Dur dinle şu derdimi
Kim bilebilir ki aramızda var bir mesele
Ben kulağı tıkalı ona takıntılı
onda kaldım her şeyimle Ah bu kanepenin bir dili olsa
Anlatsa dünya sarsılsa
Yok çok sevişmenin hiç zararı yok
Aşktan ölen varsa söyle
Doktor derdime bul bir çare
Ona doyamıyorum yaz bir reçete
Sabah akşam yemekten önce ve sonra
Her anımda yanımda istiyorum
Gel sevenleri düşün
Düşün hepimizi
Bir tavsiyen yok mu birader
Sen anla şu halimi
iyileştir bizi
Ne demişler aşk ilaçtır
Ah bu kanepenin bir dili olsa
Anlatsa dünya sarsılsa
Yok çok sevişmenin hiç zararı yok
Aşktan ölen varsa söyle
Doktor derdime bul bir çare
Ona doyamıyorum yaz bir reçete
Sabah akşam yemekten önce ve sonra
Her anımda yanımda istiyorum
cemal süreya sözlerine sezen aksu'nun sesi ile eşlik edilen şiir.
ağlatır.
istisnasız. bahçede çocuklar vardı, çocuğundan öptüm
zamanında çok aşık olduğunuz adam geçip karşınıza evvelce sen aklıma düştüğünde bu şiir eşlik ederdi sana, sezen ses verdi seneler sonra ama ne sen geldin ne şiirin hissettirdikleri değişti derse, ağlarsınız dinleyip ağlarsınız. o kadar.
ağır can acıtma içeren entaridir.
er kişilerin okuma sırasında hissettiklerinden sorumlu değiliz.
aldatma eyleminden emin olduktan sonra bir kaç gün/ sabrınıza göre bir kaç hafta hiç bir şeycikler olmamış gibi davranılır akabinde bir gece yatısı planı yapılır.
er kişi büyük umutlarla teklife icabet eder, sevişme donu olarak adlandırılan tekstil ürünü altındadır.
hayde gel fantezi yapalım cümlesinden hemen sonra yatak başı olarak adlandırılan suc ortaklarına kişinin elleri bağlanır, önce ingiliz anahtarı ile yumurtaları iyicene sıkılır hemen arkasından üstüne kolonya sıkılır sonrasında kendisini kadınlardan ayıran en temel organına cımbız ile kücük kücük cimdikler atılır.
gogus kısmı kıl yumagı ise sanslıdır, sir agda ile bir güzel bal dök yalat o pespaye karılara sarkısı eşliğinde temizlenir.
tekrar acısını dindiği düşünüldüğü için malum organa dönülür ve ucu cakmak ile ısıtılmış çatal ile küçük dokunuşlar yapılır.
son olarak kerpeten ile mudahale edilir.
bahse konu entari hayal ürünü olup, aldatan canlıların aldatma eylemi öncesinde taahül etmeleri için yazılmıştır.
eski sevgilimin yeni actıgı bistroya gittim, adamla sırf menu icin evlenebilirim ya da ascısıyla.
süslenip, hazırlanıp kapıdan cıkıyorum sonra üşenip eve geri dönüp esofmanlarımı giyip ''ben gelmiyorum'' diye mesaj atıp sürekli küfür yiyorum.
gecenlerde cok ünlü bir radyocuyu tam tabiriyle göt ettim, üstüne sigara yaktım istanbul manzarasına karşı keyifli içtim.
çok parlak düşüncelerim var ama üzerine gölge eden insanlar mevcut.
sürekli oramdan buramdan bir seyler pörtlüyor artık o kadar alıstım ki, hastaneye bile tek basıma gidiyorum, kendimi nesterletip geliyorum.
sanırım narkoz bagımlısı oldum.
cagın hastalıgı agız ishaline yakalanmıs umutsuz vakalar ile muhattap oluyorum, cok egleniyorum, fitili agızlarına değil kıçlarına sokmayı planlıyorum.
uzun zamandır almak istedigim beatsbydre kulaklıgım an itibariyle kurye tarafından teslim edildi ve aşık oldum. kuryeye degil, kulaklıga.
alıp alıp, iptal ettigim ucak ve otobüs biletlerim var, en yakın arkadasım yakın zamanda beni koliliyerek uzak diyarlara gönderecek sonunda.
dogdugu günü bildigim gözümün önünde büyüyen minik adamlarımdan biri on bir martta nişanlanıyor, aklıma geldikçe ağlıyorum.
her tip erkeği gördüm, duydum, bildim sanırdım ama erkegin fahişe olmus halini bu sene gördüm, artık hic bir seye sasırmam.
geçenlerde her daim gittigim benzinci de 50 liralık dedim, ''abla sen hep lütfen derdin, canın sıkkın herhalde'' diyen görevliye son altı ayımı anlatmamak icin kendimi zor tuttum.
dövme delisiyim hatta boynumda bile dövme var ama gidip camii de namaz kılıyorum, insanların tuhaf bakışlarını hiç umursamıyorum, cunku imam ''kalbini şeytanlar dövmesin kafii'' dedi.
biscolata erkeklerini begenmiyorum, erkek dedigin sert ifadeli olur dedim diye iki kız arkadasım ''sen delirdin herhalde'' dediler. ama hala begenmiyorum, o heriflere geceleri anneleri süt iciriyormus gibi geliyor.
bütün organlarımı bağışladım, önce ailem karşı çıktı ama kimseyi dinlemedim, gittim imzamı attım. tek meragım acaba bugun ölsem, organlarımdan birini alacak olan insanla bir yerde bir sekilde karsılasmıs olabilir miyim? cok merak ediyorum ya.
basıma ne gelıyorsa meraktan geliyor anneannem ''sen meraktan ölünün gtündeki pamugu cıkarırsın'' der, ohaa çok igrenc töbe yapmam.
uykum varsa bıraktıgınız yerde, hangi sartta pozisyonda nerede oldugum önemli degil, uyurum. tepinseler, halay cekseler, davul calsalar uyanmam ki bunların hepsi denendi.
anormal derecede kilo kaybediyorum herkes bu duruma isyan halindeyken, ben üstümden düşen jeanlerim ile cok mutluyum.
beraber how i met your mother izliyorsunuzdur, Barney' nin çıktığı sahnede ''ya bu herife hastayım'' dersiniz ve birden yüzünüzün sol tarafında 87 kiloluk bir adamın tüm gücünü kullanarak elmacık kemiğinizi kırmasına sebep olan şamar ile tanışırsınız.
akabinde binlerce kez özür diler ama siz yaşadığınız şok ile evden çıkıp arabayı şile'ye kadar sürer orada bağıra bağıra ağlarsınız.
kız arkadaşı değil, herhangi bir canlıya bedensel/ ruhsal şiddet uygulamak tanımlanamaz derece korkunç bir ruh haline tekabul eder.
tanım da istersiniz siz şimdi : ruhu hasta insan eylemi.
vay * gene mi kız diye karşılanır bir çoğu.
sanki kadının suçu.
bilmezler ki cahiller
dölüdür sebep kadının kabahatine.
üstüne bir de kaynana çıkar lohusanın başına
sanki kendi nedir ki konuşur evlat saymaz kundaktakini.
ayaklanmaya başladığında çay koyar ahaliye
sofra kurar, kaldırır
doğuştan hizmetlidir ailesine.
okumak ister evlat sayılmayan saçı uzun,
a'yı b'yi fazla görürler dölü kuruyasıcalar.
bacak arasında ki çukur engeldir hayata.
anasını bi gece vakti beceren beyin
sanarki her er kendi gibidir.
kahve yap dediklerinde memeleri ağrımaya yeni başlamıştır.
ses etmeden oynar kaderinde,
beyaz giydirip kırmızı kurdela ile salarlar namuslarını
sırtına vura vura odaya soktukları adam
anasının kaderini yaşatır.
devran döner, bir çok türk kızı için hayat durur.
hep aynı senaryo bir yerlerde oynanır, ağlanır, kimse duymaz.
-slm sana mesaj vercem ben
+ne!? bismillah anlamadım ne vercen ?
-sen sözlük eri değil misin ?
+hee sözlükcüyüm ben.
-eee tamam mesaj verceeem gerizekalı
+olur mesajlı olsun farketmez ver ben alırım.
uzun zamandır görmediğim bi arkadaşı gibiyim kendimin, aklıma geldikçe özlerim dedi sigarasının dumanını ciğerlerine yapıştırırken cektiği son nefeste. sessiz bi hırıltı çıkardı boğazından..
bu aralar duyduğu en rahatsız edici sesti. huzuru keşfedeli çok olmamıştı bu küçük köy evinde.. aklına geldi bi an neden burada olduğu, kadehlere şarap doldururken
bi yudum aldı ve daldı, gitti gözleri uzaklara..
-park da bulutlara ulaşan çocuğu bir süre daha izledi bilmem kaçıncı sigarasını topuklarının altında ciğneyerek öldürürken ve aslında hırsına yenik düşerken..
uyandığında kapkaranlıktı odası. ağır sigara kokusunu aldı üstünde ki, alkol sanki sıkılmıştı tenine dunyanın parasına satılan ama korkunç kokan parfümler gibi yapış yapış, ağır..
içerden sesler geliyordu ya da artık delirmişti ve gaipten ses duyuyordu. kendi kendine konuştu tam bu an da ben ne yaptım!?
oturma odasında ki beyaz üstüne kocaman çiçekleri olan koltuğunda can arkadaşı uyuyakalmıştı, battaniyesi kaymıştı. üşürdü o hemen, bilirdi. gözleri doldu. battaniyeyi üstüne örttü sanki bebeğini sarıp sarmalayan anne naifliginde.. ve televizyonu kapattı.
mutfağa yürüdü ve farketti ki, kafasının içinde beyni onun adımlarına ayak uyduruyorlardı tüm damarlardan bağımsız. bu nasıl bir ağrı dedi sesli ve ekledi ben ne yaptım kendime?
-sen ne yapmadın ki kendine dedi tanıdık ses.
döndü can arkadaşı tam arkasında duruyordu. en az kadın kadar perişandı hali, en az onun kadar bitkin.. ve en az onun kadar üzgün..
takatı olmayan bacaklarına son bir enerji ile adım atma emri verdi, sarıldı sımsıkı canına.. bi süre öyle kaldılar..
ayrıldıklarında ıslaktı omuzlar. zaten her düşüşlerinde birbirlerinin omuzlarıydı limanları ya da son durakları..
-sen otur dedi, ben yaparım kahveleri..
sessizce bekledi kadın..
masaya bardakları koyup, sukunetini koruyan fırtına gibi can arkadaşı oturdu karşısına ve anlattı..
gece yarısı telefonu caldığında aklına sadece annesi gelmişti can arkadaşının hastaydı çünkü biraz, besmele ile kesmişti telefonun dijital sesini ama karşıdan gelen ses kadının adını söylüyordu ve acilen hastaneye gelmesini.
evden nasıl çıkıp gittiğini bilememişti canı, - seni dedi, öyle gördüğüm an ömrümün bir kısmını kaybettim o acil servis odasında ilac kokuları arasında..
gene sustular.
bu sefer o kadar uzun sürmedi sessizlik , kadın bozdu yitirilmiş sesi ile..
-ne yaptım ben ?
+çok içmişsin önce mekanda sorun cıkarmışsın sonrasında da kazayı yapmışsın işte.. dedi ve kahvesinden bir yudum aldı sanki birazdan çıkacak kelimelerini yumuşatmak ister gibi.
-ne kazası dedi kadın korkuyla, kendi yaşıyordu aşikar da başkasına zarar vermiş olabilir miydi !?
hemen anladı canı tedirgin sorularla dolu gözleri,
-yok, kimseye bir şey olmadı merak etme, gene her zaman ki gibi kendine ettin.
caddebostan da bir mobilya mağazasına girmişti direksiyon hakimiyetini kaybedip sonra da sinir krizi geçirmişti.. hastaneye kaldırılmıştı hemen iç kanama icin kontroller yapılmıştı ama zapedememişlerdi, polis son aramada ki numarayı çevirmişti cevap alamayınca ikinci numarayı aramıştı..
ilk numara..
adam.
susan adam..
hatırladı..
park da arkasını dönüp giden adamın soguk sesini hatırladı..
ama sonrası..
rezillik.
babasına haber vermıstı canı hemen müdahale etmişlerdi, sikayetçi olmaması icin dükkan sahibi ikna edilmisti, kamu davası icinde tanıdıklar sokulmuştu araya.. hastaneden 48 saat sonra baygın cıkarmışlardı kadını, -agır bir kriz demisti doktor, ellerine recete tutuştururken..
ve şimdi aklı eriyordu ki, üç günden fazladır uyuyordu..
-aman tanrım dedi aslında içinden söylemek isterken kulağına çığlık gibi gelen sesi ile.
-tamam dedi canı kahveni iç hadi, unut geçti bitti atlattı-k-.
her zaman böyleydi işte, ne yaparsa yapsın, ne derse desin can hep kendini de katardı. atlatmışlar-dı-.
kahvesini içti, duş aldı, bi sigara yaktı.
emaillerine bakmak istedi, yapamadı.
uyuyacağım dedi oturma odasında ki koltukta üstünde bornozu..
bir kaç saat sonra,
rüyalar da yorulmuştu ama ne gördü hatırlamıyordu.
can arkadaşı not bırakmıştı, taze poğaçaya ev sahipliği yapan tabağın altında
hemen döneceğim, ofise uğramam lazım ve bu poğaça yenecek .
gülümsedi ya da gülümsediğini sandı..
bilmiyordu refleskleri de onu terk etmişti galiba.
bir ısırık aldı görev gibi poğaçadan, bıraktı.
üstünde hala bornoz vardı, odasına gitti, giyindi, mekanik hareketlerle sanki robot gibi içinden ruhu çekilmiş insan olarak.
telefonla konuştu, on dakika sonra korna sesini duyunca asağıya indi elinde küçük bir çanta üstünde esofmanları.
-havaalanı dedi.
taksicinin gözleri parladı, kadın umursamadı.
-gidiş dönüş mü diyen uçak şirketi calışanının sesi ile anımsadı kendini.
-hayır, tek gidiş.
elinde portakal suyu ile salona geçti, birazdan kapıları acacağız diyordu arkasında ki adama görevli kız sinirli bir ses tonu ile kelimelerin üstünde tepinerek.
telefonunu açtı, belli daha eve gelmemişti can arkadaşı yoksa aramış olurdu binlerce kez. hemen dedi mesajı çekip kapatayım telefonumu ve yazdı ,
-bi süre izin ver bana, iyiyim yani aslında değilim ama iyi olacağım.. bi sure.. seni seviyorum. kızma
hemen kapattı telefonunu mesaj eline ulastığı an delirecek olan arkadaşının suratı belirdi gözlerinin onunde, ürktü.. en son üzmek isteyeceği insandı o, ailesinden bile kıymetliydi baharlar getiren can arkadaşı.
anons, vakit geldi diyordu..
kadın aşkı terketmek için ayağa kalktı ve yürüdü cam kapıya doğru elinde bir kağıt parçası ile..
ve bir seyler yolunda gitti, şirket hisselerini devretti, huzurlu olduğu bu evi aldı, eşyalarını gönderdiler metropol şehirden..
mba yapıyordu, bir kaç şirkete de danışmanlık veriyordu ama asla istanbula gitmiyordu, insanlar deli olduğunu düşünüyorlardı, sebebini bilmeden sanki aşktan tek delirmiş olan oymuş gibi..
neyse,
tek eksiği can arkadaşı da gelmişti kırgınlığını, kızgınlığını bırakıp. sadece hafta sonu bile olsa gelmişti işte..
aşk herkeste bu etkiyi mi yapıyor acaba dedi şarabın tadı boğazında dans ederken..
-bilmem dedi kadının canı..
bilmiyorlardı hakikaten, veranda da uyku keyfi yapan kopeğe daldı gözleri ikisinin de.
ve bahçe ışığına yakalanmış minicik bir fare geçti hayatından endişe ederek, peşinde bir kedi ile..
canı için kaçanlarla doluydu dünya ve canı için kovalayanlarla..
sessizliğin içindeki ses ninaya aitti o sırada sadece..
feeling good diyordu, her şeye herkese inat gibi.