evrimciler canlılığın ortam koşullarına göre oluştuğunu ve değiştiğini söylerken yaradılışçılar ortam koşullarının canlılara(insana) uygun yaratıldığını söyler. bir örnekle açıklamak gerekirse güneş ışınlarının spektrumdaki dağılımı incelendiğinde insan gözünün duyarlılığının yüksek olduğu bir bölgede yoğunlaştığı görülür. şimdi bunu bir yaradılışçıya söylerseniz allahın güneşi insan için bu şekilde yarattığını söyler ancak evrimci insan gözünün güneş ışınlarına uygun olarak evrildiğini söyler.
hamdolsun devletlülerimizin bizi düşündüğünün apaçık delilidir. giriş ücreti bu kadar yüksek olunca insanın daha çok çalışası geliyor. işi gücü bıraktım sırf şu verdiğim paraya değsin diye daha çok çalışıyorum.
zamanında bu şirketin yönetimle ilgili bir biriminde çalıştığım için şaşırmadığım durum. benim çalıştığım zamanlarda bu şirketin başına gelen kişiler daima mevcut iktidarla doğrudan bağlantılı kişilerdi şimdi de öyle olduğuna şüphem yok.
besil adın bir adet gavat barındıran aşk hikayesi.
"arapça yazılmış olan günlük tercüme edildiğinde ortaya çıkan hüzünlü aşk hikayesi; mültecilerin de umutları, acıları, hayal kırıklıkları ve aşklarıyla birer "insan" olduğunu bir kez daha yüzümüze vurdu. deniz suyu nedeniyle büyük kısmı okunamaz hale gelen günlükte genç bir kızın son 2 yılda yaşadıkları ve duyguları yer alıyor. Okunabilen kısımlarda en fazla yeri genç kızın Suriye'den Türkiye'ye birlikte geldiği sevgilisi Besil ve ona karşı olan duyguları kaplıyor. Kendi adı günlükte hiç geçmeyen genç kızın yazdıklarına göre Türkiye'ye gelmelerinden bir süre sonra sevgilisi Besil, aracılar yardımıyla Almanya'ya giderek kendisini terk etmiş. Terk edilmesine rağmen Almanya'ya giden Besil'e sevgisini "Senin Facebook'una bakıyorum. Açık olduğunu görünce, sanki yeniden hayata başlıyorum, çok seviniyorum. Senden uzak kaldığım günlerde, bin defa ölüyorum. Senden uzak olduğum zaman, normal insan gibi yaşayamıyorum, ölü gibiyim" sözleriyle anlatıyor. "Beni bırakıp Avrupa'ya gittin. Sen zalim bir insansın. Benim ne kadar sıkıldığımı, üzüldüğümü biliyor musun? Oraya gidince benden kurtuldun mu?" diye sitemde bulunsa da. "Kalbimde, canımda yaşıyorsun. Her dakika seninle beraber olmak istiyorum. Seninle beraber yaşıyorum" cümleleriyle aşkını yazıya döküyor. Son noktası Besil'in yanı yani Almanya olan riskli yolculuğa çıkmadan kısa süre önce yazdıklarıyla yürek parçalayan kızın son cümleleri şöyle oluyordu: "Bir gün bu defterde neler yazdığımı sen de göreceksin. O zaman gelecek bu defteri, okuyacaksın. Bu sevgide sen, benim kadar yorulmadın. Seni unutmalıyım biliyorum ama unutamıyorum. Çok özledim, yüreğim seni görmek istiyor. Sesini duymak istiyorum. Benden çok uzaktasın. Sen gittiğin yerde yeni hayat yaşıyorsun. Yeni insanlarla birliktesin. Ben ise, seni unutmadım, yüreğimde boşluk var, senin gibi bir adamı bulamadım. Senden başkasını sevemedim." Ama maalesef yolculuğun henüz başındayken yaşanan felaket, günlüğü Besil'den önce milyonların okumasına neden oluyordu."
üstün zekalı olduğunu düşündüğümüz 4 yaşındaki küçük yeğenimin bugün bana sorduğu ibretlik soru.
sözlükte beni tanıyanlar bilir yeğenim daha 3 yaşındayken iphone kullanmayı öğrendi angry bird oynuyordu kereta. yaşıtlarına göre çok zeki bir çocuktur bir keresinde eline kibrit almış oynarken evi yakıyordu gerizekalı. her neyse şimdi yeğenim aynı yetişkin gibi konuşur bazen bizi şaşırtır dedim ya çok zeki akıllı bir çocuk. bugün haberlerde karakutu inceleniyor falan filan lafı geçerken bana karakutunun ne olduğunu sordu ben de anlattım işte uçak paramparça olsa da denize düşse de bu karakutuya bir şey olmuyor derken lafımı kesti o zaman uçağı neden karakutu malzemesinden yapmıyorlar amcacım diye sordu. ben tabi şaşkın bakışlarla bizim oğlanı izlerken derin düşüncelere daldım. küçücük bir çocuğun aklına böyle dahice bir fikir gelirken neden bu kadar mühendisin aklına bu fikir gelmez diye düşündüm ve hayatı sorgulamaya başladım.
şimdi kimse birbirini yemesin bu sosyalleşme denilen olgunun altında tamamen cinsellik yatıyor. facebook denilen ortamda kendini pazarlayan kızlar ve bunların peşinde köpek olan erkekler. twitter denilen ortama bakıyoruz hanım kızlarımızın binlerce takipçisi var ve bu takipçilerin büyük çoğunluğu erkek ya da yakın kız arkadaşları. bir arkadaş ortamına girdiğinizde görüyorsunuz ki muhabbet en sonunda kadın erkek ilişkilerine dönüyor. yok şu çocuk şöyle yok şu kız çok güzel yok ideal aşk nasıl olmalı vs. boş boş muhabbetler. eğer tabu olmasa cinsellik bile konuşulabilirdi bu arkadaş ortamlarında. yine bir yerlere gidiyorsunuz grupta birbirine yazanlar kim kimi sikecek kim kiminle cinsellenecek onun kavgası. kısacası bu sosyalleşme denilen olgunun içi boş ve insan aslında bireysel ve yalnız bir yaratık. eğer insanın cinsel içgüdüleri olmasa ya da o cinsellik dürtüsünü bastıran veya gideren bir şeyi devamlı bulabilse sosyalleşmeye ihtiyaç duymazdı. o yüzden ben asosyalim falan diye üzülmeyin eğer asosyalseniz ya sosyalleşmeyi beceremediğinizdendir ya da sosyalleşmenin aslında içi boş şişirilmiş bir balon olduğunu bilmenizdendir.
inişli çıkışlı keskin virajları olması sebebiyle tehlikelidir. bi anlık dalgınlık veya hatanızda uçurumdan aşağı denizi boylayabilirsiniz. 60km'nin üstüne çıkmak intihardır hele ki hava genellikle yağmurlu olduğundan yollar kaygan olabilmektedir. sağ tarafınızda hırçın karadeniz dalga dalga durmaktadır, sol tarafınızda her an heyelan olabilme riski olan dağlar vardır. bir de çalıların arasından her an ayı, tilki vs. fırlayabilme riski vardır. her şeye rağmen farklı bir sürüş deneyimidir bol adrenalinli heyecanlıdır.
gerçekten zordur zira kadınlar biz erkeklerden kat kat daha iyi yalan söylerler ve yaptıklarını gizlerler. şüphelendiğinizde kolay kolay soramazsınız ilişkiye zarar verir.
almanlara karşı saygım var adamlar mühendis millet, çok disiplinliler ve üretime dayalı bir ekonomileri var ancak cep telefonu işinde iyi değiller. linshof diye bir markaları var ama bu dünya çapında bilindik bir marka değil ayrıca siemens marka telefonlar gördük ama onlar da tutulmadı.
-altyapısız bir şehirdir. en ufak bir yağmurda her yer göl olur.
-ulaşımı sıkıntılıdır. her otobüs kızılaya ve ulusa gider ancak farklı bir yere gitmek isteyeceğiniz zaman zorlanırsınız otobüs bulamazsınız, metro ağı yeni yeni gelişmektedir.
-insanı kabadır özellikle trafikte ne olduğu belli olmayan insanımsılar kol gezmektedir.
-yolları bakımsızdır, trafiği çoğu zaman felç durumdadır.
-esnafı dolandırıcıdır. 1 liralık malı 10 liraya kakalamaya çalışır kabul etmeyince de hadi sana 8 lira olsun der.
-taksicisi orospu çocuğudur. gideceğin yere dolandırarak götürmeye çalışır itiraz edince dayılanır ters ters konuşur. bize böyle yapıyorsa turistlere kim bilir neler yapıyor bu orospu çocukları!
-5 milyonluk nüfusu tam merkeze toplanmıştır çevre ilçeleri hala köy görünümündedir.
-nüfusunun büyük çoğunluğunu iç anadolu insanı oluşturur ki zaten yukarıda saydığım etkenlerin başlıca sebebi bu insanlardır.
-gezilecek doğru düzgün yeri yoktur.
kısacası ankara, bir ülkeye başkentlik yapacak vasıfları taşımamaktadır.
mayısta girdiğim entry üzerinden yaklaşık 7 ay gibi bir süre geçmiş. o zaman da 2.95 tl'den 4.95 tl olmuştu ve o günden beri fındık yemiyorum. bu aslında ülkedeki enflasyonun ne kadar korkunç boyutta olduğunu gösteriyor fındık sadece bir örnek.
açık şekilde dolandırıcılık yapılan numaralar. o değilde bunlara inanıp kredi kartı bilgilerini veren saflar var. geçen gün beni aradılar kredi kartı aidatınızı geri veriyoruz falan dediler ben zaten geri alıyorum siz kimsiniz dedim kem küm etti x sigorta şirketi dedi savcılığa gidiyorum dedim çat diye telefon suratıma kapatıldı.
ekşisözlükte çaylaklığı tercih ettiğim karşılaştırma. amk sözlüğünde am, göt, memeden başka bir şey konuşulmuyo ekşisözlüğün çaylakları bile daha kaliteli.
maalesef üzerinde yaşadığımız ülkedir. şu ülkede camiye olan hassasiyet kadar ağaca, yeşile karşı bir algı oluşmamış. cami deyince akan sular duruyor kimse karşı çıkmıyor, hazinenin kasası mı boşalıyor, ağaç mı kesiliyor kimsenin umrunda değil. iç anadolu bölgesine baktığımızda bize ilkokuldan beri cennet vatan diye yutturulan yerin aslında düpedüz çöl olduğunu görmemek için kör olmak lazım. bu vatan gerçekten cennet olacaksa içi bayramdan bayrama dolan uyduruk beton yığınlarıyla değil ağaçla, yeşille cennet olacaktır.
1112211.com adlı sitede gördüğüm özlü söz. barbaros hayreddin paşa'nın kanuniye söylediği 'denizleri kontrol eden dünyayı kontrol' eder lafına benzemektedir.
rusya içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan kurtulmayı başarabilirse 10-15 senelik süre zarfında olabilecek durum. türkiye şu an ne amerika'yı bırakabiliyor ne de rusya'ya yaklaşabiliyor. amerika ve avrupa'nın rusya'ya uyguladığı ambargonun dışında kalan tek ülke türkiye bu da ileride sıcak ilişkilerin olabileceğini gösteriyor.
ilginç bir istatistik. tüm liglerin istatistiklerini inceleyince gözüme çarpmıştır ayrıca hiç şaşmıyor en çok gol istisnasız 75-90 dakikalar arasında atılıyor. bunun yanında en az gol de nadiren sapma yapacak şekilde 1-15 dakikalar arasında atılıyor.
az önce bir bankanın atmsindeki duyuruyla karşılaşıp dumur olduğum olay. bunu yapan insanlar ne yiyip ne içiyorlar merak ediyorum. türk milleti teknolojiyle tanışınca aptallaşan bir millet mi oldu yoksa hep mi aptal cahildi!
yüksek ahlak ve terbiye sahibi türk milletidir. bu millet öyle bir millettir ki kimse kimsenin dedikodusunu yapmaz, herkes herkese karşı saygılıdır, hiç kimse kimseye yalan söylemez, hırsızlık, dolandırıcılık yanından bile geçmemiştir bu milletin. dedim ya dostum bu millet öyle bir millettir ki kimse kimsenin karısına kızına yan gözle bakmaz, herkes çok namusludur adeta bir bebek kadar masumdur hepsi. işte böyle bir millettir ki 14 yaşındaki bir kıza kendi pisliklerini örtmek için orospu bile demezler.
türkiye'de örneği bol miktarda bulunan insan tipidir. asgari ücretten biraz daha fazla aldığı için kendisini şanslı hisseder, etrafındaki işsizlere bakıp haline şükreder, avm'ye gitmek dışında hiçbir sosyal aktivitesi yoktur, kanaatkar ve biatçı zihniyete sahiptir, en önemlisi de her akşam çayını içer krallar gibi yaşıyorum der mutludur!