iş hayatında, hangi sektör olduğunun bir önemi yok, bilimum, interracial, group, straight, bi, vb. türde aktivitelerin döndüğünü bilmek ve en az şekilde pasif duruma düşerken, aktif rolleri kapmaya çalışmak profesyonelliğe geçişteki ilk kurallardandır.
türkiyede, kaypaklık, kaşarlık, yalakalık, döneklik, çakallık, ayak kaydırma çalışmaları profesyonelliğin altın kurallarıdır. zira kazık yemeden ya da kazık atmadan başarılı olmuş kimse yoktur türk iş hayatında. kimi milletvekillerimiz niçin iş hayatında bu kadar faal bir şekilde varlık gösteriyorlar sanıyorsunuz, ellerindeki gücü en etkin şekilde kullanabilmek için tabiki.
yoksa sadece, üretkenlik, disiplinli çalışma, dakiklik, çözüm odaklı olmak, işine saygı, adaletli olma, dürüstlük, özgüven gibi meziyetlere sahip olduğu için kim bir yerlere gelebilmiş ki?
yetimin hakkını yetime vermek yerine "ulan bu yetim, hakkını savunacak kimsesi yok" deyip kitleler halindeki yetimlerin hakkına kitleler halinde çökmek türkiye'nin su götürmez gerçeğidir.
işte kısır döngü de burada oluşuyor ne yazık ki, kazık yiyenler, kazıkları random ve seri bir şekilde yerken kazık atmayı da mektepli değil alaylı şekilde öğreniyorlar, onlar da kazık atmaya başladığında sonsuz döngü kurulmuş oluyor.
sonuç olarak hepimizin bildiği hikaye, hizmetçi uşağa, uşak aşçıya, aşçı bahçıvana sonra hepsi bahçıvana.
her gördüğünün okumadan, araştırmadan peşinden giden gerçekte hiç bir yere gitmez.
ergenekon tertibini düzenleyenlerin, istihbaratı aldıkları yahudi asıllı, şapkasına soktuğum (bkz: tuncay güney)'in kaynağı götü olan palavra bilgilerinden hiç bir farkı olmayan mal beyanı.
filistinde israil eyaleti kurulmasını desteklemiş, öldüğünde kudüse gömülmüş olan, aşırıcı siyonist, itamar ben avi ile yine yahudi asıllı amerikan gazeteci hillel halkin'in yaptığı röportaj sonucu bazı beyin yetmezliğinden muzdarip, ağzından köpük saça saça bok atayım da nasıl olursa olsun diye düşünen atatürk düşmanlarının sazanlama atladığı cahil turnusolu.
itçomar ben avi'nin peşinde size kolaylıklar, zira atatürk'ün gözlerinin yeşil olduğunu da iddia ediyor bu zat-ı muhterem.
arapça kökenli fıtrat kelimesi türkçeye yaradılış olarak çevrilebilir.
insanın yaradılışında olmayan pek çok şey vardır, bu yüzdendir ki fıtratımızda şu yok bu yok diye tartışmalar çıkar zaman zaman.
fıtratımızda olan ve olmayan bir takım şeyleri sıralamak gerekirse;
giyinmek fıtratımızda yoktur, allah-ü teala hayvanları kürküyle yarattığı halde insanı çıplak bırakmıştır.
uçmak fıtratımızda yoktur, uçağa binmek allaha şirk koşmaktır, allahın kürsüsü göklerdedir (bkz: ayet-el kürsi) alemlerin tanrısı uçmamızı isteseydi bizi kanatlı yaratırdı. zamanında (bkz: hazerfen ahmet çelebi)yle alay edilmesinin sebebi buydu.
başımızı örtmek fıtratımızda vardır elhamdülillah, çünkü saçımız var, demek ki başımızı örtmemiz gerekiyor, başımız örtülü yaratılmışız, ancak burada da yanlışımız var, sadece kadınların başını örtmesi yanlıştır, erkeklerin de başını örtmesi gerekiyor.*
işte fıtrat fıtrat diye fıttıran fırıldakların işlerine geldiğinde kullanıp, işlerine gelmediğinde (bkz: teğet) geçtiği fıtrat kavramı böyle oyun hamuru gibi (bkz: faşo) bişey.