onuncu koy
643 (ferrarisini satan yazar)
yedinci nesil yazar 3 takipçi 29.10 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    man on a ledge

    1.
  1. başrollerinde Sam Worthington, elizabeth banks, ed harris'in olduğu 2012 yapımı suç ve gerilim filmidir.
    2 ...
  2. onsuz hayat

    1.
  3. ne değişti ki?
    kar yağdığı için mi adı "kış" bu mevsimin?
    gökyüzünde belirdiği için mi ay; gecedir yaşadığımız?
    bir kaç damla alkol karıştığı için mi damarlarıma sarhoşum?
    sensiz yapamadığım için midir bu bendeki hüznün adı "aşk"?
    hayır...
    sensizlikti; bu iliklerimi dondurup, mevsimimi kış yapan.
    sensizlikti; güneşimi batırıp, zifiri karanlığa mahkum eden beni.
    sensizlikti; yalpalamama neden olan.
    sensizlikti "aşk".

    ne değişti ki?
    kaç kişinin kalbine dokunduğunda yandı elin?
    kaç kişide üşüdü hislerin?
    sende sevda denizlerinde boğulmadın mı?
    düşürmediler mi gölge en güzel sevinçlerine?
    pervasızca sürüklenmedin mi onca yelde?

    ne değişti ki?
    utanmadın mı yüzünün çizgilerinden ayna karşısında?
    kızarmıyor mu artık baktığında çehren?
    pencerende beklemedin mi giden onca kişinin ardından?
    "cehennemin dibine" yolladıkların döndüler mi geri?
    peki ya sen gidebildin mi peşlerinden?

    çok şey değişmedi aslında.
    akrep yelkovanla yol aldı hallice.
    ocaktan aralığa iki-üç sefer değişti takvimlerin yaprağı,
    iki-üç sefer de gördüm aynı mevsimi farklı zamanlarda.
    sen de değişmişsin biraz.
    değilsin anılarımızdaki gibi.
    itiraf etmeliyim ki galiba her şey değişmiş.
    ama birinden eminim değişmeyen;
    sadece sensizliğin tadıydı aynı kalan.
    2 ...
  4. yitirilmiş anılar

    1.
  5. yaralamıyor artık mazinin acımasızlıkları.
    kapanan yaralar kanamıyor tekrardan.
    sonbahar yaprağı kadar çaresiz değilim.
    atamıyor sırtından huysuz çınarlar.
    mutluluktan uyuyamadığım gecelerim de oldu,
    hüznün uyutmadığı da...
    ama bağımlılığım kalmamış uyku haplarına.
    alelade olmuş senden arta kalanlar.
    zırhımı yapmışım eski zayıflıklarımdan,
    incitemiyor artık gümüş başlı, ucu sivri cümlelerin.

    an gelir, dayanamayacak gibi olur da özlersem;
    bir kadeh daha sensizlik doldururum.
    zihnim bulanır da, yıkılmama ramak kalırsa;
    kusarım gözlerimden kahpeliklerini.
    akıtırım tüm zehrini bedenimden.
    geri dönersin diye değildir kapımın açık oluşu;
    yaşattıklarından kaçış yolumdur sadece.
    tüm inandıklarım, inkar ettiklerim olmuşken;
    inandığım yalanlarına lanet okurum,
    seni sevdiğimi inkar ederim benliğime.
    0 ...
  6. sen vazgeçtin gelmekten

    1.
  7. aynı dünyaya bakan iki farklı ufak pencere bizimkisi.
    birbirimizi görebilirdik aynı anda kafamızı dışarı çıkarabilseydik.
    ama yapmadık...
    sokaklar soğuktu, üşürdük.
    yorgundu bedenlerimiz, üşenirdik.
    hatta bazen evlerimizde bile yoktuk.
    yapamadık...
    sıkıştırdık kalplerimizi 4 duvar arasına.
    gözlerimizin önüne çektik nefret perdelerini.
    var olanı kabullenemedik;
    olmayanın peşine düştük.
    aynı şarkılara bağıra çağıra eşlik edip,
    benzer saatlerde, benzer düşüncelere daldık.
    ne birbirimizi duyabildik,
    ne düşüncelerimizi duyurabildik sağır gönüllere.
    aynı sağanak yağmurların altında sırılsıklam olduk;
    farklı yağmur taneleriyle.
    aktı ikimizden de aynı tuzlu gözyaşları.
    benimkiler senin uğruna,
    o'nun uğruna da seninkiler.
    ve akan her damla daha da ayırdı yollarımızı.
    artık ne yollarımız aynı; ne de varmak istediğimiz yerler.
    yalnızca bir şansımız vardı;
    sadece bir kere kesişebilirdi kaderlerimiz.
    ve ben oradaydım,
    ama sen vazgeçtin gelmekten.
    5 ...
  8. derdim umrumda değil

    1.
  9. yolların sonu umrumda değil.
    derdim çakıl taşlarıyla.
    sislerin arkasındakiler umrumda değil.
    derdim yağmurun yağmayışında.
    kötü kalpli insanlarla karşılaşmak umrumda değil.
    derdim onların hayatına, hayatımı atfetmemekte.
    insanların elinde oyuncak olmam umrumda değil.
    derdim koleksiyoncuların eline düşmemekte.
    yalancıların dilinde bir çift söz olmak umrumda değil.
    derdim yalan duygularına maruz kalmamakta...

    huyum değildir.
    sevgime bulaştıramam nefreti.
    nefretime de sevgimi.
    kötü birini de sevebilirim;
    en az iyiyi sevdiğim kadar.
    ama bu kara çarşambada;
    yalnız kalmak umrumda değil.
    derdim senin içinde olmadığın dünyada yaşayabilmekte...
    0 ...
  10. uçamayan süper kahraman

    1.
  11. aga b'nin yeni albümü için hazırladığı ve albümüyle aynı adı taşıyan müthiş rap parçasıdır.

    1 ...
  12. hüzünden bozma sevinçler

    1.
  13. hayallerim bir sonbahar türküsünden ibaret.
    benden dökülenleri anlatır hançerden dizeleri.
    saplarken kanlı elleriyle güvenilir peri.
    değil midir artık aşkın adı nefret?
    ah! verdiğim sözleri unutan aklım.
    bilmez misin celladın elleri soğuktur.
    bilmez misin şeytan en günahkarı da kutsar.
    neye yarar ki; atılan onca geriye doğru adım?
    vazgeç kalbim, vazgeç ruhum, vazgeç..
    silik ufuk çizgilerinde değil artık güneş.
    parıltılar bile geceyi terk edip çıplak kılmış.
    düzeltebilir mi her şeyi elde olmayan bir sevinç?

    söyle; aynalar bile düşmanken siluetime,
    gözlerinde kendimi aramak; darbe değil midir kalbime?
    3 ...
  14. günlerden bugün milat

    1.
  15. günlerden bugün milat.
    her kapı açılsa da farklı sevinçlere;
    bugün kilitli kapıyı zorlama günü.
    arkasında ne bekler benliğimi?
    mazim geleceğim olur mu yeniden?
    bir tutam "sen" daha koyabilir miyim;
    sahipsiz rüyalarıma?
    bitirdiğin yerde benden arta kalanları;
    başlayabilir miyim "sana" yeniden?
    süpürülsün artık hasretim,
    alıp götürsün başka diyarlara;
    mutluluk habercisi rüzgarlar.
    eksikliğin var üzerimde;
    ihtiyacım var gözlerinin içindeki hazinene.
    poseidon'un denizi sanki gözlerin.
    dibsiz, bucaksız...
    çırpınmıyorum artık bakarken sana.
    merhametine teslimim varlığının.
    hissetmelisin tenimi yeniden.
    ölü bedenlerinden soğuktur ellerim.
    dolduramam içini bazı hüzünlü kavramların.
    mesela aşk...
    adının geçmediği hangi cümle anlatır ki o'nu.
    dönerken dünya bile bizi kavuşturmak için;
    vardır elbet birer hikayesi tüm yıldızların.
    başlasın o zaman bizim hikayemiz de yeniden...
    bir gün önce erken,
    bir gün sonra geç...
    işte bu sebeptendir ki;
    günlerden tam bugün milat.
    4 ...
  16. iki sandaldaki iki yabancı

    1.
  17. damlarken elindeki bıçaktan,
    damarlarıma ait kanlar
    nasıl olur da sıkabilirim uzattığın eli?
    denizinde alabora olan gemimi
    hangi cesaretle tekrardan yüzdürebilirim?
    öperken boynumdan tatlı rüzgarlar
    hangi aklı başında sever ki zaten bir karayeli,
    peşine taktığı ölüm soğuklarını bile bile?
    saçmalık!
    gömleğimi daha düz giyebiliyorken;
    hazır değilim elime sopamı alıp,
    koşuşturmaya ortalıklarda.
    çoktan battı dünyamda düzmece güneşin.
    daha da gelmem oyununa o karanlık krallığının.
    kopsa da kızılca kıyamet,
    yer yerin içine girse de,
    çaresizliğim bastırsa da tüm umut ezgilerini,
    sessizliğimin azabında boğulsam da
    son tercihimdir gözlerinin kalesine sığınmak.
    dikenlerinden ibarettir benim için gülistanın.
    ve kanatır avuçlarımı sana ait her şey.

    ne kadar da;
    tüm yalanlarını kendine söylesen,
    en çok beni kandırıyorsun.
    bu yüzden dudaklarından akan zehirlere tek panzehirim,
    tıkamaktır kulaklarımı.
    sensizliğimde bile sen kalmamışken;
    artık biz seninle aynı kıyıya vuran;
    iki farklı sandaldaki iki yabancıyız
    hepsi bu.
    2 ...
  18. her yerde sen

    1.
  19. beni izlediğini biliyorum.
    saklandığım kabuğumda bile görüyorsun.
    en ıssıza çekildiğimde sen de orda bitiveriyorsun.
    yorgan altı yaşlarıma eşlik ediyorsun.
    dinlediğim müziklerin notalarında gizlisin.
    izlediğim filmlerin en acıklı yerindesin.
    kimi zaman saçıma düşen ilk kar tanesindesin,
    kimi zaman ılık bir lodostasın.
    bazen parfümümün en kalıcı esansında,
    bazen hemen geçici heveslerimde...
    dudaklarının tadı dudaklarımda,
    gözlerinin kahvesi en derin anılarımda...
    rengini yakuttan çalan şarabımın kırmızısındasın.
    daha ilk yudumunda sarhoş eden de sensin.
    yanılgılarımın içindeki tek doğru olansın.
    yenilgilerimdeki zafer nidalarında yine sen varsın.
    aptalca gülüşlerimin sebebi,
    en çoşkulu sevinçlerimin hepsi sensin.
    hayatımın 45'liğinde yoksun belki,
    ama o 45'liği dinleten gramofonumsun.
    yol ayrımına geldiğimdeki kararlarımı,
    benden önce sen biliyorsun.
    daha yola çıkmadan ben,varacağım yerdesin sen...
    beni izlediğini biliyorum.
    baksana!
    bu satılarıma bile bulaşmış adın.
    bu satırlarım da sana teslim.
    düşünüyorumda;
    sen ışıktasın,
    nefesimdesin,
    ruhumun dokunulmamış perdelerinin arkasındasın.
    ben mi paranoyağım?
    yoksa gerçekten sen beni izliyor musun?
    1 ...
  20. aşk dedikleri

    1.
  21. yok olan hatıralar arasında,
    kaybolmuşsun sen de usulca.
    ne bir anın kalmış zihnimde,
    ne bir iz kazınmış ruhuma.
    erimiş gitmiş onlarca hikaye,
    yaz sıcağının dayanılmaz ateşinde.
    acımasız davranmış günler bize.
    savurmuş,
    yıpratmış,
    eskitmiş...
    zaman hatıralarımızı;
    derin gaflet uykusuna yatırmış.
    ses de çıkarmıyor hiç uyanmasınlar diye.
    biz ne yazdıysak
    alınlarımıza,
    kalplerimize,
    o silmeye and içmiş.
    doğru diyorlar;
    bir orospudan ibaret "zaman" dedikleri.


    geçen döküldü fotoğrafların;
    tozlu kitap sayfalarının arasından.
    yüzünde yalan tebessümler...
    affet beni, yaktım hepsini.
    siyahında aşkı gördüğüm,
    ama sadece matemini bulduğum,
    saçların kalmış yastığımda.
    onlar da sahteymiş.
    çoktan aktı gözyaşlarıyla onların boyası.
    doğru diyorlar;
    beyaza dokunan her lekeden ibaret "yalan" dedikleri.

    günlerden tam da bugün
    karabulutların sakladığını,
    bir yel hatırlattı yeniden bana.
    kokun sinmiş rüzgarlara;
    onlar da fısıldadılar kulaklarıma.
    iliklerime gömmüşüm oysa kokunu.
    kendini, kendimden saklamışım aylardır.
    aynaya bakmayınca, yok saymışım benliğimi.
    görmemişim sensizliğimi.
    bir yel hatırlattı seni yeniden bana.
    doğru diyorlar;
    kalbin zincirlerine bağlı yaşamaktan ibaret "aşk" dedikleri.
    2 ...
  22. sessizlik hüküm sürsün duyularımda

    1.
  23. yazılması gereken her şey yazıldı.
    söylenmesi gereken tüm sözler döküldü,
    birer birer dudaklardan.
    işitilmesi gereken ne kadar yalan varsa;
    hepsine inanıldı.
    kurudu son damlası da gözyaşlarımın.
    şimdi ise sıra susmakta.
    sessizlik hüküm sürsün duyularımda...

    sen vazgeçemezken kurumuş kalplerde
    bir damla su aramaktan;
    vazgeçip defoluyorum kalbinde;
    ulu çınar olmaktan.
    artık gölgemde serinlemek haramdır sana.
    ve acizliğin yenik düşerken sevda topraklarında,
    ben kaçıyorum tozuma toprağı karıştırmadan.
    öylesine sessiz uzaklaşıyorum ki senden;
    boğulsunlar gözyaşlarında kıskanç karıncalar.
    şimdi ise sıra saklanmakta.
    gizem hüküm sürsün duyularımda...

    gecelerin bahşettiği;
    mercan rengi piç hayallerime,
    sahip çıkmasın mehtabın kem ışıkları.
    kapıyorum gözlerimi.
    peki görünmez olur muyum?
    görmezsem seni azalır mı yürek sızım?
    hiç umrumda değil.
    şimdi ise sıra mağlubiyette.
    teslimiyet hüküm sürsün duyularımda...
    2 ...
  24. beceriksiz bir soytarı

    1.
  25. aşkın, gölgesinden ibaret nefretinin.
    korkuyorsun ışığı görmekten.
    kralı sanıyorsun kendini,
    içinde yarattığın korku imparatorluğunun.
    oysa sadece duygularının maskarası olan,
    beceriksiz bir soytarısın.
    eline yüzüne sevda bulaşmış.
    alaycı aşıklar karşında,
    fırlatıyorlar suratına kahkahalarını.
    görebiliyor musun bunları?
    görebiliyor mu ağırlaşmış kirpiklerinin altındaki,
    puslu gözlerin?

    düşüyorsun!
    kusuyor melekler içindeki seni gökyüzünden.
    kırılmış kanatlarınla çırpınışların kurtarmayacak.
    üşüyorsun!
    ısıtmıyor artık kalbini yalansı sevgilerin.
    daha fazla göz boyamaların resmedemez mutluluğu.
    ve tükeniyorsun!
    sona yaklaşırken maskeni düşürüyor şeytan.
    söylediğin gerçekler bile değil artık inandırıcı.

    kaldır!
    kaldır artık başını semaya.
    bak güneş kalkıyor tekrardan ayağa.
    yine yendi o gecenin acımasızlığını.
    peki ya sen görebiliyor musun bunları?
    1 ...
  26. bu matem ilanıdır tüm kalplere

    1.
  27. yarıya insin özgürlüğümün sancaklarından;
    harap düşmüş aşk bayraklarım.
    bu matem ilanıdır tüm kalplere.
    herkes bilmeli!
    içimdeki cumhuriyet yastadır bugün.
    karalar bağlasın som altından hisleriniz.
    ama kabullenişten de uzak durun.
    eğmeyin sakın başınızı öne.
    varsın yenilmiş görsünler sizleri.
    öyle sansın yosun tutmuş gözleri.
    hem ne anlar onlar aşktan;
    zehirlenmiş,
    paslanmış,
    körelmiş gönülleriyle.

    vakit kaçarken, kovalanırcasına;
    küçük sandıkları dünyalarında,
    size rastgelince şaşırsınlar.
    bilmezler ki!
    bilmezler aslında hayallerinizin;
    elbet bir noktada çakışacağını.
    işte o raddeye ulaştıklarında,
    pişmanlık çanları sağır edecek kulaklarını.
    riya bezeli hayatlarına
    bir keşke daha ekleyecekler.
    ama anlık alınan her karar
    aslında bir taş daha koyar gelecek yollarına.
    geri dönebilmek de maharet ister.
    var mıdır o cesaret tohumu onlarda?
    hiç sanmam!

    eğer tüm samimiyetiyle bir gün;
    aydınlatırsa ürkek güneş içimizi.
    ve artık korkmazsa bedenlerimiz ihanetin
    keskin darbelerinden;
    kuralım şaşalı aşk otağlarını yeniden kalplerimize.
    affedelim!
    bir kez daha affedelim.
    işte o gün geldiğinde;
    hepimiz son kerede olsa,
    çekelim aşk bayraklarımızı göndere.
    en yukarıya!
    arşa!

    ama şimdi gün matem günüdür...
    herkes bilmeli!
    3 ...
  28. uzak dur gözlerimden

    1.
  29. uzak dur gözlerimden.
    istemiyorum!
    görmesinler güzellik perdenin arkasındaki,
    kirden duvarlarını.
    çık artık hayallerimden de...
    sen ki en berrak hayalleri bile,
    bir damla ümidinle bulanık eylersin.
    ne gereği vardı beni benden almanın?
    beni bana düşman etmenin?
    ve en kötüsü;
    kendi kalbimi, yine kendime kırdırmanın...
    oysa altın vuruşu sen yapmalıydın,
    sen zerk etmeliydin o son dozu damarlarıma.
    şimdi uzak durmalısın gözlerimden.

    görmez misin?
    tutkularına bulaşan nefreti hissetmez misin?
    elinde duygularınla arama artık aşkı,
    güpegündüz aşk sokaklarında.
    "diyojenlik" oynamanın zamanı mıdır?
    ve sen son tüyü koparılmaya çalışılan;
    bir kuzgun gibisin.
    ya ölü duyguları didikliyorsun;
    ya da en kök salmış duyguları severken öldürüyorsun.
    farkına varmaz mısın?

    der ki shakespeare;
    "aşk, gözle değil ruhla görür."
    ve sen de;
    uzak dur o yüzden gözlerimden;
    yakın olabileceksen ruhuma...
    2 ...
  30. tarihe gömülen bir sevda

    1.
  31. yazsın tarih bu aşkı da.
    esip gürlesin yeniden yılgın yeller.
    çağlasın kurumaya yüz tutan çaylar.
    artık açalım müziğin sesini bir nebze daha.
    olağan dışı ne varsa olmalı artık.
    ebediyete gömdüğümüz karşılıksız mektuplar;
    yeniden gün ışığına kavuşmalı.
    yadsı haydi!
    yadsı benliğine söylenen tüm nahoş,
    pervasızca cümleleri.
    ama inkar da et benliğini.
    kendinden kurtulmakla başlar her özgürlük.
    yalnızlık tozu toprağa katmadan ilerlerken,
    aşk ise son raddesidir kibirinin.
    koşmalısın peşinden bu seferlik.
    en güzel şaraba ulaşacaksan,
    adamalısın bu uğurda kendini,
    tanrıların meyvesi üzümler gibi.
    ve bilirsin ki;
    aşkın leşi bile kötü kokmaz,
    nefretin dirisi kadar nasılsa.
    işte bu yüzden;
    çiğne tüm sevgi kurallarını.
    hiçe say aşkının karşısındakileri,
    ve ölüm olsun önündeki tek engel.
    sen ne kadar dirensende boğulmamak için;
    okyanusun ortasındaki girdapta...
    nasılsa tarih affetmeyecek bu aşkı da.
    3 ...
  32. melekler de öldürülür

    1.
  33. dün bir melek düştü gökyüzünün maviliğinden.
    cezalandırılışıydı belkide bu.
    tek suçu;
    güneşe değil de ayışığına aşkıydı.
    ne kudreti,
    ne parlaklığı,
    ne asaleti...
    çekmedi güneşi kendisine.
    o ayışığının sadeliğine,
    yalnızlığına,
    ulaşılmazlığına tutkuluydu.
    kimse çözemez bu aşkın sebeplerini.
    yüreğinin derinliklerinde saklı onun sevdası
    kimse ulaşamaz güzelliğine onun kadar.
    yeni ay zamanında tanıdı,
    ilk dördünde sevdi,
    dolunayına aşık oldu,
    şimdi ise son dördün veda zamanı onun için.

    bir melek tanıdım.
    efsunlu bir yaz akşamı ölümü taddı.
    melekler hiç ölür mü?
    evet!
    onlar da ölümün yükü altında ezilirler.
    ama onları öldüren özlemleridir.
    ben bir meleğin ölümüne tanık oldum.
    beyaz tüyleri, ateşten kızıla dönmüş,
    gözleri ise hala "ayışığını" arar halde.
    yüzünde mutsuzluk tablosu resmedilmiş.
    dudaklarının kenarı hala ıslak.
    biliyorum ki;
    ölüm değil kavuşamamak üzmüş olmalı...
    ve artık biliyorum ki;
    melekler de öldürülür.
    4 ...
  34. ölen duygulara yeni bir mezar

    1.
  35. şimdi günah çıkarma vaktidir.
    artık sözlerimin kana bulanma vaktidir.
    teslim olmak gerek artık;
    yenilgiyi kabullenmek gerek.
    o giyotinin keskinliğine;
    boyun eğmek gerek...

    zarar gelmez;
    bir kaç yaradır gönlüme bıraktığı.
    varsın olsun;
    bir mezar daha kazalım duygularımıza.
    ne bir eksik, ne fazla...
    farkeder mi geride kalanların ağıtları?
    yalanlardan reçeller çalmıştım kalbime,
    avunsun diye.
    önemli mi şimdi döktüğü gözyaşları?

    hep kendimi anlatmak istedim sana,
    oysa hep gözlerinden çalmışım sözlerimi.
    ayıp mı ettim?
    kalmamış bende, bana ait bir zerre.
    "sen" olmuşum bu naçiz bedende.
    yakalım mı artık içimdekileri?
    hadi siyaha boyayalım;
    tüm pembe düşlerimi.
    sonra da izleyelim kayboluşunu ufukta.

    şimdi tekrar günah işleme vaktidir.
    karanlık tarafa dahil olma vaktidir.
    şeytanla pazarlığa oturmak gerek.
    kalbime gem vurup mantığa yol açmak,
    anarşik duygularımın isyanını,
    kanla bastırmak gerek.
    0 ...
  36. rum meyhanesinde yalnızlığın sesi

    1.
  37. yalnızlığımı;
    bir rum meyhanesinde buldum geçen.
    bir şişenin dibinde gördüm aşkı.
    sensizliğim akıp giderken damarlarımda,
    bir ud sesinde buldum sesini…
    sadece yazları hareketlenen,
    bir adanın ortasında yaşadım hayallerimi..
    yanımda olmanı istedim.
    benimle paylaşmanı istedim;
    yakamozun işıltısını..
    denizden sonra havluma değilde,
    sana koşmak istedim apansız.
    sıcaktan kavrulup tan kızılına dönen tenimi,
    sen serinlet istedim.
    tanıdık gözlerin olduğu yerde yabancı kalmaktansa,
    seninle yabancılaşmak istedim dünyaya.
    rastgele radyo frekansında denk geldim sana.
    anlamadığım dilde;
    ama bilirmişcesine eşlik ettim şarkılarına.
    işığı görüp gelen sivrisinekler misali,
    sana ulaşmak istedim mesafe tanımaksızın.
    senin nefes aldığın diyarlarda,
    aynı havayı solumak istedim seninle kolkola.
    balıkçıların oltalarını denize ümitle salladığı gibi,
    saldım yüreğine duygularımı.
    kıyısından köşesinden yurt edinirim amacıyla…
    özledim…
    özledim varlığını hissedebilmeyi…
    özledim gözlerinin buğusunu…
    özledi meleğin tebessümlerini…
    ve kaybettim,
    bir rum meyhanesinde kendimi geçen…
    hatırlamıyorum…
    hatırlayamıyorum…
    3 ...
  38. sensizlik cehennemi

    1.
  39. öyle, ilahlar karar veremez,
    sana duyduğum sevginin şiddetine.
    bile bile göze aldım;
    ben bu aşkın günahlarını.
    oysa, bedeli çoktan ödenmiş acılarla süslü,
    bir sensizlikti vaadedilen bana;
    habersizken tüm olup bitenden.
    ben biliyorum ki;
    anka kuşu olmayı istiyorsan;
    yanmayı da göze almalısın kimi zaman.
    vakti geldiğinde;
    almadan başını gitmeyi de bilmelisin,
    kalbini unutmadan aşüfte gönüllerde.
    ama büyüsede bir ur gibi sevdan içinde
    ve zarar da vermeye başlasa artık bedenine,
    o'nunla yaşamaktan alıkoymamalı hiç kimse.
    vazgeçmemelisin!
    vazgeçmiyorum bende o'nlar gibi.
    bu uğurda ölmedi insanoğlu.
    bende ölmem ya!
    ölümü yenmeyi de öğrenirim belki.
    zaten yaşarken azap çeken ruhum,
    koydu bu hayatın adını çoktan:
    "sensizlik cehennemi"
    bu; belirsizlik içinde sonsuza yürümek...
    ne güzeldi halbuki;
    bir perinin hayatıma girip;
    kanatlarından oluşturduğu yellerle,
    dağıtması kara bulutları üzerimden.
    nerelerdesin şimdi?
    özlüyor aynalar yansımanı.
    özlüyorum bende o'nlar gibi.
    işte bu yüzden;
    öyle, ilahlar karar veremez,
    sana duyduğum sevginin şiddetine...
    0 ...
  40. şövalye ölmemeli bu savaş meydanında

    1.
  41. şövalyelerin cesareti yok bedenimde.
    ne bir zırhım,
    ne de kınında hazır bekleyen keskin bir kılıcım var.
    savaşınsa tam ortasındayım...
    ve çıplak ruhum tir tir titrerken,
    kendimi savunabilecek gücüm de yok,
    bu kanlı savaş meydanında.
    biraz hırsım kalmış kıyısında köşesinde kalbimin.
    biraz da öfkem var olup bitenlere.
    soysuzlar almaya gelmiş sana olan duygularımı.
    savunmam gerek!
    düşmemeli içimdeki son kalem.
    yıkılmamalı surları;
    dayanmalı çelikten yapılmış kahpeliklere.
    "benim günahım aşktır" demiş üstad shakespeare.
    işte çıkamazsam bu savaşın içinden;
    sorumlusu sana olan günahımdır.
    esir düşerse sana olan sevgim,
    geçerse ellerine yabancı zalimlerin;
    isterim ki ölümü yine senin elinden olsun.
    son kez sen dokun isterim hislerime.
    ve kusarsa kızıl gökyüzü kinini üzerime.
    eğer yoksan sen yanımda,
    sonuna kadar ıslanmayı tercih ederim.
    bedenim her darbede daha fazla yıpranırken;
    ruhum özgür kalır belki tutsaklılığından.
    bakarım bir gün gelir,
    güneşin doğuşunda eşlik edersin sevdama.
    zaten dolmuşken nefesin iliklerime;
    bir de eklenir kulaklarıma senden bir nota.
    susar dinleriz birlikte eşsiz senfoninin güzelliğini.
    şimdilik elimden sadece gelen;
    kaderin zarlarının bize düşeş gelmesi.
    seni bilmem sevdiğim;
    ama bu kader bana oyun oynuyor.
    bildiğim bu!
    2 ...
  42. birbirine dokunan hayatların hikayesi

    1.
  43. korkuyorum bu karanlıklar ulaşamazsa,
    bir gün aydınlığa.
    saatler ilerlemeyi bırakır da,
    mevsimler vazgeçerse renklerinden.
    ya kalırsak zamanın demir parmaklıkları ardında?
    esiri olursak kum saatinin içinde kalan,
    bir kum tanesi gibi.
    ya çok geç kalırsam sana,
    alıp götürürse sana olan duygularımı acımasız dalgalar.
    başka kıyılara sürüklerse içine katıp seni.
    korkuyorum seni kaybetmekten.
    korkuyorum bazen aldığım nefes biter de,
    hissedemezsem teninin kokusunu.
    yağan yağmurlar silerse yüzündeki tebessümü.
    ya da karışırsa dudaklarına yalan sözcükler.
    işte o zaman güneşi takip etmez artık ayçiçekleri.
    yıldızlar geceleri eşlik etmez semalarda ayın yalnızlığına.
    ama olurda dokunursa hayatım, hayatına;
    kaderin bir dönemecinde,
    erişebilirim içimdeki güce
    ve çıkarabilirim kalbimdeki hançeri tek seferde.
    dindiririm canımın acısını da,
    gözlerindeki mahzenden aldığım bir kadeh şarapla.
    yine de korkuyorum.
    yazılmışsa alın yazılarımız başka defterlere diye.
    ya kesişen yollarımızın ucu bir uçuruma çıkıyorsa?
    ama korkum mutsuzluğun prangalarına dair değil.
    korkum -ölüm bile olsa sonunda- bitişlerde değil.
    başlangıçlar ürkütüyor ruhumu.
    yaşanmasına fırsat verilmemiş başlangıçlar...
    bu bir çiçeğin filizlenmesine gerek olan,
    yaşam suyunun bir ağaç tarafından emilmesi gibi.
    eğer gerekiyorsa o çiçek için.
    kesilmeli yaşlanmış, çürümüş olan ağaç.
    ve mutluluğumuza engelse tanrılar,
    karşı gelirim yazgılarına.
    okusa da lanet benliğime;
    dayanırım varlığınla tüm beddualara.
    belki korkuyorum yenilginin ızdırabından.
    ama bil ki korkmuyorum seni sevmekten...
    2 ...
  44. göz bebeklerinde kalan tuzlu enkaz

    1.
  45. siz kara kediler;
    siz misiniz bizim kavuşmamıza mani olan?
    ya kahve falları?
    yalan mı söylediniz bana?
    mutlu etmek miydi tek amacınız,
    gerçekleri gizleyerek benden?
    belki de korktunuz bir araya gelmemizden.
    ya bana bakan gözler;
    ruhumu okşayan o kahverengi bir çift göz...
    söyleyin aşk dolu değil miydi içleriniz?
    kıskandınız mı size muhtaç gözlerimi?
    inandırdınız zalimce kendinize...
    geride tuzlu bir enkaz bıraktınız göz bebeklerimde.
    yüzümde artık buruk bir tad var.
    gözyaşlarımdan arda kalan.
    kalemimin mürekkebi ise artık kan kırmızısı...
    yazdıkça kanıyor kelimelerim.
    eskisi gibi değil satırlarım.
    hepsinin sonu açık.
    sonunu getiremiyorum bir türlü,
    geri gelirsin diye...
    tıpkı ruhum gibi.
    büyük bir boşlukta o da.
    rüyalarım da anlamsız içinde sen yokken.
    itiraf edin ey hayallerim.
    sahipsizsiniz benim kadar değil mi?
    başıboş kaldınız serseri kurşun misali...
    ve dışarıda esen yeller;
    neden bu kadar soğuksunuz?
    bedenim sıcaktan bunalırken;
    kalbimi titretmeniz niye?
    söyleyin!
    yemin edin kutsalınız üzerine.
    tanrınız üzerine yemin edin.
    bana bu öfkeniz niye?
    neden durmadan geliyorsunuz üzerime?
    yollarıma koyduğunuz bu taşlar,
    önüme çıkarttığınız tüm engeller niye?
    ve sen sevdiğim!
    zamana yenik mi düştün?
    tutsağı mı oldun gururunun?
    vazgeçişlerinin en kolayı ben miydim?
    değerim sadece bir kaç veda cümlesiymiş.
    sadece sen;
    sadece sen mutlu ol diye terk ederdim,
    aklının en ücra köşelerini.
    kaçak hayatlar yaşamandansa...
    oysa sen çoktan yer ettin,
    çoktan taht kurdun kalbimin her yerine.
    kendimden kaçmamam için.
    ve hissederken sensizliği damarlarımda,
    ölüyor hücrelerim teker teker.
    içimde sana ait ne varsa,
    senin olan ne varsa,
    hepsini koparıyorsun benden.
    bir sonbaharı yaşıyorum.
    benimde dökülüyor artık güçsüz yapraklarım.
    getirebilir misin bana baharı yeniden?
    ya da baharım olur musun içimdeki kış aylarında?
    sevebilir misin beni?
    vazgeçtiğin değil, vazgeçişlerinin sebebi olabilir miyim?
    ölebilir miyim sadece senin kollarında?
    ölebilir miyim?
    0 ...
  46. bir kalpte kuyruk beklemek

    ?.
  47. her kalpte mutlaka başkasına ait izler vardır. o kalbi kazanmak için silmek gerekir izleri. hep bir sıra beklersin o kalbi kazanmak için...

    biz de severdik "sevmeyi"
    ulaşmak amacımız hiç olmadı.
    beklerdik sevgiyi içimizde,
    yaşatırdık kalbimizde özlemle...
    hep birilerinin alternatifiydik.
    zamanımızın gelmesini bekledik.
    onların kalplerinde bir kuyruk,
    biz de o kuyruğun bir yerlerinde,
    yalnızlığımızla avunurduk.
    sığınmak istedik hep başka limanlarda,
    başka kalplerde,
    başka hayallerde,
    başka hayatlarda...
    gemimizin gitmesi için;
    bekledik yelleri;
    kaçtık, uzak durduk fırtınalardan.
    vazgeçişlerde aradık mutluluğu.
    ama biz hiç vazgeçmedik;
    "sevmekten"...
    huzuru hissetmek istedik,
    kaosu hep bize yaşattılar.
    sevdiğimizi fısıldadık ruhlarına,
    aldığımız "sessizlikti" sadece.
    gecelerin en karanlık anında...
    2 ...
  48. tavşanın dağa kendini belli etme çabası

    1.
  49. kanadı kırık bir serçenin;
    çırpınışlarında aradım mutluluğu.
    yeniden uçmaya ümitlenircesine.
    biliyordum ki sen farklıydın.
    farklı olmalıydın.
    oysa sen de o ufak çocuktun,
    sapanıyla beni vuran.
    hoş görürdüm senin muzurluklarını,
    şımarık tavırlarını...
    canımı yakana kadar.
    tek isteğim,
    beni pencerenden içeri alman,
    ve gönül kafesinde bir yer ayırmandı.
    kanadı kırık bir serçenin,
    başka ne isteği olabilirdi ki zaten?
    ya sen ondan ne istedin?

    ***********************

    sana küsmeye vakit bile bulamayan;
    bir tavşandım kimi zaman.
    sense benim gözümde,
    tüm heybetiyle duran bir dağ.
    beni farketmeni çok istedim.
    ben hep seni uzaklardan izliyordum.
    bu bir hayranlıktı sana karşı.
    bir aşktı,
    bir tutkuydu sana bakabilmek,
    benim için.
    benim güneşim her sabah;
    senin arkandan doğar,
    ve yine her akşam;
    senin arkana saklanırdı.
    ama hepsi geride kaldı.
    önüne çektiğin sis perdesi,
    seni benden gizlemeye başladı artık.
    sanırım benim için gitme vakti...

    ************************

    ve benim için;
    kalabalığa karışma,
    sessizliğin arasında kaybolma zamanı.
    varlığımın farkında olmayan;
    gözlerden ırak olmam gerek.
    karanlığın dibinde,
    gözlerimi kapayıp;
    sıramın gelmesini beklemem gerek.
    bitmek bilmeyen aşk kuyruklarında...
    4 ...
  50. yeniden bir mucizeyi beklemek

    ?.
  51. yeni bir heyecan bu.
    yeni bir başkaldırış kadere.
    belkide inkar etmek tanrıyı.
    isyan etmek geride kalanlara,
    geride kalan yaşanmışlıklara.

    bir peri tozu bu.
    gökyüzünden kalbime düşen.
    veya sadece bir kum tanesi.
    kum saatinin esaretinden kurtulan.
    zamana karşı gelebilme cesareti belkide.

    kanıma karışan bir lsd bu.
    saykodelik bir etki yaratan.
    aklımı başımdan alan bir duygu.
    ya da benliğimi bulduran yeniden.
    yükselten bulutların üstüne.

    bir pişmanlık bu aslında.
    geç kalmışlığın getirdiği.
    veya bir özlem;
    daha açmamış goncalara.
    daha gelmemiş tüm baharlara.

    senin dudaklarından bana lütfedilen,
    bir gülücük bu.
    ya da gözlerinden süzülen
    bir damla parıltı.
    kalbimi okşayan tüm samimiyetiyle.

    yeni bir bekleyiş bu.
    sadece bana gelişini.
    veya kalbime varmanı bekleyiş.
    uzun bir yolculuk bu belkide.
    sonunda kavuşmanın olduğu.

    bu bir aşk işte.
    bir meleğe duyulan aşk.
    ya da imkansıza mı demeliyim?
    çünkü sen benim imkansızımsın.
    ulaşılmazım,
    çıkmazlarım,
    esaretim...
    ama bu öylesine bir aşkki;
    zafer vaadediyor yüreğime.
    özgürlüğünü teklif ediyor...
    ama çaresiz.
    sana ihtiyacı var.
    senin sevgine ihtiyacı var.
    ama tek yapabildiği;
    sadece sırasını beklemek.
    onu sevmeni beklemek.
    hissetmek senin sıcaklığını.
    senin tüm varlığını...
    0 ...
  52. ben bunu daha önce yaşamıştım

    1.
  53. evet;
    ben bunu daha önce yaşamıştım
    bilirim hayallerin kırıldığı zamanları.
    hatırlarım hayallerin kırıldığı o anı.
    o zamanın durduğu dakikaları
    çok iyi anımsarım.
    hissederim içimden gelen,
    can kırıklarını.
    duyarım acısını derinden;
    yıkılmış ümitlerin son feryatlarını.
    her defasında bir kaleye sığınırım.
    güvenirim surlarına.
    her defasında inanırım;
    benim kalem yıkılmaz diye...
    ve yine her defasında,
    o kale duvarlarının bombalanışını izlerim,
    ağlayarak...
    tekrarlarım hatalarımı umutsuzca.
    yanılırım kapılıp gittiklerimde.
    benden alıp götürdüklerine bakarım,
    izlemiş olduğum bir filmi tekrardan
    izler gibi.
    bıkmadan, usanmadan...
    her defasında aynı duyguyla,
    her defasında aynı hüzünle,
    ve her defasında kahrolası hayal kırıklığıyla...
    yalanda olsa inanırım verilmiş vaatlere.
    ateşin yakacağını bile bile
    üzerine yürümek gibi.
    belki derim,
    bu sefer derim,
    oldu işte gerçekten derim...
    ve yine yanılırım...
    yine başa dönerim.
    yine kalırım gözümde bir parça
    hüzünle...
    giderim peşinden gördüğüm rüyaların.
    gerçekliğine kapılırım
    boş sahteliklerin.
    lanet okurum kahpe dünyaya yine,
    yeniden...
    ve kabuğuma çekilirim tekrardan.
    görünmez olurum bana bakanlara.
    ya da kuma gömerim kafamı,
    görünmez olduğumu zannederim,
    hayal tacirlerine karşı.
    severim belki yeniden.
    kapılırım başka bir yele.
    kim bilir?
    tekrardan yaşarım belki yazdıklarımı.
    ve bağırırım cihan-ı aleme:
    "ben bunu daha önce yaşamıştım"
    diye...
    kim bilir?
    1 ...
  54. keşkelerle dolu dizgin bir dünya

    ?.
  55. keşke,
    her geceyi seninle noktalayabilsem.
    işte o zaman,
    kızmazdım geceye gündüzlerimin
    katili olduğu için.
    keşke,
    gecelerimin tek parıldayan ışıltısı
    sen olsan.
    işte o zaman,
    kıskanmazdım ayı, yıldızları
    başkalarını da aydınlatıyorlar diye.
    keşke,
    her dakikan sadece benle
    dolu olsa.
    işte o zaman,
    akrep ve yelkovana düşman olmazdım;
    bu amansız telaşlarından dolayı...
    keşke;
    yönümü bulduğum tek rüzgarım,
    sen olsan.
    işte o zaman,
    umursamazdım rüzgarların benden,
    alıp götürdüklerini.
    keşke;
    yanlışlarımın tek telafisi,
    sen olsan.
    işte o zaman,
    korkmazdım hata yapmaktan.

    *******************

    keşke;
    kalbinin tek sahibi
    ben olabilsem.
    işte o zaman,
    kırılmasından korkun olmazdı.
    keşke;
    düşüncelerinde sadece ben barınabilsem.
    işte o zaman,
    kötülük senden olabildiğince,
    uzaklarda olurdu.
    keşke;
    günlerinde, gecelerinde,
    sadece ben yanında olabilsem.
    işte o zaman,
    ne gecenin karanlığı,
    ne gündüzün sahteliği,
    senin yanında olurdu.

    *******************

    herşeye rağmen;
    benim bir dünyam var.
    içinde senin olduğun.
    her anımın seninle geçtiği,
    gecemin gündüzümün sadece
    seninle dolu olduğu,
    her mutluluğumu seninle paylaştığım,
    acılardan uzak
    bir dünya...
    ve gerçekliği için;
    herşeyden vazgeçebileceğim
    bir dünya...
    keşke;
    gökyüzünden bir peri düşse,
    düşsede birleştirse dünyalarımızı.
    işte o zaman,
    aşkın anlamı sadece
    sözlüklerde yazılı kalmaz.
    çünkü;
    benim aşkım;
    sadece seninle var olabilir...
    0 ...
  56. ayrılık sonrası yeniden aşk çabaları

    ?.
  57. Kabullenmek.
    Kabullenmek gerekir sadece,
    bir ayrılığın arkasından.
    Zaman alır gerçeklerle yüzleşmek.
    Bilirim.
    Bir o kadar da acıtır kalbini.
    Acımasızdır gerçekler.
    Hatta aşkının üstüne,
    nefret basarak durdurmak istersin
    o akan kanlarını.
    Haklısındır da.
    Zıtlıklar ilaçtır birbirlerine çünkü.

    *********************

    Her ayrılık zorlu bir sınavdır.
    Bir kışı atlatamadan;
    ilkbahara kavuşamazsın.
    O kış ne kadar çetin geçerse;
    bahar sana daha güzel gelir.
    işte kar yağışlarını çok severim
    o yüzden.
    Her kar zerresi bana
    göz yaşlarımı hatırlatır.
    Her göz yaşım ise hatalarımı...
    Gözyaşı dökmekten utanmam,
    korkmam.
    Çünkü onlar benim arınmamı sağlar.
    Ve ben arınırken yalnızımdır.
    Çektiğim acının hakkını vermek isterim.
    Bu bir ibadet belkide benim için.

    ********************

    Her ayrılık sonrası;
    bende rol yaparım çevremdekilere.
    En güçsüz halimdir,
    çünkü o benim.
    Avazım çıktığı kadar susarım;
    o düştüğüm yerde.
    Kimse görsün istemem beni.
    Kimse de ilişmez bana,
    kaldırmaya çalışmaz düştüğüm yerden.
    Bilirler ki ben düştüysem;
    kalktığımda daha güçlü kalkarım.
    Ve yine kimse bana;
    "unut" demez.
    Bilirler ki unutmam.
    Her güzel anıyı
    ve en derin acıları unutmam.
    Gerekirse "hatırlamamayı"
    tercih ederim.

    **************
    Her ayrılık sonrası
    "-mış gibi" yi oynarım.
    Mutluymuş gibi...
    iyiymiş gibi...
    Unutmuş gibi...
    Ama asla;
    "Sevmiş" gibi yapmam
    yeni başlangıçlarımda.

    Her ayrılık bir ölümdür,
    benim için.
    Yarım kalan bir hayatı,
    başkasıyla devam edemem.
    işte o yüzden her başlangıç da
    bir doğumdur benim için.

    ****************
    işte aşk gecenin gündüze
    duyduğu özlemidir.
    Ve gece özlemini gidermek için
    vazgeçmelidir karanlığından.
    Buna rağmen her gün
    vazgeçer aşkı için.
    Aşk için değer mi
    bunca çaba?
    Bence değer...
    işte ben bunu kabullendim...
    1 ...
  58. sensiz buralar daha bir sessiz

    1.
  59. adım atışlarını duyuyorum
    karıncaların.
    ve yapraklar şarkı söylüyorlar;
    derinden.
    yıldızlar;
    dans etmekten yorulmuş olmalılar.
    çok soluk renkleri.
    ay inzivaya çekilmiş.
    bulutların arkasında;
    saklanıyor benden.
    benim kafamda ise bir melodi var.
    sana ait notalardan.

    *********************

    sen gittiğinden beri;
    buralar bir farklı.
    kaldırımlar boş,
    sokaklar ıssız.
    sadece bir kaç köpek.
    ama onlar da huysuz.
    ve gülüşüne hasret kalan ben;
    pek bir mutsuz.
    burnumda ise deniz kokusu;
    gittiğin yerlerden gelen.

    **********************

    zaman burada durdu.
    "günlerden ne?" bilmiyorum.
    "saat kaç?" umursamıyorum.
    hep gereksiz bir karanlık var
    havada.
    güneş doğmaya yanaşmıyor.
    dönmeni bekliyor heyecanla.
    sen gittiğinden beri.
    dudaklarımdansa kan damlıyor;
    sözcüklerimin yerine.
    cezalılar sen dönene kadar.
    mühür vurdum onlara.
    tıpkı kalbime yaptığım gibi...
    o da mühürlü.
    sen onu sevene kadar...

    *********************

    sensiz buralar daha bir sessiz.
    bahar gelmemekte ısrarcı.
    çiçekler açmamakta,
    kuşlar ötmemekte...
    yağan yağmurlarsa;
    gidişinin arkasından dökülen
    birer gözyaşları...
    hepsi dönüşünü bekliyor.
    gittiğinden beri.

    ve ben;
    hala senin hayalinle;
    senin hayalin sayesinde
    yaşıyorum.
    sen gittiğinden beri...
    0 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük