Aslında bunu hissetmek gerçekten acı veriyor. Kendinizi aciz hissetmenizi sağlayan yegâne şeyi düşündünüz mü?
Yapmak istediğin şey nedir dünyada? Okul kazanmak mi, seyehat etmek mi, araba almak mı? Peki bunların çok üstünde, sadace hayali 'yaşamak' olan insanlar hakkında ne biliyorsun? Ben dün öğrendim. Bugün yine öğrendim. Hayat asla sonunu getiremeyeceğimiz, dermanını bulamayacağımız acılarla dolu. Ve bunları bize yaşatıyor ki, ne kadar aciz olduğumuzu bilmemizi istiyor. Bir hiç olduğumuzu kabul etmemizi, itaatkardan daha ileriye gidemeyeceğimizi, iyiliği var edip, kötülüğü silemeyecegimizi yüzümüze her gün vuruyor. Görmek istersen, sen bir hiçsin, görmek istemezsen yine bir hiç.
bir eylem gerçekleştirirsin. Ve kurulu düzen bunu beğenmez ise sana der ki; "suç işledin!". Kime göre suç? Bu kuralı kim koydu? Sen sadece bir itaatkarsin unutma. Pişman olman, genç olman farketmez. Her 6 yılda bir vücudun bile kendini tamamen yenilemisken, seni yillar önce yaptığın eylemle sorumlu tutarlar. Seni hayattan alıkoyarlar, seni suçlu ilan ederken belki de suçlu olan düzendir. Bir suçun yillar süren bir hükmü nasıl olur? Zorba kurulu devletlerden, hükümetlerden insanın başına gelebilecek daha kötü sey nedir?
Evet daha kötüsü varsa o da muhtemelen çocukluğu elinden alınmış küçük insanlar olabilir. Mendil satan, dilenen, belki pazarlanan, fuhuşta kullanılan, eşcinsel ilişkilerde köle edilen küçük insanlar. Görmek istemeyene görünmez, ama dünyanın en gerçeği. Onlar için bir şey yapabilmeyi istedin mi? Bir fikir üretebildin mi? Ürettiysen de boşver, çünkü bir işe yaramaz. Unutma sen sadece bir hiçtin. Onlar ise puzzleın küçük parçalarının sadece biri.
Bir parça daha var, kolayca karşılaşabileceğin. Bugün benim Sokakta yürürken karşılaştığım türden. Yanmış bir kedi cesedi. Ya da internete girdiğinde ateşe verilen köpekler, bağlanıp ince sopayla dövülen maymunlar, içi temizlenmeye canlı iken bağırsaklarından başlanan domuzlar...
aç insanlar, tutsak edilenler,evsizler, ailesi katledilenler, vicdanı acı içinde olanlar, hapishane tutsaklari, neden var olduğunu bilmeyenler, ve her şeyden kötüsü hiç olduğunu isyan ederek kabullenmeyenler... Onlar dünya üzerindeki yardıma muhtaç kişiler, bizler işe onlara asla yardımı veremeyecek olan hiçler.
Neden mi bir yaratıcıya inanıyorum? Çünkü adaletin bu dünyada var olamayacağı bana her gün gösterdi. Gördüm ve kabul ediyorum, diğer dünyada görüşmek üzere...
Okuduğunu oylamadığın zaman boşuna okumussun gibi hissediyorsan,
Bir yazıya hangi oyu vermen gerektiği hakkinda derin düşüncelere dalıyorsan,
Fikrini değiştirip geri dönüp oyunu tekrar veriyorsan,
Beğenmediğin yorumlar için on saniyeleri sıkılmadan bekleyebiliyorsan,
Ve en önemlisi twitter, instagramda da eksi oy butonu arıyorsan, evet hastasın dostum.
Zahmet buyurup milletvekili seçimlerine gitmeyen ben kıytırık yorumlar için adeta bir jüri üyesi modunda takılıyorum. Şuana kadar ülkeyi kurtaramadim ama ümidim var.
Efendim sınavım var yarın, odaya çekilmişim, bekliyorum ki annem yemeği hazırlayıp çağıracak. 3 saattir falan ses bekliyorum. Bir çıktım odadan evde kimse yok. Arıyorum telefonla " biz yemeğe çıktık, senin sınavın olunca çağırmadık" diyorlar. Allahsız bari gitmeden ekmek alaydın.
Efendim, sokakta yaşayan, tiner çeken, yetim, öksüz, zorla çalıştırılan, eğitim hakları elinden alınan, dilendirilen ülkemizde binlerce çocuk var. Her
sokağa çıktığınızda kac tane gördüğünüzü sayın. O zaman azimsanmayacak kadar çok olduğunu anlarsınız. Ağaçlar kesilmesin diye eylem yapan duyarlı insanlar, bu çocuklar için ne yapıyor? Ya sokak hayvanlari için aktif çalışanlar bilmiyorlar mı turkiye'deki istismar edilerek çalıştırılan yüzlerce çocuğun varlığını?
Suriyeleri, kürt, roman... Ayırmayın artık. Onlar çocuk, küçük bir insan.
erkeklerin, kadınların özgürlüklerine, seçimlerine, kararlarına gerektiği ölçüde saygı duyabilecegine inancım kalmadı. Bir erkekle yakın iki arkadaş olduğunuzda ya size gereksiz bir 'abilik taslama' havasına kapılıyor ya da sizi daima sevgili olma potansiyeli olan bir kız olarak görüyor.
ilki hakkında konuşmak istiyorum.
Iki arkadaşın hakları birbirine karşı eşit olması taraftarıyım. Yani ben onu herhangi bir konuda uyarabiliyorsam o da beni uyarsın. Ok. Ama sen kalkıp da beni nasıl yargılarsın? Bu tek bir kişiyle yaşanan bir deneyim değil. Ne zaman bir erkeğe seçimlerimden ve kararlarımdan bahsetsem yargılama aşamasına hızlı bir geçiş yapar. Özelikle ilişkiler hakkında. Ulan densiz ben sana haddini o an bildiririm ama daha sert bir tepki verecek anı bekliyorum. Sen kimsin ya, kimsin ki kendi kendine benim hakkımda doğruyu yanlışı ayırt ettin. Kimsin ki yapabileceklerim ve yapamayacaklarim hakkında yoruma sahip oldun. Sen önce sana çizilen sınırın içinde durmayi bil sonra milletin işine karış.
Yine bir sinir geldi. işte böyle sevgili sözlük. Erkekten arkadaş olmaz çünkü onlar arkadaşlık etmeyi nerden bilsin.
Uludağ yazarları, gün içinde pek bir iş yapmamakla beraber profesyonel anlamda elestirellik işiyle uğraşırlar. içlerinden bazıları bu konuda ihtisas yapmıştır. Profesör elestiricilere de sözlük içinde aktif olarak rastlanır. Zaman zaman kimin daha iyi olduğuyla Alakalı başlıklarda farklı isimler boy gösterir. Kıyasıya yarışta elestirel kişilikler yarışır. Ama bazen de ünlü kişiler ve siyasetçiler üzerinden bu yetilerini sonuna kadar geliştirir ve "daha bir bok bile olmadan bok atmak" katagorisinde ülkemizi daima 1. Sırada tutarlar.
Emeğimize sağlık.
Edit: "sözlük kızlarının neden cümle kuramaması"
Ahahah dinime küfreden müslüman olsa. Son cümlemin altını çizmek isterim.
Uzun sürmeyen twitter araştırmalarımdan edindiğim bilgilere göre rümeysa isimli kızların dindar olmama ihtimali yoktur. genelde imamhatibe gitmekle beraber dini imani tam kızlardır. Uzun giyinir hakkıyla kapanır ayrıca değüşük zımbırtı tiplere de aşık olurlar.
Eski karısıyla abla kardeş gibi olduklarını açıklayan sevgili chris yaşlı kadınlardan bıkmış olacak ki hep genç nesile takmış durumda.
Bu adamı çocuk yaşımdan beri dinlerim. Harika bir müzisyen lakin özel hayatında ne tür bir gavat olduğunu anlayabilene ask olsun. Hollywood da bir kadının meme fotoğrafları mı çalındı? Bizim meric hemen koşar ve ona destek olur. En zor günlerinde yanında olur. göğsüne yatırıp yatıştırdığı kadınların bir taraftan da poposunu okşadığı zaten aşikar. Şimdi de grinin elli tonununun sevgili çıplak kızı cazip gelmis olmali ki hemen koşmuş yanına. Yakında da eski karısı yani yeni ablası Gwyneth Paltrow la tanıştiracakmis.
işte bunları bu devirde hala karısını kıskanan haspalara yazıyorum. işte aranan medeniyet budur. azıcık görün de medenileşin.
Bir tane çerkes kızı görmemiş izmirli haydo, gelmiş bizim kızlarımız şöyle böyle. Ahahahah haspa, izmirin yarısı kürt zaten. Saçını sarıya boyamış muşlu bacımıza saygımız sonsuz. Ama sen kim bir kayserili, konyalı, eskişehirli cerkes asili ben kim?
Evet tek kelimeden oluşan, normalde sonuna nokta bile konulmaya zahmet edilmeyen koskoca bir cümle aslında. Gerçek anlamı:" ne bok yersen ye ama başımı ağrıtma!banane ulan bunlardan." olan bu cümle tam bir şerefsiz arkadaş turnusol kağıdı gibidir. Nefret edilir.
26 yaşında ispanyol şarkıcı, youtubeda sayısız cover paylasanlardan biri lakin en çok dinlenilesi.
Sesi iyi mi, ne kadar iyi onu yorumlayamam. Ama bu adam şarkıları orijinallerinden daha çekici hale getiriyor. Özellikle son yaptığı cover -love in the dark- kusursuz olmuş. Adele'den daha iyi söylediği kesin. https://youtu.be/aeijJf-zjzY
Kerime reşitin annesini tanıyor mu?
Leyla reşit in annesi olabilir mi?
Mr.çıtırık neden abd ye çocuk pazarliyor?
Aslan menderes mafya mi?
Esra erol un highlighterının markasi ne?
Diye uzayıp giden, her türk insanının aklına kazınmış sorulardir.
Yaz aylarının sonunda aklımızda kalan lakin niyeyse elimizde hiç bir şey kalmayan, adeta yazın sıcağıyla kaybolup giden güzel anılardır. Eğer aramızda bu yaz da yabancı aşiftelerin götüne baktı diye ilişkisini heba etmeyip yüzük takmış ya da nikah kiymis olan kızlarımız varsa onları ayrı tutuyorum, takdir ediyorum.
Bana bu yazdan kalan daha önce tatmadigim saçma bir duygu oldu. Şöyle ki, bu yaz okul harçlığımi kendim çıkarayım gayesiyle memleketime gidip bir işe girdim. Bir giyim mağazası. Büyük ve yaklaşık 30 kişi çalıştırıyor. 30 u da kız ve başlarında parlak mavi gözleri olan, kıvırcık sarı saçlı, 25 yaşında, edebiyat mezunu, orta boylarda bir vanlı, müdür olarak oturuyor. Etrafına; " ben hiç birinize yan gözle bakmam lakin siz beni begenmekte özgürsünüz" bakışları atan, hafiften namus bekçiliği pozisyonunda lakin çok sempatik bir müdür. Tabi bir de herkes sarışın sevmez diye vandan -özel istekle mi bilinmez- bir de esmer yakışıklı kuzen getirmişler. Ağır kürt aksanı olmasa ortalama her kızın beğeneceği bir tip. Benim favorim ise müdürün kardeşi oldu. Türkiye standartlarının epey üstünde yakışıklı, uzun boylu mavi gözlü, 5 vakit namazini kaçırmayıp bununla beraber kizlarka bakismaktan hiç sakinmayan bir mimar adayı. Benden 3 yaş küçük. ilk geldiğinde sağda solda karşılaşınca uzun uzun bakistigim bu çocukla bir süre sonra aynı katta çalışmaya basladim." ahh ne güzel erotik bir hikaye" diyenler bundan sonrasını okumasın çünkü hikayede magazada pipisini çıkarıp işeyen çocuğu beraber izlememizden başka hiç bir erotik animiz yok. Velhasılıkelam çocukla ilk günler uzun uzun bakismalar, bıyık altından sırıtmalar, herkese emir verirken birbirimize karşı kibarliktan kırılmalar falan bitince derin sohbetlere dalar olduk. Cocuktan ciddi etkileniyorum. Her gördüğümde davetkar ve güler gozlerle bakışlar atıyorum ve o da benim yanıma gelip konusmaya başlıyor. Tek bir mevzu var. Kadın-erkek. Daha önceki bütün iliskilerinde baskın karekteri oynamış olan ben ve erkek egemenliğini son damla kanıma kadar savunurum diyen bir adam. Ben sadece tanımak amaçlı konuyu merak ettiğim yönlere çekip susuyorum ama bizim ki durur mu? Durmaz tabi erkek sonuçta. Haklı olmak ve sözünü dinletmek zorunda. "Kadınların tek başına sokağa çıkması caiz değilmiş, kızını dovmeyen dizini dövermis, batı da kadın ve erkek ne yazık ki eşit gibi olmus vs.vs.". Ben bunları duyunca hafiften bir sinir krizi geçiriyorum lakin genelde fazla belli etmiyorum. imalı bakıp hafifçe sözlerine gulumsüyorum. Az sonra bana favori filmimi soruyor ve bende David Fincher'ın gone girl filminden biraz bahsediyorum, bu onun mağazayı terk etmesi için bile yeterli oluyor. Bu tür konusmalar günlerce oluyor. Birbirmizden iyice soguyoruz. Ben mağazaya gelmesin diye dua ediyorum o da zaten gelse de bana görünmez oluyor.
Kısa sürede güzel bir insan bulduğunu sanıp, yine çok kısa bir sürede o insanın çok ezberci ve aptal gelenekçi bir insan olduğunu öğrenmek farklı bir deneyim oldu. Aslında bu her zaman olur. Ama ciddi olarak birinden hoşlanıp bunu yasamamistim. Üstelik hislerin tek taraflı olmadığına da eminken. Şimdi burdan kendime bir şarkı yolluyorum. Üzülme kendim. Artık ergen degilsin.
Reelde dikkat çekmek için bin türlü saç deneyen, piercingsiz uzuv birakmayan, ana Baba sevgisi görmemiş sevgi açı ibişlerin fark yarattığını sanarak kendini rezil ettiği durumdur.
inançsız olmak bir nitelik değil be sevgili ibiş. ilk once bunu bir kafana yaz. Reelde bir bok bilmeyen kişiliksiz olarak karşımıza çıkıp, burdan kopyala yapıştırlarla, adep ahlak hocaligina soyunarak ego falan kasmaya çalışıyorsun ya, kasma.
Taciz etmesi en keyifli ve müsait olan insanlardır.
Eviniz yok mu sizin! (popüler olan)
Kolay gelsin!
Abi ne bok yiyonuz ya!
Sikeydin!
Destek eleman gönderelim mi?
Kızın da maşallahı var!..
Diye uzar gider.
Ne derseniz diyin tacizlere tepki veren pek çıkmaz.
Her hafta ayrı bir kandil, o da olmadı kutlu doğum, sonra mekkenin fethi.. Bir de bu uydurma günlerin hepsi için de ayrı kurallar falan koyuyorlar. Mesela peygamberin doğduğu gün oruç tutulmazmis, bayram gibi kutlanirmis, kandillerde oruç tutulurmus, kadir gecesi ramazanin 27 sindeymis... Uydur babam uydur.
islama bidat uydurma yeteneginiz nerden geliyorsa söyleyin bizde biraz yararlanalım yahu.
Bende özellikle kabarik olan seviyedir. Mesela ben yaya olarak trafikteysem karşıdan karsiya gecerken direk yola atlayabiliyorum. Tabi Bakıyorum canim çaktırmadan araba çok hızlı mı diye lakin yine de asla tereddüt etmiyorum. Peki bunu kimin için yapiyorum ey millet? Zinhar Kendim için değil bu toplum için yapiyorum. Ben her sabah belki bir şoföre yayaya yol vermeyi ogretebilirim de bu toplum için bir kazanç sağlarım diye kendi canımı hiçe sayıyorum. Sarhoş olur, psikopat olur diye düşünüp bencillik etmiyorum.
Türk kadını boyle aziz ve cesurdur ışte.
Bakımlıdan kasıt; saçı daima fönlü, makyajı tam, fit ve güzel giyinen kadinların kocalarinin genelde yaşlı ya da çirkin olması durumudur.
Benim cevremdeki dış görünüşüne cok dikkat eden kadinlarin hiç birinin yakışıklı bir kocasi yok. Çoğu kel hatta kadindan kısa.
Dışarıdan bakınca çok şanslı görünen bu adamlar, aslında o kadar aciz durumdalar ki. Neden mi? Çünkü kocasından ilgi görmeyip aynı zamanda tatmin de olamayan kadinlar, dış görünüşüne diğerlerine nazaran daha çok önem veriyorlar. Bir nebze ilgiyi dışarıda ariyorlar.
Örnek vereyim:
Annemin en yakın arkadaşı 40 yaşında lakin aşırı güzel ve yaşından cok daha genç görünen bir kadın. Gecenlerde yine bizde. Baska kadinlarda var. Bu abla anlatmaya başladı; oğlunun okuluna gitmiş. Müdürle konuşmak için bekliyormus. Orada baska kadinlarda varmis. Ama müdür odasindan cikmis şöyle bir bakmış kadinlara sonra bizim ablaya "lütfen buyurun" demis. Kadinlar arasında bir kahkaha kopuyor evde. Sonra müdür çok ilgilenmis, çok nazik davranmış. Ama diger kadinlarin yüzüne bile bakmadan başından savmis.
Bir başka hikaye; bu kadin kocasiyla kavga etmis, kocası bunu evden atmış. Evet o kadar şerefsiz bir kocasi var. Heyneyse kadin baygınlık geçirmiş. Karşı komsusu bu kadini kucağında arabasina taşıyıp hastaneye götürmüş. bir baska annemin arkadasi ise eski komsusunun kocasinin kendine attığı taciz mesajlarindan bahsediyor. Hikayeler çok. Üstelik ahlak sınırlarını zorlayan türden uzayip gidiyor.
Senin annenin nasıl arkadaslari var demeyin. bunda bir gariplik yok. Çünkü bu kadinlarin kocalari kendilerine sadık değil. 2 kisi arasinda herhangi bir bağlılık ya da sevgi yok. Zaten bu insanlar müslüman da degiller, onlari engelleyen bir kanun yok. O yüzden Bize de bu boynuzlu ciftlere sabır ve daha fazla eğlence dilemek düşüyor.