep etmeleri sonucunda ortaya çıkan paradokstur.

    şöyle ki; şimdi neden ekşi sözlük talep edilendir? kaliteli, entryler okunuyor, iyi bir vitrin vs. vs. evet, 5000 inci sıradaki bir çaylağın bu yönde düşünmesi ve talebini bu yönde sunması gayet normaldir. lakin, ondan sonrası için durum tam tersidir. düşünün, 15000' inci sıradaki adam yazar olduğu vakit, toplam yazar sayısı en az 30000' lere dayanacaktır.

    şimdi 15000' inci sırada çaylak olan ve 2 yıl sonra yazar olacak kişi, eski fayda beklenti düzeyinde asla tatmin olmayacaktır. zira artık orası, hiç bir beklentisini karşılamayacaktır. zira 2 yıl önce çaylakken, tüm beklentilerini sözlüğün o anki hali üzerine kurmuş ve bu doğrultuda talep etmiştir. işte bu beklenen fayda-reel fayda farkı, kişide bir boşluk dönemi yaratacaktır. yani sözlüğü tüketemediği bir dönem. zira tüketeceği şey bu değildi. ve bu yüzden saygı da duymayacaktır.

    ha bunları neden yazdım, uludağ sözlük' te hala ekşi' de 5000 üzeri sıra bekleyen arkadaşlar var biliyorum. ve burayı bekleme salonu gibi kullananlar. yazar olabildiğiniz vakit, asla ekşi sözlük sizi tatmin etmeyecek. asla kimse sizi okumayacak ve televizyona çıkarmayacak. hiç kimse sizinle sevişmeyecek. hiç kimse sizin hayranınız olmayacak. zira sizin gibi o kadar çok insan olacak ki, aynı hedefe odaklanmış binlerce insan. bu yüzden sizi hiç kimse talep etmeyecek.

    uyanın artık. uludağ sözlük bir basamak değildir. zira bu mantıkla uzun vadede fayda noktanız sıfır. bu aynı; yazın susadığınızda ılık suyu içmeyip, bardağa doldurup buzlukta bekletirken, bardağın buzlukta patlaması gibi bir şeydir. işte sizin sonunuz da aynen bu olacaktır.
    6 ...
  8. trolllerin sözlüğün turnusol kağıdı olması

    1.
  9. ironik olduğu kadar, ispatı sol frame olan durumdur. genelde iyi huylu yazarlar, kötü huylu trolllerin sözlüğe zarar verdiğinden ve hepsinin silinmesi gerektiğinden bahseder. ancak gizli trolllerden hiç kimse bahsetmez. işte troll yazarların açtığı agresif konular, iyi huylu yazarları bir bir afişe etmektedir. bilindiği üzere tümör, tümördür.

    ancak şu da bir gerçektir, genelde troll başlıkları altında sağa sola söverek, formatı s-.kerek afişe olan gizli troller; aynı zamanda anket yazarlığı da yapmaktadır. yani aslında görünen köy kılavuz istememektedir lakin madem istiyor, şu vakitten sonra troll yazarları destekliyorum. tabi gerçek trolllerden, kopyala-yapıştır yapmayıp kalemi olan trolllerden bahsediyorum. iyi ki varsınız nur topları.
    1 ...
  10. uludağ sözlük ün twitter benzerliği

    1.
  11. sol framede yer alan mevcut başlıkların altında yer alan entrylerin, en fazla 3 cümlelik olması sebebiyle ortaya çıkan benzerliktir.

    açıkçası "sözlük bozuldu yeaa" kafasında bir yazar değilim aksine, eleştirenlerden icraat de görmek isterim. ama dolaylı, ama dolaysız. ve şu an dolaysız, samimi bir eleştiriyle karşı karşıyasınız sevgili sözlük kızları, ehm yazarları. ve bu konuda da içim rahat, "sen ne yaptın ki yeni yazarsın" diyecek olanlara karşı da arka bahçem sağlamdır. o yüzden hiç yeltenmeyin olmadı veliniz gelsin. ayrıca ünlenince sözlüğü küçümseyen celebrity de değilim zira celebrity değilim. yazarlığımla değil, kalemimle varolurum.

    her neyse ben faslını geçelim, zevkli olurdu ama çiğliğin anlamı yok. açıkçası sözlüklerdeki niteliksizliğin ve uludağ sözlük' ün kendine has niteliksizliğinin temel sebeplerine dair yazıp çizdim/yazılıp çizildi. yani artık aynı şeyleri yazmak anlamsızdır. ancak tekrar söylüyorum, avamsınız. şimdi elbet bunu üstüne alınıp "ekşici piç" diye çükünü masaya vuracak olan mahalle delikanlıları var içinizde biliyorum. ve burayı günden güne sikerten de budur zaten.

    bir yazar varetmişsiniz güzel, adı da vaudeville for vendetta. ancak derdiniz kaleminde değil, yazarlığında olmuş. herkesin yazarlığı görecelidir yani misal yıllardır sözlükler tanrısı diye addedilen otisabi, bana ve bir çoğuna zerre hitap etmez. bellidir koca yazının şekilli kelimeler üzerine inşa edildiği. ancak öylesine elit bir ortamda, böylesine tanrısal bir yazarın dahi kalemi eleştiriye her daim açıktır. ve yazarlığı kaliteli veya kalitesiz hiç mevzu değil ancak otisabi' nin bir kalemi vardır. işte uludağ sözlük' ün eksiği budur. kalemi üzerine konuşabileceğiniz o kadar az yazar vardır ki, öylesine bir tekdüzelik hakimdir ki; adamın bazen içi şişer gider mynet' te takılır daha iyi mnakym.

    bir yazarın değindiği konuların zerre önemi yoktur bakın kimse sözlükler üzerinden tahsil yapacak değil. ancak nasıl ki "umut sarıkaya karikatürlerini 100 m' den tanımak" diyorsunuz ya hani; hah işte uludağ sözlük' te kaleminden tanıyacağınız yazar tek tük lan. yani isterseniz evrenin sırrını verin, kaleminiz yok arkadaş.

    baktım mesela vaudeville for vendetta adlı yazarın uludağ sözlük eleştirilerine, adam kendini parçalamış lakin sikleyen yok. ha sanılmasın ki onun borazancılığını yapıyorum. onun da yazarlığı derinlik bakımından doyurucu gelmiyor lakin en azından onun da bir kalemi var. ve elit kesim yok, elit kesim yok diye götümü yırttığım budur. güzel yazan yazarlar değil, kalemi olan yazarlar lazım bu sözlüğe. sözlüksel evrim sürecinde uludağ sözlük bir aşamada tıkanmıştır. o da popülarite aşamasıdır. popülarite iyidir veya kötüdür lakin tercih edilen olduğu kesindir. ve hal böyleyken, varolmak adına sürüsüne bereket yazar alınacağına; bu evreyi de tamamlayabilmek için kanaatimce en az 5000 yazar silinmeli ve en az 1 yıl kapalı bir sistem yaratılmalıdır. tasvip etmiyorum popülarite ve elitizmi lakin bırakın bu evrelerden geçsin burası. bırakın insanlar yap-boz tahtası muamelesi yapmasın ve bu sayede kalemleri keskinleşsin. mal bu kardeşim ve sen de yönetici olarak bazen kitlelerin zaafına oynamayı bileceksin. şerbeti vereceksin.

    misal ekşi sözlük tanrısı author hadi burada da yaksın, yıksın tabuları. yapamaz, zira o da biliyor ekşi sözlük' le buranın farklı dinamikler üzerine kurulduğunu ve uludağ sözlük' ün yapısal evrimsel süreçte ekşi' den geri kaldığını. ya da alın ekşi' den 10 tane celebrity, aynı çizgide 2 yıl yazsınlar ulu' da; gene hiçbir şey değişmez. en başta dediğim gibi mevzu yazarlar değil, tepe noktasının sığlığıdır. yani adım gibi biliyorum, şu yazı en fazla 10 kişi tarafından okunacak. işte tepe noktası dediğim budur. ve zall' ın bir kaç röportajını izledim, iyi niyetli ve içeriğe dair birisi gibi geldi. madem ki bir vizyon çizdin, yani "ekşi milliyet' se uludağ akşam gazetesidir" dedin. yanı bunu hayata da geçirmelisin. maddi açıdan zarar vereceğini bilsen bile, belli dinamiklere yol vermelisin. ki merak etmemelisin, zira bunun sana uzun vadede çok çok daha büyük maddi getirileri olacaktır.

    ve şunu iyi bilin sevgili ulu yazarları, artık ekşi sözlük' te varolmanız imkansızdır. amerikan rüyası bitti. kaleminiz çelik kadar sağlam, elmas kadar keskin olsa dahi; oradaki elitizm o kadar şişmiştir ki, artık bir kara deliktir. onunla savaşamazsınız, onun üzerinde varolamazsınız. bu yüzden sahip olduğunuz sayfanızı, yani burayı temiz tutun ve kaleminizi bırakmayın.

    özet: özet geç piç!
    8 ...
  12. uludağ sözlük troll bilinci ithaldir

    1.
  13. açıkçası uludağ sözlük' ün sürekli diğer sözlüklere nazaran, "tutuculuğuyla" ön plana çıkması sebebiyle; trolllüğün temeli olan "sokak ağzı" böyle bir altyapıda pek sırıtmakta ve ironi yaratmaktadır. aslında bu bilinç, ekşi sözlük' ten ithaldir. çok sık takip etmemekle birlikte uludağ sözlük' e ait olan, özden beslenen tek troll; cool adam' dır.

    bildiğimiz üzere kendisi sözlükte "zengin züppesi"* profili çizmektedir. evet bu profil nerede iş yapar? elbette kenar mahallelerde veya avam ortamlarda. işte bu uludağ sözlük bilincinin, sokaktaki adamın bilincine yakın olduğunun ispatıdır. ve işin komik yanı, ekşi sözlük' te bir çok celebritynin kullandığı dil; cool adam kıvamındadır.

    troll neyden beslenir misal; ekşi sözlük gibi buram buram elitizm kokan, amerikan anarşisti ortamlarda, "yurtta kalan kızların geniş olmaları" gibi bir sokaktaki adam bilinciyle, oradaki elitizmi dürter ve asıl amacını ulaşır.

    ancak zaten uludağ sözlük' ün %70' i bu yönde düşündüğünden, böyle bir dürtme politikası pek de sonuca ulaşmaz. yani buradaki troll denilen yazarlar, almış ekşi sözlük' ün elitist iç dinamiklerinnden doğan bir alt kültürü; uludağ sözlük' e entegre etmeye uğraşıyor. bu olmaz. ki zaten görüyoruz adam bazı zihniyetlerle taşşak geçiyor, altına bir sürü evet katılıyorum entrysi. buradaki trolller, malesef kıraathanede kahveciyi oynayan bir hal almıştır.

    ancak cool adam' da her ne kadar troll diye addedilse de, bana göre o da olayı aşırı karikatürize ederek; gene o avam kültürün içerisinde öğütülmüştür. yani kahvenin komiği durumundadır. gerçek troll böyle olmaz, kalemi ciddidir ve sık sık "ben ironi yapıyorum" diye bağırmaz. ve bunun da sebebi, yani sürekli "ironiden anlamıyorsunuz" denmesinin sebebi aslında uludağ sözlük' teki avam için, o söylenenler normal kardeşim. yani senin mini eteğe bakış açın normal, başı açık kadına yorumların normal, küpeli adama bakış açın normal; o seni troll değil celebrity olarak addediyor. yani uludağ sözlük trollleri, neden başarısız olduklarını veya ciddiye alınmayıp, karikatürize edildiklerini düşünürlerse; işte bu sonuca ulaşırlar. onlar hala elit ekşi sözlük trollü dilini kullanıyorlar. burası bambaşka ve iç yapısının, temel dinamiklerinin ekşi sözlük' le alakası yok. bu yüzden aslında ekşi sözlük' e göre dışarıdan bakınca biraz daha dağınık bir tablo görünümünde ve bu yüzden hala hakettiği yerde değil.
    1 ...
  14. tokalaşmayı beklerken burunda olan el

    1.
  15. elin burunda olması, burnun karıştırılması değil; arkadaşlarınız yolda gördükleri elemanla muhabbet ederken sıkıntıdan veya "ulan şunlar konuşurken atm' ye gidip gelsem mi ben" diye düşünürken yapılan gayri ihtiyari bir harekettir.

    ve vedalaşırken mecburen tokalaşacağınız kişiyle samimi değilseniz ve o kişi o elinizin az önce burnunuzda olduğunun farkında olup anlık bir duraksama geçirdiyse, ayrıca güzel bir kadınsa sizi saniyesinde yerin dibine sokacak eldir.
    1 ...
  16. uludağ sözlük te elit tabaka olmaması

    14.
  17. ayrıca bu, uludağ sözlük yazarlarının genelde kendilerine avam misyonu yüklemelerine sebebiyet verir. dediğim gibi, elit olmayan illa ki avam olmak zorunda değildir veya bu anlama gelmez. veya sözlüğün illa ki bir misyonu olması gerekmez.

    yani sırf ekşi sözlük' le sidik yarıştırma mevzusundan patlak veren, "onlar elitse biz de avamız" mantığı; bu sözlüğü bir adım ilerletmez arkadaş. veya yazar olarak, ya celebrity ya da troll olmak zorunda değilsiniz.
    0 ...
  18. tayyip e oy veriyoruz diyen demokrat

    1.
  19. demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasi parti sistemini sallamayan demokrattır. daha doğrusu bu bilinci olmayan demokrattır. onlar için partiler değil, karizmatik liderler vardır. en basit örnek şu anki seçmen bilincidir. ne zaman haberleri açsam, mikrofona "ölümüne tayyip" diye bağıran demokrat insanlar.

    halbuki demokrasinin bir diğer temel şartı, bilinçli toplumdur. ancak biz bırak demokrasi bilincini, 6-7 milyon kişinin okuma yazma bilmediği bir ülkede utanmadan hala demokrasi diyoruz, sandık diyoruz. demokrasi çoğunluğun değil, azınlığın haklarını korur. önce bunu bilelim. iki lafının arasında demokrasi geçen genç sivillere sorsan çoğunlukçuluk nedir, çoğulculuk nedir diye; aval aval bakar sana. demokrasi ki bin yıllardır üzerine sayısız kitaplar yazılmış, yorumlar getirilmiş bir kavram; ancak biz aldık onu tahta sandığa indirgedik bravo.

    ayrıca bence demokrasi ordinaryus gibi bir şeydir. yani ne bilim, ikisi de uzaktan kulağa böyle şekilli şekilli geliyor.
    1 ...
  20. atatürk ve kemalizm putlaştırıldı ölümüne tayyip

    ?.
  21. tutarsızlığın resmi, bilgisiz ve cehaletin esiri-eseri olan zihniyet söylemidir. evet, atatürk ve kemalizmin bazı çevreler tarafından putlaştırıldığı, hatta bu yüzden zarar gördüğü doğrudur, tartışarak katılırım.

    ancak bazı kesimlerin; 8 yıldır akp ve rte hakkında tek bir olumsuz eleştiri getirmemesi, hatasız sayması hatta peygamber ilan etmesi, onları "atatürk ve kemalizm putlaştırıldı" söylemlerinden meneder. bu cehaletten öte takiyedir.

    bu; "evet eski put buydu ama yenisi bizimki" demekten farksızdır.
    1 ...
  22. yapısal

    1.
  23. temelden, özden gelen. varoluş ile alakalı.
    0 ...
  24. yeni nesil yazarlardaki yapısal kalitesizlik

    ?.
  25. uludağ sözlük' ün iç işleyişinden bağımsız ve bu sebeple, sözlük üzerinden herhangi bir radikal müdahaleyle önüne geçilemeyecek kalitesizliktir. elbette "yeni nesil"' den kastım, sözlükçülerin yaşıdır. öncelikle belirtmeliyim ki, kesinlikle yaşla kalite-kalitesizlik arasında mutlak bir doğru orantı kurmuyorum. ancak böyle bir orantı ne yazık ki mevcut.

    her şeyden önce yeni nesil, hızlı sonuç almaya odaklanmış bir şekilde yetişmiştir. mevzu internet olduğundan en basitinden bir örnek vermek gerekirse; misal çevirmeli ağ bağlantısı döneminde internete bağlanmak bile belli bir bekleyiş gerektiriyordu. insanlar ha deyince internete veya sitelere ulaşamıyordu ki zaten bu kadar çok platform yoktu. hatta herkesin olayı irc icq vs. idi. ancak teknolojik gelişmenin etkisiyle, artık anlık etkleşim süreçleri oldukça hızlanmış ve yeni nesil, sonuca odaklı yaptıkları her hamle karşısında anında sonuç almaya alışmış bir şekilde yetişmektedir. misal internet adsl teknolojisi sebebiyle her daim açıktır. çeşitlilik fazladır ve en önemlisi, küçük yaşta ağır basan popüler kaygılar, sözlüğün de bu kaygıları doyurucu etkisiyle birleşince; ortaya, popülerliğe odaklı ve anında sonuç almak isteyen bir grup "ergen" yazarın sözlüğü domine etmesi gerçeğini yaratıyor.

    elbette büyükleri de aynı popülarite tuzağına düşmüş ve oldukça komik haller içerisindedir ancak dediğim gibi fark, hızlı sonuç alma beklentisidir. bu bağlamda büyüklerine nazaran kat kat üretimden uzak ve tüketim odaklı bir neslin de, günde 100 entry girmesine şaşırmamak gerek. zira sonucu hemen istiyor, sözlüğü hemen tüketmek istiyor. işte bu, ergenlerle büyükler arasındaki "kısa vade-uzun vade" farkı sözlük için hayati önem taşıyor. ve tekrar ediyorum, bu açıdan ikisi de aynı bokun laciverdi. zerre ayırmıyorum ama dediğim gibi işte, olay 56k-8mb farkı.

    bunun yanı sıra, elbette uludağ sözlük' ün yöetimsel zaafları da bu hızlı çözülme sürecinde etken rol oynamıştır. en basitinden moderasyon aktivitesi tablosu, 15000 kişinin 2 moderatöre emanet olduğunu göstermektedir. hepsi temiz, efendi, prezentabl çocuklardır vs. ancak ortada bir realite vardır ve bunu kimse reddedemez.

    bir diğer diğer mevzu ise, "demir yumruk yönetim" taraftarları. ancak bu çözümden öte, çözümsüzlüğün başlangıç noktasıdır sadece. zaten gerçek hayatta yaşları sebebiyle her konuda boyun eğmek zorunda olan bu kadar çok asi ergen bünyeyi içinde barındıran bir sözlük yönetiminin; yönetim sınırlarını belirginleştirmesi hata olur. misal; sınır 10 diye belirlenirse, büyük-küçük her tür yazar 9.9 seviyesinde devam edecektir. reelde zaten baskılanan bünye, sanalda sınır operasyonlarıyla deşarj olacaktır. bu tür platformlarda sınırlar belirsiz olmalı ki, otokontrol sisteminin önü açılabilsin.

    bir diğer mevzu ise, sözlükte çaylaklık döneminin oldukça kısa süreli olması ve süreden öte seçiciliğin niteliksizliği. açıkçası bir yer; ya belirttiği kurallara göre idare edilmeli ya da idare edildiği gibi kurallara sahip olmalı. aksi taktirde, kullanıcının o yere olan saygısı azalır. yazarlık şartlarında "tanım entry" şart koşulmuş lakin bakıyorum adamın ilk 5 entrysi bırak tanımı, okunmayacak düzeyde. bu bir kenara, bizim insanımızın en önemli özelliği ulaşılamaz olan fetişizmidir. açıkçası ilk 10 entry keskin bir kontrol mekanizmasından geçse ve kalite fışkırsa bile, bu sözlükte 3-4 günde yazar olabileceğinin bilincinde olan kullanıcı, ne yazık ki yazarlık işini yeteri kadar ciddiye almayacaktır.

    "nasıl olsa geri dönerim" mantığıyla, popülerlik savaşında dilediği gibi hamleler yapabilmekte ve silinse dahi 15 gün sonra geri dönebilmektedir. bu açığı, yazarlık ulaşılabilirliğinin katsayısını azaltarak kapatmak mümkündür. ve çoğu aksini iddia etse bile, her yazarın bir popüler olma kaygısı vardır. şöyle bir örnek vereyim, uludağ sözlük çok kaliteli ve çok sayıda kişi tarafından cidden okunan bir sözlük olsa ancak, nick yerine herkeste "ziyaretçi" yazsa; yine de yazar mıydınız? hayır. bu bağlamda hiç kimse, içindeki ajdar' ı yok saymasın.

    ek: tekrar belirtiyorum, 18 yaş altı bireyleri hedef alan veya küçümseyen bir yazı kesinlikle değildir. ancak ortada, bu perpektifte nitelenen bir realite de mevcuttur.
    9 ...
  26. bir köşede f1 aracı sesi çıkararak oynayan çocuk

    1.
  27. genellikle elinde kırık bir tahta veya taşla bu atraksiyonu yapan çocuktur. her zaman için, sürü bilinciyle bir araya gelip, aynı mantık üzerine kurulu oyunlarla vakit geçiren arkadaşlarına nazaran daha yaratıcı ve gözlem yeteneği kuvvetlidir.

    ağzıyla yaptığı aracın vites geçişleri, viraj sesleri, pit stop çıkış sesi falan birebir aynıdır. bu tür çocuklarla iletişim kurmak oldukça zordur zira hayal dünyaları o denli kuvvetlidir ki, sizin gerçekliğiniz onun dünyasında hiç bir anlam ifade etmez. ancak bunlar da kendi içinde ikiye ayrılır.

    1- zeminde oynayan (tahta veye taşı duvar üzerinde yürüten)
    2- komple soyut takılan (ne tahta ne taş, sadece koşuyor veya tahtayla havada dairesel hareketler yapıyor)

    işte bu ayrımda, birinci türdekilerin gerçek dünyada tutunma şansları diğerine nazarına daha yüksektir. birinci gruba dahil olanlar büyüyünce mahallede takılmaz. evde kitabını okur veya f1 yarışlarını izler. ancak ikinci gruptakiler büyüdükçe, o küçükken istem dışı reddettiği sürüye dahil olur. hani görürsünüz bazen koltuk altında topla gezen eşşek kadar çocuk, yanında bir sürü küçük velet. işte o eşşek kadar çocuk, zamanında vıııvvvvvv diye koşuşuturan velettir. nerden nereye.
    2 ...
  28. roma imparatorluğu işsizlik oranı

    1.
  29. gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklardan olan ve neredeyse doğudan batıya tüm dünyanın efendisi olan bu imparatorluktaki işsizlik oranı %80' lerle ifade edilmekteydi.

    sadece colosseum kombine biletlerinin getirisi en az üç türkiye ekonomisi ediyordu ancak halk, pazar yerlerinde "taşıyim abla" seviyesinde geziyordu.

    halbuki bizde öyle mi? biz ki buğdayı dahi ithal eden bir ülkeyiz, roma' nın kaç katı küçük bir ülkeyiz. ancak işsizlik oranımız roma' nınkinin sadece seksende biri. evet türkiye' de işsizlik oranı %1' dir. onun da %50' si baba parası yiyen tayfadır. diğer yarısı ise keşiştir.

    bu memlekette işsiz kalanın aklına şaşarım. 4 mevsim var yahu. hiçbir şey bilmedin, yazın su, kışın şemsiye, baharda çiçek sat. roma imparatorluğu döneminde imf falan yoktu. bizim en büyük şansımız, istikrarlı ekonomi rotamızda bize pusulalık edecek, her biri iktisat-işletme fakültesi mezunu kişilerin idare ettiği imf var. en azından bayramlarımız var. bildiğimiz üzere bayramlarda fakirlere zekat veren bir toplumuz.

    geçenlerde bir adam gördüm. son 10 milyon kaldı, 50 ye tamamlayıp tahtakale' den tişört alıp satacam abiler diyordu. bakın çok değil, bir kurban-ramazan' da bayram namazlarında cami önünde kazanılacak paradır bu. gidersin ondan sonra alın terinle kazanmaya, işini yapmaya başlarsın. aslolan niyet etmektir. inşallah yakında işsizlik oranını -%20' lerde göreceğiz. bir kişi bir işte değil, onlarca işte çalışacak.

    işsizsiniz, iş sizsiniz!
    2 ...
  30. facebookta yaran lütfen beğen istekleri

    ?.
  31. (bkz: damla bayrak)

    jedit: başlığı açan gitmiş. konunun benle alakası yok. ama olabilir de.
    3 ...
  32. jelatini tank gibi olan dandik ürün

    ?.
  33. genellikle bim veya mahalle bakkallarında, ucuzluğun da verdiği rehavetle erekte olan tüketim damarlarımızın etkisiyle aldığımız üründür.

    dandikliği sebebiyle sahip olduğu "kullan at" imajına istinaden anında tüketmek isteriz. lakin bünyede tokat etkisi yaratan ve sizi adeta kayadan excalibur çıkarıyormuşcasına ıkındıran jelatini buna engel teşkil eder. üretici firma bu yolla adeta kompleks bastırmaktadır. niteliksizliğinin kamuflajı gibidir.

    siz açmaya uğraştıkça içindeki ürün iyice dağılır ve görsel açıdan da çekilmez bir hal alır. dişlerinizi denersiniz ancak tükmük, olayı daha da çekilmez bir boyuta taşır. halbuki jelatine harcadıkları bunca emeği ve masrafı içindekine harcasalar ya. ardından kesici bir alet yardımıyla ürüne ulaşıp, doyuma da ulaşırsınız.

    ertesi gün yolda yürürken, yerde aynı ürünün çöpünü görürsünüz. inanılır gibi değildir. birileri o jelatini yürürken açabilmiştir. yok canım, pencereden atmışlardır ya da çakısı falan vardır. yok yok, olamaz.

    - mnakym bi daha denicem lan!

    ayrıca bu sefer iş şansa bırakılmaz, iki tane alınır. adeta pazarlama harikası.

    jedit: tarafımca yapılan "jilatin" hatası "jelatin" olarak düzeltilmiştir. bir zamanlar "şarj" yerine "şarz" demişliğim de vardır hatta. allah' ta beni kahreder sanırım. şüphesiz ki o kahredendir.
    1 ...
  34. neymiş bu sözlük deyip ekrana bakan ebeveyn

    1.
  35. çok şükür ebeveylerimi yaratırken customize fonksiyonunu seçtiğimden; bilgi, kültür ve zeka seviyeleri yüksek, sözlüklerden haberdar oldukları için, benim sahip olmadığım ebeveyndir.

    her neyse, bilgisayar ve internet kavramına atari penceresinden bakan bir kuşağın, sözlük yapısını öyle kolay kolay anlamasını beklemek hata olur. en azından ebeveyn olayında randomize yapan insanlar için bu böyledir.

    işte bu gibi durumlarda, o an sözlükte hangi başlıkta olduğunuz veya sol cenaha hakim başlıklar hayati derecede önemlidir.

    - hmm neymiş bu sözlük?
    - ıı şey.. (o an misal ana sayfada anal seks yapan bakire kızlar başlığı açıktır.)
    - anal seks yapan bakire kızlar. diyalog yazarı benim sessizce ve yavaşça uzaklaşmam gerektiğini söyledi evladım.
    - peki sevgili ebeveynim.

    tamam artık bitmiştir. sözlüğü tanımlayamamış ve haliyle evladıyla bağdaştıramamıştır. hatta evladının nelerle vakit geçirdiğini görünce aklına; amerikan filmlerindeki, kurbanını bilgisayar başında seçen, güneş görmemiş, pudra tenli, aşırı sapık, feci psikopat cani, hayvan, lanet olası pislikler gelmiştir. ve işte o an içinde kaynağı belli olmayan, durumu şerif yardımcısına bildirme arzusu belirir.
    4 ...
  36. cmuk madde 250

    ?.
  37. Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi

    MADDE 250

    (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;

    a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,
    b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
    c) ikinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
    Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.

    (2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu halde, mahkemeler numaralandırılır. Bu mahkemelerin başkan ve üyeleri adli yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.

    (3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hali dahil askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.

    Üçüncü fıkrada bahsi geçen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişiler arasında birinci sınıf hakimler ve savcılar da yer alıyor.

    *: savcıların neden yetkileri elinden alındı, yargı siyasallaştı diyenlere binaen.
    0 ...
  38. 6000 entryli 1000 karmalı nick altı boş yazar

    1.
  39. denk gelenlerin, tarayıcı ayarlarıyla oynayacağı hatta mevzuyu "sözlükteki buglar" başlığına taşıyacağı yazar modelidir. o an "bari ben gireyim" diye düşünür yazar lakin, önceden bunu yapanların silik olma ihtimali gelir aklına. hatta kendini, adeta galakside gezinirken kara deliğe yakalanmış uzay mekiği maymunu gibi hisseder.
    1 ...
  40. valentine kası

    ?.
  41. yeri tam olarak bilinmemekle beraber, adonis kası civarlarında olduğu tahmin edilen ve insanlarda sevgililer gününde belirginleştiği düşünülen kas grubu.

    özellikle bu kasa sahip olanlar olmayanlara göre; hediye "i love you" yastığını görünce takındıkları yapmacık tavırlarda daha inandırıcı olmaktadır. siz de valentine kasınızla tutkulu ilişkilere yelken açmak istiyorsanız, ekrana yaklaşın ve 30 saniye boyunca aşağıdaki dört noktaya odaklanın.

    ....
    0 ...
  42. hoşgeldin gülüm

    1.
  43. 1991 yapımı emrah filmi. an itibarıyla show tv ekranlarında sevgiliyle birlikte izlenebilir. çok duygusal müzikleri var.

    --spoiler--
    şimdiye dek iki kere öpüşüldü filmde. bir de duygusal yatak sahnesi vardı.
    --spoiler--
    3 ...
  44. sözlük tiranları içinde zall anti kahramandır

    ?.
  45. sözlükler aleminin en ironik "patronu" olması sebebiyle, zall karakterine biçilen roldür. şimdi dışarıdan bakınca zall' ı övüyormuş gibi görünecek lakin konunun zall' la alakası yok.

    hepimiz ekşi sözlük' te ssg' nin ne denli zeki, çevik, ahlaklı, peçete kullanan adam olduğunu falan biliyoruz. keza üşenmedim açtım itü sözlük' ü, wondrous* başlığını da okudum. o da adeta bir micro genius, simidini paylaştığı martıları s.kip patlatmayan, sevgi kelebeği falan böyle adeta süper kahraman.

    şimdi bunun sosyal psikolojik analizini falan yapmak zevkli olurdu tabi lakin mpeg download %84' te sevgili okurlar. bu entry bitene kadar da iner sanırım. her neyse, bütün bu adeta the tudors' tan fırlamış, ingiliz asilzadesi diğer sözlük patronlarının yanında, bizim zall bildiğin duffy duck muamelesi görüyor. ve bunu eleştirmiyor aksine güzel bir şey olduğunu ifade ediyorum.

    uludağ sözlük yazarlarının zall eleştirileri doğru veya yanlış, lakin yazılanları diğer iki ay parçasının nicklerinin altında asla göremezsiniz, kurban olduğum allah amin. ya isim vermeyeyim de şimdi, o ay parçalarından birini bir harun yahya belgeselinde yüz yılın dahisi falan ilan etmişlerdi. yani bu denli bir yüceltme, ego patlamasının tillahını yaşatır adama. hele ki bu patlamayı yaşayan "patron" dalaylama değilse veya iyi kalaylanmamışsa, vay haline o sözlüğün.

    bu demek değildir ki zall mükemmel bir yönetici vs. o kadarını bilemem, henüz yeniyim bu sözlükte. ayrıca sözlük kızlarına selam ederim. lakin bir bakıyorum ssg sunum yapmış, yorumları okusan dersin ki; adamlar yapmış abi. yeminle ne olduğunu bilmeseniz, ssg hakkındaki ilk fikriniz bu olur. aynı sunumu zall yapıyor ve topu olmadığı halde inşaata kaçmış gibi yapan çocuk muamelesi görüyor adam. ki bakıyoruz ssg en fazla ne demiştir;

    - ben össyi kazanamadım. ama bakın şimdi çok para kazandım. niheeyeeaaahhah.

    diğer şeyler üç aşağı beş yukarı aynı şeyler zaten.

    "oha abi zaten dahiler böyle ya. ama boğaziçi' ne girebilmek için cibilliyetimi satarım mnakym."

    ek: "yalaka" diye meme uçlarımı sıkmak için hazır bekleyen arakadaşım; cidden konunun zall' la ilgisi yok. ha seversin, sevmezsin. ama bazı gerçekleri de gözardı etmemek gerekir. bu vizyonda zall' ın payı nedir onu bilemem. ha varsa bir payı ki olması gerekir, sezar' ın hakkı sezar' a kafası.
    2 ...
  46. o ilk bkz olmasa diğerleri de olmaz

    1.
  47. renginden midir, etrafındaki parantezden veya yıllar yılı kitapların alt satırlarından kalan göz aşinalığı mıdır bilemiyorum lakin; bkz yazarlığında, başlıklardaki ilk bkz, kendinden sonraki okuyucuları algısal açıdan feci şekilde domine etmektedir. işte o ilk bkz olmasa, belki ondan sonrakiler de asla olmayacaktır. aynı şey, diyalog tarzı entryler için de geçerlidir.

    biz ki, 7 renge arka arkaya hızlıca bakınca beyazı görenleriz. hatta uslu durursanız, şirin baba' yı bile görebilirsiniz.
    1 ...
  48. sofradaki ekmek kırıntılarını ayıklayan tip

    ?.
  49. genelde kahvaltı sofrasında ortaya çıkan tiplerdir. uyku sonrası etkisinden çıkılamayan hipnotik* haller midir bunun sebebi nedir anlayabilmiş değilim. kahvaltı biter, sofraya taze ekmek kırıntıları saçılmıştır haliyle. sigaralar yanar, çaylar yudumlanır ve gazetesine dalan lanet küçük burjuva kahvaltılarının aksine, koyu bir muhabbet başlar.

    siz manyak gibi heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatma derdindesinizdir fakat onun gözleri masada, dişlerinin arasında daha iyi çıtırdatabileceği ekmek kırıntısı arar. her bulduğunu da tek parmak hareketiyle hızlıca ağzına götürür ve bu adeta otomatiğe bağlar. bazen tüm masadaki kırıntıyı üzerine üfleyesiniz gelir ancak bir anda kendinizi, onunla masada kırıntı savaşı yaparken bulmanız an meselesidir. çekirdek çitlemek gibi, esnemek gibi bulaşıcı bir hastalıktır bu.
    1 ...
  50. sarelle çeşmesini izlerken nutella yiyen çocuk

    1.
  51. büyüyünce tadacağı orgazm sigarası zevkine en yakın duygular içinde olan çocuktur. ayrıca kafasındaki gereksiz "sarelle vs nutella" çatışmasına son vermiş, her birinin yerinin ayrı olduğunu kavramış çocuktur.
    0 ...
  52. yüz metre gidin ilk sol sonra cehenneme kadar

    ?.
  53. "yüz metre gidin ilk sol sonra cehenneme kadar yolunuz var" olacaktı.

    hiç birimizin, adres tariflerinde duymaya alışık olmadığı türden bir yol tarifi. bunun türlü sebepleri olabilir; adres tarif eden, yerel esnaftır ve gelen geçen orayı soruyordur. ya da tarif eden; adres soranın yanındaki züppeyi, kulağındaki küpeyi, pizzanın adresi pompei beğenmemiş olabilir.

    veya kendisi gizli bkz veren mesih bile olabilir. belki de ironiden anlamayan kul sistemine aşina değildir. başımdan geçen küçük çaplı bir olayla konuyu özetlemek gerekirse;

    - iyi günler abi, biz şimdi sana adres soracağız ve bu diyaloğu (başlık sıçtı) demesinler diye metni güçlendirmek adına sözlükte kullanacağım.
    - yüz metre gidin ilk sol sonra cehenneme kadar yolunuz var.
    - abi dur sakin.
    - s.ktirin gidin lan böyle yurdum insanı profili olmaz.
    - olmaz di mi? peki.
    2 ...
  54. cebinde kuruş yokken futbol israfını görmeyen tip

    ?.
  55. genelde fakirliğinin sebebini, zenginin hoyratlığında arayan tiptir. ancak ne ilginçtir ki, sonunda spor kulübü yazan anonim şirketlerin kar amacıyla, oyuncaklarına harcadığı milyonlarca doları gözleri görmez. bizimki evinde yağsız sulu çorbayı içerken, malı götüren şirketleri* veya oyuncuları gözü kapalı savunur, destekler. hatta onların maçına gider, parasını cebinden verir.

    yüz bin dolarlık jiplerle gezen ve çoğu futbol topundan daha cahil, görgüsüz futbolculara "helal olsun" derler. bu milyon dolarlar uzaydan inmiyor. aynı pastadan yiyorsunuz bre cahiller. yahu bakıyorum adama, kapitalizm, marksizm, sosyalizm falan diyor çok güzel aferin ancak 1 saat sonra aynı adam; manyak gibi futbol-futbolcu tartışıyor savunuyor falan. ben de o vakit ortamdan sıkılıp, küçük memeli kadınları seyrediyorum.
    0 ...
  56. glorious victory

    1.
  57. birleşik krallık' ın, "görkemli zafer" anlamına gelen askeri marşı.

    0 ...
  58. sırlar dünyası izledikten sonra efkardan içen adam

    1.
  59. en asil duyguların insanıdır. ah ulan kahpe dünyaya dair en ufak bir sahne dahi onu hüzne boğmaya yeter de artar bile. sebepsiz dökülen göz yaşı yoktur ve tokadın kimden geldiği önemli değildir onun için.
    4 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük