"dünyadaki tek annenin esra erol ve tek evladın da onun oğlu olmadığını anlamasını birinin ona ve ekibine söylemesi gerek" demeye kadar yol açan usanma durumu. tamam, genç ve güzel bi' annesin, dünya tatlısı da oğlun var ama yeter anam babam yeter.
kpss'ye ilk defa başvuranların başvuru merkezlerindeki kayıtları sırasında webcam tarafından fotoğraflarının çekimi esnasında, kameraya gülerek el sallamaları hadisesidir. art niyet yoktur, tamamen alışkanlıktır.
kendi parasıyla alınmadığı için altına, pırlantaya vs. ye değer veren hatundur. tek taşa 3-5 milyar veren saftirik erkeğin karşısında "aşkıuumm çok güzell" gibi şapşal tavırlar sergiler.
(bkz 1: hemcinslerden nefret etme nedenleri)
(bkz 2: bunlar kadınsa biz neyiz, biz kadınsak bunlar ne paradoksu)
cinsiyet ayrımı olmaksızın yıllardır yalnız yaşadığı için ve felaket şekilde yalnızlığına alıştığı için bütün şartlar uygun olsa da evlenmekten kaçınmaktır. tek başına ya da taş çatlasa iki kişi yemek yemeye alıştığından dolayı kalabalık misafir gelse sofra kurmakta afallar mesela. hele hele eşinin ailesi gelecekse durum daha da vahimdir. bunlar gözünde büyüdüğü için en iyisi yalnızlık der. ve gerçekten en iyisi yalnızlıktır.
bir nevi "ele verir talkını kendi yutar salkımı" dır. birilerine tavsiyelerde bulunmak, nasihatler vermek dünyanın en kolay eylemi olsa da o söylenenlere uymak bir hayli zordur.
sevdiğinden ayrılmış birine verilen öğütler gibi. boş konuşmaktan başka şey değildir.
arapça kökenli olan ve "iyi, hoş ve çok temiz" anlamlarına gelen tayyip kelimesinin, duyulduğu anda bünyede bıraktığı hissiyatdır. kişiden kişiye değişir. kimine göre tapılacak yüce varlık hissini uyandırırken, kimine göre de pek olumlu hisler uyandırmaz.
ay hatta yıl itibariyle ağızlara pelesenk olmuş ve sözlükte de çok sık kullanılan ".... var dediler geldik" cümlelerinin en hoş olanlarıdır. "b.k var dediler geldik" gibi değil de "beleş yemek var dediler geldik" gibi.
karşıdaki kadın, erkek, iş arkadaşı, okul arkadaşı, sevgili, eş fark etmeksizin hak eden kişiye verilmesi farz olan cezalardır. bu cezalar kötü değil ama iyi hiç değildir. amiyane tabirle "kaşımak" kelimesini karşılayan her ceza haktır. mesela, ceza verilecek kişinin cep telefonu rehberindeki isimleri değiştirmek. ayşe'yi ali, mehmet'i fatma, iş telefonunu komşu teyze olarak kaydetmek keyifli bir ceza olsa gerek cezayı veren için tabi. cezaya maruz kalan da uğraşsın dursun rehberiyle.
bütün -izmleri bir kenara atıp söylenmesi gereken en asil cümledir. kavgalar madem din yüzünden çıkıyor ki nedense bunu genelde müslümanım diyenler yapıyor, o vakit savunulması gereken en doğru şey deizmdir. keza asıl amaç maneviyatta hissettiğin, kalpteki en güzel aşk olan "yaratan" değil midir? nokta, bitti.
deizm (yaradancılık), tüm dinleri reddeden sadece ve sadece Allah'ın varlığına inanan inanç şeklidir. ama yok, din adına savaşlar, tekbir çekerek "insan" kesmeler, biçmeler, yakmalar, yıkmalar varken kim takar deizmi.
rüzgar kadar özgürdü
süzülen bir uçurtmaydı o
nerelere kayboldu, bulalım onu.
biz takip ettik olan yolları
o ise açtı kendi yollarını
düşe kalka aldırmazca yürüdü.
biz düşünürken yarını
o bugününe baktı
her anını dolu dolu yaşadı.
nereden geldi böyle
kalplerimize dokundu ve kayboldu.
nerelere kayboldu bulalım onu.
kavurucu güneşte bir parça gölge gibiydi
uçsuz bucaksız çölde, bir vaha.
yaralı kalbe ise yumuşak bir merhem gibiydi.
korkup kuyudan öteye gidemezken biz
korkmadan nehirlere daldı o,
akıntıya karşı yüzmekten hiç çekinmeden.
bir bulut gibi yalnız dolaşırdı
ama yine de bizim en iyi arkadaşımızdı.
nerelere kayboldu
bulalım onu.
ne tür bir mahluk olduğunu kendi de bilmediği için "nasıl olsa yerler, arada kaynarım" diyerek insan gibi ortalarda g.t atma halidir. üstelik kavramların da anasını ağlatarak ortalıkta dolanmaktadır. "a isen b y, b isen c yi, ci ise hiç birini yapamazsın" gibi kıçına nişadır sürülmüşcesine ortalığı fitnelemekte, çocuk ve ergen çağlarındakilerin beynini yıkamakta, yalan yanış bilgiler vererek kendi gibi milleti de faşist etme yolundadır. bu tipler görünüşte insan gibi görünse de insanlıktan nasiplerini almamış yaratıklardır. uzak durula.
evlenme programlarında denk gelinen ve insanı fena güldüren taliptir. amca heyecanlı bir şekilde programı arar, selam verdikten sonra "ben falanca hanımın müşterisiyim" der. aslında amcanın niyeti kötü değildir. sadece talip kelimesini heyecandan bulamamış, bi' hışımla müşteri kelimesini kullanmıştır.
yazarların ayrımcı, fitneci, din, dil, cinsiyet ayrımı yaptıkları yazdıklarını teker teker koplayalıp ne kadar gerekli yer varsa göndermenin gerekliliği diye cevap bulan sorunsaldır. başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay, diyanet, bazı gazeteciler vb. yerlere gönderilmesine an itibariyle başlanmıştır. sözlükten silinse dahi bilgisayarlardan hiçbir şeyin silinemeyeceğini aklı olan herkes bilir. madem ayrımcının allahısınız, biz de dedikoducunun teki oluruz.
dinci şerefsizler yüzünden ramazan ayından iğrenmektir. kendince ibadetini yaparsın da tv de ya da sanal ortamda dinci itleri gördükçe tuttuğun oruç mundar olur.
atatürk'e pervasızca laf eden, türkiye'nin bazı illerinde yaşayanlara demedikleri kalmayan, resmen insan haklarını ihlal edip kendince inandığı din uğruna onu bunu aşağılayan yazarlardır. bir daha çıkmamak üzere hapise girmeleri şarttır. sanal gerçek fark etmez. düşünce özgürlüğü diye diye milleti zıvanadan çıkaranların hak ettikleri ömür boyu hücre cezasıdır. her gün bir ekmek, bir tabak çorba ve bir bardak su yeterdir. en azından insanoğlu biraz da olsa rahat eder bu tip insanlar içlerinde yok diye. gerçi şaşmamak gerek. ülke ülke olsaydı kimsenin yavşakça konuşmasına imkan vermezdi.
nefsin sadece erkeğe has olduğunu düşünmektir. gerizekalılıktır. erkekte olduğu kadar kadında da nefis vardır. erkeklerin nefsi uyanmasın diye kadın zorla kapatılır, fakat kadınların nefsini takan yoktur. yeterki paşa beyin nefsi uyanmasın. erkek, kadının saçından etkileniyorsa kadınlar da erkeklerin saçından etkilenir. erkekler saçları, kolları, bacakları kapatmalı ki kadınların nefsi uyanmasın. madem kadın erkek için tahrik unsuru, erkek de kadın için tahrik unsurudur. "erkeğinki nefis de kadınınki adana karpuzu mu?" diye sorarlar adam olana.
davulun sesi uzaktan hoş gelir misali uzaktan hatuna hoş gelen erkeğin, tanıdıkça yavşak, şerefsiz, yalaka, böyle ibne gibi puşt gibi bi' şey çıkmasıdır. bu durumlarda derhal hoşlanmanın önü kesilmelidir.
şaka şamata "ooo mehmet beyler gelmiş" yerine, "ooo mehmet hazretleri gelmiş" gibi ironik takılmalar haricinde ciddi ciddi kutsal yerine konan kişilere hazret kelimesini kullanma halidir. peygamberler allah'ın seçtiği insanlar oldukları için kutsaldırlar ve doğal olarak "hazret" kelimesini hak ederler. fakat ne idüğü belirsiz, kendince dini yazan çizen, kafasına göre senaryolar üretip sözde müslümanlara bunları yedirenlerin isminin başına ya da sonuna da hazret kelimesinin eklenmesi düşündürücüdür.
hazret:
-Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan.
- Kutsal sayılan kimselerin adlarının başına getirilen. san.
"düşünce özgürlüğü var" deyip saygısızlığı ele alanların düştüğü büyük gaflettir. önce şapkayı önüne alıcaksın, sonra kendine gelerek hak etmeyen kişileri ağır yargılayamacaksın. "düşünce özgürlüğü var, hepinizin anasını avradını..." denemeyeceği gibi atatürk ve diğer atalarımıza da hadsizlik yapılamaz. zaten bi' moda oldu atalara sövmeler, dalga geçmeler, "ne yaptıki lan bu ülke için" gibi acınası sözler etmeler. ayıptır, günahtır. elma ile armutların karıştırılmamasının gerekliliği gibi düşünce özgürlü ile de hadsizliğin karıştırılmaması gerek. sanalda atmak kolay, maçan yiyorsa dışarı çık, önüne gelen ilk delikanlıya "bu ülkede düşünce özgürlüğü var, ben senin ananı da bacını da ...." de, sonra düşünce özgürlüğünden dem vur.
"eskiciii" diye bağıran abi/amcayı yaptığı gırtlak nağmesiyle simitçi sanmaktır. bunla kalmayıp can simit çektiğinde heyecanla cama çıkmak ve hüsrana uğramaktır. "bu kadar mı benzer yahu, bilerek mi yapıyorsun be vicdansız eskici" diyesi geliyor insanın.
durakta ya da genelde yol ağızlarında beklersin, bineceğin minibüs görünür uzaktan ve işaret edip durdurmak istersin de şoför bi' türlü önünde durmayı beceremez. genelde sen ha durdu ha duracak diye koşturursun minibüs ardında. şapşala döner insan. yoksa bu sadece bana mı oluyor bilemedimki.