Beko loder (backhoe loader) ya da kazıcı yükleyici, traktör gövdesi üzerinde önünde kova ve arka tarafında küçük bir kazıcı ile donatılmış bir iş makinası. Çeşitli malzemeleri yükleme, taşıma, kazma gibi işlerde kullanılmaktadır. Beko Loderde, yükleme ve kazıcı kısmının hareketi, hidrolik sistem ile gerçekleştirilmektedir. iş makinaları içerisinde en çok kullanılan araçlardan birisidir. Yükleyici ön kova kısmı, herhangi bir malzemeyi, bir yerden alıp kısa mesafede başka bir yere yüklemek için kullanılmaktadır. Uzun mesafe yük taşımacılığı için uygun değildir. Kazıcı kısmı ise, hendek kazıları, kanal kazıları, yapı temelleri, kazıp yükleme işlemleri yapmak için kullanılmaktadır.
Loderden farkı, ön kova kısmının yanında aynı zamanda arka tarafında kazıcısının da olmasıdır. Bunun yanı sıra üretim şekillerine göre farklılık göstermekle birlikte, forklift, kırıcı, tomruk yükleyici, tefsiye küreği, riper, betoniyer, folip ve burgu gibi çeşitli ek aparatlar ile farklı alanlarda da kullanım olanağı mevcuttur.
Şantiyelerde ve halk arasında jcb, teleffuzu jeysibi olarak da bilinir.
1 periyotta 2 alternans değişimi olduğundan ve elektrigi 50hz frekansında kullandığımızdan dolayı saniyede 2×50hZ=100 kez gerilimin sıfır olduğunu ispatlayan durumdur. Amerikada olsak 2×60hz=120 kez kesilecekti elektriğimiz 1 saniye içinde.
Buna örnek verecek olursak manyetik balastlı floresan lambalar saniyede 100 kere yanıp söner. Gözümüz onun yanıp sönme hızına yetişemediği için farketmeyiz. Fakat floresan lamba altında örneğin motorlar duruyor veya ters yöne dönüyor gibi görünebilir, bu durum da işyerlerinde kazalara sebep olur. (bkz: stroboskobik etki)
Zaten karadeniz sahil yolu ayağına sahil namına bir şey bırakılmayan giresunun sahilinde sonradan denizi doldurmak sureti ile dolgu yapılan bölgeye betondan bir ucube dikilmesi olayıdır. Zaten sahillerimizi ucube bir yolu geçirerek piç eden bu yöneticilerin şimdi de ne olduğunu bile bilmediğimiz bir beton yapı diktiğini görüyoruz.
Olayı sizlere baştan anlatayım. Başka şehirde yaşadığımdan dolayı giresun'a senede en fazla 2 3 kere gelebiliyorum. Bu sene de uzun zamandır gelmemiştim ve geçenlerde ufak bir ziyarette bulunma kararı aldım.
3 gün önce şehre geldiğimde evimin karşısındaki bu yapıyı gördüğüm anda şok oldum. Hemen belediyedeki tanıdıklarımla görüşmeye gittim. Çünkü zamanında cumhuriyet parkı gibi yeşil fakat mavi ile yeşilin buluştuğu bu şehri popüler kültür malzemesi kapitalizme köle yapan bu yöneticilere de birkaç lafım olacaktı. Fakat cumhuriyet parkının önceki akpli başkan döneminde temelinin atıldığını ve bu yapının da valiliğin emri ile yapıldığını öğrendim. Daha önceki o bölgede bulunan ağaçlandırılmış hatıra ormanının da gençlik merkezi adı ile bir ucubeye çevrildiğini öğrendim.
Bu konuları konuşmak için sonrasında valiliğe gittim fakat hiçbir soruma cevap alamadım, kimse ilgilenmedi. Ben de buraya yazma kararı aldım. Ne kadar ilgi görmeyeceğini bilsem de bir şansımı denemek istedim.
Bu gecen sene geldiğimde çektiğim bir resim, resimde görülenler ne kadar yabani ot da olsa en kötü yabani ot bile sonraki resimde goreceginiz ucubeden iyidir.
gerçekliğini tartışmaya gerek bile olmayan durumdur. gözleri var fakat bizi duymuyorlar ve kulakları var fakat bizi duymuyorlar. biliyorsunuz cinleri ancak ilmin sınırlarını aşmış kişiler görebiliyor. bu ilmin sınırlarıni aşan birisi de bi program yazıyor ve telefonlarımıza ilmin sınırlarını aştırıyor. biz aşmadığımız için gözlerimizle göremiyoruz fakat telefonlarımız aştığı için gözleri olan kamera vasıtası ile görebiliyorlar.
tüm anlattıklarım sizlere pokemon yakalama konusunda bazı ipuçları veriyor. bir kitapta mı nerdeydi diyor ki "iki dağın arasında dere geçen yerlerde her gölgenin altında cinler saklanır". yani böyle bir yer bulursanız birsuru pokemon yakalayabilirsiniz. ya da cinlerin pis kokan yerleri sevdikleri söylenir. böyle yerlerde de bulabilirsiniz.
pokemon çağırmak için lure filan kullanmanıza da gerek yok. devamlı cin diye tekrar ederseniz pokemonlar gelecektir olduğunuz yere.
bir başka ve en etkili pokemon yakalama yöntemi ise cin çağırmaktır. rituelleri yerine getirdiğinizde en güçlü pokemonlar gelecektir fakat yakalamak çok zor olur.
iyi yakalamalar.
Edit: cinlerin enerji yaydıkları konusunda bir iddia da vardı. Yani telefonlar bu yayılan enerjiyi buluyor da olabilir.
hakkında pek çok spekülasyonlar yapılan olaydır. fakat bu sebepten dolayı sizlere bir açıklama yapmak ihtiyacı hissettim. cumhurbaşkanının uçağını dün gece kullanan pilotlardan birisi yakın bir arkadaşımın babası ve bugün onunla konuşma fırsatı buldum. kendisi her şeyi anlattı.
dalaman'dan kalkış iznini alırken kuleden uyarı geliyor. savaş uçaklarının bölgede devriye gezdiği bildiriliyor ve uçağın düşürüleceği söyleniyor. fakat cumhurbaşkanımız gerçek bir halk adamı olaraktan gelecekleri varsa görecekleri de var, ben halkımın başında olmalıyım diyor ve uçağı kaldırmalarını emrediyor. f-16 pilotlarına görünmemek için uçağın tüm ışıkları navigasyon ışıkları da dahil olmak üzere kapatılıyor. aynı zamanda uçağın füze savunma sistemine de güveniliyor fakat yine de radara yakalanmamak için 3bin feet altından ve adeta bir bandırma vapuru gibi ege kıyılarını ilerliyorlar. hatta ege kıyılarında uçağın geçişini görenler var. uçak alçaktan uçarken fazla yakıt yakıyor ve yakıt kritiğine giriyorlar. bir an önce inmeleri gerek. f-16 pilotları durumun aciliyetini farketmesin diyerekten tam "pan-pan" çağırısı yapıp atatürk havalımanına yaklaşmak için hazırlandıklarında ise mucizevi bir şekilde istanbul semalarındaki f-16'ların yakıtı bitmek üzere olduğu için geri dönmek zorunda kalıyorlar. durumu radardan gören atc'ler hemen çağrı yapıyor ve cumhurbaşkanımız sağ sağlim bir şekidle atatürk havalimanına iniyor. tamamını okuyup inandıysanız ya çok safsınız ya da göt kılısınız. lan adam bişeye güveniyodu da geldi demek, yoksa nasıl cesaret etsin o uçağa binmeye. yalan lan tüm yazdıklarım.
Evinize kurdurduğunuz taktirde elektriği bundan sonra bedavaya kullanabileceğiniz harika bir sistem. Kaçak elektrik filan değil, hatta üretiminiz talebinizi aşarsa elektrik şirketlerine elektrik bile satabilirsiniz. Sistemi kurdurmak ise çok basit. Okuyoruz;
beni tanıyan arkadaşlar bilir. elektrik mühendisliği mezunu ve şu anda elektrik makinaları ve güç elektronigi anabilim dalında yüksek lisans yapmaktayım. yüksek lisans tezimi geçen hafta teslim ettim ve konusu evdeki imkanlarla elektrik üretmek üzerineydi. ayrıca bu tezim ile birlikte daha önce berlin teknik üniversitesinden de davet almıştım ve oradaki hocalardan da bir şeyler öğrendim.
tezim çok uzun olduğu ve şu an değerlendirme aşamasında olduğu için sizlerle paylaşamıyorum. fakat sizlere bir faydam olması için bu teknolojiyi sizin evinize getiriyorum.
talebin çok olacağını bildiğim için öncelikle sadece reşit ve bekar olan bayan yazarlara yardımcı olacağım. bayan yazarlarımızın entry girmelerini ve sonrasında bana mesaj atmaları durumunda kendilerine yardımcı olacağım. bu sistem için gerek ve yeter koşulumuz ise bu sistemi evlerine kurmaya gittiğimde evde yalnızca beni çağıran bayan arkadaşların olması gerekmekte. aksi taktirde sistem çalışmaz(ablaları ve kız kardeşleri de reşit ve bekar ise onlar olabilir, zararı yok).
aynı zamanda bayan yazarların bana sıcak davranmaları ve daha rahat şeyler giyiyor olmaları sistemin verimini büyük oranda artırmakta.
erkek yazarlarımız da sistem geç gelecek diye düşünmesinler. internetten tanıştığım amerikalı zenci elektrik mühendisleri geldiklerinde kendilerine ivediyetle yardıma gelecekler. erkek yazarlarımız da rezervelerini alsınlar, evlere entry sırasına göre gidilecek.
Çok sevdiğim bir arkadaşımdır (bkz: bir arkadaşım) sabah mesaj atmış çok seviyorum falan filan diye, benden tavsiye istemiş. Açıklamalarını o yazmış, biraz düzenleyip onun ağzından yazıyorum aşağı.
8 senedir aynı kızdan hoşlanıyorum, taa yıllar önce bi kere söylemiştim de reddetmişti beni ama sonrasında görüşmeye de devam ettik arkadaş olarak. o yaşlardaki beni ben olsam ben de reddederdim fakat sonraki 8 senede çok değiştim. şimdi 1 senedir filan görüşmüyoruz ama onu unutamıyorum. acaba zamanında reddetti diye takıntı mı yaptim dicem de 8 senelik takıntı mı olur amk.
ben şimdi napayım lan bi fikir verin hele. en son sevgilisi de vardı ama silkerim sevgilisini deyip bi ara buluşup her şeyi söyleyeyim mi sizce(çevrem geniştir, ters durumda cidden silkerler sevgilisini ama öyle olsun istemeyiz, çünkü ayıp). yoksa siktiret panpa sana kız mı yok dersiniz. bazen ben de diyorum bana kız mı yok diye ama biriyle tanışınca filan kimse onun gibi olmayacakmış gibi geliyo.
özellikle bayan yazarlara soruyorum şimdi, gidip konuşsam her şeyi anlatsam filan siz olsanız nerdeydin lan 8 senedir şerefsiz şimdi mi söylenir bu siktirgit burdan mı derdiniz, yoksa ayyy çok tatlısın filan gibi güzel şeyler mi söylerdiniz. ama bi de şunu ekleyeyim, epey bi süre birlikte takıldık görüştük filan, lan sen beni şey etmek için mi takıldın benle o kadar zaman filan demez heralde dimi, benim içimi dışımı bilir kız.
not: hala sevgilisi olup olmadığını bilmedigim sarı bıyıklı okul çocuğundan daha yakışıklı, daha kültürlü, daha zeki, daha kibar, daha komik ve daha fakirim.
not2: eski bi sevgilisi olacak bir okul çocuğundan çok daha kibar, çok daha kültürlü, çooooooook çooook daha yakışıklı, çok daha zeki, biraz daha zenginim.
iftar zamanıdır. Bütün dinci yobazlar iftarda olduğu için biz dinsizler olarak sokaklardaki medeniyet seviyesini yükselterek ülkeyi daha yaşanılır kılıyoruz.
Edit: Türkiye Cumhuriyeti laik sosyal bir hukuk devletidir. Bunu anlamayacak ampul kafalar entry girmesin mümkünse.
kızın adı gözde idi, yemyeşil gözleri ve minik bir kısmını maviye boyattığı kumral saçları vardı. 2 silindirli motoru olan java marka mobileti ile köye giderken virajı alamamış ve buğday tarlasının yanındaki sulama kanalına uçmuştu. arkasında bulunan sevgilisi ile gözde'nin kafalarında kaskları yoktu. fakat yine de ikisi de hafif yaralarla atlattılar kazayı. iyileştikten 1 ay sonra da evlendiler. yani siz siz olun hoşlandığınız kızın mobilete binmesine engel olun.
Çaldağ karakol komutanı kıdemli başçavuş zafer çalışkan'ın teröristler tarafından şehit edilmesinin ardından terörist avına çıkan insanlardır. Gece boyu gençler köpeklerle teröristlerin saklanabileceği yerleri kontrol etmiş, yaşlılar ise köyün giriş çıkışlarını tutmuştur. Aynı zamanda merkezden Çaldağ'a yürüyen kalabalık bir grup da operasyonların devam ettiği gerekçesiyle yoldan geri çevrilmiştir.
Kurtuluş savaşına 2 gönüllü alay çıkarmış bu toprakların evlatları bugün de atalarının izinden giderek vatan savunmasına gereken katkıyı yapmak için canını dişine takmıştır.
Hiç şüphesiz ki giresun evlatları bu vatanın teminatıdır.
Edit: bak hele bak bak sura cizre'ye gitsinler madem demiş mezopotamya öşekleri, bu insanlar topraklarına sahip çıkıyor gerek kuş tüfeği ile gerek sapanla, doğuda yıllardır beslediğiniz teroristlerinizle oranın yerlisi değil yine memleketin her yerinden gelen askerler çatışıyor, sizin gibi vatansız terörist kırmaları anlamaz bu tarz şeylerden, siz anca kaçak elektriğinizle şarj ettiğiniz telefonlarınızdan böyle mal mal entryler girersiniz burada. Ha eğer bi gün cizre'ye sur'a inecek olursak orada taş üstünde taş bırakmayız ona göre, ne dilediğinize dikkat edin.
Öncelikle okumadan küfür edecek olanlar filan varsa hemen söyleyeyim, mesele düşündüğünüz gibi değil diyeyim ve başlayayım.
Şimdi efendim bildiğiniz gibi son zamanlarda kadına şiddet olayları artmakta ve sonuçları cinayete kadar varabilmekte. Peki bunları yapan kim? Bu kadınların sevgili veya eşleri. Başta erkeklerin suçu yok demis olmamın sebebi bu sevgili veya eşlerin değil erkek, insan bile olmamasından kaynaklanıyor. Suçun en büyüğü o barzolarda. Fakat bunu dedikten sonra sıra kadınlara geliyor. Bu hanzolarla neden sevgili veya eş oluyorsunuz diye kimse sormuyor.
Bana ben maganda erkek seviyorum diyen kızlar oldu daha önce. Şimdi bu insan ilerde şiddete maruz kaldığında ona tabiki üzüleceğiz, isyan edeceğiz fakat göz göre göre kendi kuyusunu kazmıyor mu bu kişi?
Kadınların bu tavırlarından cesaret alan zaten kanında çomarlık olan bu yaratıklar da ilgi görmek için barzoluğu doruklarında yaşamaya başlıyor. Bu deve dikenleri ilgi görmese doğal seleksiyon sonucu zaten nesilleri tükenecek. Fakat kadınlarımızın maço merakı bu tarz olayların artışına sebep oluyor.
Tabi ben bütün bunları söylerken zorla evlendirilmiş veya tehditle sevgili olunmuş kadınlarımızı ayrı tutuyorum. Ha diyeceksiniz ki evlendikten sonra değişti, tanıştıktan 2 ay sonra evlenirseniz tabi değişir. Burada tabi süper rol yapan barzolarla evlenenleri filan da ayrı tutuyorum.
Kimileri çıkıp beni koruyacak erkek lazım bana filan da diyebilir. O zaman kusura bakma da senin de kendini ondan koruman gerekecek bir süre sonra. Bu yaratıkların nesilleri de bu tarz düşünce yapınızdan dolayı tükenmiyor bilesiniz. Yanımızdaki sevgilimizi korumak zorunda kaldığımız durumlar tabiki de olacaktır, fakat korumamız gereken kişiler de bu barzolar olacak, hani o sizin üremelerine izin verdiğiniz barzolar. Gelişmiş medeniyetlerde nesilleri tükenmek üzere olan bu magandaları el üstünde tuttuğunuzdan dolayı korunmaya ihtiyacınız olduğunu göremiyorsunuz tabi.
Aklıma ben askere gittiğimde beni terkeden sevgilim geliyor bazen. Ben askerdeyken beni terkedip bir sayko ile sevgili olmuşlardı. Daha sonra haberini aldım ki sokak ortasında sevgilisi bunu dövdüğü için karakolluk olmuşlar. Üzüldüm ve onu aradım. Neden ayrılmıyorsun dediğimde artık çok geç dedi. Ta en başında karşısındakinin öyle biri olduğunu bilmesine rağmen neden bunu yapıyor, bunu bana birisi açıklayabilir mi?
Şimdi belki bu barzolardan kurtulmak için çok geç olabilir. Çünkü sayıları çok arttı. Ancak uzun vadede kadınların fikirlerinde bir devrim yapıldığı durumda belki torunlarımız daha güzel insanlarla birlikte olacaktır.
Sizlere naçizane tavsiyem de şudur: eğer karşınızdaki kişi sevgili olduktan sonra az da olsa değişiyorsa evlenince daha da değişmesi muhtemeldir, tabi 1 günde tanışıp sevgili olanlar anlamaz bunu. Aynı zamanda sokakta veya herhangi bir yerde başkalarına saygısı olmayanların size de saygısı olmaz. Sizi korumak için yaptığı şeylerin hoşunuza gidebilir fakat ileride aynı şeyler sizlerin de başınıza gelmesi muhtemeldir. Örneğin bir kafede garsona durduk yere bağırıp çağıran ve tersleyen arkadaşınıza sessiz kalmayın veya onu desteklemeyin, yaptığı şeyin doğru olduğunu düşünmesine sebebiyet vermeyin.
Dipnot: epey bi genelleme yaptım fakat büyük çoğunluğun durumu budur, bazı zorunlu sebeplerden dolayı(cinnet gibi durumlar)(barzonun tüplü sahini ile gezmek için gibi durumlar bunun dışında) bu durumlara düşenleri tenzih ederim.
Bana saldıracaklar için peşin not: bu entryde insandan saymadığım barzoların yazdıklarını takmayacağım. Aynı zamanda efendi biri olmamdan dolayı sap kaldığımı iddia edeceklere cevabım mutlu bir ilişkim var olacak. Yazılan fikirlere göre entrymi editleyerek bu tezi savunmaya devam edeceğim, eğer cidden mantıklı bir cevabı varsa da sizlerden şimdiden özür dilerim.
Alternatif akım devrelerinde çalışan her lamba alternatif akımın periyodik
karakteristiğine uygun olarak değişen bir ışık akısı verir. 50 Hz’lik bir alternatif akımda ışık
saniyede 100 kez sıfır değeri ile en büyük değer arasında değişir. Floresan lambalar ile dönen
makinelar aynı fazda çalışıyorlarsa, floresan lambasının ışığı altında bulunan dönen
makineler insana duruyor veya ters dönüyor gibi görünür. Diğer bir etkisi ise, görüş alanı
içinde bulunan hareket eden bir cismin hareketi sıçramalı gibi görünür. Bu iki etkiye
stroboskobik etki denir.
Şüphesiz ki çok saçma olan bir durumdur. Ülkemizde elektrik 50hz'lik ac şebeke aracılığı ile dağıtıldığından dolayı hergün zaten elektriğimiz 2×50hz×60sn×60dk×24saat=8,640,000 kez kesilmekte. Bunu biraz açıklayacak olursak sinüs şeklindeki bir dalga her 2pi radyanda sıfır noktasından geçer ve bu anlarda gerilimimiz sıfır olur. Enerji üreten generatörlerimiz de omega=2×pi×f açısal hızı ile döndüğünden ve bu sebeplerden dolayı pozitif ve negatif alternanslar arasındaki geçişler esnasında sıfır noktasından geçtiğinden saniyede 2×f=100 kez evimizdeki prizin gerilimi 0 volt olur yani saniyede 100 kez elektriğimiz kesilir.(tek faz için konuşuyoruz tabi) http://www.electronics-tu...waveforms/tim1.gif?81223b
Bu sebeplerden dolayı da örneğin kullandığımız floresan lambalar çalıştıkları her saniye boyunca 100 defa yanıp sönmekte (bkz: stroboskobik etki), yani dağıtım şirketinden bağımsız olarak elektriğimiz zaten kesilmekte.
Sonuç olarak Dağıtım şirketinden veya başka sebeplerden dolayı elektriğimiz kesildiğinde aslında elektriğin devamli kesilip tekrar gelmesi engellenmiş oluyor. Örneğin 1 saatlik bir kesinti boyunca 2×50hz×60sn×60dk=360000 kez elektriğimizin kesilmesinden kurtulmuş tek bir kesinti yaşamış oluyoruz.
Şimdi bu yaşlılar kimlerdir, 65 yaş ve üzerindekiler. Peki bu kişilere ulaşım niye bedava? Yaşlı oldukları için. Bu insan 65 yaşına kadar hiç mi çalışmamış, hiç mi sigortasını ödememiş de bedava oluyor bu kişiye seyahat. En azından bir emeklileri vardır herhalde, yani gelirleri var fakat bedava. Bu insanlar 2 tlyi veremiyor mu ya.
Asıl ücretsiz ulaşıma ihtiyacı olan öğrencilerken bu ikiyüzlülüğe tahammul edemiyorum. Bi tarafta 1400tl maaş alan emekli olmuş yaşlılar, diğer tarafta devletten aldığı 400tl kredi ile hayatta kalma mücadelesi veren öğrenciler. Birde öğrencilerin hergün okula gitmesi gerekirken yaşlılar mecbur oldukları durumda hastaneye en fazla haftada 2 kere giderlerdir.
Öğrenci genç gitsin çalışsın diyen olursa kafasına calculus atarım ona göre. Bu çocuk okula mı gitsin ders mi çalışsın yoksa kan emici patronların emrinde asgari ücretle ne iş olsa yaparım diye dolansın mı? Biz de zor şartlarda okuduk, çalışmak zorunda da kaldım. Kötü birşey değil fakat onun yorgunluğunu yaşamayan bilmez. 48 saat uyumadığım zamanlar oldu filan neyse konuyu dağıtmayalım.
Birde bunlar yetmezmiş gibi iett yakın zamanda yeni bir zam daha yaparak öğrencilerin kanını emmeye devam ediyor. Bu öğrenciyi sömüren zihniyete bir dur diyelim arkadaşlar. Bugün biz değilsek de yarın çocuklarımız veya torunlarımız bu zihniyet tarafından kullanılmaya devam edilmesin.
Aynı zamanda Şu anda başlattığım kampanya ile bu yaşlıların ücretsiz seyahat haklarının ellerinden alınıp öğrencilere verilmesini talep ediyorum. Change.org da imza kampanyası başlayacağım linkini eklerim.
Edit: küçük kadir topbaşları kızdırmışız anlaşılan ki hedef şaşırtıyorlar, o dediklerinize de ilk biz karşı çıkarız siz götünüzü yaya yaya yav onlara ses çıkarın diyorsunuz, her boku ben mi yapayım amk sen ne güne duruyorsun, gel yaz buraya desteklemezsek sayarsın amk beleşçisi.
sözlüğün çaylak trollü pileyboy necati nicki kişi ile uzun zamandır tanışıyorum. çaylaklığı açılmış veya açılacak olabilir bilmiyorum. bugün o gıcık olduğunuz, kalın kaşlı pala bıyıklı kişinin gerçekte kim olduğunu sizlere anlatacağım.
*öncelikle pileyboy necati kimdir?
kendisi örneğin bunun gibi ( http://galeri.uludagsozlu...ori-erkek-tipleri-953148/ ) kendi resimlerini attığını iddia eden sözlük trolüdür(linki onun entry'lerinden aldım.) fakat verdiği telefon numarasını araştırıp ulaştığım kişi ile bu resimdeki kişinin uzaktan yakından alakası yok. aynı zamanda bu kişinin elimde skype hesabı da var. bunu kendisine söylediğimde kuzeni olduğunu söyledi fakat yine de emin olamadım. az sonra anlatacaklarımdan sonra ona güvenmemekte ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.
*pileyboy necati çaylakken ne yapıyor?
tanıştıklarını bizzat bildiğim başka birinin hesabı ile pileyboy necati'yi unutturmamaya çalışıyor. bu konuda bir delilim de var. http://www.uludagsozluk.com/e/31003611/ bu entry'de 20 ocak gününün doğum günü olduğunu söylüyor, ama o gün averdrian'ın doğum günü olmadığını biliyorum. alttaki resimde 20 ocak tarihinin pileyboy necati nickli kişinin doğum günü olduğu görünüyor. (skype adresini bilerek sildim, sıkıntı çıkmasın) https://galeri.uludagsozluk.com/r/953275/+
*pileyboy necati'nin yancıları kimler?
bildiğim yancılarının nickleri high, averdrian, f3lix. bu kişilerin tamamının şifreleri birbirlerinde var. nerden mi biliyorum? çünkü bir zamanlar benim de şifremi alarak pileyboy öldü goygoyuna ortak etmişti.
*bu kişinin amacı ne?
kendisi bir zamanlar inci sözlükte serkan'ın zulmünden gece sözlük adlı dandik sözlüğe geçmiş bir yazar. yazdığı işemeli sıçmalı hikayelerle ilkokullular arasında meşhur olmuş otostopcu musunuz ne ayak lan nickli yazar, iddiasına göre serkan onu kıskandığı için oradan silmiş. daha sonra gece sözlük adlı yerden de kovulunca kendi sözlüğünü kurmaya karar vermiş birkaç kişiyle, sözlüğü açınca reklamını yaparım diye uludağ sözlükte trollük yapıyor. sözlüğü açtığı zaman (biraz zor açar) pileyboy necati sizi zumree.com adlı siteye çağırıyor diye reklam yapacak. bunları nerden mi biliyorum? çünkü bir zamanlar ben de o grubun içindeydim. domain alınması için yaptığım havalenin resmi aşağıda. https://galeri.uludagsozluk.com/r/953280/+
*açacağı sözlük hakkında ayrıntılı bilgi:
kendisi başka bir sözlükte tanıştığı bir bilgisayar mühendisine bu siteyi yaptırmayı düşünüyordu, kendisi yazılımdan vs anlamıyor. aynı zamanda tanıştığı kızlara engelli sevdalısı gibi görünmek için tüm sözlük planların anlatan birisidir, engelli dostu bir sözlük olacak diye çıkılan yolda ilk günkü durumdan 1 adım ilerleyememiş durumdalar yaklaşık 5 ay geçmiş olmasına rağmen. sözlüklerinde görme engelliler için ses kaydetme özelliği olacaktı, uludağ sözlüğe onlardan önce gelmiş. aynı zamanda kızlara da planlarını devamlı anlatarak belki birisi düşer diye sesin çok güzel filan da yazıyor hala.
*kişi hakkındaki kişisel görüşüm?
kendisinin asosyallikten böyle olduğunu düşünüyorum. burada olmak istediği karaktere bürünmeye çalışıyor. en yakınındaki kişiler bile bu kişinin anlattığı çelişkili şeylerden şüpleleniyor. birazdan ayrıntılı açıklayacağım.
*lookin olayı nedir?
sözlükten başka bir yazarın şifresini bularak lookin ile mesajlaşmalarını twitter'da paylaştı. şifresini bulduğu kişi kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyince yan çizip paylaştığı mesajları sildi. aynı zamanda bu işin içinde olan f3lix ve high nickli kişilerin de adama yalvardığı söyleniyor. zaten high daha liseli olduğu için ailesinden çekiniyor. aynı zamanda pileyboy necati nickli kişi high'ın çaylak yediği için zall'a attığı mesajları başkalarıyla paylaştığını biliyorum. resim elimde var fakat yasak olduğu için paylaşmıyorum. olaydan sonra high nickli kişi numarasını neden o kişiye verdiğimi sordu. numaranızı vermesem başınız daha çok ağrıyacaktı, bana dua etmelisin
aşağıda sözlükte kendisi ile konuşmuş kişilere söylediği yalanlardan minik bir derleme yaptım.
*pileyboy necatizallı tanıyor mu?
ismail'in bir zamanlar sivas'ta milletin bilgisayarına format atarak geçindiğini söylemiş bazı kişilere. sorduğu yetkili kişiler böle bir durumun olamayacağını söylediler.
*hangi okulda okuyor?
iddia ettiğine göre boğaziçi üniversitesinde okuyor. bazı kişilere edebiyat, bazılarına ise sosyaloji okuduğunu söylemiş. bu konuda elimizde herhangi bir delil yok. boğaziçi üniversitesi'nin kampüslerinin ve fakültelerinin bile yerini bilmiyor. aynı zamanda gerçek resmi olduğunu iddia ettiği bir resimde okan üniversitesinin içinde.
*dergi yazarı mı?
bazı kişilere dergilerde yazar olduğunu söylemiş. hatta high adlı yazar onun isminin başlığına bir entry girmiş ve labirent adlı bir dergide yazar olduğunu söylemiş, fakat bugüne kadar bir yazısına rastlamadım, ona benzer bir entry'i benim hesabımdan da girmiş fakat daha sonra silmiş. aynı zamanda bazı yazarlara kafa dergide yazar olduğunu söylemiş, izninizle sesli güleceğim.
*onunla aramız neden açıldı?
sözlükte yazar olan (nick silindi) nickli kişiye olan ilgisinden dolayı aramız açıldı. yancılarına onun kendisinden hoşlandığını ve buluştuklarını veya buluşacaklarını söylemiş, o yazarı hayatında görmemiş ve bir arkadaşına ulaşarak onun resmini ondan istemiş, o yüzden ikisinin arası açık. aynı zamanda geçenlerde kendisi ile konuşan birkaç kişi için de aynı şeyleri söylemiş arkadaşlarına. bu yazarların çoğu sözlükte sık sık görüğümüz kişiler, aynı zamanda benim de bizzat görüştüğüm kişiler, nickleri bende saklı. aynı zamanda sözlükten kendisi ile ilgisi olan birkaç kişi ile de reel hayattan tanışıyor olmam moralini epey bozdu. son olarak da pileyboy necati'yi ifşa edeceğimi söyleyince ipler koptu, bir süre yüzüme gülen neco daha sonra küfür ederek benimle ilişiğini kesti(mesajlar duruyor).
*şimdi ben size bunları neden anlattım?
suça ortak olmamak ve bu saçmalığa daha fazla seyirci kalmamak için bu başlığı açtım. başkalarının resimleri ile trollük yapan bu kişiyi ifşa etmek boynumun borcu olmalı. çünkü o nickin altına yazılanlar resmin ait olduğu kişi için utanç verici şeyler olabilir. kişinin haberi yoksa zaten bu bir suçtur. aynı zamanda kendisi bir maskenin ardına saklanmasına rağmen sözlükte resmini paylaşan başka kimselerle dalga geçmekte ve bu durum bana çok sinir bozucu görünüyor.
*periscope olayı gerçek mi?
tabiki de periscope'da bir kızla seks yaptığı gerçek değil. 20sn videosunun göründüğü filan söyleniyor. bunu gördüğünü söyleyenlere bakarsanız büyük ihtimalle yukarıda nickini paylaştığım kişilerden birisidir.
*neden devamlı öldü gibi şeylerle gündeme gelmeye çalışıyor?
sebebini bilmiyorum, gerçek hayatta göremediği ilgiyi burada sahte de olsa görmeye çalışıyor olabilir.
*nerede yaşıyor?
tam olarak emin değiliz, çünkü doğru söylediğinden emin olamıyoruz. bir zamanlar oturduğu binanın yıkıldığını söylüyordu, daha sonra evin tadilatta olduğunu söyledi. son olarak başka bir semtte bir öğrenci yurdunda kaldığını iddia ediyordu.
*kendisini gerçek hayatta gören var mı?
bildiğim kadarı ile gören sadece 1 kişi var, o kişi de retricalı fotoğraflarını paylaşmıştı. skype'daki profil resmindeki kişiye benzemiyor.
bu anlattıklarımın tamamının delili var fakat hukuki sebeplerden dolayı paylaşamıyorum. kendisinin ve olduğunu iddia eden herkesin resimleri bulunuyor elimde. aynı zamanda tüm bunları anlattığı mesajlar vs hepsi var. aynı zamanda başkalarından aldığım bilgilerin de delilleri var fakat başkalarının özel mesajlarını vs. paylaşarak onlar gibi davranmak istemedim. sizlerden ricam bunu her pileyboy necati'li başlığın altına referans vererek artık hakkındaki gerçeklerin bilindiğini belli etmeniz.
imkansız olan durumdur. Videosu vs herşeyi ortaya çıkabilir fakat o çocuk bugün büyümüş, çoluğa çocuğa karışmış şekilde ortaya asla çıkamayacak.
Bu konuyu daha önce fazla kişiye anlatmadım, ilk defa buraya yazıyorum. O yıllar mahalledeki abilerden öğrendiği küfürü hugo'ya eden kişi benim abimdi. Küfür olayının peşinden babamdan okkalı bir dayak yeyip 1 hafta evden çıkmama cezası almış. Mahallede de uzun süre kendisiyle dalga geçilmişti. Fakat o zamanlar Küçük bir yerde yaşadığımız için pek duyulmadı olay.
Bulunamayacağının sebebi ise abimin 1999 senesinde geçirdiğimiz trafik kazasında hayatını kaybetmiş olmasıdır. O meşhur hugo'ya söven çocuğun videosuna vs ulaşabilirsiniz fakat kendisinin ancak mezarını bulabilirsiniz.
başlık aslında hala sözlükten kız düşürememiş erkek ve lezbiyen yazarlar olacaktı. şimdi ben bunun başlığını neden açtım değil mi arkadaşlar. bu başlığı açmamın sebebi bir çeşit amme hizmeti yaparak bu yazarları bir kadın yazar olan ben ile buluşturmak. şimdilik sadece istanbul avrupa yakasına gelebilecek yazarlarla sınırlı hizmetimiz fakat ilerleyen zamanlarda başka yerlerden başka yazarların katılımları ile bu çember genişleyebilir. tanışmak ve birazcık zaman geçirmek isteyen bu kriterlere uyan yazarlarımız vardır illaki, bekliyorum sizleri canlarım.
Edit: hamile olmak biriyle oturup sohbet etmeye ve kahve içmeye engel mi? Ne şakirt tiplersiniz siz be.
Adını vermek istemediğim avucumdadunya nickli kişinin yaptığı terbiyesizliktir. Bu utanmaz yazar o kadar olaydan sonra haladır utanmadan karımı boşayacağım deyip durmakta. O bebek alınacak ve seni bir daha görmeyeceğim.
insana alkollü içecek içtiğini bile hissettirmez hatta. anason suyu içiyormuşsun gibi bir şey. hatta yanında şalgam suyu da olursa zevkten dört köşe olur, alkolün etkisi gelmeden sarhoş olursunuz. şimdi rakının lezzet konusunda rakibi olacak içtiğim bazı içkileri söyleyeyim, tavsiye ettiğiniz varsa denerim bir ara.
öncelikle votka, rakıdan sonra en çok içtiğim içki çeşidi, fakat bu tadının berbat olduğunu değiştirmiyor. bira, şarap gibi içkiler hafif olduğu için yazmıyorum yoksa biranın tadını da severim, fakat şarabın ağızda bıraktığı uyuşukluk hissinden nefret ederim. rom, baharatlı olması tadının çok kötü olduğunu değiştirmiyor, kola ile filan içseniz bile kötü. viski çeşitleri (j&b, jack daniels, jim beam, balantines) bunlar da sek veya bir şey ile karıştırın, tatları yine de kötü. limoncello, tadı iyi aslında ama hep rakıdan bir eksikliği var. malibu, lezzetli içki deyince ilk akla gelen içkidir, fakat ilk yudumlarından sonra o şekerli tadı insanın midesini bulandıracak düzeye geliyor ve bayıyor artık. ve son olarak likör, kahvenin yanında 1 shot bardağı güzel gitse de rakı kadar iyi değil yine.
4 senedir hergün metrobüse binen benim dün metrobüste giderken düşündüğüm inanılmaz çözüm yöntemidir, buraya yazdıktan sonra aynı şeyleri iett'ye de yazacağım ki çözüm yöntemimi değerlendirsinler.
metrobüslerde birkaç ana problem var ve bulduğum tek çözümün hepsine birden nasıl çare olduğunu göstereceğim şimdi. öncelikle çözüm yöntemini söylüyorum, bu otobüslerin tüm koltuklarının kaldırılıp tutma yerlerinin biraz daha alçağa konulması. yaşlı ve engelliler için bazı metrobüslerde en arkaya ayrı bölüm yapılabilir, fakat hepsine olmasına gerek yok, düşünün sizin bindiğiniz metrobüslerde oturan veya yer isteyen kişilerin kaç tanesinin cidden oraya oturmaya ihtiyacı var. fakat bu oturma yerlerine ihtiyacı olanlar pat diye oturamayacak, bunu belgelemeleri vs gerekecek yoksa herkes oraya oturmaya çalışır.
şimdi bu çözüm vahşice gelebilir çünkü kimse oturamayacak herkes ayakta gidecek filan ama normal bir insan metrobüste oturacak yeri haftada maksimum 1 kere bulabiliyor. kalan günlerde ise zor şartlar altında lan şurda dursam ordaki kadın tacizciymişim gibi davranır mı filan der diye rahatsız oluyoruz, dayıyorlar vs. vs. şimdi bu yöntemin sorunları çözüme ulaştırma şeklini anlatıyorum.
1- metrobüs duraklarında bekleyen insanlardan kurtulacağız. kapının önünde dikilip milletin inmesini ve binmesini engelleyen insanların tek amacı vardır. boş bir metrobüs geldiğinde hemen gidip oturmak. fakat metrobüslerde oturma yeri kalmayınca artık bu insanlar kapı önünde dikilemeyecek.
2- metrobüse binememe, binince de kalabalık olması sorunu. bu soruna gelen çözüm ise koltuklar kaldırıldığında daha geniş ve daha ferah bir alan oluşacak otobüslerin içinde. metrobüs seferleri aynı sıklıkla devam ettiğinde metrobüslerde daha çok boş yer olacak ve daha az sıkışmış şekilde yolculuk yapabileceğiz. hatta bazı yerlere bavul ve çanta koyma yerleri konulursa çantalar da daha fazla sıkışıklık yaratmamış olacak.
3- metrobüs gelmemesi sorunu. metrobüslerin gelmemesinin sebebi önceki duraklardaki yoğunluktan dolayı kapıların kapanmaması, otobüslerin gecikmesi. ama kalabalıklığı bu yöntem ile sonra erdireceğiz.
bu yöntemin tek dezavantajı da taciz olaylarının artmasına sebep verme olasılığıdır. bunu da bel hizasına gelecek şekilde bir insanın olacağı şekilde saclar ile metrobüsün içini bölmemiz olacaktır. hem bu saclar sayesinde tutunamama sorunumuz da azalacaktır ve götümüzü daha rahat kollayabileceğiz. yani artık herkesin metrobüs içinde kendine ait bir insanın sığabileceğinden daha büyük bir alan olacak. eskisi gibi 0.25 kişinin sığacağı yere 3 kişi giremeyecek. aynı zamanda sağdan soldan iten dayılar ve teyzeler de olmayacak. eğer oturarak gidicem ben yaşlıyım vs diyen varsa iett'den alacak kartını ayakta gidemeyeceğine dair, gidip var olan yerlere oturacak.
edit: artık yaşlılar sıkıntı olmayacak çünkü metrobüste oturan insanların gerçekten yüzde kaçı ayakta gidemeyecek durumda, millet götünün keyfine bakıyor. zaten dakika başı metrobüs geliyor, oturmak isteyen yaşlılar az 2 dk beklesin durakta da, yok öyle 3 kuruşa 5 köfte.
edit2: 4 yıldır ayakta gittiğim söylenmiş, 4 senede metrobüse nasıl binilir öğrendim ve gelen otobüslerin modeline göre arka arkaya 4 metrobüse kadar hangi kapının nerede açılacağını 30cm'lik bir sapma ile tahmin edebiliyorum, öyle kurusıkı sallamayın lütfen arkadaşlar, istediğim taktirde zincirlikuyudan saat 6da metrobüse binip herkesten önce kendime koltuk bulabiliyorum, hatta sözlükten tanıştığım birkaç kişiye de onlar için yer tutup onları oturttuğum oldu. ben aslında bu kampanyayı bana bunu söyleyenler için başlatıyorum çünkü ben zaten yer bulabiliyorum, işim zincirlikuyuda evim avcılarda, her türlü ilk duraklardan biniyorum zaten fakat ara duraklardaki insanları düşünüyorum. başkalarını düşünüyorum diye suçlu olacaksam olayım anasını satiym. koltukların kaldırılması benim zararıma olur hatta aslında, ama bunu göremeyecek kadar art niyetli ve körseniz diyecek başka sözüm yok.
1929 yılında fizikci Robert Jemison Van de Graaff tarafından icad edilmiş yüksek gerilim üretmeye yarayan generatördür. Çıkış gerilimi 5 milyon volta kadar çıkabilir. Gerilimi yalıtkan bir kayışın içi bos küreye yük taşıması ile yükleri biriktirir ve gerilimi yükseltir.
Bazen videolarda görünen insanların eli ile dokunduğunda saçlarını dik hale getiren alet de budur. Topraktan yalıtılmış bir insan bu generatöre dokunduğunda elektronlar vücudunda birikir ve toprağa gitmeye çalışır. Fakat oradan geçemeyen elektronlar sivri yerlere doğru hücum ederek saçları dikleştirir. Çünkü yükler sivri yerleri daha çok sever ve sivri yerlerde yük yoğunlukları fazladır. Bu yüzden yüksek gerilim tesislerinde sivri kısımlar yok denebilecek kadar azdır, olan kısımlara da yaklaşmak diğer kısımlardan daha tehlikelidir.
antonov an-72nin varyantı olan ukraynalı üretici antonov'un 1986'da üretmeye başladığı çift motorlu uçak. Diğer uçaklardan en büyük farkı motorlarının kanadın üzerinde bulunmasıdır. Kısa ve orta menzilli, -60c ve 45c derece sıcaklıklarda görev yapabilen ve yüksek irtifalarda uçabilen bir bir uçaktır. Enerjisini 2 tane Lotarev D-36 turbofan motorundan alir. Özellikle görüntüsü çok şirindir.
Bazı özellikleri:
Uzunluğu: 28.07 m
Kanat açıklığı: 31.89 m
Yüksekliği: 8.65 m
Kanat genişliği: 98.62 m2
Boş ağırlığı: 19,050 kg (42,000 lb)
Dolu ağırlığı: 34,500 kg (76,058 lb)
Motorları: 2 × Lotarev D-36 series 1A, 63.9 kN (14,330 lbf) thrust each
insana doğru kişiden hoşlandığını hissettirir. insanlara saygılı, sabırlı, tam bir avrupalı kız imajı verir, ne o öyle millet daha inmeden kapının önüne dikilip binmeye çalışan kızlar. hatta aynı zamanda sarı çizginin üzerinde yan durarak metro ile sarı çizgi arasından binmeye çalışanların da geçmesini engelliyorsa tadından yenmez. bu kızlar tam görev adamıdırlar ve aynı zamanda uyanıktırlar, kendilerinin veya başkalarının haklarının yenmesine izin vermezler ve başkalarının haklarını yemezler. bu kızları seviniz arkadaşlar, böyle kızlar ve benim gibi erkekler çoğaldığı sürece ülkemiz ve dünya daha güzel bir yer haline gelecektir.
o diğer öncelik vermeyen kızları sevmeyin, onları dışlayın, evlenmeyin onlarla. tanıştığınız kızlarla da önce bi metroya bilemedin dolmuşa binin ki onun karakteri hakkında derin analizler yapabilesiniz. unutmayın, metrodaki insanlara saygısı olmayan kızın size ve kendisine de saygısı olmaz.
son olarak dediklerimi kız örneği üzerinden yaptım fakat bayan yazarlarımız entry'mde kız yerine erkek, erkek yerine kız yazaraktan kendilerine göre uyarlayıp okuyabilir ve insanları tanıma konusunda tecrübelerimden edindiğim bu derin analizlerimden yararlanabilirler.
not: tüm hakları saklı değildir. mümkün olduğunca daha fazla kişiye ulaştıralım.
not2: bulunduğu yerde metro olmayanlar aynı şeyleri tramvay, otobüs ve dolmuşlarda yapabilir. dolmuştan ya inen olmazsa gibi bir sorun olabilir fakat yine de onu bi incelersiniz, önce dolmuştan inen var mı diye bakıyor mu yoksa hemen kapıdan içeri zıplıyor mu diye, ona göre halledersiniz.
edit: aşağıda bir entry'de türbanlı olmadığı söylenmiş, denilene katılmakla beraber yine de önyargı ile yaklaşmamanızı tavsiye ederim, objektif olmak önemli çünkü. türbanlı kızlar metroda inenlere düşük bir ihtimalle öncelik verebileceği gibi türbansız kızların da löp diye metroya atlaması da muhtemeldir. önyargılarımızdan kurtulalım, objektif olalım lütfen.
edit2: yine belirtildiği gibi yürüyen merdivende sağda durması da bunun gibi ayırıcı bir unsurdur. eğer birisi "maden yürüyeceksin neden yürüyen merdivene biniyorsun?" derse üzerine en yakınınızdaki fırlatılabilecek nesneyi fırlatıp kaçın. ama yaşlı teyzeleri veya amcaları fırlatmayın, yuvarlanıyorlar durduramıyoruz.
