onr
340 (çok gezmiş çok okumuş)
ikinci nesil yazar 2 takipçi 10.98 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    20 nci jandarma sınır tugayı

    1.
  1. Hakkari'nin Çukurca ilçesine 6 km. mesafede yer alan ilk günden çatıştıran sınır tugayı.
    değişiktir.

    (bkz: 19 ekim 2011 pkk çukurca saldırısı)
    1 ...
  2. astronotlarda iyi direksiyon olması

    1.
  3. bir uzay mekiğine binip aya giden adamın kazasız belasız o mekiği aya indirmesi neticesinde ortaya çıkan çok ilginç bi durum.
    3 ...
  4. şarköy türküsü

    4.
  5. akp nin rakı açılımı

    1.
  6. az evvel habertürkte gördüğüm yerle bir etmiş hadise diyeyim.
    çok komik ulan. mizah anlayışının dibine vurulmuş desem yeridir.
    akp edirne ilçe teşkilatı, akp bayrakları arasında ilçe teşkilatında rakı içmişler efendim.
    kutluyorum. süper.
    0 ...
  7. 65 yaşından sonra devletten para almak

    1.
  8. karşıyım ulan karşıyım. 65 yaşından sonra devletten para almaya karşıyım.
    yurdumdaki emeklilik sistemine karşıyım. anarşik yapımın bir sonucu mudur? nedir? bilemem, ama karşıyım.

    neymiş efendim?
    65 yaşına kadar çalışcakmışız çalışcakmışız, primleri yatırcakmışız yatırcakmışız...
    sonra gün gelecek, devran dönecek; 65 yaşından sonra devlet bize maaş vercekmiş.
    lan ne yapayım ben o yaştan sonra parayı lan.
    o yaşa kadar parayı vuramazsam devlet zaten maaş falan vermesin bana; gerek yok anasını satayım.
    kurşuna dizdirsin. zaten ben o yaşta o gam yüküyle yaşayamam.
    düşün 65 yaşıma gelicem de parayı vuramicam. tey tey tey.

    ulan iyi diyosun... güzel diyosun da... ne yapıverelim lan it?
    anlatayım.
    mesela devlet bize 18 yaşından 30 yaşına kadar maaş bağlamalı. evet evet kesinlikle böyle olmalı.
    ben o parayı çatır çatır yiyebilmeliyim ulan genç halimle...
    yada yatırım filan yapabilmeliyim.
    böyleliklen ne ailemin beli bükülür okutucamdı, para göndericemdi; ne ben her ay öğrenim yatsın artık diye beklerim... ne de çalışarak okumak zorunda kalan öğrenciler olur. hayat bayram olur hatta.

    30'umdan sonra zaten parayı vuracağımdan mütevellit ölene kadar geri öderim.
    süper olur.
    yalan mı ulan.
    sağlık güvencesi de zaten ölene kadar verdiler miydi? kebap kebap.
    hatta birgün başbakan olursam önce adananın illiğini düşürüp, osmaniyeye bağlıyacağım; ardından da kaldırıcam emekliliği. bu sistemi kurucam.
    bu ülkede gençlerinde eli para görsün arkadaşım. evet.
    ukrayna gezileride hayalimdir ama sırası değil sanırım.
    1 ...
  9. ipek saglam

    1.
  10. marmara üniversitesi hukuk fakültesi medeni kürsüsünde doçent galiba. hayır gönül ister prof. olsun ama yardımcı doçent olmasından korkuyorum. emin değilim yani.

    iyi ders anlatır. öğrencilerde pek bir sever kendisini.
    daha asabi olduğu görülmemiştir.
    asıl korkum bu aralar sözlükteymiş gibime geliyor.
    0 ...
  11. anne cezalari

    1.
  12. annelerin veletler üzerindeki tedip haklarını kullanmak için uyguladıkları cebren icra yöntemleridir.

    her annenin vardır gözde bir cezası ve her evlat sahip olduğu annenin rahle-i tedrisinden geçmiştir.

    anneler zordur bir bakıma.
    tabii ki babaya nazaran.

    babalar olayı sevecenlik ile hallederken anneler nedense sinirlidir.
    bunun nedenleri üzerinde ne kadar durmak istemesemde;
    tahminlerimde yok değil.

    bu "yok değil" lafınada sinir oluyorum.
    kısaca "var".
    hayır niye girdiyi uzatmak için böyle yollara başvuruyorum ki?
    hayır işte annemin bünyem üzerindeki etkileri işte.
    işte.

    ne diyordum tahminler;
    bu konuda ki en büyük tezim;

    doğum sancıları.
    bende o kadar doğum sancısı çekseydim doğacak olan veledi o sancılar için uğraştırıdım.
    kulaklarından tavana asardım.
    döverdim.
    sanırım annelerin problemi bu.
    ciddiyim.

    doğum esnasında sıkıntı çekmeyenler içinse birşey diyemeyeceğim...
    kedidir o kedi, belki doğum sancısıdır.
    belki de piskopattır annemiz...
    bilemem...

    neler yok ki bu cezaların içerisinde...
    aman da aman.

    "anne vazoo kırıldı"
    "3 gün sokak yok sana"

    "ama anne babam da sana kızdı"
    "ağzına biber sürücem senin"

    "anne bir tane daha börek istiyooom benn"
    "misafirler gitsin görürsün sen"

    "anne ya ben ders çalışmıcam artık"
    "gel burayaaaa..."

    hayır napabilirsin ki yasama, yürütme, yargı tek bir isimde evde.
    tabii ki çocuğa karşı.
    anayasa hukuku öğretisinin önemi burada bir kez daha sınandı.
    ilkeler ışığı altında anayasa hukuku.
    yavrum benim.

    oysa babaların tepkisi ortadadır.

    onr- "baba ben parka çıkcam"
    baba- "tamam çok geç olmasın"
    anne- "hayır gidemez"

    sanırım üstte saydıklarım klasik anne cezaları öğretisi kapsamında kalıyor biraz.

    zaman nasıl değişiyorsa, anne cezaları da durur mu?
    teknolojinin ev hayatındaki en önemli etkisi işte.

    bizim kardeş üzerinde gördüm...
    görmez olaydım.

    bizim kardeş;
    dnz diyelim kısaca kendisine.

    bilgisayar bağımlısı oldu kendisi.
    yakında aşırı bilgisayardan atıcaklar içeri.

    sabah yatıyor bilgisayar, akşam kalkıyor yine bilgisayar.
    tek muhabbeti bigisayar.

    onr - "dnz markete gider misin?"
    dnz - "abi dur bi ya görev yapıorum şimdi, hem en yakın market haritada gözükmüyo bile" *
    onr - "ne diosun sen ya, anne ne diyo bu?"

    anne- "dnz hemen markete gidiosun bakiim"
    dnz- "tamam anne"

    bu bilgisayar yokken bizim velet her gün akşam parka gidicem diye ağlardı.
    velet işte.
    annem de neyin intikamını alıyorsa artık -anladınız siz- salmazdı.
    sanırım durum küçükken hepimizde aynıydı.

    ama artık devir değişti...
    artık bilgisayar var.
    artık "modern anne cezaları öğretisi" var...

    anne- "dnz bundan sonra hergün saat 6 da parka çıkıyosun, akşamlarıda bilgisayar yok"
    onr- "anne böyle ceza mı olur ya?"
    dnz- "ya istemiyoruuuum"

    teknoloji mi desem?
    bizim velet mi kurnaz?
    validenin kafaya saksı mı düştü?
    bilemiyorum.
    1 ...
  13. anahtarı evde unutmak

    1.
  14. anahtarın evde unutulup leyla vaziyette dışarı çıkılması hadisesi.

    diğer adı 35 ytl olan eylem, dalgınlık.
    daha doğrusu üsküdar denen medeniyet beşiğinde böyle.

    hatta bazen ilahi bir adaletin varlığını anlama sebebi.
    anladım oradan biliyorum.

    nasıl anladım aktarayım bari;

    onr ile kız arkadaşı...
    bir gün;

    yani günlerden bir gün...
    ikea denen "evimizin herşeyi" kurum ve kuruluşuna giderler.

    dolanırlar, günlük kavga kotalarını doldururlar vede dolanırlar.

    bu arada ben dolanmayı ve kavga etmeyi sevmem.

    çıkışta ellerinde 3 olması gereken torba sayısının 4 olduğunu şaşkınlık içinde farkederler.

    onr- götürelim biz bunu geri ya.
    fts- ya hayatım saçmalama bak fatura,isim bilgisi hiç bişey yok götürsek nolucak?
    onr- ya haklısın ama ben vicdan yaparım şimdi.
    fts- ay bilmem ki
    onr- aman bizim olsun ya nasıl olsa ikea'da alcak raflara geri koycak.
    fts- evet,evet.

    neyse hazin kararı vermiştik.
    artık herşey için çok geçti.

    zaten kararın bu olacağı yüz metreden belliydi ama çaktırmayın siz.

    yani üstümüzden akıyor;

    "alalım da götürelim de götürelim."

    torbanın içinden çıkan cisimleri fiyatını sizlerle payaşmaktan onur duyacağım bu arada;
    35 ytl.

    ertesi gün onr bir iş için evinden çıkar.
    ne işin var, otursana evde dimi ama.

    bu arada evde oturmaya bayılırım ben.

    işte olaya da dalgınlık adını verdik anahtar denen, gülüm varlık evde kalıvermiş...
    kısmet işte.
    nasip ayriyetten.

    merdiven buldum, geldim...
    bizim ev fazla yüksek kalmış.
    merdivende iş yok.
    yan dairelerden girişte mümkün değil.

    güzelim akbank kredi kartımda heba oldu zaten.
    kısmet işte.
    akbankı hiç sevmem bu arada.

    çaresizlik içerisinde aranan çilingir...

    onr- abi adres şu ne kadar açıyosun?
    çlngr- 35 ytl abicim.
    onr- hadi ya... gel bari..

    telefon kapatılır ayriyetten bir de şok olunur ki sormayın.
    yada sorun ya banane.
    5 ...
  15. burs cilesi

    1.
  16. burs veren kurumların öğrencilere burs vermek için sorduğu sorulardır.

    cevap verirken insanı zorlar bunlar;

    -anne babanın iş durumu?

    cevap veremiyorum ben bu soruya olmuyor..
    benim babamın işi var ama şirket annemin üzerine nasıl açıklasam ki!?
    en iyisi anneme esnaf yazayım babama işsiz yazayım.

    -evin geciminden kim sorumlu? bakmakla yükümlü olduğu fert sayısı?

    evi babam gecindirmekte ama şirket annemin üzerine napayım şimdi annem gecindiriyor bizi.
    ama ev emekcisi kendisi ama olsun bakalım.
    şimdi bakmakla yükümlü olduğu fert sayısına gelince anne dahil mi yoksa sadece biz mi?
    anne dahilse 4 değilse 3.

    -allttan dersiniz var mı?
    güzel kardesim, yapma canım, yapma arkadaşım.
    olmaz olur mu?
    var.
    ama bir dinle bak eylül ayında bütünlemeler var orda ne olacağı belli olmaz ki.
    ama çok merak ediyorsan 2 tane ama ben mutlaka birini vericem bunların.

    -ailenizin aylık geliri?

    hah geldik en zor soruya buna ne annem ne babam cevap verebiliyor bilmiyoruz.
    ama babam yuvarlak 500 yaz dedi...
    ama iyi tamam yazayım da ya bana evrak getir dediklerinde tuturamazsan 500 lirayı, diyelim 2 milyar cıktı napıcaz o zaman; hayret birşey ya!
    baba kızdırıyosun ama insanı.

    -evde kalıyorsanız aylık kirası?

    heee evet kalıyorum ama biz üç kişiyiz...
    nazlıcan bedirhan bide ben.
    napcaz kirayı üçe bölüp mü yazcaz yoksa kirayı mı yazıcaz?

    ay bilmiyorum.

    bir burs basvurusunun daha sonuna geldik...

    sonuç;
    verdiğim bilgilerden ben bile emin değilim.
    bu kadar zor mu sorulur sorular kardesim ayıp ya.

    "oğlum bak bakayım internetten çıkmış mı burs?"
    "heee çıkmış baba"
    iç ses;
    "çıkar bekle sen"
    5 ...
  17. bir korku unsuru olarak ogun samast

    1.
  18. içerde olmasına karşın isminin halen yurdumda korku saldığı tarafımdan tespit edilmiş olan zat.

    action men.

    evet evet...
    korku salıyor.
    korku salmak.
    saldım gitti.
    neyse.

    bugün öğle saatlerinde pamukkale turizmin pek sevgili yolcusu olmak için yazıhanelerine gittim.

    "hoşgeldiniz"
    "hoşbulduk"
    "nereye gideceksiniz?"
    "son köy ölüm"
    "anlamadım"
    "iki kişinin bildiği sır değildir yazıhaneci"
    "bilet verseydik size?"
    "sen bana istanbul'u ver, ben sana ortadoğu'yu vereyim"
    "sanırım istanbula gidiyrsunuz?, kaç kişi?"
    "ben yalnız gezerim, yalnız yasarim, yalnız ölürüm"
    "demek tek kişi. hangi numara olsun?"
    "koltuk peşinde değiliz, kelle koltuktayız"
    "tamam...13 numara iyi mi?
    "hmm demek ki 3 adım ileri 1 adım sola"
    "evet sanırım öyle...isminizi ve numaranızı alabiirmiyim?

    evet yazıhaneci buraya kadar hiçbir anormallik göstermedi.
    buraya kadar hiçbir korku yaşamadı maaesef.
    ne yaptıysam korkmadı.
    korkmuyor işte.
    korkutamadım ulan.

    "isim?"

    iç ses; artık bu son şansım.

    "onr ogün samast"

    kaşlar hafif yukarı kalktı.
    ilk kez yüzüme baktı.

    "abi hoşgeldin"

    evet evet korktu.
    9 ...
  19. intikam yontemi olarak cd lazim mi abi

    1.
  20. kadıköyde yazıcıoğlu işhanının orada;
    cd satan cingöz veletlerin kullandığı söz öbeği.

    arkadaşlarının başına iş açmak isteyen kimseler için ise müthiş bir fırsat;

    nasıl mı?

    gelin beraber inceleyelim.

    şimdi gözlerinizi kapatın.
    kadıköydesiniz.
    martı sesleri geliyor.
    rıhtımda bir vapur.
    hissediyorsunuz.

    kestik.

    gerçek hayata dönüyoruz.
    ama yine de kadıköydeyiz.

    bir siz bir de sevdiğiniz ama kendisiyle uğraşmaktan zevk aldığınız bir arkadaşınız.
    mesela hamzacan.
    tamam sevmeseniz de olur.
    tamam sevmiyoruz hamzacanı.
    belki farketti üzülüyor ama sevmiyoruz.
    zaten isminde hayır yok meymenetsizin.

    yazıcıoğlunun önüne gelmişsiniz.
    hadi siz buradan otobüse bininde bende hamzacan ile başbaşa kalayım.
    nasıl olsa sevmiyorum.

    siz otobüse biner binmez;
    birden 8 bilemedin 9 tane velet etrafımızı sardı.
    ne vapur kaldı, ne martı.
    siz otobüstesiniz.

    vapur, martı eşliğinde kadıköy hayallerine devam ediyorsunuz.
    hayatsa devam ediyor.
    duraktaki kıza dikkat.

    - abi cd lazım mı abi?
    - abi gülben var, gamze var, oyun var, film var lazım mı abi?
    - abi zencili geldi.

    tam bu sırada "ne hamzacan sana cd mi lazım ?" şeklinde bir nara attım.
    sevmiyorum napayım kanım almıyor.

    cocuklar bir anda hamzacanı esir aldılar;

    keşke otobüse binmeseydiniz de bu ana şahit olabilseydiniz.

    ama napalım herşeyin bir bedeli var.
    bende duraktaki kızı göremedim.

    hamzacan "almıycam" diyor;
    inandıramıyor.

    10 metre kadar uzaklaşıp uzaktan izliyorum hamzacanı.
    yaklaşık 10 dakika geçiyor hamzacan dayanamıyor artık;
    çocuklara teslim oluyor.

    bir anda kayboluyor gözden;
    şaşkınım.
    yaklaşık 5 dakika sonra hamzacan elinde 5 adet cd ile geliyor.
    pişmanım;
    ama ağzım kulaklarımda.

    ne hoş değil mi?
    birden sizin durakta görüpte ertesi gün bana anlatacağınız kızla çarpışıyorum.
    kitapları yere düşüyor.
    topluyoruz...
    yazıcıoğlunun önünden geçerken yine aynı veletler.
    selamları var.
    1 ...
  21. klip esprileri

    1.
  22. anlaşılamayan kliplerle dolu yurdum müzik piyasasında öyle bazı klipler var ki;
    insanı insanlığından ediyor..
    gülmekten öldürüyor.
    sonra acaba bir tek ben mi farkettim deyip yazma isteği uyandırıyor.
    ilginç..

    insan psikolojisi işte.

    bu arada ben insanları pek sevmem.
    bazıları hariç.

    psikolojiye girmiyorum bile.
    neyse.

    şimdi siz zannettiniz ki onr bir sürü klibin kirli çamaşırlarını ortaya dökücek.
    yoooo.
    yok öyle birşey.
    sadece bir tane.

    madem anlatayım;

    ya son olarak yazasım kaçtı.
    sanırım artık bana komik gelmiyor.

    yazmasam mı diyorum ama;
    bu kadar yazıya,
    çikolatalı lokuma benzeyen klavye tuşuna o kadar basmama yazık edemem;
    o zaman anlatıyorum...

    sabah televizyon izliyorum;

    size ne dimi? bencede ne deseniz haklısınız.

    kanalın birinde;
    hehe kanalı söylemicem işte, size ne dimi? hıh.

    serdar ortaç kişisinin "nolur gitme" şarkısının klibini göstermeye başladılar;
    içinizden kesin müzik kanalıdır o diyenler oldu ama yanıldılar.
    neyse cevap yok.

    klibin hikayesini bilmeyenler için anlatayım;

    bir kere klip oynarken arkada serdar ortaçın ne olur gitme şarkısı çalıyor... *
    sözleri yazayım da okurken söyleyin;

    valla maymun etmek gibi bir amacım yok.
    kısaca bağlayıp bitirmeyi hedefliyorum...

    "nolur gitme ufak tefek şeylere kızıp gitme" tamam bu kadarı yeter.

    siz şimdi bu kısmı söyleyip durun;

    neden söyleyin diyorum? serdar ortaç klipte öyle yapıyor çünkü...

    anlıyacağınız sizi bu yazımda serdar ortaç yaptım.
    tadını çıkarın.
    tekno serdarlar sizi.

    siz bunu söylerken de kimin için söylüyorsanız; *

    onun klip esnasında sizi bırakıp bir zenciye gittiğini düşünün...

    vallahi de billahi de ben demiyorum.
    serdarın işi.
    adam anlamsız şarkısına anlam yüklemiş.
    şarkı anlam patlaması yaşamış.

    kutluyoruz.
    bravo serdar.
    umarım tek böyle düşünen değilimdir.

    söyleyecek laf bulamadım.
    ama illa söyle diyorsanız, cem yılmaz bir, serdar iki.
    televizyon izliyordum işte.

    artık ilgilenenler için kanal ticaret üniversitesinin resmi televizyonuydu.
    size ne dimi?
    bencede.

    çok önemli olaraktan da;
    bu yazıyı okurken o şarkıyı söyleyebilenleri ayriyetten kutluyorum.
    kendilerinin dünya üzerinde üstesinden gelemiyecekleri iş yok.
    vallahi bak.
    üslup kötü, şarkı kötü.

    nasıl başardınız bende anlamadım.

    ne diyeyim;
    sonumuz hayrolsun bakalım.
    0 ...
  23. çocuk gözüyle cem uzan

    1.
  24. yazın kardeşimle her akşam olmasa da arada bir televizyon izlerdik biz.

    biz arada beride ne zaman televizyon izlesek cem uzan'da üçüncümüz olurdu.
    televizyondan oda bize bakardı.

    bağırırdı...

    -ama dedim ya yazındı tüm bunlar. ama şu anmış gibi anlatmak en iyisi.-

    mazot 1 ytl olacak.
    fındık 8 ytl.
    emekliye 14 maaş.
    öss yalan.

    öyle bir şekil öyle bir biçim kendisi.
    televizon başında ayrılmaz üçlüyüz.

    cem,onr,onr'nin kardeşi.

    ama gerçek hayatta pek görüşmeyiz.
    zaten cem arada bir uğrar.
    o da televizyona.

    ama birgün eğer karşılaşacak olursak kardeşim olacak 99 doğumlu veledin kendisine mühim bir sorusu olacakmış.

    kendisi bu cümleyi kurduğunda;
    yani abi ben cem uzana bir soru soracağım dediğinde heralde çikolata fiyatları ile ilgileniyor sandım ama yanıldım.
    kendisi daha çok fındık fiyatlarıyla ilgiliydi.

    bizim veled siyasete meraklı farkındayım;

    sınıf başkanlığına birinci sınıfta aday oldu.
    başaramadı...
    yılmadı...
    ikinci sınıfta yine aday oldu.
    başaramadı...
    yine pes etmedi...
    bu yaz seçim propagandasına başladık yine..
    kısmet; belki de üçüncü sınıfta.

    neyse.

    ama beyaz gömleğiyle;
    kürsüde duruşuyla bir cem uzan ışığı var kendisinde.
    para?
    maalesef.
    o pek yok.
    1 ytl harçlıkla bu iş olmaz.
    belki 1 litre mazot.

    ne demiştik fındık fiyatları ile çok ilgili bu aralar bizim veled.

    "ne sorucan peki?" dedim.
    abi şekilli babacan tavrımla.

    "abi" dedi.
    ki işine gelince bunu der.
    yoksa genelde onr tokat onr parmak modundayızdır.
    "söyle bakalım"
    "şimdi bu cem uzan fındık fiyatlarını 8 ytl yaparsa"
    "eeee"
    "biz nasıl fındık yicez paramız yetmez ki"

    donakaldım.
    "bunu sen nasıl düşündün, nerenden uydurdun" desemde mantıklı bir cevap alamayacağımı bildiğimden, soramadım.

    ama nutella fiyatlarının artması tetikleyici bir etkenmiş.
    valide hanım mutffaktan bildirdi.
    bilemiyorum.

    kendisi hala bizim üçüncümüz olmaya devam edegelsin;
    ki yaklaşık otuz saniye önce bize öss'yi kaldıracağını söyledi, bizim veled kendisine inanıyor.
    buradan bildirmek isterim.

    seçimden evvel kendisi yakışıklı diye oy verme talimatını kardeşten aldık.

    kısmet diyorum.
    peki fındık?
    bilemiyorum.
    hadi cem parçala ortalığı, kardeş icazeti verdi.
    bu seçim olmadı artık öbürüne.
    1 ...
  25. yuzme ogretmeni

    1.
  26. yüzme kurslarında yüzme öğreten kimseye verilen ad.
    antrenör diyen de var.

    ben küçüktüm kursa giderken "öğretmenim" diyordum.
    o yüzden başlık böyle.
    itiraz istemem.

    yüzmeyi öğretir işte.
    6 adet kulvar vardır.
    en hızlı yüzenler birinci kulvarda takılırlar;
    en yavaşlar altıncı kulvardadır falan filan...

    her dönem bir kulvar atlanır.
    ben en son üçüncü kulvarda iken yavaş yüzdüğümü farkettiler.
    "öğretmenler" farketti.
    "napalım, napalım; bir dönem daha bekleyelim bunu" dediler,
    beni üçüncü kulvarda bıraktılar.
    sınıfta kalmak gibi birşey işte.
    üzüldüm.
    üzülmeyi sevmem.

    moral bozuyor yalnız.
    hem de çok pis.
    pisliği de sevmem.

    neyse;
    kulvarda kaldım bir dönem daha;
    baktılar o dönemin sonunda hala yavaş yüzüyorum,
    "napalım alalım öbür kulvara bari" dediler.
    ikiye aldılar.
    ama acıdıkları için yaptılar biliyorum.

    yanımda yüzenlere bakıyorum; ulan ben 25 metreyi gidip gelene kadar adamlar 75 metre yapıyor.
    şoka giriyorum falan.
    ama küçüğüm daha ağlıyorum falan.

    ikinci kulvarın öğretmeni de manyak bişey.
    taş hatun sandınız ama değil.
    izbandut mustafa abi.

    yavaş yüzeni dövüyor.
    ama "şakadan tarzı" bir dövüşü var.
    ben de yavaş yüzüyorum ya; ağlamaya başladım...
    klasik zaten sulugöz ufaklık.
    çıkardı havuzdan "izbandut mustafa öğretmen", dövmeye başladı beni.
    heralde başka birşeye sinirli benden çıkarıyor.
    en son o köpük denen dalgayı kafama fırlattı.
    fırlattı derken aramızda 30 cm ya var ya yok.

    benim kaş açılmasın mı?
    açılsın.

    pederi aramasınlar mı?
    arasınlar.

    beni de hastaneye götürsünler mi?
    götürsünler.

    peder benden bir 5 dakika sonra hastaneye geldi;
    bana baktı; "noldu lan" dedi.
    "mustafa abi" de yanımızda.
    "öğretmen" kendisi.
    yüzme öğretmeni.
    anlattım ben de olanları...
    bir yandan da ağlıyorum.
    babam odadan çıkardı öğretmenimi.
    öğretmenim benim.
    canım benim, canım benim.
    seni ben pek çok, pek çok severim.

    mustafa abinin elmacık kemiği göçmüştü en son gördüğümde.
    hastane polisi müdahele etmiş.
    peder nezarette.
    neyse ki şikayetçi olmadı öğretmenim benim.
    canım benim.

    gördüğünüz gibi yüzme öğretmenleri de zararlı olabiliyor.
    bunlar bile dayağa alıştı yahu.
    kurstan attılar herifi.
    benide attılar ayrı.

    yazı bittikten sonra gelen edit: hayır anlattım anlattım bağlayamadım. bu da böyle bir anım işte.
    0 ...
  27. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük