bi memem var onu da gösteremiyorum durumudur. ha giydin madem o dekolteli şeyi, rahat bırak da gerektiği gibi dursun. orasını burasını çekiştirince daha çok dikkat çekiyor.
Kim götünü neyle siler bilmem. tutup bi Kürt'ün, Türk'ün herhangi bir insanın işini nasıl bitirdiğini izlemedim sevgili pueblaro. senin gibi düşünenlerin genellemelerinden bıkan ama yenilmeyen insanlardanım. Türkiyeli olmaktan bihaber yaptığınız ayrımlar, ırksal bir temele oturtmaya çalışmalarınız bir bitmedi. Biraz insan olmak bu kadar mı zor? ''üstün'' gördüğün ırkını bu kadar basit ve sığ örneklendirmelerle temsil etmen yaptığın işin mantığını çok açık belli ediyor. (#22842641)
Sen buzul mavi, sen kaç yılın aynalı dolapları
Kırılan bardakları elbiselerin ve çocukları
Lekesiz gözleriyle ne kadar maviyse o kadar hiç konuşmadıkları
Sen buzul, sen devamlı, sen...
Yaklaş bana, kimse hiçbir yere dokunmasın
Bana sessizlik et, düğümle saçlarımı
Çözülsün bu kartopları, gece yanan fırınlar, içimin sayıları
Akıt kanımı biraz, kimse hiçbir şey söylemesin
Kimse artık hiçbir şey söylemesin
Bana yalnızlık et, birleştir yalnızları
Sen buzul, sen devamlı, sen
Sen kaç yılın aynalı dolapları
Kim bilir neydi biraz bir yüzü dünyadan çıkardıkları
Bir şeyi hiç sevmedikleri, sevince tekrarladıkları
Yani bir yaşam gibi yaşattıkları ölümü, korunamadıkları
Dökül artık, çözül artık ve akıt bütün kanları
Büyüt en büyük şeyi
Bize yalnızlık et, birleştir yalnızları
Yeni bir kan ol, getir en yeni anlamları
Bomboşuz, korkuyoruz da.. bunu anlatmak için şehirde
bayram vardı
Öyküler vardı dergilerde, beyaz fareler, cansıkıntıları
Bir gün ki şehir yandı, şimdi hiçbir şey anlatılmasın
Artık hiçbir şey anlatılmasın
Denilsin, soğumuş ceylanların ateşten dilleri kaldı.
Sen kaldın, bir de sen ey buzul mavi
Bizi bul, bizi yarat, bize güzellik et şimdi
Bomboşuz, korkuyoruz da.. ve kemikleri bunlar gökyüzünün
Altında öyle tedirgin ilk çocukları ölümün.
Yeni albümüyle kulaklarımızın pasını silen, operada tenor. sabahat akkiraz'dan duymaya alıştığımız bu yıl bu dağların karı erimezi dipdiri, kuvvetli mi kuvvetli yorumlamış o duru sesiyle. Meraklısına;
Ayrıyeten az evvel twitter üzerinden etkinlik takvimini yayınlamıştır.
Benimki sigara içtiğimde tüm iyi niyetiyle söylenmeye başlar. Bir gün dayanamayıp şaka yollu da olsa "iki kuruşluk zevkimiz var, karışma be moruk!" demek istiyorum. Tabii anne olunca anlayacağım orası kesin.
amacını yalnızca sözlükte takılan kişinin bileceği durumdur. Bunun yanında bazı erkeklerimizin hayal güclerinin enginliğini, abidik gubidik genellemelerini görmemize de yardımcı olur.
Anne-babalarının desteklediği siyasi görüşü sürdürmek, anahaber bültenlerindeki yalanlara göz yummak,kendi iradelerini onların vicdansızlığına bırakmak, yapılan bunca haksızlığa rağmen başlarını yastıklarına rahat koyacaklarına inanmak, Roboski'de, Reyhanlı'da, Gezi'de yaşananlara "aman bana dokunmaz nasılsa..." demeye devam etmek, kendilerini Abdocan'ın, Ethem'in, Ali ismail'in, Medeni'nin ve daha nicelerinin yerine koymayı bir an bile düşünmeden yaşamak, daha 12 yaşındayken "terörist" denilerek 13 kurşuna dizilen Uğur Kaymaz'ı "el" bilmek istiyorlarsa devam etsinler. Bunca hırsızlığa, haysiyetsizliğe göz yummak kolayken bunlarla mücadele etmek ve en önemlisi düşünmek zor geliyorsa evet buyursunlar, devam etsinler. ha bir de şeyi unutmuşum; analarını alıp gidecekleri başka bir yer de düşünsünler.
Didem Madak, Nilgün Marmara, Birhan Keskin,Sylvia Plath diye uzayıp gider bu liste ama şiirin anası (bkz: Gülten Akın) var ulan hala taş gibi! Bunu bi düşünelim isterseniz.
Öncelikle Barış Bıçakçı okursan pis tetikler. Olmadı Aylak Adam ararsın etrafında. Her hayal kırıklığın kitaplardaki dostlukları, özlemleri, aşkları yaşadığın "gerçek" hayatta bulamayacağını tokat gibi çarpar yüzüne. Bi daha, bi daha kurarsın aynı hayalleri. Yaşayamadığına ağlarsın, yaşayamayacağını bildiğine yanarsın. Yaşayanları görünce kahrolursun. Bittikçe biter, yeniden başlarsın. Güzeldir başka hayatlar için ağlamak, yaşama bağlar adamı. Umudu devreye sokar, insanı ayakta tutar. Kimsenin Madonna'sı olamayacağını bile bile Raif Efendi gibi sevmek istersin. neyse ki şöyle bi şey var, insanı tamamlayan
Ve işte gideli 6 yıl olmuş. O gittiğinden beri Eylül bana en güzel anlarımı yaşattı geçen 6 yıl boyunca. Onu benden ayırdığı için sanki alay ediyor, açtığı boşluğu telafi etmeye çalışıyordu kendince ama ben hiç sevemedim Eylül ayını. Bu gece ise Can'ımın doğum günü, 24. yaşına bastı. Biliyorum "Hani hediyem nerede ?" diye gelip yoklayacak beni uykumun en derin anında. Giderken o mis kokusunu bırakır belki bu defa. şimdiyse en net gülüşü kaldı hafızamda, ömrümce unutamayacağım bir adamın sesini hatırlayamıyor olmak ne lanet şey. insan asıl unutulduğunda ölürmüş ya, şimdi bu acımasız hayat zamanla bana onun gülüşünü, yüzünü, kokusunu da mı unutturmaya çalışacak? Ben unutmadığım müddetçe yaşayacak canımın içi, çünkü bu ucuz numaralara pabuç bırakmayacak kadar güçlü bir kız bıraktı arkasında. Gözün arkada kalmasın ilk aşkım, çocukluk arkadaşım, en büyük sırdaşım. Kimler geldi, gelecek, gidecek. Bana sen öğretmiştin bunları, ayakta sağlam kalabilmeyi. Ne ölüm, ne bir başkası unutturabilecek seni. Daima aklımın, kalbimin en temiz yerinde kalacaksın. Birlikte nice güzel yaşlara.