öyle bir yer ki; entryleri okuduktan sonra beğendiysek haliyle sonunda nicke de bakarız ve hızlıca okurken o nicki bir daha gördüğümüzde o entryi özenle okuruz. zamanla okurun kafasında en az 5-6 nick yer eder ve onların entrylerini daha bir özenle okur. heh işte burada o yok. bir entrysini beğendiğiniz yazarın, bir başka gün bir başka entrysine bir daha denk gelmek mümkün değil.
yani haftada 300 yazar alınıyor eyvallah da, ne yazılıyor abi bu sözlüğe? ben daha okuyamadım mesela, bir uludağ sözlük kavramı yer etmedi kafamda. yani düşünün siz bir gazete alıyorsunuz ve her gün köşe yazarları değişiyor. yahu böyle olsa kim alır o gazeteyi? veya karikatür dergileri her hafta karikatüristlerini değiştirse, o bile takip edilmez. yani yaz-boz tahtası derler ya, he aynen öyle şu an. herkesin popülerliği de, yazarlığı da vs. 1 hafta bu sözlükte. ertesi hafta yeni bir kafile geliyor ve her şey baştan başlıyor.
öyle bir nesil yetişti ki, en basitinden sözlüklere bakıldığında; bu iddianın arkasının ne kadar boş olduğunu göreceksiniz.
bakıyorum yeni nesil, bilgi çöplüğü forumlardan 3. 4. ağızdan edindikleri yarım yamalak bilgilerle, asla birinci ağızdan okumadan, araştırmadan; her konu hakkında, öyle bir ahkam kesiyor ki, sanırsınız aylarca bu işin üzerine bilimsel araştırmalar yürütmüş. hakkında sadece en fazla 4-5 paragraflık yorum okuduğu bir konuyu, körü körüne savunuyor ve kesin gerçeklik addediyor. bakın her konuda ama; siyaset, bilim, din, felsefe, sanat ne ararsanız.
elbette bunun en büyük sorumlusu pek sevgili özal' dır. bu mutant nesil, şüphesiz ki onun eseridir. ancak ayrıca türk toplumunun, dogmatizme yatkınlığı da buna zemin teşkil etmiştir. şüphesiz ki bu temelde, reform sürecini yaşamamış bir inanç sistemi en büyük etkendir. yani bakıyorum gençlere, bu kafa yapısıyla en fazla 10 yıl sonra yok olacaksınız lan. böyle bir cahil gençlik gelecek vaadetmiyor. bakın kişi çok okumuş da olabilir, hatta oxford bitirmiş olabilir ama önemli olan düşünce sistemidir. fikirlerin veya birikimin ne olursa olsun, bilimsel düşünceye sahip değilsen koca bir bilgi çöpüsündür sadece.
şöyle bir aynaya bakın canlarım. neye benzediğinize bakın. ikinci cümlesinde ilk cümlesini çürüten bir nesil oldunuz. ve elif şafak efendi de çıkıyor, vay bu gençler çok ilerici, vay bu gençler olağanüstü diye müşterilerini pohpohluyor. avea reklamlarındaki gençliği size tercih ederim, açık ve net.
- son cevapsız çağrıları
- son kalesi
- son sigarası
- dur filmin sonunu anlatma
- do re mi fa son
- son ingilizce erkek evlat demek
- yazarın son nefesi
- son 48 saati
- shon xd
- son aryum
cep telefonu olmayan yazarlar için, oldukça faydalı bir yenilik olacaktır. şimdi elbette aramızda fihristin ne demek olduğunu bilmeyen 7-b' liler var. onlar için gelsin;
ayrıca yazarlar arasında, ileri zamanlarda ben butonuna eklenmesi beklenen özelliklerin;
- son izlediği filmler
- bu son artık dedikleri
- yolun sonu
- son - erler film
- son dakika
- moonlight son ata
- kül tablası
- ütü masası
- cinayet masası
- saç/sakal
olduğu duyumlarını aldık.
edit: son editlediği entryler butonunu test ediyorum. sakin.
birkaç günde binlerce kişiye ulaşmış maildir. içindeki linke tıklandığında sizi; aktivasyonu yapılmış, tozu alınmış, kahkülü düzeltilmiş, muzu soyulmuş cillop gibi uludağ sözlük yazarlığına yönlendirmektedir. hatta ilk 10 yaran entryi sizin adınıza girmektedir.
genellikle bahar aylarında naked girl in your country bannerinin yanında beliren küçük kutucuğa tıklandığında, bu mailin otomatik olarak adresinize geldiği rivayet edilmektedir. serverin altı erenler diyorlar vallaha.
şunu anladım ki, yazarlar bu olayda en az suçlanacak kesimdir arkadaş. sözlük yokuşsa, yazarlar ne yapsın? aşağıda okuyacağınız olay tamamen gerçektir. ancak kişi adları tam bir istanbul beyefendisi olmamdan mütevellit, gizlenmiştir. ve bu sebeple, kişilerin tespitini zorlaştırmak adına entrylerdeki esası bozmadan bazı bölümler değiştirilecektir. misal esası "mavi rengi çok seviyorum", modifiyelisi "kırmızı rengi çok seviyorum".
çaylaklık entryleri;
- isveçli olarak bastır isveççççççççççç. iyi olan kazansınnnn
- on birinci olay beni yardı. çok komik üye olabilirsemmm bende böyle komik bir olay yazarım inşallah.
- evet ya, şarj ediyosun gerekmediğinde duruyor, işe yaradığında bitiyor.
- ütteki arkadaşın dediğine tamamen katılıyorm.
- isveçin hakkıyla kazanacağı maç olacaktır tabi inşallah jorgensen oynar ya.
sözlük üzerine uzun uzun yazdığım entryler aklıma geldi ve ne denli gerizekalı olduğumun farkına vardım. o entryler, çaylakları yazar yaparken ne yazdığına bakan sözlük için geçerli olabilir ancak. pek özen gösterilmediğini biliyordum ancak şu tablo kahretti lan beni. kim bilir belki büyüyünce pırıl pırıl troll olurum ben de. ötesinde işim olmaz artık. sevgili sözlük kızları, size de ayıp olacak ama ne yapalım; kader.
her gün, "bluevelve nin bim den kondom alması" "cool adam ın bilet sırasında görülmesi" şeklinde başlıkların; artan bir grafikte seyretmesi ve sanal roller üzerinden bu kadar muhabbetin dönmesi gariptir, yazıktır. ve bu sözlük, uludağ sözlük' tür. bahsi geçen yazarlarla hiç bir sorunum yoktur ve mevzu onlar değildir.
tamam elbette bu tür şakalar güzel şeyler, ancak bunun da bir üst sınırı vardır.
bluevelve adına açılmış başlıklar: 189
cool adam: 98
çoğu da kalemleriyle ilgili değil. genelde şu minvalde;
cool adam ın patates soyması
bluevelve nin türban iğnesiyle (bluevelve nin türban iğnesiyle parmağındaki kıymığı temizlemesi)*
cool adam ın kel başa şimşir tarağı
bluevelve nin ikinci ayakta ne gelir aga demesi
bu mu lan? başlıklarla-gülüyoruz.com' mu burası? buna saatlerce devam edebilirim yani bu mu? başlıkta basit şakayı verdik, altına şöyle şöyle olmasıdır diye başlığın aynısını sadece "olmasıdır" ekleyerek kopyaladık, sonra da yazar olduk öyle mi? vay efendim ondan sonra sözlük kızlarıyla niye sevişemiyorum, niye bizle dalga geçiyorlar? bırak milletin nickiyle otuzbir çekmeyi de, yazarlık yap önce. oyun hamuruna çevirdiniz sözlüğü.
yani formata yazarlık şartı olarak koyulan 20 tanım entry girmek, 20 okuma fişi getirmek diye değiştirilmeli. ayrıca aslında format bölümünde elektrik faturası arkasındaki maddeler yazıyor lan. okudum dün, bildiğin kopyala yapıştır yapmışlar.
hayatı olumlu ve ılımlı bir perspektiften yorumlayan, kadınlar üzerindeki etkisi tartışılmaz olan erkektir. her girdiği dükkanda, bindiği takside yönelttiği yegane soru cümlesi; "pardon dolar bozabilir misiniz?" olur.
işte kadınlar da, diğer burcu erkeklerin ortamda en fazla;
"abi gündüz açsan?"
"ya sezon sonu değil mi bunlar?"
"usta al şu 10 kaadı taksimetreyi hiç açma olma mı?"
şeklinde varolması sebebiyle, dolar burcu erkeğine biraz daha sempatiyle yaklaşmaktadır. zira dolar burcu erkeğindeki yüksek marjinalitenin etkisi ve herkesin pasifize olduğu ortamlarda dahi müdahaleciliğinden ödün vermemesi sebebiyle, onların cazibesine kapılmaları, onlarla birlikte varolmaları an meselesidir. dolar burcu erkeği, kadınların en uzun topuklu ayakkabısıdır. topukluyla atılan en sert adımlar dahi, zeminde dolar burcu erkeğinin "pardon dolar bozabilir misiniz?" sorusu kadar ses çıkarmaz.
atletik, zeki, çevik, anlayışlı, sadık, mert, dost canlısı, otomatik camlar, bayandan temiz yani kısacası bir insanın olabileceği her şeydir o. yakın dostlarına kanko, kanka, bro gibi bayağı hitaplarla seslenmezler. benjamin veya benj, yöresel şivesi varsa benjo şeklinde seslenirler. kadınlar için onlar, onyüzbinbaloncuk gibidir. öyle severler. aşkın nirvanasıdır dolar burcu erkeği.
--spoiler--
salca: 3 nisan 2008'de moderatör oldum, kendimi bildim bileli bu arkadaşın zerre işe karıştığına şahit olmadım, sadece bilgilerine tıkladığımızda görünen şey "birinci nesil moderator" olduğudur moderatörlüğüne dair bildiğimiz. arkadaş, yapmıyorsan, yapamıyorsan, ilgilenemiyorsan bırakacaksın. yine birebirde tanımadığım, konuşmuşluğum olmayan biri. muhtemelen kendisi trt'ye kapak atarak 40 sene çalışıp gençlerin önünü tıkayanlara sövüyordur özel hayatında. fakat pratikte uyguladığı, o trt sabunluklarından ve taşralı bir makam sevdası anlayışından başka bir şey değil.
--spoiler--
açıkçası etkin olmayan bir moderasyon, sözlüğün şu hal ve gidişatına dolaylı da olsa katkıda bulunandır. işte ispatı yukarıda. kaç ay önceden aynı şeyler dile getirilmiş yani bu yeni bir şey değil. işte bu sebeple ciddiye alınması gereken bir istektir.
hiç kimse olayı kişiselleştirmemeli ve tamamen objektif bir şekilde şapkasını önüne koyup düşünmeli. mevzu hiç kimsenin insanlığı veya dürüstlüğü, zekiliği, çevikliği değil. bu bir teknik mevzudur. ve açıkçası yazar sayısı 15000' leri geçmiş bir sözlükte, aylardır istatistiklerde 1000' i görmemiş bir moderasyon üyesi, artık sırıtmaktadır. moderasyon etkinliği anında müdahaleyle doğru orantılıdır. siz anında müdahale etmezseniz açıkçası kimse sizi siklemez. ki bu kaç defa yaşanmış.
başka platformlarda moderasyon işini profesyonel kadroya devretme, paralı bir iş haline getirme önerileri üzerinden tartışmalar dönerken; uludağ sözlük' te adeta lakayıtlığın sınırına gelinmiştir ve açıkçası sözlükten soyutlanmış, gelişmeler bölümüne hapsolmuş bir hal almıştır. ki o yerlerde yeri gelmiştir yazarlar, moderasyona herkesin içinde geri adım attırmıştır.
hiç kimseyi tanımam, hiç kimseyle uzun soluklu muhabbetim olmamıştır. sadece istatistiklere, sözlüğün durumuna ve kalemine güvenilen yazarların geçmişteki sitemlerine bakarak fikir ortaya koymaktayım. ve her şeyi moderasyondan bekleyen, hiçbir şey yapmadan aman sözlük elden gitti diyen bir kafa yapısını en başından beri reddettiğimi söyledim. ancak iş boyut değiştirmiş, artık yazarların müdahale veya katkı şansı kalmamıştır. sol frame adeta kara delik misali işlemektedir. kaliteli başlık açtın, kaliteli mevzulara değindin eyvallah ancak sol frame işgal süren 2-3 dakika. ve bu yüzden çoğu yazar okumuyor, okuyamıyor, yazmıyor, ciddiye de almıyor.
açıkçası bu entryde ciddiye alınacağımı düşünmüyorum ve esas nokta budur. bu kadar yoğun ve aynı frekansta eleştiriye hala sessiz kalınması normal bir olay değildir. şu mevzuda bu denli ketum davranan yönetim kadrosu, haiti reklam vs. olayında adeta soru cevap kıvamında eleştirilere karşı durmuştur. demek ki varsınız ve demek ki okuyorsunuz. çok net söyleyeyim, uludağ sözlük' ün bir üst evresi inci sözlük' tür. ve görüyorsunuz işte, inci sözlük çok mu popüler? ilk günlerde 45 online vardı, şimdi hala en fazla 150 online oluyor. yani şunu demek istiyorum, ne kadar çok yazar; o kadar çok yazar demek değildir. siz 100' er 100' er alırken; bir taraftan da 40 50 60' ar diye artan bir oranda terk edişler yaşanıyor. zemin kaygan çünkü. boşa akan bir musluk misali, yani havuz asla dolmuyor ve kimse yüzemiyor.
ekşi sözlük' te çaylak sırasının 40000 lere vurması ve sırası 5000' den fazla olan yazarların, hala ekşi sözlük' ü talep etmeleri sonucunda ortaya çıkan paradokstur.
şöyle ki; şimdi neden ekşi sözlük talep edilendir? kaliteli, entryler okunuyor, iyi bir vitrin vs. vs. evet, 5000 inci sıradaki bir çaylağın bu yönde düşünmesi ve talebini bu yönde sunması gayet normaldir. lakin, ondan sonrası için durum tam tersidir. düşünün, 15000' inci sıradaki adam yazar olduğu vakit, toplam yazar sayısı en az 30000' lere dayanacaktır.
şimdi 15000' inci sırada çaylak olan ve 2 yıl sonra yazar olacak kişi, eski fayda beklenti düzeyinde asla tatmin olmayacaktır. zira artık orası, hiç bir beklentisini karşılamayacaktır. zira 2 yıl önce çaylakken, tüm beklentilerini sözlüğün o anki hali üzerine kurmuş ve bu doğrultuda talep etmiştir. işte bu beklenen fayda-reel fayda farkı, kişide bir boşluk dönemi yaratacaktır. yani sözlüğü tüketemediği bir dönem. zira tüketeceği şey bu değildi. ve bu yüzden saygı da duymayacaktır.
ha bunları neden yazdım, uludağ sözlük' te hala ekşi' de 5000 üzeri sıra bekleyen arkadaşlar var biliyorum. ve burayı bekleme salonu gibi kullananlar. yazar olabildiğiniz vakit, asla ekşi sözlük sizi tatmin etmeyecek. asla kimse sizi okumayacak ve televizyona çıkarmayacak. hiç kimse sizinle sevişmeyecek. hiç kimse sizin hayranınız olmayacak. zira sizin gibi o kadar çok insan olacak ki, aynı hedefe odaklanmış binlerce insan. bu yüzden sizi hiç kimse talep etmeyecek.
uyanın artık. uludağ sözlük bir basamak değildir. zira bu mantıkla uzun vadede fayda noktanız sıfır. bu aynı; yazın susadığınızda ılık suyu içmeyip, bardağa doldurup buzlukta bekletirken, bardağın buzlukta patlaması gibi bir şeydir. işte sizin sonunuz da aynen bu olacaktır.
düşüşü sadece "formatın kavranmamasıyla" açıklanamayacak olan kalitedir. elbette bizim insanımız okunması gereken şeyleri asla okumaz daha doğrusu, okumaz. misal ilaçların prospektüsünü okuyana dahi "kıl herif" muamelesi yapan bir toplumuz.
nedir kardeşim bu sözlük formatı? 5 dakika 10 tane adam akıllı başlık incelesen, hiç değilse ilk 20 entrynde saçma sapan "hebüüüüvee" profili çizmeyeceksin. ha gelelim eski nesil yazarlara. adamın 3000 entry, 1000 başlık, 300 de nick altı var ama hala "dedirten başlık" diye entry giriyor. yuh lan.
yani bir kaç yerde daha dile getirilmiş; açıkçası çoğu yeni nesil yazarın çaylaklık entrylerini okuyun, inanın o yazarlar 5. sınıf bir forum sitesine dahi alınmazlar. oranın moderasyonuna gösterin "hocu alalım mı bunu" deyin, sizi repleriyle boğar. zaten çoğu da dikkat çekmek adına bilinçli şekilde sikertiyor formatı, orası ayrı.
biliyorum bazı şeylerin siz de farkındasınız. bu paldır küldür yuvarlanmaya dur demek istiyorsunuz lakin; bu vasıfsız, vandal kitlenin elindeki en büyük silah sol framedir. onlara dair tek bir eleştirinizi gördükleri vakit, 0.22 ms gibi bir sürede sizi ikinci sayfaya atarlar. şüphesiz ki onlar hiç yılmayandır. kendi yazdıklarını dahi okumadan, sadece klavyeye bakarak sözlüğe yazanlardır. ve bu yüzden; artık bazı şeyleri dile getirerek, önüne geçme veya üzerine tartışma ortamı yaratmak oldukça zordur. ya örümcek ağı gibi o mevzuyu bkz' larla yok ederler, ya da sol framede vitesi boşa alırlar. öyle ya da böyle, sizi sikertirler.
bilmiyorum lakin söylendiği gibi zall' ın maddi kaygıları varsa ve sırf bu yüzden vites boşa alındıysa; bu kısa vadeli bir yatırımdır sevgili zall. 2 yıla kazancın sabitlenir ve zerre artmaz. zira sanal alemde firmalar için alternatifler çoğalıyor. ancak belli bir süre sözlüğe olan talebi kısarsan ve bu sırada vitrinin parlamasına fırsat verirsen, işte bu borulardaki tazyiği artıracaktır. hem kalite çıtası, hem de sözlüğe olan talep artacaktır. yani nedir bu sözlüğe "bim" muamelesi arkadaş? müşteriye göre raf mı dizilir? ayrıca bu; bugüne dek sempatiyle yaklaştığım zall' a, en net ve ciddi eleştirimdir.
ironik olduğu kadar, ispatı sol frame olan durumdur. genelde iyi huylu yazarlar, kötü huylu trolllerin sözlüğe zarar verdiğinden ve hepsinin silinmesi gerektiğinden bahseder. ancak gizli trolllerden hiç kimse bahsetmez. işte troll yazarların açtığı agresif konular, iyi huylu yazarları bir bir afişe etmektedir. bilindiği üzere tümör, tümördür.
ancak şu da bir gerçektir, genelde troll başlıkları altında sağa sola söverek, formatı s-.kerek afişe olan gizli troller; aynı zamanda anket yazarlığı da yapmaktadır. yani aslında görünen köy kılavuz istememektedir lakin madem istiyor, şu vakitten sonra troll yazarları destekliyorum. tabi gerçek trolllerden, kopyala-yapıştır yapmayıp kalemi olan trolllerden bahsediyorum. iyi ki varsınız nur topları.
90' lar amerikalı genç profilinin tıpatıp aynısıdır. yarı hippi, yarı asi garip böyle ucubemsi; gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, karikatürize gibi de durmayan mide bulandıran profildir.
tamam elbette gençlerin büyük çoğunluğu cahil ve "anı yaşa" modundadır. ancak bu kadar da 90' ların gençlik dizilerinden fırlamışcasına sakil ve çiğ değiller arkadaş. en azından bu kadar ucube değiller lan. yani türkiye' deki reklamcılık sektörü artık iyice mide bulandırmaktadır ve klişelere boğulmuştur.
olumsuz etkileri vs. her şey bir yana, bunun bir eleme sistemi olması ve iç işleyişe pozitif etkileri olmasıdır. yeni 10 entry dolduran bir çaylak; en erken 1 yıl sonra üye oluyorsa, bunun sözlüğe etkileri şunlardır;
- sözlükte formatı sabitleyebileceğiniz bir altyapı oluşturması:
misal bir un eleği düşünün. unu bir anda eleyemezsiniz. artıklar birikir ve yeni un dökmeden önce o artıklar çöpe atılır. ve bundan sonra yeni un takviyesi yapılır. ancak uludağ sözlük' ün en en en büyük problemi, sürekli bir yazar alımı mevcut olduğundan; un elekten artık taşmaktadır. yani o elek olsa da olur, olmasa da.
- yazarların otokontrol sistemini geliştirmesi:
yazarlar, hataları sonucunda siteden atılmalarının veya çaylak edilmelerinin ardından, bir daha siteye dönüşlerinin uzun zaman alacağını bildiğinden; yazdıklarını iki kere okuduktan sonra gönderirler. grafiksel olarak açıklayacak olursak; sözlükte kalmanın marjinal fayda eğrisi, sözlükte sıçmanın marjinal fayda eğrisinin üstündedir. ancak hemen bakıyoruz uludağ sözlük' e, adamın çaylaklığı 10 gün; yeni nick alıp sözlükte yazar olabilme süresi 5 gün. anlayan beri gelsin.
bu ekşicilik değildir. elbette ideal olanı gösterip, örnek alacağız.
yeni nesil, internet vesilesiyle olağanüstü bir bilgi havuzuna erişebilmektedir. ancak ne yazık ki, kişiye bilginin bu şekilde hazır ve genellikle 3. ağızdan aktarılması, hem bilginin yarım yamalak olmasına, hem de yeni nesilde "ben her şeyi biliyorum" sanrısına yol açmıştır. yazar kalitesi de, bu toplumsal yozlaşma sebebiyle yokuş aşağı yuvarlanmaktadır
son günlerde twitter kurucuları tarafından şiddetle kınanan ve reddedilen benzerliktir. twitter' ın patronlarından olan carl zimmer şu açıklamada bulunmuştur:
"hayır anlamıyoruz, bizde 140 karakter sınırı var ve kullanıcıların %80' i 120-130 seviyesinde geziyor ancak uludağ sözlük böyle bir sınırlamaya gitmediği halde, yazarları bir entryde en fazla 40 karakter kullanıyor. biz asla twitter' ı yaparken uludağ sözlük' ten esinlenmedik. hatta böyle bir şeyden haberimiz bile yoktu. ama insanlar çift yaratılmış derler tabi."
son zamanlarda sayıları iyice artan ve her başlığı piç eden yazardır. zaten bir sürü anket başlığı mevcut, gidin oralarda dolaşın. hayır anlamıyorum; bu anket merakı, bu 4. kalite forum yazarlığı nedir lan?
çok açık söyleyeyim, bu kafayla gidilirse, zall boşuna server parası ödemesin. açsın bir irc kanalı #uludag diye, komple taşısın içeriği oraya. hem daha şekilli oldu. tamam hepinizin nickini gördük, herkes sizi tanıdı, otisabi gibi televizyonlara çıkacaksınız, çok kız sikeceksiniz yeter amına koyim 1 saat mola verin artık lan. bıktı bu millet sizin 3 kelimelik saçma sapan entrylerinizi okumaktan. ayrıca kasmayın, her başlığa "ben de burdayım" yazın geçin arkadaş. zaten başka ne yapıyorsunuz?
sol framede yer alan mevcut başlıkların altında yer alan entrylerin, en fazla 3 cümlelik olması sebebiyle ortaya çıkan benzerliktir.
açıkçası "sözlük bozuldu yeaa" kafasında bir yazar değilim aksine, eleştirenlerden icraat de görmek isterim. ama dolaylı, ama dolaysız. ve şu an dolaysız, samimi bir eleştiriyle karşı karşıyasınız sevgili sözlük kızları, ehm yazarları. ve bu konuda da içim rahat, "sen ne yaptın ki yeni yazarsın" diyecek olanlara karşı da arka bahçem sağlamdır. o yüzden hiç yeltenmeyin olmadı veliniz gelsin. ayrıca ünlenince sözlüğü küçümseyen celebrity de değilim zira celebrity değilim. yazarlığımla değil, kalemimle varolurum.
her neyse ben faslını geçelim, zevkli olurdu ama çiğliğin anlamı yok. açıkçası sözlüklerdeki niteliksizliğin ve uludağ sözlük' ün kendine has niteliksizliğinin temel sebeplerine dair yazıp çizdim/yazılıp çizildi. yani artık aynı şeyleri yazmak anlamsızdır. ancak tekrar söylüyorum, avamsınız. şimdi elbet bunu üstüne alınıp "ekşici piç" diye çükünü masaya vuracak olan mahalle delikanlıları var içinizde biliyorum. ve burayı günden güne sikerten de budur zaten.
bir yazar varetmişsiniz güzel, adı da vaudeville for vendetta. ancak derdiniz kaleminde değil, yazarlığında olmuş. herkesin yazarlığı görecelidir yani misal yıllardır sözlükler tanrısı diye addedilen otisabi, bana ve bir çoğuna zerre hitap etmez. bellidir koca yazının şekilli kelimeler üzerine inşa edildiği. ancak öylesine elit bir ortamda, böylesine tanrısal bir yazarın dahi kalemi eleştiriye her daim açıktır. ve yazarlığı kaliteli veya kalitesiz hiç mevzu değil ancak otisabi' nin bir kalemi vardır. işte uludağ sözlük' ün eksiği budur. kalemi üzerine konuşabileceğiniz o kadar az yazar vardır ki, öylesine bir tekdüzelik hakimdir ki; adamın bazen içi şişer gider mynet' te takılır daha iyi mnakym.
bir yazarın değindiği konuların zerre önemi yoktur bakın kimse sözlükler üzerinden tahsil yapacak değil. ancak nasıl ki "umut sarıkaya karikatürlerini 100 m' den tanımak" diyorsunuz ya hani; hah işte uludağ sözlük' te kaleminden tanıyacağınız yazar tek tük lan. yani isterseniz evrenin sırrını verin, kaleminiz yok arkadaş.
baktım mesela vaudeville for vendetta adlı yazarın uludağ sözlük eleştirilerine, adam kendini parçalamış lakin sikleyen yok. ha sanılmasın ki onun borazancılığını yapıyorum. onun da yazarlığı derinlik bakımından doyurucu gelmiyor lakin en azından onun da bir kalemi var. ve elit kesim yok, elit kesim yok diye götümü yırttığım budur. güzel yazan yazarlar değil, kalemi olan yazarlar lazım bu sözlüğe. sözlüksel evrim sürecinde uludağ sözlük bir aşamada tıkanmıştır. o da popülarite aşamasıdır. popülarite iyidir veya kötüdür lakin tercih edilen olduğu kesindir. ve hal böyleyken, varolmak adına sürüsüne bereket yazar alınacağına; bu evreyi de tamamlayabilmek için kanaatimce en az 5000 yazar silinmeli ve en az 1 yıl kapalı bir sistem yaratılmalıdır. tasvip etmiyorum popülarite ve elitizmi lakin bırakın bu evrelerden geçsin burası. bırakın insanlar yap-boz tahtası muamelesi yapmasın ve bu sayede kalemleri keskinleşsin. mal bu kardeşim ve sen de yönetici olarak bazen kitlelerin zaafına oynamayı bileceksin. şerbeti vereceksin.
misal ekşi sözlük tanrısı author hadi burada da yaksın, yıksın tabuları. yapamaz, zira o da biliyor ekşi sözlük' le buranın farklı dinamikler üzerine kurulduğunu ve uludağ sözlük' ün yapısal evrimsel süreçte ekşi' den geri kaldığını. ya da alın ekşi' den 10 tane celebrity, aynı çizgide 2 yıl yazsınlar ulu' da; gene hiçbir şey değişmez. en başta dediğim gibi mevzu yazarlar değil, tepe noktasının sığlığıdır. yani adım gibi biliyorum, şu yazı en fazla 10 kişi tarafından okunacak. işte tepe noktası dediğim budur. ve zall' ın bir kaç röportajını izledim, iyi niyetli ve içeriğe dair birisi gibi geldi. madem ki bir vizyon çizdin, yani "ekşi milliyet' se uludağ akşam gazetesidir" dedin. yanı bunu hayata da geçirmelisin. maddi açıdan zarar vereceğini bilsen bile, belli dinamiklere yol vermelisin. ki merak etmemelisin, zira bunun sana uzun vadede çok çok daha büyük maddi getirileri olacaktır.
ve şunu iyi bilin sevgili ulu yazarları, artık ekşi sözlük' te varolmanız imkansızdır. amerikan rüyası bitti. kaleminiz çelik kadar sağlam, elmas kadar keskin olsa dahi; oradaki elitizm o kadar şişmiştir ki, artık bir kara deliktir. onunla savaşamazsınız, onun üzerinde varolamazsınız. bu yüzden sahip olduğunuz sayfanızı, yani burayı temiz tutun ve kaleminizi bırakmayın.
bir yazar nick altına girilen her olumsuz entrye cevap veriyorsa, bunu bir ego savaşı haline getirip çaylakken cevap veremediğinden sinir krizlerine giriyorsa; açıkçası o yazarın samimiyetinden ve akıl sağlığından şüphe edeceğimden desteklemediğim kampanyadır. zaten bunu dert edecek yazar mümkünse hiç yazmasın.
nick altında laf dalaşına giren, cennet mahallesi kıvamında atışan yazarlar zaten samimiyetsizin önde gidenidir. amacı cevap vermek değildir, "ben de burdayım" demektir. ki zaten nick altınızın seviyesi, üslubunuzla doğru orantılıdır. siz kimseye seviyesizce sataşmıyorsanız, kimse de size sataşamaz. yani kötü niyetli kişi; kendisiyle aynı seviyeye düşmeyecek olan veya cevap vermeyecek olana zaten bulaşmaz.
açıkçası uludağ sözlük' ün sürekli diğer sözlüklere nazaran, "tutuculuğuyla" ön plana çıkması sebebiyle; trolllüğün temeli olan "sokak ağzı" böyle bir altyapıda pek sırıtmakta ve ironi yaratmaktadır. aslında bu bilinç, ekşi sözlük' ten ithaldir. çok sık takip etmemekle birlikte uludağ sözlük' e ait olan, özden beslenen tek troll; cool adam' dır.
bildiğimiz üzere kendisi sözlükte "zengin züppesi"* profili çizmektedir. evet bu profil nerede iş yapar? elbette kenar mahallelerde veya avam ortamlarda. işte bu uludağ sözlük bilincinin, sokaktaki adamın bilincine yakın olduğunun ispatıdır. ve işin komik yanı, ekşi sözlük' te bir çok celebritynin kullandığı dil; cool adam kıvamındadır.
troll neyden beslenir misal; ekşi sözlük gibi buram buram elitizm kokan, amerikan anarşisti ortamlarda, "yurtta kalan kızların geniş olmaları" gibi bir sokaktaki adam bilinciyle, oradaki elitizmi dürter ve asıl amacını ulaşır.
ancak zaten uludağ sözlük' ün %70' i bu yönde düşündüğünden, böyle bir dürtme politikası pek de sonuca ulaşmaz. yani buradaki troll denilen yazarlar, almış ekşi sözlük' ün elitist iç dinamiklerinnden doğan bir alt kültürü; uludağ sözlük' e entegre etmeye uğraşıyor. bu olmaz. ki zaten görüyoruz adam bazı zihniyetlerle taşşak geçiyor, altına bir sürü evet katılıyorum entrysi. buradaki trolller, malesef kıraathanede kahveciyi oynayan bir hal almıştır.
ancak cool adam' da her ne kadar troll diye addedilse de, bana göre o da olayı aşırı karikatürize ederek; gene o avam kültürün içerisinde öğütülmüştür. yani kahvenin komiği durumundadır. gerçek troll böyle olmaz, kalemi ciddidir ve sık sık "ben ironi yapıyorum" diye bağırmaz. ve bunun da sebebi, yani sürekli "ironiden anlamıyorsunuz" denmesinin sebebi aslında uludağ sözlük' teki avam için, o söylenenler normal kardeşim. yani senin mini eteğe bakış açın normal, başı açık kadına yorumların normal, küpeli adama bakış açın normal; o seni troll değil celebrity olarak addediyor. yani uludağ sözlük trollleri, neden başarısız olduklarını veya ciddiye alınmayıp, karikatürize edildiklerini düşünürlerse; işte bu sonuca ulaşırlar. onlar hala elit ekşi sözlük trollü dilini kullanıyorlar. burası bambaşka ve iç yapısının, temel dinamiklerinin ekşi sözlük' le alakası yok. bu yüzden aslında ekşi sözlük' e göre dışarıdan bakınca biraz daha dağınık bir tablo görünümünde ve bu yüzden hala hakettiği yerde değil.
3 arkadaş yolda yürürken, içlerinden birinin tanıdığını görmesi ve muhabbet ederken o tanıdığının da bir tanıdığını görmesi, o kişinin de sizin ve diğer arkadaşınızın bir tanıdığı olması, ardından o 3 kişilik gruptaki ilk tanıdığı gören elemanın piç gibi dışında kaldığı garip bir muhabbete başlanması.*
elin burunda olması, burnun karıştırılması değil; arkadaşlarınız yolda gördükleri elemanla muhabbet ederken sıkıntıdan veya "ulan şunlar konuşurken atm' ye gidip gelsem mi ben" diye düşünürken yapılan gayri ihtiyari bir harekettir.
ve vedalaşırken mecburen tokalaşacağınız kişiyle samimi değilseniz ve o kişi o elinizin az önce burnunuzda olduğunun farkında olup anlık bir duraksama geçirdiyse, ayrıca güzel bir kadınsa sizi saniyesinde yerin dibine sokacak eldir.
sanılanın aksine kişide özgüven patlaması da yaşatabilmektedir.
yani mesela benim gibi yakışıklı adamlar sürekli; aman göbeğimi kaşıdığımı gördüler mi, aman clark çekerken gözümde çapak var mıydı gibi sürekli kendilerini tedirgin hissederler. ama çirkin insanların, koy götüne modunda toplum içinde yirmilik diş çıkardıkları bile görülmüştür.