tartışmasız düzdür, ya da beyinsizdir. olaylara sadece kendi tarafından bakar. empati yeteneği sıfırdır. yaratıcılık eksilerdedir. doğal seçilimde yeri yoktur. müdürlerin arkasındaki deri pano gibidir. öyle boş bir adamdır. yok yok, o kadar da değildir. neyse, bir süre önce böylesine sığ yaratıklardan biriyle aramda şunun gibi bir diyalog geçer:
+ingilizceden ingilizceye sözlük lazımdı, aldım.
-he?(!) o nasıl oluyo yea? o ne be? şş, hehe.
+ingilizceden ingilizceye sözlük işte.
-ingilizceden türkçeye?(!)
+yok ya ingilizceden ingilizceye işte anlamıyo musun?
-nasıl olcak o yea? 'hello'nun karşısına hello mu yazcak? ehehe.
+türkçeden türkçeye sözlükler var ya, işte öyle.
-?
+türkçe sözlük. türkçe derslerinde kullandığımızdan.
-bildim!
+ha işte, ingilizler de insan, onlar da bizim gibi kendi dillerindeki sözcükleri tanımlayan sözlükler yapıyolar. ondan bahsediyorum.
-heeee öyle desene ya. iyi hadi hayırlı olsun. ehehe.
görüldüğü üzere, işte bu kadar gerizekalıdırlar dostlar. bu bonussimolarla bu diyaloğu yapmaktan dilimde tüy bitti. hakikaten en az 3 kere yaşamışımdır şu olayı. sonra kızdı mı da kızdı oluyor. teallam. daha nitelikli bir insan soyu için bunlar gibileri toplumdan dışlayarak intihara sürüklemeliyiz. hem kalabalık insan nüfusu da biraz azalmış olur.
burada yazar olduğunu öğrendikten sonra bilgisayarımın başına geçip nickini kendi çabalarımla bulduğum yazar kişisi. beytepenin bu soğuk yaz günlerinde böyle uğraşlar iyi geliyor zira. ayrıca, başta fidan dikme etkinliği olmak üzere birçok sosyal sorumluluk projesinde yer alan duyarlı bir insandır.
mümkündür. bloglara kadar gitmeden twitter ı ele alacak olursak, 140 karakter ile ifade edilmeye çalışılan düşünce yazılarında bile kendimizi bulabiliyoruz zaman zaman. e zaten bizi birine aşık eden, görsellik zannettiğimiz şeyin altında yatan, temel etken de ortak özelliklerimiz, benzeyen düşünce yapılarımız değil midir? oluyor yani böyle şeyler. yazan kişiyi tanısanız da tanımasanız da oluyor. ve söylemeden geçemeyeceğim ki; hemen hemen her düşündüğümüzü daha rahat söyleyebildiğimiz için sanal ortam daha gerçek aslında. ironi-gerçek farkı fark edildiği sürece.
zaytung'daki sosyal mesaj vermesi ve güldürürken düşündürmesi beklentisiyle yazılan ama komik olmayan ve komik olmadığı gibi, neredeyse zaytungdan soğumaya neden olabilecek haberler silsilesidir. an itibariyle rastladığım haber bunlardan biridir : http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=165640
40+ yaş grubu teyzelerinin hobi olarak gerçekleştirdiğini düşündüğüm eylemdir. bir çeşit "dolmuşta yanındakinin mesajını okumazsa ölecek hastalığı" da olabilir tabii.
u zaklara baktıkça hayaller kurarsın
l eyla ile macnun izler komikli entryler yazarsın
u lu olmak için belki sözlükte sabahlarsın
d eli deli olma, bakarsan olur bağ,
a ma bilirsin ki bakmazsan olur dağ,
g üneşin ufka değdiği yer, sana geldim uludağ!
bana nick buldum, buluyorum, bulacağım derken kendisini entrymi okurken bulacağını düşündüğüm yazar kişisi. adı üstünde, o tam bir sosyete. aman derim.
(bkz: bil bakalım ben kimim)
aday olan filmlerin tamamını izlememiş olmama rağmen, bu sene daha mantıklı tahminler yaparak sonuçlara şaşırmadığım ödül törenidir. ayrıca bir kez daha anladık ki, birleşik krallıktaki bafta = oscar dır.
bizzat benimdir. şaşıracak bir şey yok, evde aranızda sadece 3 yaş olan oyun manyağı bir erkek kardeşiniz varsa, gta oynamak falan gayet normal şeyler bunlar. bir sonraki aşaması, zamana ayak uydurmak adına, pes atmaktır.
balık etli ve zeki bir insan olarak söyleyebilirim ki, yanlış bir önermedir. zekalıyım ama amele olmak istiyorum, orası ayrı fakat gauss da gerizekalıymış zaten. takılmayın derim böyle şeylere.
genç kızların sevgilisi, şakalı-komikli, güldürürken düşündüren, tanımlanamayan cisim kıvamında duran ancak adamın dibi olarak tanımlanabilecek hacettepeli yazar kişisidir. hümanisttir, herkes bilsin yani.
çirkin kadın yoktur, az votka vardır ya da yakışıklı alman yoktur, çok votka vardır önermelerinin yapıca aynı, anlamca değişik olan versiyonudur. ayrıca kız düşürmek isteyen çirkin ama zengin erkeklerin içinde umut ışığı olacaktır. hadi gene iyisiniz beyler.
bütün olarak sadece 'güzel', introsu çok çok güzel olan şarkıdır. kötü denemez ama bir şey eksik sanki, tuzsuz yemek gibi adeta. bir de, akıllara karayip korsanları'nı getiren şarkıdır. seke seke yürüyen kaptan sparrow canlandı gözümde.
içinde söz sanatı barındıran, bu sebeple şaşırtıp kendisini tekrar tekrar dinleten, yazarına hayran oldurtan şarkı sözleridir.
"gördü mü kıpırdayamaz gözlerim gözlerini
ben zaten sessizce gözlerim gözlerini" dir tam olarak.
beşiktaş'ın kazanmasını dilediğim ancak berabere biteceğini düşündüğüm maçtır. ayrıca yine haftalar önce yaptığım derbi izleme organizasyonunun yine yalan olduğu maçtır kendisi.