Deneyimlerimi yazayım dedim.
Yaklaşık bir yılı aşkın süredir sadece bu programı kullanıyorum. Ofis 2007 kurulu eski bir bilgisayarım var ama hemen hemen toplamları bir kaç milyon TL'yi bulan cari hesapların giriş çıkışını, çeşitli veri tablolarını, ön muhasebe işlemini vs. Kendisiyle hallediyorum. Açık kaynak ve ücretsiz programların bir hayranı olarak bu benim kişisel tercihim. Çok da büyük bir sorun yaşamadım ve memnunum.
Ms office programından libreoffice'e geçerken kısa süreli bir alışma süreci gerekiyor sadece.
Varsayılan dosya formatlarının vs. seçilmesi gerekiyor. Pdf dışa aktarma yöntemi birazcık farklı olabiliyor. Ufak tefek şeyler.
Kamu kurumlarının , ev kullanıcılarının ve küçük işletmelerin ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayacak güçte olduğunu ve lisanslı ürünlere boşuna o kadar para harcanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer çok profesyonel, makrolu, karmaşık işleri bulunan bir kurumsanız ms office gibi daha işlevsel ürünlere harcadığınız para hiçbir şeydir doğal olarak. buna diyecek lafım yok ama anlayın işte.
Neyse övdük övdük gördüğüm bir sorunu yazayım.
Herkesin bahsettiği şu uyumluluk sorunu, ms office'te oluşturulan bazı dosyaları açarken belgenin ağzı yüzü kayıyormuş. Ben başkalarından pek dosya almadığım için bir şey görmedim ama dün bir arkadaşım anadolu üniversitesi sitesinden bir dosya indirip form doldurmak için bilgisayarımı kullanmak istedi. indirilen iki farklı dosyadan birini ms office 2007 düzgün açamazken libreoffice sorunsuz açtı diğerini ise ikisi de düzgün açamadı ama ms office daha iadere eder iş çıkardı.
Yani yine libreoffice kesin sıkıntılı diyecek bir şey bulamadım.
Neyse deneyimim bu kadar isteyen gönül rahatlığı ile kullanabilir, sonuçta beleş.
Bir kaç gün önce real madrid'e transfer olmuş milli oyuncu.
Beni çok şaşırttı, izlediğim en teknik ve en iyi oyun içi kararları veren türk oyuncu olduğu doğru ama ben başta sevilla/ajax gibi daha düşük bir takıma gideceğini düşünüyordum ama olan oldu.
Aceba süre alabilecek mi?
Asıl beni şaşırtan şey de daha iki gün olmasına rağmen real madrid instagram sayfasında 22-24 adet arda paylaşımı yapıldı.
Meşhur türk etkileşim hücumundan dolayı da olabilir, bilemiyorum.
Neyse Tarihe not düşelim, belki de ileriki yıllarda ardanın şampiyonlar ligindeki müthiş performansından söz ediyor olacağız.
Yıllarca pes 2013'te direnmiş bir arkadaş grubu olarak bu günlerde 2021 versiyonuna geçiş yaptık ve çuvalladığım sinir olduğum oyun.
Kabul ediyorum hiçbir zaman oyunlarda iyi olmadım ama bu kadar da kötü olmadım.
insan bir maç bile galip gelmez mi yahu.
istediğim paslaşmaları bile yapamadım, şutları zaten boşverin.
Karşıdaki kişinin gıcık gıcık alay etmesi olmasa bu kadar içime dert olmazdı.
Yazayım dedim sözlük.
Malum testlerde benimki de 5500 civarı çıktı ama akıcı konuşamıyorum çünkü gramer bilgim çok düşük ama yine de okuduğunu ve dinlediğini anlayabiliyorsun bu sayıyla.
7-8 sene önce ben bu segmentte kamera almak istiyordum. tabi sadece hayal olarak kaldı. 1.500 TL civarıydı. O zaman da pahalı geliyordu şimdi de pahalı geliyor.
Valla şahsen istanbul'un göbeğinde bir yerde askerlik yapmama rağmen karantinadayken birliğin uzak bir yerindeki kulübede tutacağım nöbetleri düşüne düşüne bir taraflarıma üç buçuk attırıyordum ama Allah yüzüme güldü de karantina biter bitmez nizamiye görevlisi oldum sadece Gündüzleri ve nizamiye karşısındaki işlek caddeyi izleye izleye nöbet tuttum. Puhahah yoksa askerlik bitmezdi.
Velhasıl bazı insanlar yalnızlıktan, karanlıktan korkuyor işte aliminyum.
Sürekli birinin sizi izliyor oluşu hissini düşünün. O iki saat geçmiyor zehir oluyor.
Az önce bitirdiğim Paulo Coelho kitabı.
Kısacık bir kitap olmasına rağmen başlamam ve bitirmem arası bir ay geçtiği için bir bütün olarak bir şey anladığım söylenemez.
Adamın kitabın sonuna doğru çevresiyle girdiği diyaloglar bana hafiften Küçük Prens'i andırdı.
Kitapta alıntılanacak bolca cümle var.
Neredeyse 1 yıl önce başlayıp yeni bitirebildiğim kitap.
Ha 6 aylık askerlik de araya girdi tabi ama okuduğum en kafa yoran kitaptı.
Kitap genel olarak şuna cevap vermeye çalışıyor: " neden Avrupalılar Amerikayı keşfedip sömürgeleştirdi de tam tersi olmadı?"
Ama yazarımız lafı o kadar eveleyip gevelemiş ki okurken insanın uykusu geliyor, instagrama girip iki zıplayan meme görmek daha zevkli geliyor sonra bir kitabın bitmesi ayları alıyor.
Efendim kitabın kendimce özeti aşağıdadır.
--spoiler--
Avrasyanın baz bölgelerinde (çin, bereketli hilal gibi) bazı yerlerde evcilleştirmeye elverişli hayvan ve bitki sayısı boldu.
Bu evcilleştirmeyle birlikte yerleşik hayata geçildi üretilen gıda daha çok nüfusu beslemeye izin verdi. Fazla nüfus birlikte yaşamı yani yasaları devletleri ortaya çıkardı. Bu devletler metal aletler üretti, tüfeği üretti. Evcilleştirdiğimiz Hayvanlardan kaptığımız hastalıklara karşı bağışıklık kazandık. Devletler cesur denizcilere maddi manevi destek sağladı, dolayısıyla Amerikaya gidebildik.
Gittiğimiz yerdeki insanların ne yazısı vardı ne atları ne tüfekleri ne de hastalıklara karşı bağışıklıkları.
Tüfeklerimize atlarımıza karşı çaresiz kaldılar birçoğu da şiddete gerek kalmadan onlara bulaştırdığımız hastalıklara yenik düştüler.
Yani biyolojik olarak hiçbir farkımız yok, tamamen doğduğumuz yer bizi biz yaptı.
Hâlâ ilkel güdülerden kaynaklı isteklerdir. Zamanında nasıl iyi bir avcı toplayıcı isteniyorsa şimdi de bir takım isteklerini gerçekleştirmek için güçlü bir erkek isteniyor günümüzde ise güç eşittir para.
Hayır bunu kadınlara laf atmak için yazmıyorum, malumunuz biz erkeklerin temel beklentisi sex. Kimle beraber olacağına karar veren de genelde kadınlar oluyor.
Normalde duygusal adamımdır ama bugünlerde daha önceden tanışıklığım olan bir kızla malum ihtiyaçlarım için mesajlaşmaya başladım kız da bunun farkında ama dün gece durduk yere "ya bana telefon alsana" gibisinden bir şeyler dedi. Önce bir hayal kırıklığı ve öfke oluştu " la sen nasıl olur da daha yeni iki kelam konuştuğun adamdan telefon istemeye yüz buluyorsun?" dedim içimden ama sonra da benim de cinsellik beklentisi ile kızla konuşmaya başladığım aklıma geldi.
Yani karşılıklı çıkar ilişkisi.
Hayır olay sadece cüzdan değil, öyle olduğunu söylemek bir eziklik göstergesi ama siz de biliyorsunuz o kabarık cüzdanından başka bir vasfı olmayan adamların yanında nasıl kadınların olduğunu.
TIR ile Irak'a yük taşıyan babama yük sahibi 40 dolar bahşiş vermiş, bugünün kuru ile 540 TL.
Babam o parayla ıraktan ucuz çeşitli sebze meyveler alıp eve gelmiş.
Utanıyorum, liranın düştüğü duruma üzülüyorum.
Adamların verdiği bahşişin ülkemizdeki değerine üzülüyorum.
Allahın belası virüs.
Aylardır Şırnak'ta hemen hemen hiç vaka yoktu. Bayramla beraber vaka sayıları patlama yaptı.
Anlamadığım şey bu sefer ilk önce bebeklerde ortaya çıktı.
Bizim apartman (aile) komple karantinada, başka şehirden bize misafirliğe gelen hamile kardeşim burada kaldı. ben iki gün sonra askere gidecektim bileti bile kesmiştim burada kaldım.
Millet kısıtlamaların kalkması ile tamamen rehavete kapıldı, maske bile takmadı.
Bayramda şappur şuppur...
iyi ki bir doz da olsa aşımızı olmuştuk.
