lise 1'in ilk günlerinde gelen her öğretmenle tanışma fasılları vardır malum. birgün herkes sırayla kendini tanıtırken sıra bana gelmişti ve heyecandan "bir abim bir ablam var" demek yerine "bi annem bi babam var" demiştim. tövbe tövbe.
"dünyadaki tek annenin esra erol ve tek evladın da onun oğlu olmadığını anlamasını birinin ona ve ekibine söylemesi gerek" demeye kadar yol açan usanma durumu. tamam, genç ve güzel bi' annesin, dünya tatlısı da oğlun var ama yeter anam babam yeter.
türkü kelimesinin ne olduğu bilmeyen, türkücüleri ankaralı turgut tipleriyle karıştıran kafası karışık bir yazar saçmalaması. elinde tespih ve döşü kıllı insanlar değildir türkücüler. yazık, vallahi yazık. bu kadar da cehalet olmazki arkadaş. türkülere ve türkücülere laf söyleyenin alnını karışlar bu millet. mahsuni, aşık veysel, arif sağ, neşet ertaş, sebahat akkiraz, erdal erzincan, özlem özdil vb. insanların yaptığı müzik hakkında konuşmak için destur almak gerek.
açtığı başlıktan veya girdiği entryden kendini belli eden tayfadır. ya yaşları ergendir ya da otuzları geçmiş olsa da ergenlikten çıkamamışlardır. eleştiri bilmezler. direkt küfür ederler. doğruyu bilmez yanlışa bayılırlar ve inatla yanlışı savunurlar. kızları aşağılamaktan haz alırlar. velhasıl insana "harika bir gençlik geliyor" dedirtmeyen tiplerdir.
kpss'ye ilk defa başvuranların başvuru merkezlerindeki kayıtları sırasında webcam tarafından fotoğraflarının çekimi esnasında, kameraya gülerek el sallamaları hadisesidir. art niyet yoktur, tamamen alışkanlıktır.
kendi parasıyla alınmadığı için altına, pırlantaya vs. ye değer veren hatundur. tek taşa 3-5 milyar veren saftirik erkeğin karşısında "aşkıuumm çok güzell" gibi şapşal tavırlar sergiler.
(bkz 1: hemcinslerden nefret etme nedenleri)
(bkz 2: bunlar kadınsa biz neyiz, biz kadınsak bunlar ne paradoksu)
"elmaya niye elma diyorlar? kaleme niye kalem deniyor da sakremento denmiyor?" gibisinden bir sorunsal. sahiden kim, ne, neden, nasıl, ne zaman ve niçin? ( bkz: 5n1k)
cinsiyet ayrımı olmaksızın yıllardır yalnız yaşadığı için ve felaket şekilde yalnızlığına alıştığı için bütün şartlar uygun olsa da evlenmekten kaçınmaktır. tek başına ya da taş çatlasa iki kişi yemek yemeye alıştığından dolayı kalabalık misafir gelse sofra kurmakta afallar mesela. hele hele eşinin ailesi gelecekse durum daha da vahimdir. bunlar gözünde büyüdüğü için en iyisi yalnızlık der. ve gerçekten en iyisi yalnızlıktır.
bir nevi "ele verir talkını kendi yutar salkımı" dır. birilerine tavsiyelerde bulunmak, nasihatler vermek dünyanın en kolay eylemi olsa da o söylenenlere uymak bir hayli zordur.
sevdiğinden ayrılmış birine verilen öğütler gibi. boş konuşmaktan başka şey değildir.
genelde espri ya da ironi olan cümlenin ardına konulur ki "bu bir espridir, şakadır, ironidir, ciddi değil yani yanlış anlamayın" gibi uzayıp giden bir anlam içerir. onun espri ya da ironi olduğu anlamayan yazarın zaten aklından şüphe edilir.
arapça kökenli olan ve "iyi, hoş ve çok temiz" anlamlarına gelen tayyip kelimesinin, duyulduğu anda bünyede bıraktığı hissiyatdır. kişiden kişiye değişir. kimine göre tapılacak yüce varlık hissini uyandırırken, kimine göre de pek olumlu hisler uyandırmaz.
ay hatta yıl itibariyle ağızlara pelesenk olmuş ve sözlükte de çok sık kullanılan ".... var dediler geldik" cümlelerinin en hoş olanlarıdır. "b.k var dediler geldik" gibi değil de "beleş yemek var dediler geldik" gibi.
karşıdaki kadın, erkek, iş arkadaşı, okul arkadaşı, sevgili, eş fark etmeksizin hak eden kişiye verilmesi farz olan cezalardır. bu cezalar kötü değil ama iyi hiç değildir. amiyane tabirle "kaşımak" kelimesini karşılayan her ceza haktır. mesela, ceza verilecek kişinin cep telefonu rehberindeki isimleri değiştirmek. ayşe'yi ali, mehmet'i fatma, iş telefonunu komşu teyze olarak kaydetmek keyifli bir ceza olsa gerek cezayı veren için tabi. cezaya maruz kalan da uğraşsın dursun rehberiyle.